- 837 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
G.D.F.
GÖKSEL DİNLER FEDERASYONU
BİRİNCİ BAB
1300 yıl kadar önceydi. Harzem’de ilk kılıç yarasını aldı Türkler. Göktürk diye adlandırılan güçlü rüzgar buralara ulaşmadan önceydi. Harzem (Maveraünnehir, Horosan, Semerkant, Buhara, Belh….) Emevi arap komutan Kuteybe orduları tarafından kılıçtan geçirildi. Teslim olsalar da erkekler, çocuklar öldürüldü. Kadınlara el kondu. Zenginlikler ve tapınaklar talan edildi.
Aynı yıllarda bir başka Emevi-arap ordusu kuzey Afrika’dan batıya kabileleri darmadağınık ederek ilerliyordu. Taa İber yarımadasına kadar ulaşacaklardı.
Daha öncesinde Arap yarımadasından kuzeye yayılma olmuş. Basra, Bağdat, Halep, Şam ve de Levanten’in Arap asimilasyonu gerçekleşmişti bile.
İyi bir rüzgarla yelkenler şişirilmişti. Yüce Muhammet’in söylemi insanları bir yandan büyülerken, bir yanda da titretiyordu. Kesindi, kararlıydı, önünde durulamazdı. Erkekler öldürülüyor, kadınlarla yatılıyor, melez çocuklar doğurtuluyordu. Ne varsa el konuyordu. Allah uğruna yapılıyordu hepsi.
İKİNCİ BAB
900 yıl kadar önceydi. Büyük Selçuklu dönemleriydi. İkinci kılıç yarasını aldı Türkler. El Gazali gibi derin bir Türk-islam bilgini “doğma”yı “düşün”e yeğliyordu. Mütezile köreliyor, nerdeyse mezhepliği bile ret ediliyordu. Arap Ehl-i Sünnet yordamı devlet ve güçlüler tarafından koşulsuz destekleniyordu. İbn-i Rüşd, İbn-i Bacce ve de Zemahşeri gibi hocaların çırpınışları yetmemişti. İşler Allah’a havale edildi. Yaşam bu dünyadan öbür dünyaya aktarıldı. Anlamak gereksiz kılındı, inanmak yeterli görülür oldu.
ÜÇÜNCÜ BAB
500 yıl kadar önceydi. Üçüncü kılıç yarasını aldı Türkler. Cihad görevi, çoktan hevesliTürk komutanlara devredilmişti. Öyle ki İslam ümmeti, hatta mezhebin dışında toplumsal bağlayıcı değer kalmamıştı. Kılıç sürekli kanlıydı ve tek tip mümin ütopyası azmıştı.
Osmanlı sultanı Yavuz Selim, Mısır merkezli 267 senelik Memlük Kıpçak– Çerkez devletine son vermişti. Bundan böyle müminin yularının kazığı İstanbul’un Topkapı sarayının bahçesine çakılıydı.
Sakal, hırka, kitaplar, risaleler vesaire ve de 2000 adet ehl-i sünnet emevi ardılı imam getirilmişti İstanbul’a. Artık tartışma bitmiştir. İtiraz bitmiştir. Çatlak sese yaşama hakkı bitmiştir. Düşünmek, anlamak yok, sadece inanmak vardır. Aksini savunanlar kılıçtan geçirilmiştir veya yeraltına girmiştir.
DÖRDÜNCÜ BAB
Son senelerdeydi. Dördüncü kılıç yarasını aldı Türkler. Keskin sirkenin kapına zararlı olduğunu anlamaya başlamıştı küre. Herkes aya, ehl-i sünnet yaya gidiyordu.
Belagati (etkili konuşması) ile ünlenen İmam Gülen, (rivayet odur ki) bu yaya gidişe bir “dur” deyivermek, Türk müminleri de zaman roketine bindirmek üzere yola koyulur. Az gider uz gider, dere tepe düz gider. Hıdır (Al Ey Belam’la) karşılaşır . Yol sorar. Müşfiktir Hıdır, atının terkisine alıverir. Dörtnala hedefe beraber ilerlerler.
Onun adı aziz Hıdır,
İmamı yer kütür kütür.
Hıdır avuçlar salkımı,
İmamın bitmez talkımı.
Dördüncü kılıç yarası da oldukça kalleştir. Saldırı arkadan olur. Oysa bu bir neşterdi. Bin yıllık yaraların savdırıcısı olacaktı. Ey vahlar olsun..!
Dişilerimize form değiştirdiği için ihanet oldu.
Dine dayatıldığı için hayalet oldu.
Atın terkisine atlayım derken Hıdır’ın kucağına düşmek rezalet oldu.
Üstün ahlaka, ahlaksız yollarla ulaşılmaya kalkılması talihsizlik oldu.
İnsanlara kolay ulaşmak için, fanatiği/aşığı oldukları dinin körüklenmesi kılıç yarasına kezzap akıttı.
MEZO- POTOMYALILAR -BEŞİNCİ BAB
Ahlaksız yöntemlerle, ahlak’a ulaşılmaz.
Deneyenler, ahlaksız ve puşt kalırlar.
Ahlaksız ve puştları, bütün tanrı kavramları, abdesthane kuburuna boşaltır.
“büyükharman”
YORUMLAR
Anlamak gereksiz kılındı,inanmak yeterli oldu Hocam bu cümle ortalığı karıştırmağa yeter alıntı mı bunlar alıntı ise nereden selamlar gönderiyorum...
büyükharman
Ne güzel. Okumuşsun. Belli ki ciddiyetle okumuşsun. Teşekkür ederim. Bizde amaç; bilgi paylaşımıdır. Dili, kültürü, bilgiyi, edebiyatı paylaşarak gelişmek-geliştirmektir.
Farkındayım, buralarda başka amaçlarla dolaşanlar çoğunlukta olabilir.
O yüzden senin değerini anlayarak yanıt veriyorum.
Sanırım benim yazımı ilk kez okudun. Ben başkalarına ait tek kelime dahi kullanmam, kullanamam. Eğer alıntı yapmışsan, tırnak içine alır, genelde kaynağını belirtirim. Başkalarının benden aldığını biliyorum ve umursamıyorum. Yeter ki çorbada tuzumuz olsun. İnsana insanlığa, çevreye katkı olsun.
Bilinmeyen veya bize yanlış sunulan o kadar saklı gerçek var ki, şaşarsın.
Hele bu devirde ve hatta bu sitede ......
Saygılar.
Not: Sayfana da baktım. Yazdıklarına.