YÜREĞİMDEKİ MAHŞER/10
VII-BÖLÜM
Sabah uyandığında kendini bir önceki gün gibi iyi hissediyordu. Hastaneye alışmıştı. Eskiden olduğu gibi güçlü hissetti kendini. Üzerini giyinip Nermin Hanımı kahvaltıya çağırmaya karar verdi. Kısa bir duş aldı. Saçlarını kurutup odasından ayrıldı. Yaşlı kadının odasının kapısını tıklattı birkaç kez. Ama içerden cevap gelmedi. ‘’Acaba salona mı indi?’’ diye düşündü. Koşarak yemek salonuna indi. Fakat orada da görünmüyordu. Bir hemşireye sormaya karar verdi. Tam salondan çıkarken Fatih Doktor’a rastladı.
‘’Günaydın Cemre Hanım!’’
‘’Günaydın Doktor Bey!’’
‘’Böyle acele acele nereye gidiyordunuz?’’
‘’Affedersiniz, Nermin Hanım Teyzeyi kahvaltıya davet edecektim ama ne odasında var ne de salonda. Merak ettim kendisini bir hemşireye soracaktım.’’
‘’Odama kadar gidelim mi Cemre Hanım?’’
‘’Neden bir şey mi oldu?’’
‘’Odamda konuşalım.’’
‘’Odanıza kadar sabır gösterebileceğimi sanmıyorum. Rica ederim şimdi söyleyin.’’
‘’Nermin Hanım!’’
‘’Ne oldu Nermin Hanıma?’’
’’Dün gece bir kalp krizi geçirdi.’’
‘’Öldü demeyin sakın! Sakın!’’
‘’Yok, ama yoğun bakımda.’’
‘’Kendisini görmek istiyorum!’’
‘’Bu şuan mümkün değil!’’
‘’Lütfen!’’
‘’Bakın Cemre Hanım, durumu ağır. Tedaviye cevap vermiyor. Oğluna haber verdik zaten yolda. Sanki tedaviyi kendisi istemiyor. Normalde hafif bir kriz ama anlamadık. Yaşlılık diyeceğim ama değil. İşte bu yüzden görmenize izin veremem.’’
‘’Lütfen yanında olmak istiyorum. Belki ellerini tutarım oğlu gelene kadar. Hep sevdiklerimi kaybediyorum bir tanesi daha ağır gelir. Annemin babamın yanında olamadım bırakın onun yanında olayım hiç olmazsa.’’
‘’Pekâlâ, ama kısa bir süreliğine tamam mı?’’
‘’Tamam!’’
Cemre koşarak yürüyordu sanki. Bir ara bayılacak gibi olmuştu. Bu koridorlar hiç bu kadar uzun gelmemişti. Yoğun bakım odasının kapısında derin bir nefes aldı. Steril elbiseler giydi ve içeri girdi. Cemre yaşlı kadının elini tuttu. Kelimeler boğazına diziliyordu. Ne söyleyeceğini de bilmiyordu.
‘’Nermin Teyze, lütfen sen bari bırakma beni. Beni duyuyor musun bilmiyorum ama duymanı istiyorum. Beni sen de çaresiz bırakıp gitme. Sana ihtiyacım var. Bu hayata tutunabilmek için sana ihtiyacım var. Lütfen ölme. Benim için bu hayatta kal ne olur.’’
Başını yaşlı kadının ellerine dayadı. Artık ağlamıyordu. Sadece iyileşmesini diliyordu. İçindeki ses avazının çıktığı kadar bağırıyordu: ‘’ LÜTFEN BENİ BIRAKIP GİTME!’’ .Öyle ne kadar zaman geçti uzun muydu kısa mıydı bilmiyordu. İçeriye Doktor girdi.
‘’İyi misiniz?’’
‘’O iyileştiğinde çok daha iyi olacağım.’’
‘’Ya olmazsa!’’
‘’Bilmiyorum. Hani yürümeye başlayan çocuk gibiyim. Tökezler düşersem bir daha cesaretim olmaz gibime geliyor.’’
‘’Gelin biraz konuşalım.’’
‘’Sonra konuşsak. Burada biraz daha kalsam.’’
‘’Oğlu geldi zaten. Annesini görmek istiyor. Bizde bu arada şu zehirli otları temizleyelim bahçenizden. Büyürse koparmak zor olur.’’
‘’Tamam.’’
Yoğun bakımdan çıkıp doktorun odasına gittiler. Doktor kahve söyledi. Cemre perişan bir haldeydi. Dünkü neşesinden, her şeyin güzele gittiğine dair inancından içinde bir şey kalmamıştı. Beyninin içinde milyon tane düşmanla savaşıyordu. Bir yanı iyileşecek diyordu diğer yanı ya ölürse… Sahi ölürse ne yapardı? Ne olurdu?
‘’Sigara içmek ister misiniz?’’
‘’Evet iyi olur aslında! Şayet Nermin Teyze iyileşirse bu içtiğim son sigaram olsun. Bırakacağım.’’
‘’Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?’’
‘’Berbat!’’
‘’Tarif eder misin?’’
‘’Bin katlı bir binanın tepesinden aşağıya düşüyorum sanki. Savruluyorum boşlukta. Eninde sonunda yere çakılacağımı biliyorum. Hem biran evvel yere çarpıp dağılmak ve bundan kurtulmak istiyorum hem de belki kurtulurum diye düşünüyorum. Hangisi daha yakın bir seçenek karar veremiyorum.’’
‘’Seni anlıyorum. Ama pes etmek doğru mu bu kadar yol almışken. Sonuçta bundan sonra hiç ölüm görmeyeceksin diyemem. Bundan sonra hiç üzülmeyeceksin diyemem. Bunlar hep gelecek başına. Bak yine oldu demek doğru mu?’’
‘’Şimdi olması şart mıydı? Birisine alışmayı birisini sevmeyi işte bunun için istemiyorum. Alışırsam giderse çok üzülüyorum. Sanki ben sevdiklerimi elimde tutamıyorum. Kayıp gidiyorlar.’’
‘’Ama sevgileri ve sevdiklerini cebine katlayıp koyduğun mendil gibi düşünemezsin. Bir düşün dünyayı. Uzayı. Her şeyin bir yörüngesi var. Kendi yörüngelerinde yollarını takip ediyorlar. Kimse kimseyi geçmeye sahiplenmeye kalkmıyor. Hayatını öyle kabul etmelisin. Senin için yazılmış bir senaryo var. Bu senaryodaki roller çok önceden yazılmışlar. Sen çok tuttun birini diye rolünü uzatman mümkün değil ki? Herkes hayatında; kendilerine verilen süre kadar kalacaklar ve gidecekler. Her tanığın her sevdiğin için ömür boyu benimle kalsın deme şansın yok.’’
‘’Sizi anlıyorum. Ben de bunun savaşını veriyorum. Dün bahçede çok güzel saatler geçirdik. Uzun zamandır çok mutlu oldum. Ama hemen bugün onu kaybetmek üzereyim.’’
‘’Peki, onu tanımış olmak hayatına güzellikler getirdi değil mi?’’
‘’Tabi ki! Hem de çok. O kısacık zamanda bir ömür paylaştık.’’
‘’Peki, o ölse sevgin azalacak mı?’’
‘’Tabi ki hayır!
‘’O zaman, hayatını dolabın gibi düşün. Vakti geçmiş bir şeyini nasıl katlayıp kaldırıyorsan, anılarını da o en güzel yerlerine kaldır. Üzüntü ile değil sevgiyle an.’’
‘’Ama yanımda olmayacak!’’
‘’Kalbi seninle kalacak, sevgisi seni kucaklayacak ve sen o sevgiyi içinde hissedeceksin daima.’’
‘’Bir annem olmasını istemiştim Doktor! Başımı omuzlarına dayayıp ağlamak ve rahatlamak! Bunun eksikliğini hiç hissettiniz mi? Annesizliği?’’
‘’Güzel de hayatın akışını bozamıyoruz maalesef. Evet, hissettim, ben de annesiz büyüdüm. Liseye gittiğim yıllardaydı. Annem sürekli hastaydı. Doktorlar bir türlü iyileştirememişti. Meğer rahim kanseriymiş. Ameliyatla aldılar ama oradan bağırsaklarına geçmiş kanser sonra daha yukarılara. Çok ağrıları vardı. Sürekli inlerdi. Bize sezdirmemek için bazen bahçeye çıkardı. ‘’Doktor’’ olup onu iyileştirmek istedim. Yemin etim. Sonra öldü. Ve ben öylece kaldım. Annesiz kalmıştım, amaçsız kalmıştım. Baktım babam ve kardeşlerim hayatta annemin öldüğüne üzülmek yerine hala bir ailemin olduğuna sevinmeye başladım. Yani bardağın dolu yanı. Sende kaybettiklerine üzülmek yerine sahip olduklarına sevinmelisin.’’
‘’Ama acımlarım azaltmıyor!
‘’Azaltsın demiyorum. Herkesin derdi var, herkes acı çekiyor. Onu anlatmaya çalışıyorum. Tek dertli sen değilsin. O zaman biraz daha sakin karşılamalısın olanları diyorum. Hayat bir tek sana haksızlık yapmış gibi davranıyorsun.’’
‘’Haklısınız. Ben biraz bencilim galiba kendim konusunda. İstiyorum ki sürekli mutlu olayım. Aslında kimse sürekli mutlu değil.’’
‘’Bunun farkındasınız yani. Hani bir palyaço varmış doktora gitmiş, ben çok mutsuzum demiş, doktor da palyaçonun adını söylemiş. Git gül ve mutlu ol demiş. İyi de doktor demiş o palyaço benim ben kime güleyim. Kendimizi mutlu edecek şeyler bulmalıyız hayatta. Hayatta ya siyah ya beyaz yok. Renkleri var, tonları var. Şimdi hemen salona inin ve kahvaltınızı yapın.’’
‘’Önce Nermin Teyzeyi görsem!’’
‘’Önce kahvaltı, sonra bir sakinleştirici ve uyku. Uyandığında söz.’’
‘’Niye sakinleştirici!’’
‘’Rahatlaman için. Kendini toplaman için.’’
‘’Kurtuluş yok yani?’’
‘’Kahvaltı ederken de gözcülük yapacağım size. Hadi bakalım!’’
‘’Tamam. Anlaşıldı. El mecbur yapacağız o kahvaltıyı artık.’’
&
MUTSUZ RUHLAR ÜLKESİ–7
Bir yangın yeri gönül; her gidenin ardından biraz daha eksiliyorum. Film şeridi gibi derler ya; işte öyle bir daha bir daha gözümün önünden geçiyor hayatım. ’’KEŞKE’’ ler üzerine bir dizi cümleler kuruyorum ve en çok kendime kızıyorum elimde tutamayıp akıp gitmesine izin verdiğim şeyler için. Evet, eksiliyorum gittikçe ve her defasında bir umudumu bir hayalimi daha toprağa veriyorum törenler içinde. Bir kez daha yaralanıyor içim. Bir kez daha kanıyor eski yaralarım. Bense; hayallerimin mezarında dualar okur oluyorum... ’’LÜTFEN TERKETMEYİN BENİ!’’ diye haykırıyorum. Azaldıkça yaşlanıyorum ve içimde bir yerlerde ölüyorum.
’’GİTME’ diye bağırmak istiyorum gidenin ardından. Ama sesim çıkmıyor kötü bir kâbusun ortasında gibi. Bir kez daha kızıyorum kendime ellerimden akıp gitmesine engel olamadım diye. ’’KEŞKE’’ lerim çoğalıyor. Mutsuzluğum çoğalıyor. Hasretlerim çoğalıyor ve ben azalıyorum.
Azalıyorum ve özlüyorum. ’’YA ÖLMELİ ’’diyorum ya da ’’KİMSE GİTMEMELİ!’’ Artık kimse gitmesin istiyorum çünkü bu gitmelerden ben çok yoruldum...
(DEVAM EDECEK)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.