5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2091
Okunma
Akreple yelkovanın bitmeyen yarışı gibidir hüzün ve umudun yarışı!
Güneşin dağların ardından yüzünü göstermesiyle başlar umudun şahlanışı. Gün ağardıkça gözlerde sönmeye yüz tutmuş fer, yerini yakamoza bırakır. Gül yüzlü bir tebessümle, renk renk açan gamzeler eşliğinde, umudun o efsunlu huzuru düşer gönüllere. Allanır yanaklar heyecan basar dört bir yanı. Yeni günün getirecekleri ve hayal dünyasında biriken yakamozlar için saat umut saatidir artık. Duaya açılır gönül kapıları ve titrek dudaklarına avuçları eşlik eder; âmin…
Etrafta coşkulu çığlıklar arasında oynayan çocuklar neşe katar güne. Güneş gökyüzünde olduğu sürece gelincikler açar umudun yanaklarında.
Akşama doğru yorgun düşer umudun gözleri. Güneş hoşça kal demeye hazırlanırken hüzün uyanmaktadır en derin uykusundan. Gözlerde ki yakamozları tek tek toplamak için umudun ufukta kaybolmasını bekler ve topladığı yakamozları bir bir yapıştırır hüzün duvarına.
Gecenin sonuna kadar o duvarda asılı kalacaktır hayallerimiz. Kimileri onlara yıldız der. Kimi dilek tutar kayınca. Oysa bilmez her yıldız kayışında hüzün duvarından bir hayal daha yok olur! Karanlığın yanından hiç ayırmadığı sessizlik hüznün en büyük çığlığıdır! Ve şafak sökene kadar sessiz çığlıklar arasında hüzün saatleri uzanır boylu boyunca.
İster şiir yaz, ister resim yap, istersen gözlerinde ki yakamozları as hüzün duvarına ve bir dilek tut ardından. Güneş ufuktan doğana kadar umut olmayacak yanında.
“ Ne zaman bir yıldız kaysa ben umut dilerim, yok olan hayallerime değil geride kalanlara; umutla”
Leyla Usta