- 1456 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Sevda Yürekten Nasıl Kovulur?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Giden miyim kalan mı? Yoksa kovulan mı? Bilmiyorum... Tek bildiğim susmanın en doğru davranış biçimi olduğu. Çünkü sen, sevdamızı derin bir sukuta sarıp sarmaladın. İçeri alınmayan mıyım, kapıda kalan mı, kapıdan kovulan mı? Sevdanın gönül yurdunda bir süre konaklayıp sonra kovulmuş gibiyim. Peki ya sevda yürekten nasıl kovulur? Sukutla mı? Susarsam silinir mi ismin aklımdan, kendiliğinden çıkıp gider mi sevgin yüreğimden. Söyle sevgili, tecrübe ettin mi? Unuttun mu adımı? Gecenden, gününden ve dahi düşünden kovabildin mi beni? Aşkı başından, sevgiliyi hislerinden öteye sürmek, söyle zor mu oldu, kolay mı? Düşüncelerin sıkıntı denizinde boğuluyorum dalga dalga. Sahi, var mıydım gönül yurdunda? Geçit vermiş miydi yüreğin? Girebilmiş miydim sevda mabedine? İçte miydim yoksa dışarıda mı bekliyordum nicedir.
Şimdilerde benim için en zor şey gözyaşlarıma hüküm geçirmek. Biliyorum, umut bıraktı elimi ama bir türlü söz geçiremiyorum yüreğime. Belli ki aklımın kavradığı gerçeği, kalbimin kabullenmesi zaman alacak. Zamanın topal akrebinin hislerimi öldürebilmesi için daha çok zehre ihtiyacı var. Ama o zorlanmayacak kadar usta bir tacir. Zaman sarraf hassasiyetiyle yüreğime düşen sevginin her zerresini öldürmek için an be an ağuluyor. Zamanın her dokunuşu katlederken hislerimi; içimde, derinlerde, düşüncelerimde saklı sevdama adım adım yaklaşıyor ölüm. Ölen kim sevgili, düşüncelerimin içinde ölecek, yüreğime gömülecek kim? Ölüm kimi kovalıyor? Senli düşüncelerimi mi öldürmeliyim. Yüreğimde sevgiye dair her hücre ismini hecelerken, sevginin ölümü senin ölümün, senin ölümün benim ölümüm değil mi? Aşk masalının sonu matemle mi bitiyor. Sukutla mı tutulur sevdanın yası?
Zaman katil mi yoksa türlü işkencelerle ayrılığa alıştıran mahir bir şifacı mı? Yaraları sarar diyorlar. Söyle bunca yarayı da açan o değil mi? Yüreğin kapılarda beklediği dakikalar boyunca, kapı altından sızan iğne ucu ışığı umut diye sunanda o değil miydi? Bekleten, sabretmeyi de öğreten o değil miydi? Yoksa her işin başında, her taşın altında eli olan umut muydu bunlara sebep olan. Ne zaman gerçekleri görmeye, söyleyemeye temayül etse akıl, elimi tutup çekmeye çabalasa ümitsizlik, umut değil miydi kapıdan kovalayan umutsuzluğu. Sıkı tut diyordu elimi, sıkı tut ve sakın bırakma. Düzelecek diyordu. Bekle diyordu seher vakti doğan günü, güneşi. Her şey güzel olacaktı hani… Güven bana diyordu. Öğrendim artık dayandığım dağ gibi güven duygusunun zirvesinde esen, kar ayazıymış meğer. Şimdi ruhum acıyor, şimdi ruhum üşüyor. Artık biliyorum sevgili, aşk sana benziyormuş. Affı yokmuş, merhameti yok. Ağlamazmış senin gibi gidenlerin ardından. Sevdanın mabedinde hem aşığa hem maşuka yer yokmuş meğer.
Sevdanın gözü bağladığı anlardayım, hala aymazlardayım. Zamanı suçluyorum, umudu suçluyorum. Oysaki biliyorum tüm bunlar sana yol alan gafil yüreğimin, içindeki aşkı koruma çabası. Sevgiyi yürekte öldürmek ne zormuş meğer... Sen sevgimle kanat çırpan, yücelen dağsın adı aşk olan. Sevdamın hür denizinde kaç vakittir özgür mavilere süzülensin. Yüreğimi dara koyan, büyümeyelim diye tutturansın. Sesinin her tınısında küçük bir çocuk saklayan, çocukça oyunlarla beni kandıransın. Yüreğimi sevdaya, başımı belaya salansın. Oyun bitti diyemeyecek kadar korkak, karşıma çıkamayacak kadar yalansın. Daha yolun başında demiştim sana “insan önce kendine güvenmeli”… Seni aramaya geldiğim şehirde, kendimi buldum ben. Attığım her adımda, kaldırımlarda yankılanan özgüvenimin sesiydi duydun mu sevgili… Yüzüme çarpan yokluğunun ayazında, yüreğimin burkuluşunda, mağrur ve muzaffer değildim. Çünkü sen yoktun. Çünkü sevdalının, maşukun yüzünde görmek istediği gururlu bakışlar yoktu. Yüreğine girmeyen, taşıyamadığın sevgi senin değildir. Sevgi yüreğe güven verendir. Kendine güvenme hakkı sevilenin değil, sevenindir... Sevda kuşu hangi yürekte kanat çırparsa o yürek sevda mağduru görünürse bile bil ki o yürek sevdanın asıl sahibidir. Çünkü her zaman mağrurdur gerçek sevdanın, aşk dolu bakışı. Söyle şimdi sevgili, kim oldu sevdamızın katili. Öldüren sen, ölmesi gereken “senli düşünceler” iken söyle ben niye böyle acıyorum. Söyle sevgili susarak mı ölür sevgi, sukut mu öldürür sevgiyi. Sukut dedin aşk öldü öyle mi? Sukut dedin aşk oldu sevgili. Ey kendine güvenen, mağrur sevgili; gel… Şimdi sökebiliyorsan sök, çözebiliyorsan çöz yüreğimden, adı “aşk” olan bu sevgiyi.
YORUMLAR
İçten bir yakarışın yürekten kalme akışı ve değdiği gözlerden başlayıp yürekleri yakışı...
Tebrik ve teşekkürlerimle...
Yakamozmavisi
Sayın Yazarım,
Hala çözemediğim, aşk denen illeti ,kaleminizden ve güzel anlatımınızdan okumak ,keyif vericiydi.
Saygılarımla.
Yakamozmavisi
Teşekkür ederim yorum için. Saygılarımla.
tek kelimeyle..
harika..
öyle güzel ifade etmişsinizki sevgi acısını..
diyecek başka bir şey bulamıyorum..
sevgilerimle.
Yakamozmavisi
Öyle güzel dile almışsınız ki, iki kişiyle başlayıp tek kişinin hükmüyle sonlandırmak. Hayat işte vuruşlar bazen ölümcül oluyor da yine de dayanıyoruz. tebrikler.
Yakamozmavisi
"zamanın topal akrebinin hislerimi öldürebilmesi için daha çok zehre ihtiyacı var".. uzun zamandır kendimi okumamıştım bir yerlerde..Tebrikler kaleminiz daim olsun