- 789 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
NERDE BENİM EKMEK KOKAN FIRINLARIM
Ne zaman ağzıma bir lokma ekmek atacak olsam Sayın Oktay Akbal’ın “Önce Ekmekler Bozuldu” adlı kitabı gelir aklıma. Yurdun başlıca geçim kaynaklarının tarım ve hayvancılık olduğunu her ilkokul öğrencisi bilirdi. Tıpkı ta ne zamandır önce ekmeklerin bozulduğunu ve hayvancılığın yok olup gittiğini bildikleri gibi. Yediği ekmeğe ihanet edenler nelere etmezdi ki…Ettiler de nitekim. Önce bozulmaya çok müsait olan kendi özlerini bozdular. Kendi kendilerini kirlettiler. Ardından hemen her şeyi. Bununla da yetinmeyip gittikleri her ülkeye bu kirliliklerini de taşıdılar örf, adet, töre ve gelenek gerekçesiyle.
Nasıl bir uygulama olacağı tam olarak belli olmasa da fırınlardaki ekmeklerin de zamla birlikte tuzsuz, yarı kepekli, düşük gramajlı ve en önemlisi hijyenik olması amacıyla poşete girmeleri söz konusu. İnsanları sokamayacaklarına göre…Sokaktaki seslerin çoğu aynı telden çalıyor. “Geç bile kalındı. Hijyenik olur en azından.”
Ah benim ne çok bilmiş ne çok görmüş insanım. Sen önce toplumun kirliliğini gör görebiliyorsan. Sen yıllardır ‘merdiven altı’ denilen imalathanelerde üretilen ve ölüm saçan o yiyip içtiğin ürünlere bak. Adı kötüye çıkmamış bir tanesini gösterebilir misin bana? Hormonlu, katkı maddeli, ilaçlı gıda maddelerinin yol açtığı hastalıkları da mı göremiyorsun hastaneler insan almazken?
O canım zeytin ağacının zeytinini bile siyah ayakkabı boyasıyla boyadıklarından damı haberin yok.
Oysa neredeyse bütün toplum tıbbın her dalında bırakın doktor olmayı profesör oldu profesör!
Otuz yıl önce “Paramızla ölüm satın alıyoruz” demiştim de, çok kötümser olduğumu söylemişlerdi. Daha sonraları “Siz ermiş misiniz?” dediler aynı kişiler.
Yine çok yıllar önce bir fırıncı şöyle anlatmıştı ekmeğin serüvenini: “Aldığımız işçileri un çuvallarının olduğu yerde yatırıyoruz. Ayakkabıları, üstleri başları ve farelerle birlikte yaşıyorlar” demişti. Hatta bir defasında ekmekten jilet çıktığına tanık olmuştum. Yani demem o ki; yer yüzünde Mikroplarla böylesine dost olan. Bu denli bağışıklık kazanan böyle bir bir topluma hiçbir şey olmaz.
Bırakın! Göz zevkimize dokunmayın bari…
Çtıt çıtır yanan fırına atılan-çıkarılan ekmekleri pideleri yiyemesek de bundan böyle gözlerimiz baksın melül melül de olsa.
Kokusunu solusun ciğerlerimiz “Rabbim Sana Şükürler olsun. Bu mezbelelikte bu anları bize yaşattığın için” diyebilelim hiç olmazsa…
YORUMLAR
Bir dönem bu yine gündeme gelmişti. Ekmeği poşetlemek lazım diyene şunu soralım: şimdiye kadar ekmeği böyle yediğimiz için yayılan bir salgın hastalık var mı? Cevap verelim: yok.
Farklı ekmek seçenekleri olması fikri hoşuma gitti. Poşet fikri hoşuma gitmedi. Çevreye yeni atıklar ekleyeceğiz ve bunu niye yaptığımızın da iyi bir izahı olmayacaksa neden yapalım ki!
Çocukken ekmeği alır eve gelene kadar da mutlak köşesinden koparır yerdim. Bana o günleri hatırlattınız. Güzel yazınız için teşekkürler.
TÜLİN ÖZTUNÇ
Dediğiniz gibi hiç bir mantıklı anlaşılır yanı yok. AB kriterlerinin uygulamaya girmesiyle ceplerine nelerin gireceğinin hesabındalar onlar yalnızca.
Selamlar.
hiç değilse bakış açımız pozitif olsun bari:))
güzeldi efendim
kutlarım
selam ve saygılarımla
TÜLİN ÖZTUNÇ
Selamlar Sevgiler
TÜLİN ÖZTUNÇ
Sağ ol canikom.
Rabbim Sana Şükürler olsun. Bu mezbelelikte bu anları bize yaşattığın için” diyebilelim hiç olmazsa… Yaratana ne kadar şükretsek azdır yürekten kutlarım bu güzel anlamlı yazıyı ve sizi selam ve dua ile