VE KADIN KESTİ SAÇINI
Kadınların saçı uzun aklı kısaydı ya bazı çevrelere göre …
Ya zamane erkeğine ne diyeceksiniz. Düşünüyorum onları görünce galiba akıllı olup dünyanın kahrını çekmekten vazgeçtiler.
Ne de olsa saçı uzun olanın aklı kısa oluyordu.
Kadının sosyal hayata aktif olarak katılmasını hazmedemeyen beyinler, kadınlardan anneleri ya da anne anneleri gibi düşünmelerini bekliyor; düşünmediklerini gördüklerinde ise ekonomik özgürlüğün kadını, kadın olmaktan alıkoyduğunu savunuyorlardı.
Ünlü bir yazar sorar kızlara;
-Ev kadını mı olmak istersiniz, iş kadını mı olmak istersiniz?
Parayı bulanın efendi olduğu bu devirde saçın uzunluğunu ne yapacaktı kadın. Tabi ki kesecekti saçını aklı ersin diye.
Cevap hiç beklemeden geliyordu; “İŞ KADINI.”
Karnından sıpayı, sırtından sopayı –insan kendi evladına nasıl sıpa der bunu da anlamış değilim-eksik etmeyecek olan kadın atılır iş dünyasına dört koldan…
Ve kadın kesmiştir saçını aklı ersin diye…
Sonrada hem çocuk hem kariyer yapan, bilinçli, kültürlü anneler yetişti.
Eh erkeklerde artık maçoluğun iş yapmadığını gördü.(bir kısmı tabi)
YORUMLAR
Sevgili kırmızı siyah.
Agzına sağlık .
Size canı gönülden sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
sevgili çiğdem asıl anlatmak istediğinide aslında hangi konuya temas etmek istediğinide sen özetledin bu anlamdada çok teşekkür ederim.
Kelime hatası yapınca farklı konu oldu.bunun üzerine birde duranmıdır nedir çok bilmişlik yapıp beni zıvanadan çıkarınca.
Ben onun yorumunu bütün okumamıştım.demek Sayidi Nursi hz lerine laf ettiğini okumuş olaydım ???
sevgi ve saygılarımla
Allah'a emanet olun.
Sevgili çiğden
sen beni yanlış anladın.
Galiba bende seni.
Eğer o nazik kalbini kırıp seni üzdümse
çok özürdilerim.
Yüce Rabbım yar ve yardımcın olsun.
Ve o ALLAH a hamd olsun ki
türk olarak yartmış.
En güzel dileklerimle.
Saygılarımı sunarım.
Eğer cümlelerim Said-i Nursi kokuyorsa ben bundan iftihar ederim. Hem de bir Türk olarak.
Güle güle efendim.
Bir yorum bile bazen maskelerin düşmesini sağlayabiliyor.
İşte ısrarla gizlenen hıyanet perdesi bir anda aralanıverdi.
:)
Size kolay gelsin ne diyeyim!..
İlk yorumda anlamıştım. Pis bir koku yayılmaktaydı. Zira kurulan cümleler Said-i Nursi kokuyordu. İslami anlayışta ki çarpıklığın sebebi daha bir netleşti. Türban ile başörtüsü arasındaki farkın kaynağı daha açık görülmüştür umarım.
tamerduran tarafından 2/6/2008 8:44:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
tamerduran tarafından 2/6/2008 8:47:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kadınsanız ve büyük şehirde yaşıyorsanız.
Şansa yaşıyorsunuz demektir.
Başka faktörler, başka nedenler de olsun diyen bu çığlık ne hale geldi.
başlık sahibinden özürle.
Konunun istikameti ne kadar yanlış yerlere gitti.
Bence bu başlığa ve konuya cidden yazık oldu.
Kadın / kız / dünyanın heryerinde ve hemen hemen her kültürde açık bir şekilde taciz edilmiştir, her fırsatta / duygusal ve bedensel / kullanılmak istenmiştir.
Türkiyede 6-17 yaş gurubunda evlerde çalıştırılan kız çocuk sayısı üç milyona yakın. hani ruhsal ve bedensel gelişmenin garantisi.
hangi gün gazetelerden eksik oluyor Allah aşkına çocuk anne haberleri.
Türkiyede kız çocuklarının % 25 i 6-16 yaş aralığında cinsel istismara maruz kalıyor yılda 8,000 istismar davası açılıyor
Amerkaya yılda 1,000,000 evet yanlış okumadınız bir milyon çoğunluğu kız olmak üzere çocuk ve yetişkin kaçırıldığını biliyor musunuz.
Organ mafyası ve sex köleliği için. ne medeniyet ama.
5.1986'da yapılan bir istatistiğe göre de bombay'daki bir klinikte 8000 kürtajın 7997'sinde kız çocuklarının hayatına son verilmiş. Dikkat sadece bir klinik. sebep çocuklar kız.
ve doğmamış vay haline yaşayanların ve yaşamaya çalışanların.
Ya çin de ne oluyor dersiniz ? hiç tavsiye etmem öğrenmenizi...
google'e girip sadece istismar yazın. sadece kayıp kız çocuğu yazın bakın bakalım karşınıza ne çıkıyor.
başörtüsü mü, Said-i nursi mi.
bunlar konuşulsun, yalan dolan mevzuların kime ne faydası var.
Lütfen
"İşgal yıllarında direnişe geçen Türk Milletine karşı İngilizlerin uyguladıkları yalnızlaştırma, güç birliğinin ortadan kaldırılması politikalarının bir uygulayıcısı olarak aktör seçilen Bediülzamana Kürt kökenli bir müridi sorar;
-Milletimiz tüm vatan sathında işgalcilere karşı direnişe geçmiştir. Bu direnişe biz ne zaman katılacağız?
Said-i Nursi bu soruyu şöyle bir örnek vererek yanıtlar;
- Bize önce din lazımdır. Önce kendimizi kurtarmamız lazımdır. Nasıl ki göle bir taş attığında suya düşen taş önce cürmü kadar bir halka oluşturur sonra bu halka git gide büyür, büyür genişler. İşte o ilk halka sensin. İkinci halka birinci dereceden yakınlarındır (ailendir) sonra sırasıyla komşun, mahallen, köyün, nahiyen, ilçen, vilayetin ve en nihayetinde ülkendir.
Böylece İngilizlerin planladıkları gibi etnik kökeni Kürt olan ve Bediülzamanın etkisinde olan bazı insanlarımız direnişin dışında kalmışlardır."
Şaşkın şaşkın bakıyorum bu satırlara. doğrusu ne diyeceğimi şaşırdım.
Adamın hayatı ortada, verdiği mücadele ortada. Rusyanın hapishanelerinde misafir olarak mı ağırlandı bu adam.
Rusya misafirlerini zindanda mı ağırlıyor.
EL İNSAF.
Şeyh Saide yazdığı mektup ortada isyana katılmasını isteyen Şeyh Saide "Osmanlının dine verdiği hizmetleri sıraladıkatan sonra "İslama hizmet eden bir ırkın çocuklarına kılıç çekemem" diyerek isyana karşı sergilediği tavır ortada.
inanmayan bin kürde inanmış bir türk'ü değişmem, inanmayan bin türke inanmış bir kürdü değişmem diyerek ırkçılığa karşı duruşu ortada .
yapmaya çalıştığınız şey ne ?
yani siz ne idüğü belirsiz iki satır karaladınız diye ne yapmamızı bekliyorsunuz.
Said-i Nursi Milli mücadeleye destek vermedi buna rağmen Atatürk Millet meclisinin açılışını onun yapmasını istedi öyle mi?
Hadi canım sende.
Atatürk'ten daha mı zekisiniz ?
Üstelik konunun Said-i nursi ile ne alakası var ?
Milli mücadeleye sekte vuran varsa dersim kürtleridir.
Hadi bakalım. buna ne diyeceksin.
Atatürk Dersim isyanlarının bastırılmasında bizzat görev almıştır emir vermiştir taarruz ve saldırı planlarını kendi el yazısı ile yapmıştır. / bazılarınız dersim olaylarını soykırım olarak kabul edilmesini istiyor ve bunun mücadelesini veriyor hala/
Ne oldu şimdi bu ülkeye ihanet eden kim miş Sayın DURAN ?
Fikrinizi açıklamak için illa birilerini karalamak zorunda değilsiniz. Fikrinizi açıklayınız tutarlı ise zaten talep bulur değilse siz ne yapsanız boş.
Bölmekten bahsediyorsunuz bu yazdıklarınıza karalamaya kalktığınız isimlere karşılık ben de sizin saygı duyduğunuz isimler hakkında Cumhuriyet gazetesi gibi yapıp vatan haini işte bu tükürün yüzüne desem birilerinin hoşunuza gider mi ?
"1937-38 Dersim direnişi Kemalist devletin Dersim’i işgal ve dağıtma girişimine karşı bir savunma savaşı olarak patlak verdi. vs vs " /http://xidirmunzur.blogcu.com/23704/
buyrun dersimle ilgili sitelere bir göz atın en hafifi bu.
Camdan evde oturuyorsanız iç çamaşırınızı bodrumda değiştirin. / söyleyeni hatırlayamadım ama iyi laf etmiş /
Konu kadının sömürülmesi toplumda kendi ayakları üzerinde durma çabası.
Lütfen bu minval üzere devam edelim birbirimizi üzmeyelim.
Cevap yazmak isterken konuyu biraz fazla genişlettim sanırım. Dolayısıyla yazım cevap olmaktan çıkmış oldu.
Hukuk devletlerinde yalnız başına sokağa çıkmak isteyen kadınlara sokağa çıkmama yönünde telkinlerde bulunulmaz.
Sokağa yalnız çıkan kadınlara zarar verebilecek insanların saldırgan, tecavüzkâr davranışları cezalandırılır. Dolayısıyla salt cinsiyetinden dolayı insanların namuslarını korumaları diğer bir cinse havale edilmez.
İşte hepimizin mücadele etmesi gereken şey tam olarak bu tür hastalıklı ortamın ıslah edilmesi olmalıdır.
Ne saçı gözüktüğü için kadına bakıp tahrik olan insanların çoğunlukta olduğu toplum ne de medeni olmak, çağdaş olmak adına dünyaca genel kabul görmüş kılık kıyafetin ya da hal ve hareketin dışına çıkarak çıplaklığı savunan, özendiren unsurların esiri olmamalıyız. Bunun için de bize dayatılan her türlü sıra dışılığa karşı el ele vererek direnmek gerekir.
Bazen küçük gibi gördüğümüz, ayrıntı sayılacak değişimler çok büyük farklılaşmayı getirebiliyor.
Buna bir örnek vermek istiyorum.
Bundan yaklaşık 20-25 sene öncesine kadar halk arasında sohbet aralarında çocuklardan bahsedilirken "vatana millete hayırlı evlat" tabirini sıkça duymaktaydık. Ama artık bu tabiri kullananlara neredeyse hiç rastlanılmamaktadır.
Sebebi ise; yabancı misyonerlerin el altından yürüttükleri çalışmalarla etnik farklılıklar belirginleşmiş ve bazı etnik gruplar kendilerini mensubu oldukları devletten soyutlamış olmalarıdır. Bunun yanında yine benzer faaliyetler dinsel/mezhepsel alanda da süregelmiştir. Tarikatlar insanları toplumdan soyutlamış egoist bireyler haline sokmuşlardır. Buna da Bediülzamanın telkinlerinden bir örnek vermek istiyorum.
İşgal yıllarında direnişe geçen Türk Milletine karşı İngilizlerin uyguladıkları yalnızlaştırma, güç birliğinin ortadan kaldırılması politikalarının bir uygulayıcısı olarak aktör seçilen Bediülzamana Kürt kökenli bir müridi sorar;
-Milletimiz tüm vatan sathında işgalcilere karşı direnişe geçmiştir. Bu direnişe biz ne zaman katılacağız?
Said-i Nursi bu soruyu şöyle bir örnek vererek yanıtlar;
- Bize önce din lazımdır. Önce kendimizi kurtarmamız lazımdır. Nasıl ki göle bir taş attığında suya düşen taş önce cürmü kadar bir halka oluşturur sonra bu halka git gide büyür, büyür genişler. İşte o ilk halka sensin. İkinci halka birinci dereceden yakınlarındır (ailendir) sonra sırasıyla komşun, mahallen, köyün, nahiyen, ilçen, vilayetin ve en nihayetinde ülkendir.
Böylece İngilizlerin planladıkları gibi etnik kökeni Kürt olan ve Bediülzamanın etkisinde olan bazı insanlarımız direnişin dışında kalmışlardır.
Bu örnekten de anlaşılacağı üzere tarikatların amacı Müslümanları yorum farkıyla ayrıştırmak ve sırası geldiğinde birbirleriyle çatıştırabilmektir. Bu günlerde Irak'da bunun da örneklerini görmekteyiz. Irak halkı top yekun işgalcilere direnmek yerine her gün mezhep farklılıkları nedeniyle birbirlerini öldürmekte, birbirlerini gırtlaklamaktadırlar. Böylece işgalcilere fazla iş düşmemektedir.
haklı o erkek.
çünkü kendi koynundaki 3-5 kadın da bir başkasının ya anası ya bacısı.
adam hem bu tecrübeyi yaşayıp hemde
baktıracakmı.
üstelik koynundaki de( kadın.)
girmesin kardeşim adam silahmı dayadı anlına.
(eğer silah zoruyla bi durum varsa ben sizden önce karşıyım
)
erkek bin kadınla olsa
helal olsun der tüm toplumlar.
kadın bir başka erkeğin elinden tutsa
tüm toplum ne der.
bilirsiniz.
gerçek gerçektir.
3-5 erkekle olmuş bi kadınla evlilik yapacak meshepte bir erkek tanımıyorum ben siz tanıyormusunuz.
ama tam tersini çok tanıyorum.
mesala biri ben.
üstelik bu kervanda evli kadınlarda vardı.
BAKİRE BİR ERKEK????????????????????
tamer duran
sana bi soru.
gece mecburiyetten belki sırf dolaşmak amacıyla dışarı
çıkıp saatlerce dolaşmışındır.şimdide çıkarsın.
peki ailen ,kızın ,yani çıkarırmısın çıktımı
dolaştımı gece yarısı.
(bunu sakın hakaret olarak algılamayın sadece konuyla ilgili gayri ihtiyari soruyorum)
ÇİĞDEM HANIM BEN HİRİSTİYAN DİNİNİ BİLMEM.
ben kendinimi bilirim.
ve asla tüm yaşamımda ayağımı boşluğa basmadım
benim için her konuda toprak gibi gerçek olan
gerçekler katagorisinden bakarım olaylara.
ve ben dedim
(anlayana) diye.
siz anlamıyorsanız reha muhtar gibi kos koca yızıdan
bir kelimeyi alıyorsanız o sizin sorununuz.
ben burdan hangi gerçeğin altını çizsem
siz geri adım atmamak adına daha doğrusu kafanızdaki
yanlış kalıbı bozmamak için bişeyler bulacaksınız ki.
ben doğruya gitmeyen yolu hiç sevmem zamanımıda harcamam.
ister anlayın isterseniz anlamayın son sözüm şudur.
saygınlık , sevgi ,tüm güzellikler
marketlerde satılmaz,parayla pullada alınmaz.
vede hiç kimse kimseye hediye etmez.
kişi duruşuyla , şahsiyetiyle , ahlağıyla kendisi kazanır.
kendisine davranış biçimini kendisi belirler.
benim eş dost kendi ailem ,annem,kardeşim,akrabam,
ve bu güne kadar tanıdığım kadınların böyle bi sorunu yok.
duruşlarıyla her zaman erkeği,kadını tarafından sevilir , sayılırlar.
sömürü kelimesini hiç birinden duymadım
hatta bu insanlar eşine,çocuğuna,anne ,baba, kardeş
ve akrabalarına
çokta fedakardırlar.
bilmem anlata bildimmi???????
Bazı yorumları okuduğum zaman bırakın erkek olmamdan, insanlığımdan utanıyorum.
Kadınların iffetlerinden şüphe eden, onları aciz gören ve üstelik bir de üstüne vazifeymiş gibi kadınların namusunu korumaya soyunan insanların nasıl bir dünyada yaşadıklarını hakikaten merak ediyorum.
Hani sanki kendileri olmasa kadınların sokağa dahi çıkamayacağını, çıktıklarında ise hemen saldırıya uğrayacaklarını düşünenlere ne diyeceğimi bilemiyorum. Acaba kendileri sokakta yalnız bir bayan gördüklerinde onlara saldırma hissi mi uyanmakta. Kadınlar yerine bu tür hisleri olan insanlardan kurtulmak gerekir. Zira böyle davranışlar sergileyen insanları ancak ve ancak uzun tedavilerle rehabilitasyona tabi tutmak gerekir. Aksi halde kadınlar ciddi ciddi tehlikededir diye düşünüyorum. Baksanıza birileri kadın saçından, birileri heykellerden tahrik olabiliyor. Nasıl bir toplum olduk yahu!..
Toplum olarak çıldırıyor muyuz!?
SÖMÜRÜLMEK ÖYLEMİ
türban yılan hikayesi oldu ısrarla isteyenlerden %50 i sırf kaos yaratmak geri kalanda saflığından.
bunu geçtik.
şu hiç kimsenin inkar edmeyeceği
(erkek dişinin peşinden gider ister hayvan alemi ister insan alemi isterse nesne olsun örnek giydiğimiz kıyafet)
gerçekten yola çıkarak
biz erkekler sabah evden çıkıyoruz.
karşımızda ya baldırı cıplak bayan
yada pantolon giymiş ki bütün hatları belli.
işe geliyoruz yine aynı durumlarda karşımızda bayan.
hatta iş arkadaşı olduğu için işve edada ekleniyor.
elimize gazete alıyoruz yine aynı durum.
bi yerlere gidiyoruz yine...
akşam eve dönüyoruz tv yi açıyoruz besbeter.
el insaf be..........
evet erkeğiz ama canlı bir varlığız dyguları olan hisleri olan.
taş değiliz.......
pes.........
SÖMÜRÜLMEK ?????????????????
nan nanım ben tarafından 2/6/2008 4:31:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
BENCE ERKEKLER KADINLARIN NAMUSUNU KORUYANA KADAR
KADAR KENDİ NAMUSLARINI KORUSUNLAR. HEM KADINI DÖVEREK YA DA YOL ORTASINDA ÖLDÜREREK Mİ KORUYORSUNUZ NAMUSUNUZU...
AY BENİ ÇOK SİNİRLENDİRDİNİZ. HEM CENNETTEN KOVULMANIZA DA BİZ NEDEN OLMADIK. ADEM VE HAVVA İKİSİ BİRDEN KARAR VERDİLER. HIRİSTİYAN GELENEĞİYLE BAKMAYIN BU DİNİ OLAYA...
HAKARETLERİNİZ İÇİNDE TEŞEKKÜR EDİYORUM...
yazı saçma yorumlar yazıdanda saçma.
kısır döngüler kısır fikirler.
yaşadığımız dünyada dünden bu güne
türk erkeğinin verdiği değeri hangi ırk hangi millet
hangi din vermiş.
siz öğretmenim diyorsunuz nasıl sömürülmek
anneyim diyorsunuz nesi sömürülmek.
aslında haklısınız siz kadınlar.
biz erkekler sizin namusunuzu şerefinizi
yani her şeyinizi koruyacağız diye aklımız çıktığı için.
aslında koy vereceğiz ne haliniz varsa görün desek.
ana demesek,yar demesek uğrunuzda ölmesek
o zaman memnun olursunuz.
sokağa çıktığınızda peşinize köpek misali 20 erkek takılsa.
vs vs vs o zaman sömürülmüş olmazsınız herhalde.
ne bu ya bu kadar da olmaz pes yani.
mesala ben akşama kadar onun bunun ağzının yalını siliyorum karım evde kral.
komşularıyla psta börek sohbetinde ve ben eşime daha nasıl rahat yaşatırım diye kafayı yiyim.
karım sömürülüyor öylemi.
askere gideyim eksi soğuklarda artı sıcaklarda.
vatan anadır deyip sizi bu kadar yüceltip canımızdan olan biz asla şikayetlenmeyen biz.
kadınlar sömürülüyormuş.
asıl sömürülen kim???
sizin yüzünüzden cennetten kovulan biz erkekler.(anlayana)
ve siz sömürülüyorsunuz öylemi???
bırakın bu işleri.
ağzınızı tutun ki değerinizi kaybetmeyin.
ayrıca kıl da keramet olsa keçi peygambar olurdu.
sözünden yola çıkarak akıl la saçın ne alakası var.
sadece saç kadına çok yakışıyor.
artı.
yaratan kadına farklı nitelikler vermiştir ki bazı nitelikleri erkeğin niteliğinden üstündür.
erkeğe farklı nitelikler vermiştir ki kadının bazı niteliğinden üstündür.
en önemlisi yaratan muazam bir denge kurmuş
bu dengeyi bozmakmı istiyorsunuz buyurun bozun
biz erkeklere göre hava hoş.
...
vazgeçtim.
kırmızı_siyah tarafından 2/6/2008 9:24:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
''Karnından sıpayı, sırtından sopayı ''
....bu ve buna benzer, yani bırakın cinsiyeti her iki cinsiyetide aşağılayan hor gören çok söz ve deyiş var...
her koyun kendi bacağından asılır...gibi ve insanı koyun yerine sayan...
Bunuda her kim söylemişse anasına kızkardeşine uygulamış mı? ve onların sırtından sopayı eksik etmemiş mi ? acaba diye düşündüm..
Ve kadın kesmiştir saçını aklı ersin diye…
Sonrada hem çocuk hem kariyer yapan, bilinçli, kültürlü anneler yetişti.
SON SÖZ : KADININ KARİYER VS. YAPMASI İÇİN SAÇINI KESMESİNE GEREK YOKTUR...BİLİNÇ VE KÜLTÜRLE AŞACAKTIR ZATEN KENDİNİ VE TOPLUMU..
SEVGİYLE..
Bir ülkeyi kaosa sürüklemenin en kolay yolu, onun köklü kurumlarına çomak sokarak darma duman etmek, yürümez hale getirmektir. Böylece vatandaşın devlete olan itimatını, güvenini sarsacak, sonraki adımda ise hassas bir kaç konuyu tartışmaya açarak, fikirsel bölünmeyi sağlayacaksınız. Elbette bundan sonraki adım, kutuplara bölünmüş grupları çatıştırmaktır.
Binlerce yıllık bir geçmişi olan Türk milleti, İslamiyeti kabul ettikten sonra öğrenemedi de nasıl oldu da son 26 yıldır türbanın kelime-i şehadet ile eş değer olduğunu farketti. Birden bire kadınlarımıza özel bir vahi mi geldi ki herkes aynı anda kendi istekleri ile ve de şekil itibariyle de daha önceleri hiç rastlanmayan bir şekli benimseyerek kapanmaya karar verdiler? 26 sene önce aynı kadınlarımız çıplak mı dolaşıyorlardı? Örtünmeyi tercih eden kadınlarımızın dışında kalanlar onların gözünde Allah'ın sözkonusu vahiden mahrum bıraktıkları kesimleri midir? Elbette bunların hiç biri değil. İnsanlarımızı sinsice taasuba ittiler. Bunu da yabancı finansörler ve bazı tarikat ya da dış destekli yerli işbirlikçilerin marifeti ile özellikle görsel medya ile başardılar. Özel TV'ler mantar gibi çoğalınca magazin kültürü ile tanıştık. Sıradışı yaşamlar ve çıplaklık çağdaşlık olarak insanlara sunuldu. Doğal olarak insanlarımız en azından bilinç altından tercihe zorlandı. Tabiidir ki tercihleri taasup, içe kapanma ve çağdaşlıktan tedirgin olarak uzaklaşmak yönünde oldu. Bu tıpkı akarsu da balık avlama tekniğine benzer. Ağı gerersiniz, suyun biraz aşağısında birileri suya girerek balıkları ürkütür. Korkan balıklar suyun akış yönüne ters istikamette kaçmaya çalışırlarken ağlara takılırlar. İşte, çirkef yaşam tarzlarının sürekli çağdaşlık olarak sunulması sonucu tarkatlara yönelme çığ şeklinde çoğaldı. Neden özellikle tarikatlardan sık sık bahsediyorum, sebebi istisnasız bütün tarikatların ortaya çıkışı yabancı menşeelidir de ondan. Yabancı derken din olarak yabancıyı kastediyorum.
Çiğdem hanım, yine böyle görüş alışverişi yaptığımız bir arkadaşımızla yazışmamız sırasında, bana sürekli alevilikten ve aleviliğin hak mezhebi olmadığını sık sık söylemesi üzerine ona demiştim ki, dinizimde mezhep kavramı yoktur. Dolayısıyla olmayan bir kavramın hak ya da batıni olması da sözkonusu değildir. Bana şiddetle karşı çıkmış, tahmin edeceğiniz gibi görüş alışverişi hakaret boyutuna ulaşmıştır. Yaklaşık bir sene sonra elektronik postama bir mesajının geldiğini gördüm. Merakla açtım. Özür diliyordu. Özellikle ona da peygamber efendimizin mezhebini sormuştum. Bu soru merakını celbetmiş ve araştırmak zorunda hissetmiş kendini. Ama artık önemi kalmamıştı. Gönül ister ki herkes mensubu olduğu dini ile ilgili biraz bilgi sahibi olsun. Bu bilgiyi de din istismarcılardan değil, direk Kelamı Kadimden edinsinler. :)
Saygılarımla...
SON.
Gelelim asıl sorunuzun cevabına!..
"Din İstismarı ve Türban" adlı yazımı tam olarak okudunuz mu bilmiyorum ama orada söylediğim şeye tepki verdiğiniz için biraz önyargı ile ve de anlamaya çalışmak yerine bir an evvel şu din düşmanına haddini bildireyim aceleciliğini tercih ettiğinizi görmüştüm.
Şayet siz de sadece slogana dayalı İslamcılık hevesinde değil iseniz ki bu sayfada yazdığınızdan öyle olmadığınızı düşünüyorum, dinimizin bütününü oluşturan ayetlerin de ehemniyetle vurgu yapılarak öncelikli olanların yanısıra tavsiye niteliğinde olanlarının da bulunduğunu biliyorsunuzdur. Özel ilgi alanıma girdiği için (bu konuda nacizane çalışmalarım hala devam etmektedir) biraz fikir sahibi olduğumu zannediyorum.
Önümüze sürülen gündem, mensubu oluşum nedeniyle beni de ilgilendirdiğinden konu ile ilgili görüşlerimi burada insanlarla paylaşmak istedim. Özetle dediğim şey şu idi;
Bize dinsel gereklilik diye dayatılan şeyin tam kelime anlamıyla yabancı odakların bir dayatmasıdır. Örtünme bizim toplumumuzda binlerce yıldır vardır. İslamiyetten önce de başörtüsü vardı. Asıl dikkat çekmek istediğim şey, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı 12 Eylül Askeri darbesinden sonra başlatılmış olan sistematik saldırılardır. Kızlarımız daha önce başörtüleri ile üniversitelere girebiliyordu. Bundan kimse rahatsız olmuyordu. Peki neden şimdi rahatsız oluyoruz? Sebebi sadece iç siyasette birilerine siyasi rant sağlaması değil, asıl önemli olanı ve de asıl tehlikelisi bu akımı yani tarikatları kullanarak toplumumuza aşırı din pompalayanların arkasında geçmişte ağır darbe indirdiğimiz emperyalizmin olmasıdır. 1950 yılından sonra içte ve dışta tam bağımsız siyasi kararlar alamadığımızı bilirsiniz. Bunu nasıl sağladılar? Bunu bizi dış borç batağına sürükleyerek sağladılar. Şimdi neler oluyor? Şimdi olanlar tam olarak içler acısı gelişmelerdir. Ekonomi rayında diyorlar borcumuz 5 yılda tam olarak iki katına çıkmış. Bu da şu anlama gelir; cumhuriyet tarihi boyunca edindiğimiz dış borç kadarını son beş yılda yapmışız. Devletin karlılık oranı yüksek bütün kurumları yabancılara satılmış, bankacılık sektöründe yüzde kırkyedilere yaklaşan bir oranı yabancılara kaptırmışız. Yani ekonomi denetimimizden çıkmış, devlet küçültülebildiği kadar küçültülmüş, adeta eli kolu bağlı kendisini tokatlayacak bir bakımsız pehlivanı bekler duruma getirilmiştir. Ama siyasiler hala gözümüzün içine bakarak istikrardan, ekonomide ki iyi gidişattan dem vurabilmekteler.
Burada tek suçlu mevcut hükümet midir? Elbette hayır. Menderes ile başlayan yönetim zaafı son askeri darbeden sonra kasıtlı zaaflara yerini bırakarak günümüze kadar gelinmiştir.
DEVAMI VAR
Çiğdem hanım, her hangi bir yazıyı okuyup eleştiri yaparken ki bu övgü veya yerme şeklinde ya da yazıyı teknik olarak inceleyip edebi değeri hakkında eleştiri şeklinde olabilir, belli bir nezaket kuralı içinde yapılmalıdır. Oysa söz konusu yazıma yapılan eleştirilerde siz de gördünüz ki eleştiri dışında her şey vardı. Durum böyle olunca da tahammülünüzü bir yere kadar muhafazadebiliyorsunuz. Bir noktadan sonra seviyenizi karşınızdakinin seviyesiyle eşitleme durumuna düşüyorsunuz. Ortaya çirkin bir diyalog şekli çıkıyor. Bu tür saldırılara neredeyse bütün yazılarımda maruz kalıyorum. Ama isimler hiç değişmiyor. Bu sitede belli isimler, diğer sitelerde başka belli kişiler. Bu şartlı yaklaşımlar hem tehlikeli hem de ahlaki değildir. Ben de bir çok insanın yazısını okuyorum. Çoğu zaman benden farklı düşünen insanların yazılarını okumayı tercih ediyorum. Çünkü karşı görüşü anlayamazsanız kendinizi sorgulayamaz, dolayısıyla yerinizde sayıp durursunuz. Ama hiç kimsenin görüşüne böylesi çirkin yaklaşımım olmamıştır. Okuduğum yazı görüşlerime taban tabana zıt olsa dahi şayet yorum yazacaksam yazdığım her cümlenin beni ifade etmesine dikkat ederim. Uzun lafın kısası eleştiri yapıcı, öğretici olmalıdır.
Bu konuyu kapatarak sorunuzu yanıtlamaya çalışacağım.
Öncelikle siz kendinizi ne kadar dindar olarak görüyorsanız benim de en az sizin kadar dindar olduğumu ve özellikle küresel bir tehtit altında olduğumuz için kaygılı olduğumu belirterek başlamak istiyorum. Bahsettiğim tehtit öylesine sinsi ki, bizler farkındaysanız birbirimize düşmüş durumdayız. İşi organize edenler oldukça ince hesaplarla yola çıkmış bulunmaktalar. Planlarını uluslararası toplumbilimcilerin ve onların emrine büyük fonlar ayırarak faaliyete soktukları misyonerler aracılığı ile gerçekleştirmektedirler. Bunun adına da toplum mühendisliği denmektedir. Hedef aldıkları toplumun her türlü özellikleri bilgi bankalarında mevcuttur. Hassasiyetlerini titizlikle tespit etmiş bulunmaktalar. Ne zaman hangi adımı atarsak ne gibi toplumsal hareketlenmeleri sağlarızı bildikleri gibi, dinamikleri harekete geçirdiklerinde bunun hangi hızla yayılabileceğinin teknik cevaplarını da biliyorlar.
DEVAMI VAR
TANER BEY, SIKI SIKI KAPANIP EVDE OTURMAK İSTEMEYEN, OKUMAK İSTEYEN BAYANLAR DA SÖMÜRÜLÜYOR. BAŞÖRTÜSÜ SORUNUNA BAKIN YİNE ERKEK VAR. BIRAKIN BAŞÖRTÜYÜ SERBEST, GÖRÜN KİM KİMİ İSTİSMAR EDİYOR. ŞUAN BİLE KADIN HER YÖNÜYLE İSTİSMAR EDİLİYOR. GEREK BAŞÖRTÜSÜYLE GEREKSE DE MİNİ ETEĞİYLE...
SİZİN GİBİ DÜŞÜNENLER NE YAZIKKİ SIKI SIKI KAPANIP EVDE OTURTUYOR BAYANLARI.
HEM BEN ANLAMIYOR VE SİZE SORUYORUM. SIKISIKI ÖRTÜNEN BİR BAYANDAN NE İSTİYORSUN? O KARAR VERİP SIKI SIKI ÖRTÜNMÜŞ. PEKİ SİZ NE İSTİYOSUNUZ.CEVAP BEKLİYORUM..SAYGILAR.
Çiğdem hanım "Din İstismarı ve Türban" adlı yazıma karşı görüş beyan etmişlerdi ama bu yazılarında görüyorum ki benden farklı düşünmüyorlar. En azından başörtüsü gibi yapay gündemlerle asıl sömürülen ve mağdur edilenlerin kadınlar olduğunun farkındalar.
Sadece yazmak yeterli midir bilemiyorum. Her fırsatta istismarcılara karşı tepki vermeleri gerekmez mi acaba?
Birincil muhatap kendileri (kadınlar) iken neden bu konunun tartışılması kısmında daha çok erkekler var!?
Niçin hem erkek sömürüsü hem işletme sömürüsüne karşı dik durulmamaktadır. Yoksa ikisinden birini tercih etmek daha mı kolaydır. İşletme yerine erkek sömürüsü daha mı az inciticidir. Sıkısıkıya örtünüp eve kapanmak mıdır tek çare!?..
Saygılarımla...
YAZIYA GÖSTERDİĞİN İLGİDEN DOLAYI TEŞEKKÜRLER
BENDE ÖĞRETMENİM VE KARİYER ÇOCUKLARININ NASIL OLDUĞUNU BENDE BİLİYORUM.
BURDA ASIL VURGULAMAK İSTEDİĞİM, ERKEĞİN KADINI EZERKEN KADININ ÖZGÜRLEŞMESİ KONUSUYDU.
YOKSA GÜNÜMÜZDE KADIN HER YÖNDEN SÖMÜRÜLMEKTEDİR.
ESKİDEN ERKEK SÖMÜRÜRKEN ŞİMDİ İŞ YERLERİ SÖMÜRÜYOR... BİR SÖMÜRÜDEN ÖBÜR SÖMÜRÜYE GEÇİŞ
daha enine boyuna konuşulması gerken bir konu bence.geleneğin erkek düşüncesi saçı uzun aklı kısa diyip dar alana hapsettiği kadını sanayileşmiş toplum çocukta yap kariyerde sözüyle ucuz iş gücü olarak kullanıyor. çalışan kadınlardan kaçı sosyoekonomik ve kültürel düzeyi yüksek işlerde yeterli parayla çalışıyor lütfen buna dikkat edelim. sabah 8 akşam beş çalışan anne nasıl çocuk büyütür bir anaokulu öğretmeni olarak bana sorun isterseniz. kariyer çocuklarını anlatayım size.
kadın elbette öğrenecek çalışacak okuyacak fakat annelik söz konusu olduğunda işine ve patronuna orda kal demeyide bilecek. bilinç düzeyi daha yüksek bir toplum temennisiyle...