- 7270 Okunma
- 31 Yorum
- 0 Beğeni
Mihriban Öksüz! / Abdurrahim Karakoç
Mihriban Öksüz! / Abdurrahim Karakoç
Bugün ölümün gurbeti arşınlayan yüreğime çok yakından değdiği bir gün!
Bugün bana mütevazı olmanın o sonsuz hazinesini keşfettiren yüce gönüllünün dünyayı terk ettiği gün!
Bugün Mihriban’ın öksüz kaldığı gün!
Ölüm, kaçınılmazı heybesinde getiren ve randevusunu hiç ertelemeyen bir garip asalet…
Ölüm, ikinci el umutların sonuna üç noktalı vurgular sunan sonsuzluk…
Ölüm, yüreğin penceresine toprağın kutsal örtüsünü seren yolculuk…
Üstat, “Edebiyat, emeğin gözlerine emek ile bakanlarla büyür” demiştiniz çaresizliğimin doruk noktasındaki o umuda açtığınız pencerede. Ve ben “yarın çok uzak ve çelimsizim” dediğimde “inanmak, sabır ve duâ harmanı olacak yapmak istediklerinin” demiştiniz. Ve ben size inanan yanımın da bana verdiği güç ile kanatlarımı çırpa çırpa şiir ülkesine uçuyorum her geçen gün.
İnsan olarak doğup insan olmayı unuttuğumuz bu dönemde, bana gösterdiğiniz mütevazı olma hazinesinin bereketi ile büyütüyorum edebiyata olan sevdamın saçlarını. Ve biliyorum ki sizin yaşam felsefenizin kıyısında şiire, edebiyata ve sanata sevdalı yürekler tomurcuk olup açacak yurdumun her bir köşesinde tek tek...
Üstat, sizden okuduğum, sizin yaşam duruşunuzdan aldığım o onurlu ve iyi amaca yönelik tüm nasihatleri sizsiz yaşamın erdem duvarlarına tek tek işleyeceğim söz! Korkularımın kıraç yazgısına serptiğiniz umut ve inanç ırmağını şiir adına, edebiyat adına ve sanatın insana mayalanacak güzelliği adına akıtacağım sonsuzluğun okyanusuna söz!...
Üstat, gurbetimin közüne kış değen bir günü yaşıyorum şu an. Gerçek olan dünyaya göç ettiğiniz bugün, sanki hiç kuş yok atlasın bağrında. Sanki kanatlarını bir günlüğüne toprağa serdi kırlangıçlar! Sanki karıncalar fillerin önüne atıyor minicik bedenlerini! Sanki içimde bir çocuk öksüz kalışının katmerli acısını dağlıyor avuçlarındaki şiir ülkesine! Sanki anasının yazmasında babasını yitiren bir çocuğun gözleri taşıyor gözyaşının sancağında! Sanki Kerbelâ’da susuz kalanların sesindeki sancı var seni yitiren yanımın duvarlarında...
Üstat, siz “Suların Hikâyesi” ni yazarken gök ile toprak arası o yere; insanlık sorgusuz kasırgalarıyla emziriyordu kötülüğün çocuk kayıplı matematiğini. İnsanlar aldırmaz yanlarına yamaladıkları umarsız gölgeleriyle, yaşamın duru nakışlarını tek tek söküyorlardı duyarlılığın mabedinde secde edenlerin yüreğini. ”Sevgi Yetmiyor” dediğinizde unutulan mânâların kanı çekiliyordu kâinatın damarlarından… Yaratılmışların usu, şüphenin ocağında kıvranıyordu kanaya kanaya! Şükrün kıyısından uzaklaşılan yaşamların nârâsı duyuluyordu karanlığın cehennem büyüten gırtlağında. “Bebeğe Çağrı” derken kekeme kötülükler kaçacak yer arıyordu. Dizelerinizdeki insanlık ayıbına çare çığlığıydı belki de “doğmaya gayret et” demenizdeki kaygı! Şimdi doğmayan bebeklerde ağlıyor size duyuyor musunuz seslerini! Ölüm duvağını örterken sizin vefa ile örülmüş yüreğinize, o umudun doğmamış bebekleri yıkayacak avuçlarınızı sessizce… Kirpiğinize birlik çağrısı yaptığınız o her renkten soluklar üfleyecek nurunuza yâr olmak için Üstat! Anadolu’nun sarı yalnızlığına yağdırdığınız şiirler size duâ olup dönecek ruhunuzun âhire yürüyen çizgisinde…
Üstat, Mihriban soracak sizi bize. Nerede aşkın hece hece tüten bülbül-ü nâr-ı diyecek. Nerede, “bozulmuyor töre Mihriban” derken içimdeki hasreti hasretine bağlayan diyecek bize. Âh zulme “Sıcak Afrika’nın Siyah Ağıdı” diyerek mührünü vuran adam, dizelerinizdeki evrensel ağıtın kirpikleri dokunacak sizsiz yanımıza. “Lâmbamda titreyen alev üşüyor” diyen sızılı yanınızda biz sizi özleye özleye üşüyeceğiz.
Üşüyeceğiz Üstat…
Mekânın Cennet olsun inşaAllah...
Not: Sayın Abdurrahim Karakoç’un vefat ettiği gün bir ağıtın cümle cümle dökülen yangınıdır bu yazı!
Mehtap ALTAN
hazinhaziran2012
YORUMLAR
Büyük şair, şairler şairi, yılmaz yıkılmaz bir dava adamı ve Yesevî neslinden yiğit bir alperen Abdürrahim Karakoç Hocamız Rahmet-i Rahman’a kavuştu.
Akifler, Fazıllar, Muhsinler sonsuzluk yurdunda Karakoç’a kavuşmanın sevincini yaşarken, burada kalan ve onlarla tekrar mülaki olacağı günü bekleyen bizleri de derin bir acı, tarifsiz bir ıstırap sardı.
Seveni de çoktu, sevmeyeni de. Sevmeyenlerin dahi önünde saygıyla eğildiği bir insandı. Vatan sevgisi hesabî değil, harbi idi. Eli kalem tuttuğu sürece hep yazdı, zira kavli öyleydi. Şiirde de nesirde de hep inandığı, doğru bildiği şeyleri kendine has üslubuyla, eğmeden, bükmeden, korkmadan, çekinmeden hâsılı gözünü budaktan sakınmadan yazdı. Bunun bedelini de her devirde en ağır bir biçimde öderken de “of” bile demedi. Yıllarca yazdığı şiirler ve makaleler sebebiyle mahkeme mahkeme dolaştı, uğraştı fakat mahkemelerde de yazdıklarının arkasında yiğitçe durdu, geri dönmedi.
Omurgalı, dik duruşlu, mert, serdengeçti, şehsuvar gibi kelimeler ve kavramlar gündeme geldiğinde benim aklıma yaşadığımız bu çağda ilk Karakoç Üstadım ve onun dava ve inanç çizgisindeki insanlar gelirdi.
Hayattayken tanışma, görüşme, elini öpme, hayır duasını alma imkânımız oldu, hatta kendisine yazdığım birkaç tane şiiri zaman zaman huzurunda okuma şerefine de nail olduk. Sohbetinde bulunma şerefine de eriştik çok şükür. Yolumuzu aydınlatan bir meşaleydi ve hayata hep bekaya açılan bir pencereden bakan duruşu bizim de mesuliyet anlayışımızı kamçıladı.
Kalemi eline Allah rızası için aldı. Millet için sanat yapanlardandı. Esasında hiciv şairiydi, ama her konuda unutulmaz eserlere imza attı. Hicivde de nasihatte de Allah rızası istikameti hiç şaşmadı, kendi nefsi ve istekleri hiç ön planda olmadı. “Allah rızası için çıkılan yolda başarısızlık yoktur” sözüyle bizlere işin sırrını öğretmişti, “ne yaparsanız yapın ama iddialı olun, şiir yazıyorsan da nesir yazıyorsan da iddialı olacaksınız, iddianız yoksa başarı şansınız da yok.” demişti.
Büyük insandı, büyük kalemdi, “Kuşların göz bebeğine, Hak yol İslam yazacağız” diyebilen istikbalden ümitvar bir dava adamıydı. Lambada titreyen alevi üşütecek kadar büyük şairdi.
Rabbim makamını cennet eylesin, huzurunda mahcup etmesin.
Ölümün bir güzel yanı da bizden önce gidenlerle orada tekrar kavuşacak olmamız. Sonsuzluk yurdunda tekrar mülaki olabilmek ümidiyle...
Mehtap ALTAN
BENİ DE ÇAĞIR
Çileyi koklayıp gül niyetine,
Zindana girersen beni de çağır.
Sabrı, kanaatı bal niyetine
Ekmeğe dürersen beni de çağır.
Bazen iki dünya sığar içime,
Bazen iki güneş doğar içime.
Bazen gam yağmuru yağar içime
Sen beni ararsan, beni de çağır.
Dostların var ise divanelerden,
Göz yaşın aktıysa minarelerden.
Binlerce senelik viranelerden
Birşeyler sorarsan, beni de çağır
Ezelin ezelden öncesi vardı,
Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı.
Zaman yumağına bizi kim sardı?
Aklını yorarsan beni de çağır.
Dışarda göz yanar, içerde yürek,
Taahhüt ehline tahammül gerek.
Mazlum yarasına merhem diyerek
Göz yaşı sürersen beni de çağır.
ABDURRAHİM KARAKOÇ
Ne güzelsiniz Sevgili şairem.
Geç kalmışlığımı bağışlayın öncelikle bu yazınızı kaçırmışım nasıl olmuşsa.
Bu vefakâr davranışınız her zamanki gibi yine taktire şayan.Ki; bunu hep dile getiriyorum zaten hasbel kader. Bu yazınızda en hoşuma giden şey yoruma gelen okuyucularınıza merhum üstadın şiirleriyle cevap vermeniz oldu. Kutluyorum bu ince davranışınızı.
Bu vesileyle üstadımıza bir kez daha Allahtan rahmet diliyorum.
Sevgiyle...
Mehtap ALTAN
BENİ DE ÇAĞIR
Çileyi koklayıp gül niyetine,
Zindana girersen beni de çağır.
Sabrı, kanaatı bal niyetine
Ekmeğe dürersen beni de çağır.
Bazen iki dünya sığar içime,
Bazen iki güneş doğar içime.
Bazen gam yağmuru yağar içime
Sen beni ararsan, beni de çağır.
Dostların var ise divanelerden,
Göz yaşın aktıysa minarelerden.
Binlerce senelik viranelerden
Birşeyler sorarsan, beni de çağır
Ezelin ezelden öncesi vardı,
Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı.
Zaman yumağına bizi kim sardı?
Aklını yorarsan beni de çağır.
Dışarda göz yanar, içerde yürek,
Taahhüt ehline tahammül gerek.
Mazlum yarasına merhem diyerek
Göz yaşı sürersen beni de çağır.
ABDURRAHİM KARAKOÇ
Bu yazıyı geç farkettim... Rahmetli üstad nlatmakla bitmez; güzel özetlemişsiniz..
Hatırlıyorum büyüdüğüm yılları. Hemen herkesin koltuk altında gezdirdiği, aslında o gencecik bedenlerimize sığamayacak bir "Hasan'a Mektuplar" vardı. Birilerine birşeyler söylediğimizde, karşıdaki anlamamışsa, gözlerimizle kitabı işaret eder, gülümseyerek, "Mektup yazdım Hasan'a / Ha ha sana, ha sana" derdik...
"Tohtur Bey", "Hakim Bey", Hürriyeti Gelin Ettik" şiirlerinin izleri ne derindi...
Ve Mihriban...
Allah rahmet eylesin büyük üstada...
Elinize sağlık...
Saygı ve selamlarımla...
Mehtap ALTAN
Kurudu sevgiler gönül tasında
Her mevsim bir başka aldattı bizi.
Renkler başkalaştı gün ortasında
Koyu bir karanlık öptü denizi.
Daraldı her sabah geniş ufuklar
Aşkımızı gölgeledi bulutlar
Yaprak yaprak daldan düştü umutlar
Tüketti takvimler gençliğimizi.
Seneler yalancı çıktı düş gibi
Tüm yazlar üşüttü kara kış gibi
Mermere işlenmiş bir nakış gibi
Dağıldı yüzlerce yokluğun izi.
Önce 'Gerçek' dedik ve sonra 'Neden'
Bekledik bir daha gelmedi giden
Uyandık en güzel düşü görmeden
Aynalardan sorduk birbirimizi.
Vur Emri(sh.92)
Abdurrahim Karakoç
Geç okudum affedin... Paylaşıma duygularımla eşlik ediyorum. Mekanı cennet olsun.
Tebrikler. Duyarlı kalbiniz var olsun.
Mehtap ALTAN
Bilir misin hancı, bugüne kadar
Hanından kaç yolcu çıktı bu yola?
Sıladan gurbete giden yolcular
Kaç damla gözyaşı döktü bu yola?
Getirmeden bu yolların sonunu
Kaç yolcu son durak yaptı hanını?
Kaç yolcu bu yolda verdi canını?
Ecel kaç yolcuyu çekti bu yola?
Ben bilmedim gitti, n'olur sen söyle
Bu yollar kararsız uzar mı böyle?
Yâr için ah çekip karşıki köyde
Hangi göz, kaç sene baktı bu yola?
Akar bir oluktan beş dağın karı
Demişler adına 'hasret pınarı'
Şu mezarı gölgeleyen çınarı
Kimin için, kimler dikti bu yola?
Kaç âşık bu yolda zaman eritti?
Kaç yorgun hanında terin kuruttu?
Bu taşlı yol kaç çarığı çürüttü?
Kaç topuğun kanı aktı bu yola?
Yollar kıvrım kıvrım, dağlar sıralı
Düşünürüm, yollar beni yoralı.
Kaç ceylan iniyor böğrü yaralı,
Her gecenin seher vakti bu yola?
Vur Emri(sh.96)
Abdurrahim Karakoç
Mehtap ALTAN
Dalıver derinlere, derinler şekillensin
Bugünkü eserinle yarınlar şekillensin
Dedene şekil vermek senin elinde değil
Öyle gayret göster ki torunlar şekillensin..
07.03.2006/Vakit
Abdurrahim Karakoç
Mehtap ALTAN
'Aman gelme' dedim, bak geldin işte
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.
Kimisi su katar içtiğin süte
Kimisi at sokar yediğin ete
Günahtan, hileden, haramdan öte
Zulmet kuyusuna düşersin bebek.
Yukarıya gitsen 'köle' sayarlar
Aşağıya insen tefe koyarlar
Her saat bir başka renge boyarlar
Baktıkça sen sana şaşarsın bebek.
Önün bal-petekli, elin mühürlü
Omuzun kötekli, dilin mühürlü
Haftan ipotekli, yılın mühürlü
Aydan, günden mahrum yaşarsın bebek.
Sevgimiz rüşvettir seversek seni
Aldatmak içindir ne versek seni
Kalleş çağımızla eversek seni
Gerdeğe girmeden boşarsın bebek.
Beşinci Mevsim(sh.120)
Abdurrahim Karakoç
Olan Mihbibana oldu, öksüz kaldı türkülerin kızı...
Mekanı cennet olsun... :'(
Mehtap ALTAN
Bir aşk bulsam, yağmurunda ıslansam
Bir dost bulsam, irfanında beslensem
Bir dağ bulsam, sinesine yaslansam
Yalınızlığım bitermola, bilmem ki?
Abdurrahim Karakoç
(( Seçil Nimet ))
Aşk dediğin biter,
Dost dediğin gün olur gider,
Dağ desem elbet bir an çöker,
Yalnızız Mehtap,
hayat derdine ortak arayanları sevmez unutma !
Mehtap ALTAN
Gücümüz kâfi değil, pek naçarız Allah'ım
Tavşan yavrusu görsek hep kaçarız Allah'ım
Yalvarırız kapında el açarız Allah'ım
Bizleri kamusalcı BAŞ'a muhtaç eyleme
Ne zaman yola çıksak yoldan çevrilmekteyiz
Her gün ezilmekteyiz, her gün savrulmaktayız
Dünya cehenneminde yanıp kavrulmaktayız
Ateşin sıkletinden KIŞ'a muhtaç eyleme
Doğacak nesilleri dört başı mamur gönder
Günahsız ellerinde demet demet nur gönder
Rahmetine susadık, hayırlı yağmur gönder
Kurutma kökümüzü, YAŞ'a muhtaç eyleme
Atlayıp geçmek zordur dikili kazıkları
Eğlencede, israfta tükettik azıkları
Sen doyur gönlümüzü, sen artır rızıkları
Yoksulları ekmeğe, AŞ'a muhtaç eyleme
Zulüm bitsin dünyada akmasın masum kanı
Anaların, eşlerin artık yanmasın canı
Atıp kaçırmak için pusudaki şeytanı
No'lur ellerimizi TAŞ'a muhtaç eyleme
Hakikat iklimine girmemize nusret ver
Hakikat güneşini görmemize nusret ver
Hakikat çiçekleri dermemize nusret ver
Kullarını hayale, DÜŞ'e muhtaç eyleme.
31 Ekim 2005/Vakit
Abdurrahim Karakoç
Mehtap ALTAN
Kurudu sevgiler gönül tasında
Her mevsim bir başka aldattı bizi.
Renkler başkalaştı gün ortasında
Koyu bir karanlık öptü denizi.
Daraldı her sabah geniş ufuklar
Aşkımızı gölgeledi bulutlar
Yaprak yaprak daldan düştü umutlar
Tüketti takvimler gençliğimizi.
Seneler yalancı çıktı düş gibi
Tüm yazlar üşüttü kara kış gibi
Mermere işlenmiş bir nakış gibi
Dağıldı yüzlerce yokluğun izi.
Önce 'Gerçek' dedik ve sonra 'Neden'
Bekledik bir daha gelmedi giden
Uyandık en güzel düşü görmeden
Aynalardan sorduk birbirimizi.
Vur Emri(sh.92)
Abdurrahim Karakoç
Baharlar döken bir kış olur inşallah
Bir ulu ağaç orman olur
Fani ayrılıklar ki bir derman bulur
Üşümelere sımsıcak bir ferman okur
Atlasın bağrında bir yol açılır, uçar gideriz
"Dosta doğru..."
Mehtap ALTAN
Biz biber şerbetini içerek büyütüldük
Otsuz, susuz, gölgesiz topraklarda güdüldük
Her gün bir değirmene girerek öğütüldük
Bu ne mantıksız oyun, bu ne ölçüsüz saha
Akşama gözlü girer, kör çıkarız sabaha...
¥
Yaptığımız köprünün nöbetçisi Azrail
Yattığımız yatağın uykusu bizim değil
Yediğimiz yemeğin suyu kan, ekmeği kil
Hayret! Elsiz ayaksız yürüyoruz felaha
Akşama temiz girer, kir çıkarız sabaha...
¥
Korkunun koynundayız bugün-yarın arası
Dünyamız tescillenmiş dört duvarın arası
Bin yıllık fetret çağı dede torun arası
Sevginin kapısını açan olmadı daha
Akşama kolay girer, zor çıkarız sabaha...
¥
Hayat güzel mi, nasıl? Beden gurbet, can garip
Yatmamız mukaddermiş ateşe yorgan serip
Yokluk başucumuzda sallanan yağlı bir ip
Umutlar çöl serabı, mezarlıklar tek vaha
Akşama iki girer, bir çıkarız sabaha...
¥
Yüzümüze baktıkça gölgemiz bize güler
Irmaklar bize ağlar, göl-deniz bize güler
Dağda kar, evde koltuk, yolda iz bize güler
Kulluğun idrakinde kul olmadık Allah’a
Akşama hayır girer, şer çıkarız sabaha...
Suları Islatamadım
Abdurrahim Karakoç
KARAKOÇ'UM
Kalmak var iken acunda
Ölümü görüp ucunda
Yayı kırıp KOÇ burcunda
Kıymeti yok deyip canın
Öksüz kodun "mihriban"ın
H.YAZICI
Toy bir delikanlıydım ve alnından ilk öptüğüm şiirler sizindi. Yazdıklarımın bir kısmı şiirse, bunların arasına sızmış belki de "ıslatamadığınız" çok sular var...Şimdi o sular içime akıyor,ama,kaynayarak ve yakarak...
Allah rahmetini esirgemeyecek inşallah...
Selam,saygı dua ile...
SULARI ISLATAMADIM
Savaştayım elli yıldır
Ömrüm geçti boşalt, doldur
Anlamadım bu ne haldir
Birgün silah çatamadım
Suları ıslatamadım
Ekin ektim başak yılan
Kuşandığım kuşak yılan
Yorgan akrep, döşek yılan
Birgün rahat yatamadım
Suları ıslatamadım
Ne payem oldu ne sayem
En doğruya varmak gayem
Düşüncemdir tek sermayem
Alan yoktur satamadım
Suları ıslatamadım
Yolum yokuş, izim ayrı
Dilim yağsız, sözüm ayrı
Bedenimden özüm ayrı
Biri bire katamadım
Suları ıslatamadım
Talipli yoktur sevgiye
Anlamadım, neden? Niye?
Canlar gücenmesin diye
Can attım gül atamadım
Suları ıslatamadım Yazar
: ABDURRAHİM KARAKO
hyazici58 tarafından 6/8/2012 7:53:41 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mehtap ALTAN
Aylar tepe, yıllar dağ zincirleri
Zirveler aşarsın haberin olmaz.
Dur-durak bilmeden doğuştan beri
Mezara koşarsın haberin olmaz.
Emanete 'benim' diye bakarsın
Boş kalınca suya kazık çakarsın
Sırat köprüsünde yatar kalkarsın
Ateşe düşersin haberin olmaz.
Salıncak kurarsın mor bulutlara
Körpe tay bağlarsın kör umutlara
Muhkemdir kulluğun canlı putlara
Kıblesiz yaşarsın haberin olmaz.
Yokluğa mı, sonsuza mı yolcusun
Yollar tehlikeli, Allah korusun
Koca kâinatta bir damla su'sun
Kaynarsın, taşarsın haberin olmaz.
Ekim -1992
Akıl Karaya Vurdu(sh.88)
Abdurrahim Karakoç
Allah rahmet eylesin. Gerçekten üzülüyor insan bu haberlere...
Rabbim kabrini cennet eylesin...
Mehtap ALTAN
Mektup derken şiir oldu bak gene
Darılırsan ben ölürüm, unutma...
Taze sarmaşığım, hoyrat bedene...
Sarılırsan ben ölürüm, unutma...
Bir gün güneş olur göle doğarsın
Bir gün yağmur olur yola yağarsın
Bir gün çiçeklerden koku sağarsın
Yorulursan ben ölürüm, unutma...
Kılıç ağzı yoldur, ok ucu meydan
Dikkat et; sen benim canımsın ey can! .
Koyakta kekliksin, kayada ceylan
Vurulursan ben ölürüm, unutma...
“Aşk” denince aklı bırak, deli ol! .
Işık ışık gökten inen dolu ol
Boz-bulanık akan yağmur seli ol
Durulursan ben ölürüm, unutma...
Dinlemek zor, anlamak zor yâr beni
Göreceksen dertte, gamda gör beni
Gönül toprağıma yaptım türbeni
Dirilirsen ben ölürüm, unutma...
Dosta Doğru(sh.11)
Abdurrahim Karakoç
Mehtap ALTAN
Anadolu Sevgisi
Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram, her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.
Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda, yoncalar dizde...
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör.
Görmedin sen bizim mavi suları,
Karlar eriyince kırar yuları...
Köpük olur beyaz, sel olur sarı;
Hele taştan taşa dökülsün de gör.
Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,
Yolları toz, çamur, evleri kerpiç.
O kirli kabukta, o en temiz iç;
Hele bir yakından bakılsın da gör.
Anlamaz, bilmezsin sen bizim halkı,
Sevgiyi bulasın, yakına gel ki...
Kalıplar gerçeği göstermez belki
Gönül perdeleri sökülsün de gör.
Vur Emri(sh.116)
Abdurrahim Karakoç
"TÜRK İSLAM"
vatan ve din
mekanın cennet olsun inş
Rabbim en şefkatli beyanı ile çağırsın onu....
Amin
vefasın sen sevgili Mehtap...
Mehtap ALTAN
Sana Geliyorum
Görmeden, doğduğum gecenin seherini,
Ellerim değmeden anama
Ve günah izi yokken dudaklarımda,
Bebeklere has bir dille ağlayarak,
SANA geliyorum SANA
Çırılçıplak! ..
Bir garip ağaç oldum aşk ülkesinde,
Köklerim sığmadı zamana;
Silktim ham meyvelerimi utandım da,
Kutsal duygularınla donandım yaprak yaprak.
SANA geliyorum SANA
Dal budak! ..
Ne bir dürüm ekmek var heybemde,
Ne içecek suyum kana kana...
Bir tutam umutla düştüm yollara,
Bazen yürüyerek, bazen koşarak,
SANA geliyorum SANA
Yalın ayak! ..
Yollar uzadıkça yük ağırlaştı,
Ateş düştü gönlümdeki harmana.
Bıraktım ağrıyı, sızıyı bir yana;
Hasretinden ıpıl ıpıl yanarak,
SANA geliyorum SANA
Bir avuç toprak! ..
Seyrettim uzaktan benliğimi ki,
Et, kemik, kan değilmiş mânâ.
Habibin hakkına, İsmin hakkına
Af dilemek için ağlayarak,
SANA geliyorun SANA
Ya HAKK! ..
Abdurrahim Karakoç
ziyadesiyle müteessir oldum...Allah rahmet etsin...mekanı cennet olsun inşaallah...
Mehtap ALTAN
Bambaşka
Doktor, benim derdim bambaşka bir dert
Ağrıyan yerimi sorma boşuna.
Yazdığın reçete değer mi zahmet?
Kağıtla kalemi yorma boşuna.
Kerem eyle, fayda vermez yardımın
Tıp ilminde çaresi yok derdimin
Her tarafı gurbet olmuş yurdumu
Düşünceme tuzak kurma boşuna.
Gönlüm yığın yığın hasret yüklüdür
İçimde tarifsiz keder saklıdır
Sökemezsin yaralarım köklüdür
Merhem sürüp, sargı sarma boşuna.
Dost yolları nakışlandı kanımdan
Sevdiklerim vergi keser canımdan
Sükûta muhtacım, ayrıl yanımdan
İncitip günaha girme boşuna.
Aşk koymuşlar ıstırabın adını
Alamadım yaşamanın tadını
Yapacaksan eğer bana yardımı
Öldür kurtar, ilâç verme boşuna.
Vur Emri(sh.98)
Abdurrahim Karakoç
Mehtap ALTAN
Her ne kusur varsa, geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr.
Mecnunlar Mevlâ’yı bulursa canda,
El olur Leyla’lar elâ gözlü yâr.
Güzel açar güzelliğin sergisin
Gün ağartır kara saçın örgüsün..
Muhabbet faslında ölüm türküsün
Kim söyler, kim çalar elâ gözlü yâr.
Eştikçe iş çıkar işin içinde;
Gençliği hasret yer sevda göçünde.
Bilmez misin, dört mevsimin üçünde
Kar olur yaylalar, elâ gözlü yâr.
Alı al, yeşili yeşilde ara;
Ahirete gider kalpteki yara..
Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara,
Dökülen ayvalar elâ gözlü yâr.
Vakit dolar, nakit biter kasanda..
Sevgi bir kitaptır gönül masanda;
Okusan da olur, okumasan da...
Kapanır sayfalar elâ gözlü yâr.
Vur Emri(sh.57)
Abdurrahim Karakoç
Bu muhterem insana Rabbim rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Siz de onu dualarımızla anma fırsatı verdiğiniz için teşekkürler değerli kardeşim.
Bu akşam okunacak Yasin-i Şerifler ve dualar onu karşılasın.
Mehtap ALTAN
Şiir bir cennet bahçesi
Girmeyene anlatılmaz.
Cennet nedir, bahçe nasıl?
Görmeyene anlatılmaz.
Şair gülü, şükür gülü
Yaprak yaprak dokur gülü
Her mısradan fikir gülü
Dermeyene anlatılmaz.
İne gönül, kalka gönül
Hep doğruya baka gönül
Hak vergisi.. Hakka gönül
Vermeyene anlatılmaz.
Şiir toprak kokusudur
Şiir damla damla sudur
Ermişlerin duygusudur
Ermeyene anlatılmaz.
Şairler sultanı Yunus
Her sözü yüz defa yumuş
Aşk bağına dergâh kurmuş
Varmayana anlatılmaz.
10.06.1984
Beşinci Mevsim(sh.49)
Abdurrahim Karakoç
çok değerli bir insanı yitirmenin acısındayım..
söz söylecek an değil...
mekanı cennet olsun..
Mehtap ALTAN
Boş yere yorulma gönül
Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Bülbül sevse de kurur gül
Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Sebepler var ağır basar
Seneler arayı keser
Sevilenler çabuk küser
Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Önü bahar, sonu hazan
Meyvesi ya şüphe, ya zan
“Yeter” desek bile bazen
Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Eğlence, düğün, toy gerek
Maddeden yüklü pay gerek
Daha bir sürü şey gerek
Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
“Aşk” diyoruz, hani nedir?
Boyu nedir, eni nedir?
Denenmiş kaç bin senedir
Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Maddeleşir mânâ bile
Unutulur ana bile
“Can” dediğin cana bile
Sevgi yetmiyor, yetmiyor.
Abdurrahim Karakoç
Oğlunun adını TÜRK İSLAM koyacak kadar mefkuresine bağlı şair -düşünce-aksiyon adamın mekanı cennet olsun. Yunusca ''Ölürse ten ölür Canlar ölesi değil''.. Türk Edebiyatının başısağolsun.Dua ile..
Mehtap ALTAN
Canım sağ oldukça rahmetli babam
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Ak sütün emziren ihtiyar anam,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Yerindedir daha aklım, iradem
Ve işte yeminim, işte ifadem!
İlk insan, ilk nebi Hazreti Âdem,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Meylim ne şöhrete, ne saltanata;
Hak için sarıldım ben bu sanata;
Kür-Şad, Bilge Kağan, Oğuzhan Ata,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Önümde dururken Türklüğün hâli,
Susup da boynuma almam vebali;
Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali(r.a)
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,
Bana zindan olur Maraş, Elbistan
İbni Sîna, Dedem Korkut, Alparslan
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
İmanda bu fire, zillete bu zam!
Doymuyor yüreğim ne kadar yazsam.
Farabi, Gazali, İmamı Azam,
Susarsam, hakkını helal etmesin.
Nusret versin yeri, göğü yaratan
Çekip çıkartalım akı karadan
Ertuğrul Bey, Osman Gazi, Murat Han,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Ülküm aşk çölünde Veysel Karani
Ulubatlı Hasan eyler göreni
Fatih, Ak Şemsettin, Molla Gürani
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Bu yol bahadırlar, ermişler yolu;
Kendini davaya vermişler yolu!
Şeyh Mevlana, Derviş Yunus, Köroğlu,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Türkçe sevdalanan, İslâmca yanan
Adar milletine bir değil bin can
Yavuz Sultan Selim, Barbaros, Sinan
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Uyutulmuş köy, nahiye, ilçe, il
Yüreğimi yetmiş yerden yara bil;
Mehmet Âkif, Osman Batur, Şeyh Şâmil
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Usta savaşçılar, genç mücahitler
İmkanıma hizmetime şahitler
Basbuğ, ülküdaşlar, aziz şehitler,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
İçimde İslâm'ın ince mânâsı
Önümde Türklüğün soylu davası
Of'lu Kör Şakir'in Elif anası,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Sevdim, milletime gönlümü verdim
Zalimin zulmüne göğsümü gerdim
Kırıkhanlı Kâzım, Niksarlı Nedim,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Kemal'imiz, Turan'ımız, Hacı'mız
Beraberdir sevincimiz, acımız
Mut'ta davar güden Zeynep bacımız,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Mühim değil güceneni, küseni
Allah sevmez haksızlığa susanı
Yozgat'ın Yerköy'lü Yetim Hasan'ı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Komünist, siyonist, pusudan çıktı
Dinime saldırdı, töremi yıktı
Gönen'li Gülizar, Bünyan'lı Sıtkı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Yurdum bir kağıttır ışık beyazı
Üstünde insanlar mukaddes yazı
Genci, ihtiyarı gelini kızı,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Mazlumlar hakkını almayıp ele,
Günü gün edersem zalimler ile
Evdeşim, öz kızım, öz oğlum bile,
Susarsam, hakkını helâl etmesin.
Allah rızasıdır arzum, emelim!
Bu necip milleti ondan severim
Hazreti Muhammed(S.A.V) gerçek rehberim,
Susarsam, hakkını helal etmesin.
Kan Yazısı(sh.48)
Abdurrahim Karakoç
Yahya İncik
Ayrılık Havası
Ben nefret eyledim sizin gerçekten
Yalanı severim, yalanı gayrı..
Tiksindim bülbülden, gülden, çiçekten
Yılanı severim, yılanı gayrı..
'Sapıtmış bu' diye beni yeriniz
Hakkımda bin türlü hüküm veriniz
Omuzumda yüktür dirileriniz
Öleni severim, öleni gayrı..
Uzun yaşamayı saymadım sanat
Kurda yürek oldum,kartala kanat
Oturup ağlayan korkağa inat
Güleni severim, güleni gayrı..
İyinin ardından 'kötü' demezdim
Kötünün elinden ekmek yemezdim
Birlikten kopana selâm vermezdim
Böleni severim, böleni gayrı..
Yıllarca boş yere canımı sıktım
Nihayet yol buldum, çığırdan çıktım
'Bey'den, 'efendi'den, 'sayın'dan bıktım
'Ulan'ı severim, 'ulan'ı gayrı..
Vur Emri(sh.204)
Abdurrahim Karakoç
bir Anadolu filozofu bir büyük değerdi....mekanı cennet ruhu şad olsun
Mehtap ALTAN
Hayat kapısından tek tek
Her giriş ecele doğru.
Toprakta sürünür bebek
Her karış ecele doğru.
İster yürü, ister bekle
İster çıkart, ister ekle
'Geç kaldım' diye gam çekme
Her varış ecele doğru.
Ayaklar zemine değer
Analar yavrusun döğer
Kalpten damara kan yağar
Her vuruş ecele doğru.
Yürü, koş, uyu, otur, kalk
Yukarı bak, aşağı bak
Dört yana dönmeyi bırak
Her duruş ecele doğru.
Bir el yapar, bin el bozar
Gün alçalır, gölge uzar
Önü kundak, sonu mezar
Her yarış ecele doğru.
Suları Islatamadım(sh.81)
Abdurrahim Karakoç
Allah Nur içinde yatsın büyük ozan, büyük üstat... Mehtap Hanım, ahde vefa örneği yazınızdan mütevellit güzel yüreğinizi kutluyorum...
Selam ve dua ile...
Mehtap ALTAN
Sen: Çamlı dağlardan ağaran şafak...
Sen: Duru göllerin nilüferisin.
Sen: Engin ovada sararan başak...
Sen: Umut kaynağı, alın terisin.
Sen: Gökte yıldızsın, uykularda düş...
Sen: Yeşil ekinsin, sen beyaz gümüş..
Sen: Mavi denizsin sise bürünmüş...
Sen: Sevda sırrının düğümlerisin.
Sen: Her güzelliğin canlı sergisi
Sen: Kalp yarasının em'i, sargısı...
Sen: Benim dileğim, Hakk'ın vergisi..
Sen: Gönlümde saplı aşk hançerisin.
Sen: Koyu gölgesin yaz sıcağında
Sen: Olgun meyvesin dal kucağında
Sen: Korsun, alevsin aşk ocağında
Sen: Gadir Allah'ın şaheserisin.
Sen: 'Ben'sin, gel gör ki ben 'sen' değilim
Sen: Benim düşüncem, ruhum ve dilim
Sen: Benim gözlerim, ayağım, elim...
Emin ol, sen bana benden berisin.
Vur Emri(sh.60)
Abdurrahim Karakoç
büyük üstadımız vefat etmiştir. yüce rabbimizden mağfiret diliyoruz. kabri cennet bahçelerinden bir bahçe olsun. şiir dunyasına büyük yapıtlar sunmuştur.
hepimizin başı sağolsun.
Mehtap ALTAN
Ülkeme öfke yağar, inatlar salkım saçak
Kuşlar nasıl uçsun ki, kanatlar salkım saçak
Köçek, dansöz, çalgıcı, manken ve de çeteci
Herkes şaşırdı kaldı, sanatlar salkım saçak.
23.01.2008/Vakit
Abdurrahim Karakoç
Mehtap ALTAN
Kadim zamandan beri varlık kaidesi bu
Yaylalar sümbül kokar, gül nesli gülden doğar
Aşk ile yananların külüne düşerse su
Yeni aşk fidanları soğumuş külden doğar..
26.02.2007/Vakit
Abdurrahim Karakoç
Ölüm yasak demiş şair için Savrulmalar...
Haklı...
Ölüm yasak şaire, o yaşayacak bir şekilde gönüllerimizde...
Başımız sağolsun.
Mehtap ALTAN
Gece
Gece: Normal zamanda seslerin durma vakti
Gece: Sinsi kalplerin düzensiz vurma vakti
Gece: Örtünmesidir aslında her tarafın
Gece: Darbecilerin resmen kudurma vakti…
11 Eylül 2007/Vakit
Abdurrahim Karakoç
OlgunOnur
Mehtap ALTAN
Çukuru tiksindirir zirvedeki hâlleri
Gün gelip ruhlarını boğacak veballeri
Cehennemde villalar sudan ucuz diyorlar
Geç kalan kaybedecek, yağlayın pedalları!
14.01.2006/Vakit
Abdurrahim Karakoç
Rabbim nur içinde yatırsın, mekanını cennet eylesin.
Çok büyük bir değer gözlerini kapattı yalan dünyaya...
Mehtap ALTAN
Elimle musluğunu açtığım sular yandı
Yürüyerek içinden geçtiğim sular yandı
Boyu üç yılı aşan sabır orucu tuttum
İftar vakti olanda içtiğim sular yandı.
Beşinci Mevsim(sh.24)
Abdurrahim Karakoç
Bitmeyen Gece
Bir gece başladı yıldızsız, aysız;
Ne horozlar öttü, ne sabah oldu...
Kibritler ıslaktır, çakmağım yağsız
Dar odam ebedî ışıksız kaldı.
Bırakmaz yakamı, dört yanım duvar;
Ne kapı, ne baca, ne pencere var...
Ne mektup gönderir sevdiğim dostlar,
Ne de bir tanıdık kapımı çaldı.
Bir zaman karnımı doyuran toprak
Üstüme gölgelik, altıma yatak.
Hiç ümit etmezken olacağa bak;
Nihayet ağzıma, gözüme doldu.
Ve işte dünyada en son arkadaş
Başımın ucunda dikili bir taş.
Bitti, doğduğum gün başlayan savaş,
Kâinat benimle beraber öldü...
Abdurrahim Karakoç
Allah rahmet etsin..
Rabbim hepimize onun kadar onurlu bir yaşam ve ölüm nasip etsin..
Mehtap ALTAN
Bilir misin gardaş Türk illerinde
Havada yıldızlar, dağda kar üşür.
Tutsak soydaşların türkülerinde
Dört mevsim ötede bir bahar üşür.
Ezanlar buz tutmuş minarelerde!
Yaylalar dermiş ki: Töremiz nerde?
Yolların hasretle bittiği yerde
Her dağ yamacında bir mezar üşür.
Ses verir aktıkça ağlarcasına
Göl olur gözyaşı gönül tasına
Her sabah kuşların uyanmasına
Her köyün bağrında bir pınar üşür.
Kara pas bağlamış ozan dilleri
Ayıya in olmuş Bozkurt illeri.
Ulu Tanrısı’na açmış kolları
Kökü Türklük olan bir çınar üşür.
Vur Emri(sh. 3)
Abdurrahim Karakoç
Dualarımın şiir yürekli adamı....
Dava adamı, kaleminin mürekkebini değiştirmeyen adam...
Bayrağını, inancını kaleminin ucundan eksik etmeyen adam...
Üstad, Mihriban soracak seni bize...
Bizi cevapsız bıraktın
Bizi şiirsiz bıraktın...
Söyleyeceklerim çok ama boğazıma durdu hepsi... Allah'ım mekanını cennet etsin:(:(:(
Mehtap ALTAN
Geç Gelen Duygular
Tutuşsak el-ele bir yaz sabahı
Çıksak Şardağı'nın yücelerine
Kovsak saatleri, dakikaları
Baksak Elbistan'ın gecelerine.
Donsa şekillerin, renklerin izi
Zaman bir noktada unutsa bizi
Çiçek sular gibi saf sevgimizi
Döksek türkülerin hecelerine.
Göklere çekilse göz uykuları
Dolunay uzanıp öpse suları
Her yağmur öncesi dost duyguları
Eksek cümle gönül bahçelerine.
Abdurrahim Karakoç
recepguness
Ey şiirin Babası..
Ben ayrılıktan zor belledim ölümünü,
Şimdi hangi kağıda yazacağım yokluğunu...
Adın edebiyatın içine düşünce herkesin kalemi elinden düşüyordu
Gözlerim görüyor ama aklım almıyor ölümüne...
Lambada titreyen alev üşümüyor donuyor...
Ölümünü yazamıyor hiç bir kalem....
Seneler geçecek, asırlar geçecek belki
Gidişini kabullenemeyecek bu yürekler...
Tabiplerde ilaç yoktur yarama dedin
İnanmadık, inanmayı istemedik
Aşk deyince ötesine inanma dedin
Ölümüne inanamadık
Tarife sığmıyor yokluğunun anlamı
Çözemedik, çözülmüyor gidişin..
Öksüz Kaldı Mihraban
Ey şiirin Babası Mekanın Cennet olsun...
Dualarımın şiir yürekli adamı Allah rahmet eylesin...
Mehtap ALTAN
Bilmeyen öğrensin, duymayan duysun!
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Bölücü sapıklar aklına koysun
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Dünün insan yiyen kanlı çarkı yok!
Yüzlerde gam, gönüllerde korku yok...
Çerkezi yok, Kürdü yoktur, Türkü yok...
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Allah bir, vatan bir, bayrak bir beden
Yanlış yola sapmayalım bilmeden!
Doğu, batı diye ayirmak neden?
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Yırtılıp atılmaz tarih sepete!
Birlik olduk camide ve cephede;
Kore'de, Kıbrıs'ta, Kocatepe'de
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Nineler, dedeler, masum bebekler,
Bizlerden Huzurlu Türkiye bekler;
Tutuşsun el-ele kızlar erkekler:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Kalacak adımız, kaldığı gibi,
Âleme velvele saldığı gibi
Tıpkı Sakarya'da olduğu gibi
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Ne zulmü severiz, ne kinimiz var!
Hayrı emreyleyen hak dinimiz var;
Dağlar, çağlar boyu yeminimiz var:
Kardeşiz, tek vücut, tek bir milletiz.
Suları Islatamadım(sh.50)
Abdurrahim Karakoç
Mehtap ALTAN
Müzik videosu onu anmak adına da olsa iyi durmadı :(
Şu an videoyu silme çabalarındayım ...
Umarım başarabilirm...
Saygılar...
Mehtap ALTAN
Gücümüz kâfi değil, pek naçarız Allah'ım
Tavşan yavrusu görsek hep kaçarız Allah'ım
Yalvarırız kapında el açarız Allah'ım
Bizleri kamusalcı BAŞ'a muhtaç eyleme
Ne zaman yola çıksak yoldan çevrilmekteyiz
Her gün ezilmekteyiz, her gün savrulmaktayız
Dünya cehenneminde yanıp kavrulmaktayız
Ateşin sıkletinden KIŞ'a muhtaç eyleme
Doğacak nesilleri dört başı mamur gönder
Günahsız ellerinde demet demet nur gönder
Rahmetine susadık, hayırlı yağmur gönder
Kurutma kökümüzü, YAŞ'a muhtaç eyleme
Atlayıp geçmek zordur dikili kazıkları
Eğlencede, israfta tükettik azıkları
Sen doyur gönlümüzü, sen artır rızıkları
Yoksulları ekmeğe, AŞ'a muhtaç eyleme
Zulüm bitsin dünyada akmasın masum kanı
Anaların, eşlerin artık yanmasın canı
Atıp kaçırmak için pusudaki şeytanı
No'lur ellerimizi TAŞ'a muhtaç eyleme
Hakikat iklimine girmemize nusret ver
Hakikat güneşini görmemize nusret ver
Hakikat çiçekleri dermemize nusret ver
Kullarını hayale, DÜŞ'e muhtaç eyleme.
31 Ekim 2005/Vakit
Abdurrahim Karakoç
Hepimiz az veya çok onun talebesiyiz.
Allah rahmet eylesin.
Mekanı cennet olsun.
Amin!
Mehtap ALTAN
Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
'Ezel'den 'Ebed'e müjde taşıyan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Yesi'deki kutsal aşkın mayası
Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası
Söğüt'teki has kilimin boyası
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Yunuslayın 'Et-kemiğe bürünen'
Selim ruhta Yavuz serdar görünen
Şems misali cümle kirden arınan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Bedenlerde Koç Köroğlu yüreği
Debreştikçe yakın eyler ırağı
İman kalesinin bayrak direği
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Riya duygusuyla dolup taşmamış
İlimden, irfandan uzaklaşmamış
Benlik çamuruna ayak basmamış
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Dedem Korkut töresiyle töreli
Edep, ahlâk, sevgi, saygı sıralı
Kırk yıl önce.. aklım erdi ereli
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Her kapıda bir hesaba girmeyen
İnancından zerre taviz vermeyen
Dost alnına kara leke sürmeyen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Mazlumun yoldaşı, zalimin hasmı
Kendine put yapmaz heykeli, resmi
Hak'tır, adalettir, rahmettir ismi
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz
Güneştir.. bir doğdu, bir daha batmaz
Menfaat uğruna kimseyi satmaz
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Şiddeti, kavgası, kanı olmayan
İçinde öfkesi, kini olmayan
Sonsuza uzanan, sonu olmayan
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Bedir’den Bizans’a akıp gelen o
Küfür setlerini yıkıp gelen o
İlâhî kaynaktan çıkıp gelen o
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Sinan'da estetik, Itrî'de ahenk
Sebillerde hayat, kubbelerde renk
Mevlânâ'da ilim, Barbaros'ta cenk
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Nizâm-ı Âlem'dir, Hakk'ın sözü bu
Söylediğim cümle.. sözün özü bu
Tek damlada umman eyler bizi bu
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Ülkü demek makam, mevki, taç değil,
Ülkü demek totem, sembol, haç değil
Kul icadı kof ilkeler hiç değil,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Taze filiz vermiş Edebali’yle
Çiçeklenmiş Hacı Bayram Veli’yle
Ulubatlı Hasan’daki hâliyle
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Şehitlerin kanlarıyla ıslanan
Destan olup Mavera’dan seslenen
Atıf'larla Said'lerle beslenen
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Türk'e ihsan olmuş “Kavm-i Necip”lik
Boş hayâldir bu şerefe rakiplik
Hayatlar gergeftir, ameller iplik
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile
Postaladım gönül denen zarf ile
Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile,
Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.
Abdurrahim Karakoç