- 1000 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
HUZUR EVİ 27
Mustafa gençti yine çok içmişti. Sokaklarda sallana sallana yürüyordu. O gece çok içmişti kendine bir küfür savurdu ‘’B.k mu vardı o kadar içecek bak şimdi ayakta duramıyorsun geri zekalı’’, diye. Sonunda evinin sokağına geldi, ayağı kaldırıma takıldı ve yere düştü. Kaldırımdaki sokak lambasının direğine tutunarak kalkmaya çalıştı. Ellerine baktı avuçları kanıyordu, üstüne kanayan ellerini sildi. Pantolonunun dizleri yırtılmıştı. Üstünü silkeledi, düzeltti. Ellerinin kanına ve dizlerinin soyulmasına aldırmadan yalpalayarak yürümeye devam etti. Biryandan da söyleniyordu. ‘’Adi karı uyudu mu acaba, ne olacak uyur tabi gam yok kasavet yok. Ancak bildiği inek gibi yatmak’’, karısına söylenerek yoluna devam etti. ‘’Kadın dediğin Esma Hatun gibi olacak ateş parçası adamın içini ısatacak’’,aklına Esma gelmişti. Bir iç çekti.
Mustafa, sokak lambasının altında durdu, saatini ışığa doğru tuttu. Saat gece yarısını geçmiş iki olmuştu. Evinin önüne geldi cebinden anahtarlarını çıkardı. Anahtar deliğine sokmaya çalışıyordu ama bir türlü beceremiyordu. Sonunda kapı içeriden açıldı, karşısında Ayşe korkak ve tedirgin gözlerle kocasına bakıyordu. Mustafa kadını elinin tersiyle kenara itti, ‘’Çekil karşımdan musibet karı’’ diye sövüp küfür etti. Antredeki vestiyere çarpıp içeri girdi. Ayşe çarpmasın diye kocasını tutmak istedi ama o yine itekledi. ‘’Çocuklar nerde, kaldır onları çağır buraya gelsinler, çabuk’’, diye bağırıyordu. Ayşe çocuklar uyanmasın onlarda huzursuz olmasın diye olabildiğince sakin ve sessizce kocasını yatıştırmaya çalışıyordu. ‘’Çocuklar uyuyor uyandırma, sabah okula gidecekler’’, dedi. ‘’İstersen sana kahve yapayım, ya da yatalım’’.
-----
Rahmi, huzursuz uykusundan bir tokat sesiyle uyandı. Hemen yatağında doğruldu, yüzüne elledi. Tokat atan olmamıştı, kardeşlerine baktı hepsi uyuyordu. Sonra kulak kabarttı. Babasının sesini duydu, annesinin yalvaran sesini bastırıyordu. Yine öfkeyle bağırıyordu, kelimeler ağzında dolaşıyor ne dediği anlaşılmıyordu. ‘’Yine çok içmiş Allah’ın belası ve annemi dövüyor’’,dedi. Babasının ne dediğini ve ne diye bağırdığını anlamaya çalıştı. Çocuklarımı getir buraya diye bağırıyordu. ‘’Dövmek için çocuklarını istiyor’’,öfkeyle söylendi. Rahmi’nin küçücük yüreği babasına karşı öfkeyle doldu. O an onu öldürmek istedi ama küçüktü bedeni ve gücü babasını dövmeye yetmezdi. Eğer gitmezse annesini daha da dövecekti. Çaresizce yataktan kalktı kardeşlerinin uyanmamasına dikkat ederek odadan usulca çıktı.
Salona geçtiğinde babasının elleri annesinin saçlarına dolanmıştı. Oda kesik anason kokuyordu. Rahminin bu koku hep midesini bulandırırdı ve hayatı boyunca içki kokusu hep geçmişini hatırlattı ve Rahmi hiç içki içmedi. Rahmi, annesinin saçlarına dolanık olan babasının eline yapıştı. ‘’Baba, annemi bırak ben geldim’’, dedi. Mustafa içkiden kan çanağına dönmüş gözlerini Rahmi ye dikti. Ağzından kudurmuş köpek gibi salyalar akıyordu ve Rahmi’nin bir kez daha midesi bulandı. Bir yandan da babasını köpeğe benzetti. Sanki dili dışarıda soluyor ve hırlıyor gibi hayal etti ve bu ona komik gelmişti. Farkında olmadan yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti. Mustafa, oğlunun gülen yüzünü görünce hırsından deliye döndü. Boşta kalan diğer elinin tersiyle oğluna vurdu. Rahmi’nin cılız bedeni yere yığıldı, ağzından kan geliyordu. Elinle ağzını sildi, babası annesinin saçını bırakmış ağzından köpükler saçarak üzerine geliyordu. Ağzında kelimeleri yuvarlayarak yutarak, ‘’Sen ne gülüyorsun lan it, sen bana mı gülüyorsun gavat’’diye oğlanın üzerine yürüdü tokatlamaya başladı.Rahminin küçük bedeni her tokatta ve tekmede yerde sarsılıyordu.
Annesi hemen kocasının önüne kendini attı. ‘’Vurma bırak çocuğu, görmüyor musun ne hale geldi’’. Annesi Rahmi yi babasının önünden aldı. ‘’Git sen oğlum, git yat’’. Sonra babasına dönüp, ‘’Hadi yatalım’’,dedi kocasının kolundan tutup yatak odasına götürdü.
Rahmi yerden kalktı üzerini düzeltti, banyoya gitti ağzını yüzünü temizledi. Odasına giderken annesiyle babasının yatak odasının kapısının önünde durdu. Kulak kabartıp içeriyi dinlemeye çalıştı, acaba babası annesini dövüyor muydu? Babasının homurdanmaya benzeyen sesini duydu, annesini sesi gelmiyordu demek ki babası dövmüyordu. Odasına gitti, ağabeyleri ve ablaları uyanmamıştı. Usulca yatağına girdi, yatağının içine büzüldü. ‘’Bir gün büyüyeceğim baba ve sana hepimize yaptıklarının hesabını soracağım’’, dedi. İçindeki babasına olan nefreti kendisiyle birlikte her gün büyüyordu.
Yatak odasında ise Ayşe kocasının içki kokan nefesini yüzünde hissediyordu. Kendine söyleniyordu içinden bu adam senelerdir içiyor ben bu kokuya alışamadım alışman lazım artık diye. Kocasının pis nefesi vücudun da ellerini takip ediyordu sanki. Ayşe kocasından artık nefret ediyordu hele içkiliyken yaklaşmasına dayanamıyordu. Mustafa aynı bir hayvan gibi homurdanarak sözüm ona karısını seviyordu. Utanmadan da aklında başka bir kadın varken karısıyla yatıyor ve sevişiyordu. Kendisinin çok aşağılık olduğunu biliyordu ama bunu umursamıyordu. Ayşe anason kokusundan nerdeyse bayıldı bayılacak haldeydi. Yüzünü yana çevirdi ve kocasının ne yaptığını umursamamaya çalıştı. Mustafa istediğini elde ettikten sonra karısına bir tokat attı ve arkasından da’’ancak inek gibi yat sen kadın mısın be’’ diye hakaret etmekten de geri kalmamıştı. Sonrada arkasını dönüp hayvan gibi sesler çıkararak uyudu.
Mustafa huzurevinin penceresinden dışarıya bakarken sanki o geceyi tekrar yaşamıştı. İçkili olduğunda her gece yaşananlar aynıydı. Sarhoş olmadığı içki içmediği gecede yoktu zaten. Elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. Çok pişmandı yaptıklarından, ne iyi bir koca nede iyi bir baba olmuştu. Sonra aklına Esma karısı için evi terk ettiği gün aklına geldi. O uğursuz gün hiç aklından çıkmıyordu zaten. Kısa bir film gibi hep onu izliyor bittikçe film yeniden başlıyordu. Ayşe yi görmem lazım ondan özür dilemem lazım diye düşündü. Ona yaptığı bütün kötülükler için, beni affetmesi için yalvarmam lazım diyordu içinden. Dudaklarının kıpırdadığının kısık sesle kendi kendine konuştuğunun farkında değildi.
Rıdvan arkadaşının yüzüne baktı ve içinden onunda geçmişi peşini bırakmıyor benim gibi diye düşündü. Sonra arkadaşını dürttü. Mustafa ipotizmadan çıkmışçasına kocaman ve şaşkın gözlerle arkadaşına baktı. ‘’ O kadar düşünme geçmişi sana acı verir’’, dedi Rıdvan. Mustafa şaşkın hiç bir şey demedi gözlerini yere indirdi ve sustu. Rıdvan arkadaşının omzunu sevgi ve şefkatle sıktı ve onu kendi haline bıraktı.
Rıdvan Yarenin yanına gitti ve sitemli bir bakış attı. ‘’Neden gece kapıyı açmadın beni kapının önünde beklettin’’ diye sitem etti. Yaren ise, ‘’Burada olmaz birileri görür ve rezil oluruz ayıp’’, dedi. Rıdvan aslında Yaren’in haklı olduğunu biliyordu ama sonuçta erkekti işte. Sonra Yaren’in kulağına eğilip, ‘’Anlaşılan sen bana burada elini bile tutturmayacaksın. O zaman bugün Sapanca ya gidelim de ev bakalım kendimize ve bir an önce evlenelim. Orada elini tutmama izin verirsin her halde’’dedi ve çapkınca göz kırptı. Yaren işveli kikirdiyerek, ‘’Olur ama sadece elimi tutacaksın gidelim. Gerçektende bir an önce evleneceğimizi de arkadaşlara söyleyelim’’,dedi. Yarım saat sonra bahçe kapısının önünde buluşmak üzere üstlerini değiştirmek için odalarına gittiler.
Yarım saat sonra bahçe kapısında buluştular. Tam çıkarlarken yanlarından bir araba geçti, içine baktılar Mustafa ile oğlu araba ile bir yere gidiyorlardı. Mustafa başını öne eğmiş çok düşünceli gözüküyordu. İkisinin de farkında değildi sanki başka yerlere gitmiş gibiydi.
Rahmi, babasının bitkin haline baktı. Bir zamanlar ne kadar çok korkardı ondan, ne kadar güçlü gözükürdü gözüne, oysa şimdi ne kadar aciz gözüküyordu. Babası içki içip de eve geldiğinde annesini dövdüğü zaman, hep babasının elini tutup onu dövmek istemişti. Gücü yetmeyeceğini bildiği için hiçbir zaman yapamadı.
Sonra o gün abisini ve kendisinin ellerinden tutup anacığından ayırdığı gün geldi aklına. Yanındaki babasının gırtlağına sarılıp, hepsinin hesabını sormak istedi. Ama onun bu zavallı, çaresiz bitkin hali içine de dokunmuyor değildi. Anlayamadığı annesi ve kardeşleriyle birlikteyken her gece içen ve dayak atan adam üvey annesinin yanına gidince nasıl içkiyi bırakmıştı. O zamanda annesine kızmaya başlamıştı ve o yaşta annesini suçluyordu. Onun yüzünden diyordu, babam onun yüzünden içki içiyormuş meğer. Halbuki babam yaşlanmıştı ve sağlığı eskisi kadar iyi değildi.Babam Esma annemi çok severdi onu kırmak istemezdi. Babası belki de annemi hiç sevmedi, annemde onu sevmedi kimbilir diye düşündü. Keşke annemle babam bir birilerini sevselerdi ve birlikte yaşasalardı diye iç geçirdi. O zaman tüm aile mutlu yaşarlardı. Sonra üvey annesi aklına geldi Esma anne üveydi ama abisinle kendisini ezmemişti. İyi bir kadındı aslında Esma anne. Babası ona da çekirmişti, sorun babamda diye düşündü Rahmi.
Sonra babasına baktı, bitik haldeydi omuzları çökmüş kamburu çıkmıştı, bir eli direksiyonda bir eliyle de babasının omzunu tuttu, ‘’İnşallah annem seni tanır’’. Mustafa sessizce yerinden kımıldadı ve sadece kendisinin bile zor duyabildiği bir sesle, ‘’İnşallah’’, dedi.
6.6.2012
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
YORUMLAR
roman oldu gitti..
bu öykü dizisi..
allah nazardan saklasın..
sevgili eray..
sevgilerimle..
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler selamlar
efendim ilk başlarda huzur evi ile ne alakası var bu yazının diyordumki huzurevine gelmişim sizin bu hayel gücünüze hayranım çok güzel götürüyorsunuz siz bu işi yine yine hasrika anlatımdı emeğinize hayel gücünüze sağlık saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
Kapalı kapıların ardında yaşanan hayatın gerçeği mustafa. Bir çok kapıda neler yaşanmıyor ki...
Çocuklarda bıraktığı izlerse içler acısı. :(((
Güzeldi Eraycım. kucak dolusu sevgilerimle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
"Son pişmanlık neye yarar?" diye bir şarkı vardı galiba. Bunca zaman sonra gelen pişmanlık ve özür, sahibinin vicdanını rahatlatmaktan başka neye yarar ki? O kadının, o çocukların acı dolu yıllarını geri getirir mi?
Hata yapmak,biz insanlara mahsus. Tabii ki düşeceğiz, kalkacağız. Nasihatlerden ders almayıp, bizzat tecrübe ile öğreneceğiz bazı doğruları. Yine de hatayı bu kadar uzattıktan, iş işten geçtikten sonra gelen pişmanlıklar...
Neyse, evlâda zulmeden babalar, babalarını sokağa atan evlâtlar, bebeğini çöpe bırakıp kaçan anneler, annesine el kaldıran evlâtlar... Keşke hiç olmasa böyle olaylar.
Yazar? O sadece ayna... Elinize sağlık.
Selâm ile.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
yorumunuz için teşekkürler
selam ve sevgiler
bu bölüm tam bir dramdı Eray hanım.Okuması bir dert.
Neden derseniz günümüzde bu durumda olan o kadar çok aile varki.
İçim daraldı birden.
Ama yazı ile ilgisi yok güzel yazmışsınız.elinize sağlık.
devamını yazacak kaleminiz daim olsun.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
ilk başlarda okuyabiliyordum, işlerim dolayısı ile sonradan takip edemedim üzgünüm
verilen emeği kutluyorum
selam ve sevgilerimle
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Her zaman sayfama beklerim efendim bazen bir tebessüm ikram ederim bazen kahkaha bazense göz yaşı kısmetinizde ve soframızda ne varsa
sevgiler selamlar
sayfanı özlemişim can çok güzeldi.... sami hocam bakalım ne diyecek ....saygılar sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar sevgiler
komtanım
Değerli yazarım 27 tefrikaya gelmişsin,günler ne çabuk geçiyor...Harikasın Eray abla...tebrikler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar