- 874 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
pencereden sızan ışık
Gecenin karanlığında pencereden gözlenen yıldızlar ve sokak lambaları hariç insanlarla birlikte adeta bütün şehir uyuyor.
Muazzam hisleriyle tedirgin olan köpekler bir anda olacakları tahmin edercesine feryat figan havlamaya başlar.
Bahçedeki köpeğin havlamasıyla uyanan küçük çocuk yıldızların pırıltısını seyrederken ne olduğunu farkına varmadan eşyaların sallandığını görür, derinden gelen bir uğultuyla beşik gibi sallanan ev hatırladığı son andır.
Sabahın ilk ışıklarıyla o garip sessizlikten sonra duyulan çığlıklar bütün dünyada yankılanır. İnsanlar seferber olur, birçok insan enkaz altında çaresiz kurtarılmayı beklemektedir, kimin nerede canlı veya ölü olduğunu tahmin etmek anlayabilmek oldukça güç olduğu gibi zamanında müdahale hayati önem taşımaktadır.
Kurtarma ekipleri enkazları dolaşıp insanüstü gayretle kurtarma çalışmalarını sürdürürler.
Enkaz altında kalan çocuk ayılıp kendine geldiğinde ayaklarındaki büyük acıyı hisseder, ağlamaya başlar, gün devrilmek üzere hava alaca karanlığa bürünmektedir, bu kargaşa arasında çocuğun sesini duyan olmaz.
Oysa çocuk bulunduğu yerde yıkıklıklar arasında küçük bir alandan gökyüzünü görmektedir, korkuyla ağlar anne ve babasına seslenir fakat onlar da sesini duymadığı gibi kendileri de enkaz altındadır.
Gökyüzü yine yıldızlarla süslenmiş arada bir devam eden sarsıntılar çocuğun daha çok korkmasına sebep olur, zaman zaman dalıp yıldızların pırıltısı gözlerine takılsa da çektiği acıdan uyku dahi uyuyamaz, aç ve susuz yorgun düşer.
Kurtarma çalışmaları ve aramalar devam ederken enkazın başında bulunan kurtarma ekibi enkaz altında bir çocuk olduğunu fark eder, hemen kurtarma çalışmasına başlanır, gelenleri gören çocuğa cesaret vermek maksadıyla konuşmaya başlayan ekip enkaz altında daha insan bulunduğunu öğrenir.
Çocuk başarılı bir şekilde enkaz altından çıkarılıp hastaneye gönderilir, devam eden kurtarma çalışmasında anne ve babaya da ulaşılır.
Anne ve baba da şanslıdır, onlarda ağır yaralanmış fakat hayatlarını kaybetmemişlerdir.
Aradan geçen günlerden sonra kendilerine gelen aile bireyleri tedavilerine devam edilirken birbirlerinden haberdar edilip sağ olduklarını öğrenirler.
Anne ve baba çocuğunu görmek ister, hastaneler yaralı insanlarla dolup taşar, sağlık görevlileri de bitap düşmüştür, her isteğe cevap veremeseler de bu isteği yerine getirmek için çocuğu sedyeyle ailesine götürürler, aile bir arada sağ oldukları için şükreder.
Yapılan tüm müdahalelere rağmen çocuk hala ayaklarını hissetmez, geçen günler de anne ve baba sağlığına kavuşmuştur fakat çocuğun durumunu öğrenince bu acı ölüm kadar etki eder. Sağlığına kavuşan insanla bir yandan taburcu edilir, aile de taburcu edilecektir, çocuk içinse yapılacak bir şey yoktur.
Çocuğunu alan aile artık evleri olmadığı için büyük babalarının yanına giderler yaşadıkları sarsıntıyı atlatmaları oldukça güç olacaktır.
Hayata yeniden başlamak yeniden düzen kurmak için çalışılır, ayakları tutmayan çocuğa çare aranır ama hiçbir çare bulunamaz.
Çocukta içinde bulunduğu durumdan dolayı çok üzülür, artık kendine alınan bir tekerlekli sandalyeye ve hayatını bir odada idame etmeye mahkûm olmuştur.
Okul zamanı da gelmiştir, büyük babası tarafından okula götürülür, sokakta oyun oynamaya hasrettir, odasına çekilip dersinin yapar birçok çocuğa göre derslerinde başarılıdır.
Boş zamanlarında resim yapmak onun için teselli, pencereden sızan ışık ve yıldızlar hayallerinin efekti olur.
Mustafa bertan