- 729 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KÖR ODA-1
KÖR ODA-1
"Kalk artık..yapmamız gerekenler var." demişti. O an tekrar herşeyin nerede başladığını merak etmeye başlamıştım,korkumdan sıyrılmaya çalışarak. Bu pislik yüz bana hiç yabancı gelmiyordu.
Özellikle sol yanağından başlayıp çenesinin altına kadar olan derin yara çiziği hafızamın derinliklerinde bir yerde yattığını fazlasıyla iyi biliyordum.
Sağ gözünün iki üç santim altındaki o siğili, yüzüme ikince kez tükürmek istediği anda fark etmiştim. Son anda yüzüme tükürmekten vazgeçse de,tükürmekten vazgeçmeyip, tükürüğünü odanın ortasına savurmuştu.
İşte o an ikinci defa patlamış dudağınının altındaki kırık dişini gösterircesine pis pis sırıtarak, çatlak sesiyle,
" Dostum seni midemin kusmuğuyla doyurmayı hep hayal etmiştim ama, bu kadar bekleyişten sonra sana daha güzel şeyler ikram etmeye karar verdim. " dedi.
Bunları söylediği sırada az önce yatağımın üzerine bıraktığı porselen tabaktaki son lokmasını ağzına atmadan önce, yiyeceğinin içindeki metali alıp odanın ortasına doğru rasgele fırlatmıştı. Ağzının içinde geviş getirir gibi lokmasını öğütüyordu.Görebildiğim şeyler sadece gözbebeklerimin hareketleriyle sınırlı kalıyordu.Ağzı bir tarafan şabur şupur sesler çıkarırken,sol elinin tersini kendine peçete yaparak silerken,ağzının doluluğuyla konuşmayı devam etti.
"Dostum burada fazla kalamayız,vaktimiz yok bir an evvel şu lanet yataktan kalkman gerekli, daha yolumuz çok.Sende biliyorsun ki burada seni bırakıp gidemem.Sana ihtiyacım var."
derken, bulunduğum yerden ağır adımlarla sırtını dönerek uzaklaşmıştı.Bir kaç adım sonrasında onun duvara sabitlenmiş olan küçük bir dolaptan bir şey aladığını görebilmiştim. O sıra derin bir kahkaha atmıştı.Sesi yarı boş odada yankılanmıştı.
O sırada bana tekrar aynı ağır adımlarla yaklaşırken elindekileri yaklaştıkça daha iyi görmeye başlamıştım.Elindeki iğne kapsülünün başını, kırık olan dişiyle kırmasıyla şırıngaya çektiği sırada, bacak aramdan sızan ılık sıvı da yattığım iğrenç yatağa ıslaklığını bırakımıştı.
Kokusundan çok ılıklığını baldırlarım sadece hissetsede bir anlığına hissetsemişti.Yüzü yaralı o pisliğin elinde tuttuğu şırınga bana doğru yaklaştıkça daha derimi delmeden benim zihnimi delmişti sanki.
Bu yaralı yüzü normal şartlarda olsam, çok daha çabuk tanıyabilirdim. Ama hafızam çiziklerle doluydu ve bir o kadarda pusluydu.Hiçbir şeyi net hatırlayamıyordum. Hatırlaya bildiğim birkaç şeyden biride pu piliğin yüzündeki yaraydı.Çünkü yüzündeki o iz benim imzamdı.Ayrılmadan önceki çoğuna bıraktığım temiz bir imzaydı.Sadece zihnim git gellerindeki tek aklıma gelen şey buydu.
Yüzüme bakarak, iğnenin ucunun vücudumun neresine saplayacağını umursamadan, hiç bakmadan hızla göbeğime saplamıştı.O an acı hissetmemiştim.Taki şırınganın içindekiler vücuduma enşekte edilene kadar.
İçime indirilmiş bir asit sanki iç organlarımı yakmaya başlamıştı.En çok da karın bölgemdeki yerleri.Ben acıdan kıvranırken, o, sirkteki bir gösteri izler gibi mutluydu hemde çok. Yaralı yüzlü pislik hala neşesini korurken, ben acıdan sadece çenemde hissettiğim kalan kaslarla dişlerimi kenetlemiştim ki o an ağzı bir daha açıldı,
"Yiyecek bulmam gerekiyor ikimize, yoksa zamanında ayağa kalkamayacaksın.Sen kalkamadığın içinde burada çakılıp kalacağız.Öldürülmek için yakalanmayı bekleyeceğiz"
demesiyle, aniden sıktığım çenemin sağ tarafına oturaklı bir şekilde iri yumruğuyla vurması bir oldu. O an dişimin arasına sıkışan dilimden çıkan kanı yutkunduğumu hatırlıyorum.Bir kaç saniyelik sarsıntıdan sonra konuşa bilsem ona beynimi patlatana kadar vurması için yalvaracaktım.
O, bu işi yapmazsa eğer, ayağa kalktığım ilk an bunu ben ona yapacaktım. O hala konuşmasına devam ediyordu,
" Benim yediklerimi yiyebilseydin şu an bu soğukta dışarı çıkmayacaktım.Unutmadan buradan, gecenin bu saattinde dışarı çıkarmam tek sebebi sensin."
deyip, kafamı kirli yastığın yerine oturtmak için sağlamından bir yumruk daha savurdu.Bu seferki sol yanağımaydı.Kesin yanağımın iç kısmına, diş izlerim çıkmıştır diye düşünürken. O diğer elindeki şırıngayı sever gibi karyolanın sağ tarafına yere doğru özenle bıraktı.İkinci aldığım yumruk sayesinde, o cesetleri bir daha görmeye başlamıştım.
Siyah çeketli cesedin kol kısmından beyaz kurtçuklar tahta zemine doğru döküldüğünü daha net görüyordum.Gördüklerim artık ürkütmüyordu beni.Daha çok benimle ilgilenen şefkat dolu bu pisliğin ağzından çıkacak kelimeler benim ilgimi daha çok çekiyordu. Hafızamdaki kırıntılarımı birleştirmem gerekliydi. O sırada o konuşmasını sürdürürken,
"Dostum bizi bu hale getiren sensin." demişti.
Bunları derken bir taraftanda gözümü diktiğim o iki cesedin yanına yaklaşıp eğildi. Tekrar bana doğru yaklaştı.Baş ucumdaki yastığa dokunurken,
"Ne zaman geleceğim belli olmaz geçikirsem ihtiyacın olanı baş ucuna koydum." dedi.
Sonra son kez yüzüme bir daha bakarken boğazından topladığı tüm balgamla tükürüp yatağıma,yatağımdan uzaklaşmadan önce tepemde duran serum şişesine ayar yaptı kendince.
O an o serum şişesinin onun beynine sokmak istedim.Elim ayağımı hissedebilseydim çoktan yapardım.Demir kapıyı çekip kilitleyip dıştan gitti.Bunları sadece elinde şangırdayan anahtarlar ve anahtarlıktan çıkan sesden anlayabilimiştim...
******
Vakit geçtikce karnımda ki sancılarla birlikte ağzımın içinde değişik bir sızı başlamıştı. Açıkmışlığım neredeyse kendi etimi bile yedirecek noktasına gelmişti.Artık dayanacak halimin kalmamıştı. Bu yüzden yarılmış dilimin sızısından ziyade sususluğa benzer değişik bir hissetmişti aynı anda.Onun benim neye ihtiyacı olduğunu bildiği kesindi.
O yüzden boynumu çevirerek yastığımın baş ucundaki taze kımıl kımıl oynayan beyaz kurçukları yemeye başlamıştım.Ezilenler ve bir kaç kulağımın içine doğru ilerleyenler harici hepsini dilimle yastığımdan almıştım.
Vaktin uzaması beni derinden açıktırmaya fazlasıyla yetiyordu.Az önce beynini patlatmak istediğim o pislik yaralı yüzlü adamı özlemeye başlamıştım.Hemde çok o an sessizlikliği fırsat bilip sidik kokuma gelen hamam böceğine tuzak kurmak için ağzımı açıp bekledim. Avımı yakaladığım için mutluydum.
Yaralı yüz gelene kadar hayatta kalabileceğim tek besini ağzımda yaşatacaktım.Öylede yaptım. Suratıma bir yumruk daha atmasını isterdim.Susamışlığım ağzımın içindeki kanlı çeşmeydi.....
Çiğneyip o böceği yutalı ne kadar oldu hatırlamıyorum. Tek hatırladığım yaralı suratın boynumdan nabzımı duymak için dokunduğu baş parmağıydı.
*********
10/06/2012 sabah devam...
Kendime gelmem ne kadar gün sürdü bilmiyorum.Gözlerimi aralaladığımda yaralı yüzlü adamın telefonla belirli belirsiz konuşmalarını duymuştum. Duyduklarımsa,
".....merak etmeyin hazırlıyorum.Planlarda bir aksama olmayacak.Sadece üç ay geçikeceğiz...." diye devam eden telefon konuşmasın sırasında sanki karşısında biri varmış gibi başını sallayıp avizenin karşı ucundaki kişiye birden bire sert çıkışmayı sürdürdü,
"Bundan sonra talimatlarımın dışına çıkmayacaksınız demedim mi size aptalla..! "
demesiyle telefonu şöminenin üzerindeki eski bir vazonun yanına koydu. Sırtını dönmesiyle dudağındaki kasları gererek bana sevincini gösterirken,
"Lanet herif demek uyandın haaa ! Az daha korkmaya başlamıştım.Yoksa üzülecektim onca kilometre sana yiyecek bulmak için kat ettim." demişti.
O iğrenç kahkahası duymak, bir tornavidanın kulaklarımı delmesi gibi birşeydi benim için. Aheste aheste yürüyerek yanıma yaklaşyığı sırada görüş açıma onun geldiğ yönde sandalyeye bağlanmış biri dikkatimi çekmişti.
Tüm dikkatimi kulaklarıma vermeye çalışırken sandalyesinde bağlı adamın hırıltılı nefesinden onun da benim gibi acı çektiğini anlamıştım.Kulağımı dolduran diğer şeylerse ne zaman girdiği belli olmayan leş yiyici kurtçukların ayak sesleri olmuştu.
Yaralı yüz bana yaklaştıkça görüş açımda fazlasıyla genişlerken gözbebeklerimi alabildiğine yatay konuma getirim sandalyeye bağlanmış adamı izlemeye başladım.İlk gözüme ilişen ellerindeki kelepceye burnundan tazeliğinde akan kanlar ve o bağlandığı siyah halattı.
Yaralı yüz yanıma yaklaştığında iki sert tokat atmıştı.Baygınlığımdan ziyade baktığım yerdeki dikkatimi dağıtmak için.İşaret ve orta parmağını kanca şekline getirip, burun deliklerimin içine sokarak başımı gövddemle birlikte kaldırdı.Kafamı bağlı olan adama çevirip diğer elinin işaret prmağıyla gösterdi bağlı adamı.
"Dostum bu senin için.Sen istedin diye yaptım.Ben senden başkasından emir almam bilirsin.Bu sana çok iyi gelecek kesinlikle." dedi.
O baktığım yerdeki adamın kelepçe takılı elindeki bir kaç parmağın koparılmış olduğunu görmemle birlikte bunların sadece burundan akmayan kan olduğunu anlamıştı.
Anladığım asıl şey ise parmakları koparılmış olan adamı kesinlikle tanıyordum.Bağlı adamın yüzünde iz olmadığına göre bu kesin bana yakın biriydi. Burnumdaki parmaklar tekrar kafamı yastığa attığında yaralı yüz,
"Dostum bir kaç güne kadar bir şeyin kalmayacak göreceksin." dedi ve yanımdan uzaklaştı.Kör bir odada pencerenin ve zamanın olmadığı bir yerde silik bir hafızayla yatakta uzanmıştım.
Az sonra yaralı yüz elindeki satırla bana doğru tekrar geldi. İki omuzumdan sarsarak kaldırıp karyolama sırtımı dayadı.Kahkasında geçikmemişti.Gülerek,
"Bunları izlemeni istiyorum.Bunları yapmamı sen öğrettin.Bizim bu hale çeviren getiren sensin.Hepsini şimdi senin istediğin gibi yapacağım. Taki sen iyileşene kadar." dedi ve sandalyedeki yarı baygın adamın yanına yürüdü.Kelepçesini çözdü.Kepçesinden kurtulan ilk kolu kaldırıp kendine çekerek satırı omuzundan aşağı bir hamleyle vurmasıyla ayırdı.
Fışkıran kanlar yüzüne sıçarayışıyla kahkahasını bir o kadar artırdı.Kesilen kolu tahta zemine bırakıp şömineye yürüdü.Kor bir levhayı maşayla götürüp kesik gövdenin üzerini dağladı.
Tekrar şöminenin olduğu yere bırakıp sac levhayı yere bıraktığı kolu eline aldı.Yatağıma yaklaşıp saçlarımdan asılar tuttu.Kesilmiş kolun kanlı kısmını ağzıma sokarak,
" Hadi dostum iç işte dedi.Daha sıcak.Yapmamız gereken daha çok iş var iyileşmelisin bir an önce.Bu senin tek ilacın." dediğinde ben çoktan o suları içmeye başlamıştım.Hatta çiğnemek için dişimle kestiğim küçübir et parçası bile almıştım...
O an ilk kez gülümsedim.Uyudum.Uyandığımda ayak parmaklarımı oynatabildiğimi hissetmem beni mutlu etmişti.Yine açıkmıştım...Karşıda duran sandaleydeki adam hala hırıltılı nefes alabiliyordu. Yaralı yüz,
"Evet tahminimden daha erken iyileşeksin..." dedi ve uzaklaştı bıraktığı yerdeki telefonu aldı.Tuşlarına bastıktan sonra kulağına götürdü.Kısa bir görüşme yaptı.
"Planlar değişti.Umduğumdan erken düzelmeye başladı.İki ay sonra kararlaştırdığımız yerde siz hazır olun" dediğini duydum.Zaten başka birşeyde konuşmamıştı....
"klavye yordu yine tamda ısınmışken.......
YORUMLAR
Acayip zevkli eğlenceli bir fantastik gerilim ve sürrealist akışlar ile bir alıp verme var kişiler arasında ,hangisi zalim ,hangisi diğerinin kopyası okuyucuyu düşünmeye zorluyor
Böcek attı ağzına hamam böceği dönüşecek mi acaba ve biz kapı aralığından oturup izleyecek miyiz kimin neye dönüşeceğini ,
Çok beğendim.
deyip, kafamı kirli yastığın yerine oturtmak için sağlamından bir yumruk daha savurdu.Bu seferki sol yanağımaydı.Kesin yanağımın iç kısmına, diş izlerim çıkmıştır diye düşünürken. O diğer elindeki şırıngayı sever gibi karyolanın sağ tarafına yere doğru özenle bıraktı.İkinci aldığım yumruk sayesinde, o cesetleri bir daha görmeye başlamıştım.
tebrıkler.Devamıda gelecek ne güzel...
Daim olsun bu hkayeden esen fırtına.
saygılarımla...
...