- 1054 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Fazla'ca...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Bazen her şey olduğundan biraz daha fazladır”
Abartır yürek, önce kabardıktan sonra, her şey çok fazla gelir artık. Acılar yıllardır hep çoğalmış da, hiç azalmamış gelir. Bir zaman sonra da kaldıramayacağına inandırırsın kendini. Kaldıramazsın da artık olanları, hiçbir şey olmasa da kaldıramazsın…
İşte böyle bir anda, her şeyi biraz daha fazla hissettiğim tam da şu günlerde, (günlerde diyorum ama aslında uzun zamandır) her şey bana da fazla geliyor. Unuttuğum kokun daha fazla geliyor aklıma, özledim demiyorum artık, özlemenin adını değiştirdim. Sen hangi yazdasın bilmiyorum ama ben sensiz kışlarda donuyorum. Omuzlarım üşüyor en çok, hangi kollarda sıcaksın? Hangi gözlerde kayboluyorsun?
Kendime yetemediğim yerde,
Sana arttım ben !...
Aldırmıyorum yüreğimden, dilime düşen şiirlere, aldırmıyorum bıraktığı buruk tatlara. Sen hayatımın her şeyinde yer alırken, ben senin hayatının neresindeydim? Bilemedim hiçbir zaman. Belki de bilmekten korktum ! ya hiçbir yerinde değilsem, ya istemediğim bir yerdeysem diye. Bıraktığın gibi kaldım ben hep. İyi ki oldum hep. İyi ki vardım, iyi ki vardın… Hep iyi düşündüm de ne kadar iyi olduk bilemedim.
Bilemediğim bir sendin dünyada. Bilinmezliklerim seninle çoğaldı hep. Beni de peşinden sürükledin bilinmeze. Gelemem diyemedim. Öyle ya, sen her şeyimdin … “her şeyim” dediğin birisi kolay kolay hiçbir şeyin olamaz!...
Hayatı gözümde büyütecek kadar çocuktum, sana inanacak kadar, her şeyim yapacak kadardı saflığım. Ölümüne gidecek kadar da karaydı gözlerim. Her gece sanki yeniden mayalanıyordu kanım, daha çok seninle doluydum. Ben seni unutacağımın hayallerini kurarken ne kadar da saftım.
Evet saftım, sen; dört yanı denizlerle çevrili ada gibiydin, birinin gelip beni kurtarması imkansızdı, ben gelip, beni iki kolumdan tutup, uçuracak melek kanadını bekliyordum. Yoktu öyle bir melek, yoktu öyle güçlü bir kanat. Her yanım maviydi, ne yüzmeyi becerebilmiştim sen de, ne de boğulmayı. Boğulamadım. Sana geldiğim kadar ki cesaretim ölüme giderken yoktu. Tüm cesaretimi gerçekten de toplayıp sana gelmişim. Şimdi hiç yok cesaretim. Esaretim; sensizliğim…
Bir kelimene kaç anlam yüklenirdi? Ben bile sayamadım hiç. Ama o kadar çok anlam yükledim ki, tüm dillerdeki tüm kelimeler artık anlamsızdı. Senin yanında hiçbir şeyin de anlamı yoktu ki zaten. Seninle anlamsızlaşırdım herkese, her şeye. Anlamsız olduğu kadar da önemsiz bir ayrıntıydı bu.
Şimdi ucunu bir türlü tutamadığım bir hayat yaşıyorum,
Öylesine !...
Dilimdeki küfürler öyle iğreti ki, hayata karşı ama hala seviyorum,
Ölesiye !....
Bunun da anlamı yoktu belki senin için. Yanardağın püskürttüğü alev kadardı içimdeki kızgınlığım. Ama önemi yoktu işte. Bir yerde yanardağ vazgeçiyordu alevlerinden. Tıpkı senden vazgeçtiğim gibi. Ama izi/n kaldı işte. Yanıklarımın izleri kaldı, sadece yüreğimde değil, tüm vücuduma yayıldı. Ama sakinim artık, acılarım zaman aşımına uğradı, zaman aşmadan. Sabah olmadan, Geceleri gece gibi yaşamadan. Gündüzleri geceleştirdik hep. Adının her harfini ön plana çıkarıp, diğer tüm harfleri kaldırıyorum alfabemden. O yüzdendir adının harflerine bu kadar tanıdık oluşum, adını sayıklayışım bu kadar bu yüzdendir.
Artık saçlarımı okşamıyorsun. Masal da dinlemiyor artık kulaklarım. Sessiz melodilerimin yerini rüzgar aldı ne zamandır, kulaklarımı çınlatıyor. Saçlarımı da rüzgar okşuyor bir sevgili gibi, masallar anlatarak.
Bazen sonsuz bir uyku düşlüyorum, elma şekeri hayalleriyle çocukluğumu kandırıp, uyumak istiyorum. Fazlaca uyumak. Fazla gelen her şeyden daha fazla uyumalıyım. Esen rüzgara ruhumu bırakmalıyım, uzaklara götürmesi için emanet etmeliyim kendimi Azrail denen melek gelene kadar. Azrail geldiğinde ölüm kuşatacak her yanımı, biliyorum. Bir daha hiçbir şey hissetmeden ayrılacağım aranızdan. Belki ağlamalarınızı bile hissetmeyeceğim. Üzülmeleriniz belki uzaklarda bir şarkı gibi olacak ama ben sağır olacağım. Duyamayacağım en çok dinlemek istediğim melodileri.
Her şey son kez fazla gelecek.
Ve ben olduğum gibi azar azar gideceğim aranızdan.
Fazla olduğum bu dünyadan…
(Yedi Haziran İki Bin On İki 10:50)
Nevin Akbulut
Not : Yazımı Gün’e layık gören Seçki Kuruluna Çok Teşekkür Ediyorum.
Sevgi ve Saygılarımla,
YORUMLAR
Bazen sonsuz bir uyku düşlüyorum, elma şekeri hayalleriyle çocukluğumu kandırıp, uyumak istiyorum. Fazlaca uyumak. Fazla gelen her şeyden daha fazla uyumalıyım. Esen rüzgara ruhumu bırakmalıyım, uzaklara götürmesi için emanet etmeliyim kendimi Azrail denen melek gelene kadar. Azrail geldiğinde ölüm kuşatacak her yanımı, biliyorum. Bir daha hiçbir şey hissetmeden ayrılacağım aranızdan. Belki ağlamalarınızı bile hissetmeyeceğim. Üzülmeleriniz belki uzaklarda bir şarkı gibi olacak ama ben sağır olacağım. Duyamayacağım en çok dinlemek istediğim melodileri.
beni tanuyormuydunuz...
yada ben tüm bunları anlatmışmıydım size...
hatırlamıyorum..
siz yazmışsınız ya..
işte bende okudum..
kimi?
kendimi...
sevgili adaşım..
çok ama çok beğendim..
sıcak olduğu kadarf soğuk..
geniş olduğu kadar derin ...
içsel sesleniş..
bu ağlayış..
çok güzeldi...
sevgilerimle..
Kıpkırmızı
Demek aynı şeyleri de hissedermiş insan, tanımasa da...
Tanımak nedir ki zaten? İnsan yıllarca tanıştığı kişileri bile bazen tanıyamıyor. Yüreklerin tanışıklığı belki de çok uzun yıllar önce olmuştur belki daha bedenlerimiz ortada yokken...
Mutlu oldum,
Sonsuz Sevgilerimle,
Evet saftım, sen; dört yanı denizlerle çevrili ada gibiydin, birinin gelip beni kurtarması imkansızdı, ben gelip, beni iki kolumdan tutup, uçuracak melek kanadını bekliyordum. Yoktu öyle bir melek, yoktu öyle güçlü bir kanat. Her yanım maviydi, ne yüzmeyi becerebilmiştim sen de, ne de boğulmayı. Boğulamadım. Sana geldiğim kadar ki cesaretim ölüme giderken yoktu. Tüm cesaretimi gerçekten de toplayıp sana gelmişim. Şimdi hiç yok cesaretim. Esaretim; sensizliğim…
Canım çok mutlu oldum seni günde gördüğüme, zira bu duyguların sıradışı damlacıklarına bir ödül olmalıydı değil mi?
Sevgimle Adaş'ım sevgimle...
Ve sağlıcakla inşaallah... :)
Kıpkırmızı
Kız Kulesi'nde bir Kız :)))
Güneş Gözlerin hep gülsün teşekkür ederim Adaş'ım...
En Adaş'ım :)
(( Seçil Nimet ))
Birgün gün batıralım saçlarına, oldu mu Damlalı Duygu'm... :)
Kıpkırmızı
Bu gün olsun o gün de
Gözlerindeki Güneş'i sevdiğim :)
Ve bazen herşey olduğundan fazlasında eksilirken kanatır!...
Bir elma şekerinin ya da bir pamuk şekerinin tadında ki uykuya sonsuz serenattır belki de yaşam...
Derin ama sıkmayan akıcı bir anlatımdı...
Kutladım...
Kıpkırmızı
Sessizce gidebilirim azar azar ama fazla'ca...
Teşekkür ederim Mehtap ALTAN Güzel yorumunuza...
Sevgilerimle, :)
İyiki'siniz siz de...
Kıpkırmızı
Adını yüreğinden almış inci yürekli arkadaşım..
Sislerin arkasından bakıyordum ki, tam da bu satırlar düştü defterime ...
Güzel dileklerine yüreğimle teşekkür ediyorum...
Gün/EşSiz kalmayasın ...
Sevgilerimle,
Aldırma damağındaki buruk tatlara Nevinnn...
Sen hayattan tat almaya bak güzelliğim...
Hayat'ın gözünü içine baka baka, lütfennn...
Sevgimdesin Adaş'ımmmm...
Öpüyorum gece kızılı saçlarından...
YArın sahilde olucam akşam üzeri, gün batar mı saçlarında söyle ?
Kıpkırmızı
Diyorum ya artık kırılan yerlerimi aldırdım, aldırmıyorum, aldıramıyorum....
Yarın evet Güneş olursa eğer saçlarımda batsın, batar bakalım Kız Kulesi'nin karşısındaki Güneş'in batışı mı daha kızıl benim saçlarım mı?
Adaş'ım ; Adaş'ım olmana üzülsem de her daim gülümsememdesin !...
Küçük yüreğimdeki kocaman Sevgi'mdesin !...
(( Seçil Nimet ))
Bu Adaş'lığı bize ne öğretmen verdi, ne doktor biz Mevlâm istediği için Adaş'ız unutma, sevgi ve gülümseme ilaç niyetine güzelliğim, hep gül ve çok sev...
E mi?
Kıpkırmızı
Hep gülüyorum en az senin kadar, deli diyorlar bana, desinler değişemem.. Desinler ! :)
Seviyorum seviorum ! naninaninaninaninani :))) oyy şımardım,