- 1424 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
HOŞ/ÇAKAL
Herhangi bir şehrin, herhangi bir kafesinde, herhangi bir cam kenarı. Bir çay ısmarladım kendime, buğusu tomurcuk kokan. Gözlerimi dikmişken caddeden geçip gidenlere beş dakikadır karıştırmaktaymışım ince belli çay bardağını, farkında bile değildim yan masadan gelen mırıltılara kafamı çevirdim ‘artık karışmıştır o çay şekerine’ oysa çayı şekersiz içerim ben. Sol elimde buruşturup sıktığım kâğıda kayıyor gözlerim, Kırış kırış bir acıyla yırtıyor yazanı dudaklarım BİTTİ...
’‘Olmuyor böyle olmuyor, denedim, sevmeye çalıştım seni sevdim de çok hem de… Anlayacağını umut ediyorum, sen hep fazla seven taraf oldun, fazla anlayışlı, fazla mükemmel… Yetemem sana anla beni. Ellerimi ellerine kenetleyip aynı yolda yürüyemem senle dayanamıyorum artık gözlerine baktıkça ezilmesine yüreğimin, bu suçluluk duygusu bana fazla ağır geliyor. Denedim defalarca anlatmaya çabaladım. Her seferinde bir gülüşünle dizdin boğazıma cümlelerimi.
SUÇLUSUN!
Bu kadar sevmemeliydin beni. Aşkı bende bulduğuna beni de kendini de İNANDIRMAMALIYDIN!
Beş dakikaya ordayım dediğimi biliyorum, GELMEYECEĞİM daha fazla bekleme. Bu satırları ısmarladığın ilk çayda garson getirecek sana…
Erkek milletiyiz yetinemiyoruz bir aşkla, yürek ateşimiz sönse başka ateşler sarıyor bedenimizi çağırıyor inatla. Gittim…
Sen inanarak severdin beni, ben dokunarak sevmeyi seçtim… Aldattım, aldandım, kapıldım, yüzüne bakarak söyleyemedim, gidişimin sebebini bil, acabalarla kal istemedim.
Affet demeyeceğim sana ben olsam affedemezdim çünkü.
Uzun lafın kısası olmazmış sevdiceğim. BİTTİ.’’
Çay yakmıyordu boğazımı, sigara tat vermiyordu ve sol elim açılmıyordu bir türlü.
Çok sevdiğim için mi gitmişti yoksa dokunarak sevmediğim için mi? Nerde atmalıydı kalbim sol yanımda mı, bacak aramda mı? Normal bir anatomiye sahip oluşumdu anlaşılan tek suçum. Nedense ağlamıyordum ve garip olan ağlamak içimden bile gelmiyordu. Bir tren kalkıyordu sanki son istasyondan ve çevredeki tüm uğultular tek tip bir siren sesinden ibaretti.
Fırtına öncesi kudurmamalı deniz. Tabiata aykırı sevmemeli insanlar ve deklanşöre basıldığında, inadına gülümsemeli kadraja. Ufukların ötesine bir sır saklarmışçasına.
Yorgun muyum?
Göz kepenklerimi indirmeliyim aşağıya, kapamalıyım kendimi tüm yalanlara. Uyu hadi. Yarına bir yorgunluğum daha olmayacak, ta ki gece üstüme yorgan olana kadar.
Ben delikanlı gibi ’seviyorum’ diyenlerin, karı gibi kaçtığını çok gördüm…
Hey garson! Hesap lütfen…
Suna A. GÜLSOY