- 499 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Göl Kent
Şafak sökerken güneşin sıcak parlak ışıkları yavaş yavaş yüksek yamaçlardan Türkiye’nin en doğusunda ki Göl Kent in üzerine doğru yavaş yavaş akıyordu. Onu aralarına almış yüksek piramit çamlar, kozalak ve çeşitli meyve ağaçlarının oluşturduğu bostanlıklarla iki koca kardeş dağın tepeleri çoktan aydınlanmıştı bile. Bu dağların isimleri Akkavi ve Masis di yükseklikleri neredeyse 1000 metreydi. Akkavi ve Masis in tepesine tırmanınca ayaklarınızın altında; uzun yeşil otlakları, ekili dümdüz tarlalar minyatür evler ve güneşi olabildiğince yansıtan uçsuz bucaksız mavi İmperyo Denizi ve kasabanın etrafını iki yandan çevreleyen Fangorn ormanıyla Göl Kent i nefes kesen güzelliği karşılıyordu.
Yerel güzelliklerin isimleri yüz yıllar önce verilen ve günümüze kadar orijinalliğini koruyan isimlerdi; Akkavi-Masis, Elendil, İmperyo, Flour, Fangorn…Bu isimler, Göl Kent i antikleştiriyor, esrarengizleştiriyor ve bu yerlerden bahsederken insanlarda farklı bir haz uyandırıyordu. Göl Kent i beklide en özel kılan şeylerden biriside evleriydi. Bu evlerin her biri şaheserdi. Üçer katlı bu küçük saraylar kavisli çatıları, bahçe duvarlarının yükseklikleri, her bahçede olmazsa olmaz kuş havuzları ve minik; At, aslan, kurt kartal gibi hayvanlardan oluşan heykelcikler, küçük kanallarla birbirine bağlı küçük havuzlarlarla ve de birbirinden lezzetli meyve ağaçlarıyla süslüydü. Göl Kent evlerinin böyle güzel ve estetik olmasının nedeni: Bu şirin kasabanın çok eski ve köklü bir imparatorluk olan Akia’nın başkenti Fawks’a oldukça yakın bir yerde olmasıdır. O kadar güzel otlakları, küçük şirin gölleri vardı ki ve tabi yüksek Akkavi ve Masis kardeşleri unutmamak gerek. Zamanın da sarayda bunalan veya savaştan dönen krallar bu kasaba ya gelerek yorgunluk atmak isterlerdi. Göl Kent e gelen bu krallar, dağı kaplayan ormanlıkta avlanır, uzun yürüyüşler yapar ve göllerden balık tutarlardı. O nedenledir ki bu kasabanın en ihtişamlı evleri daha doğrusu yavru sarayları Akkavi ve Masis in tepelerindeki Kral ve oğullarına ait Basil ve Moran konaklarıydı. Günümüz de müze olarak düzenlenen bu büyük konaklarda Kralların ve oğullarının oraya geldiklerinde kullandıkları; kılıçlar, yaylar, koşumlar ve av giysileri gibi eşyalar sergilenmektedir.
Göl Kent i çekici kılan diğer bir özellik ise kıysın da bulunduğu İmperyo Deniziydi. Bu deniz balık tutmaya çıkan herkes için adeta altın madeniydi. Giden hiç kimse eli boş dönmüyordu. Bazen lodos yüzünden balık tutmaya çıkamayan balıkçılar hariç. Yaz aylarında gün batımını izlemek isteyen sevgililer hatta ihtiyar dede ve nineler bile el ele tutuşup sahilde, güneşin kızıl saçlarıyla boyanmış; mavi denizin ve gök yüzünün bir bölümünü kızıla boğan ateş topuna bakarlardı. Göl Kent halkı orta gelirli balıkçılar, çiftçiler, yerel esnaf ve kasabanın hemen dışında bulunan konserve fabrikasında çalışan insanlardan oluşuyordu. Nüfusu yaklaşık 13 bin kişiydi. Bu rakam kasabaya göre biraz fazla gibi görünse de Göl Kent hepsini çok güzel bir şekilde ağırlıyordu. Kasaba da 4 ilkokul, 2 orta öğretim, 1 yüksek okul, 5 tane cami ve 1 tane kilise vardı. Beş cami ve Kilise eski Akia Krallığın dan kalmaydı ve muhteşem mimariye sahiplerdi. Halkın büyük bölümü Müslüman geriye kalanların büyük çoğunluğu ise Hıristiyan’dı. Bu birkaç dine mensup kasaba halkı bir birlerini çok severler dini bayramlarda bir birlerini tebrik etmekten de geri durmazlardı. Tek dil konuşmaları bu ilişkiyi kuvvetlendiriyor ve okul eğitimlerinde çocukların bir birlerine kaynaşmasını kolaylaştırıyordu. Yazın çocuk sesleriyle, şenlik ve düğünlerle cıvıl cıvıl oluyordu. Bu kasaba halkının en favori eğlencelerinden birisi civardaki göllere giderek yüzmekti. Bu göllerin her birinin farklı sakinleri vardı. Mesela yetişkin ve Genç kesim kasabaya en uzak aynı zamanda en büyük olan Elendil ve Rediyer isimli göllerde yüzer ve hemen bitişiğindeki Fangorrn Ormanı’nın içindeki piknik alanında piknik yapıp karınlarını bir güzel doyururlardı. Daha küçükler ise derinlikleri bir buçuk metreyi geçmeyen Midilli, Çukur ve Sığ adlı kasabaya ve bir birine çok yakın bu üç gölde yüzerlerdi. Bundan gayet memnundular çünkü bu göller yaz mevsiminde gayet hoş bir sıcaklıkta olur hatta suyun birkaç karış olduğu yerler kaplıca kıvamına bile gelirdi. Genç kızlar ve kadınlar ormanın biraz içinde kalan çocukların yüzdüğü havuzların yaklaşık 150 metre kadar batısında kalan Validie gölüydü. Burası onları kimse rahatsız etmeden, görmeden yüzebildikleri ve eğlenebildikleri yegâne yerdi. Buraya erkeklerin yaklaşması yasaktı ve sınırları belliydi. Doğuda çocuk havuzlarının olduğu yer, batıda Flour nehri, güneyde Zemzem Çeşmesi ve Kuzeyde Akkavi ve Masis ın eteklerinin sonunda ki sulama kanalına kadar olan kısım. Öte yandan gençler ilkbahar ve yaz boyunca Akkavi ve Masis i mesken tutarlardı.6 tane mağara vardı Masis de üç Akkavi de üç. Fazla derin olmayan bu mağaralar eski dönemlerden kalma insan eliyle oyulmuş askeri gözleme yeri olarak kullanılırdı ve bu mağaralar genler tarafından güzelce her ilkbahar elden geçirilip konaklamaya hazır halde getirilirdi. Köyün yaşlıları ise, birçok küçük çay bahçesinin olduğu kıyıda yüksek palmiye ağaçlarının gölgelendirdiği kamelyalarda eski günlerden bahsederler ve anılarını anlatırdı. Zaman zaman anlatılan komik hikâyelerle gülmekten kendinden geçen küçük çocukların kahkahalarıyla ihtiyarların ki bir birine karışır ve kasabaya sıcak ve mutlu bir esinti verirdi. Bir kısmı ise yamaçlara serpilmiş bağlarda ektikleri mahsullerle uğraşırlardı. Kasabaya gelen turistler kasaba halkının gösterdiği konuk severlikten çok memnun kalır ve bir sonraki yılda buraya uğramayı ihmal etmezlerdi.
Göl Kent kendisine has; coğrafik, etnik ve kültürel yapısıyla gidilip görülmesi gereken yerlerden biri olmayı fazlasıyla hak ediyor. Yolunuz bir gün Türkiye ye ya da eski adıyla Akia ya düşerse Göl Kenti mutlaka ziyaret edin ve bu güzel kasabayı birde kendi gözlerinizle görün…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.