Sahte Hoca
Salih Hoca yorgun oldu mu namazları kıldıracak bi keriz arar. Bu keriz de genellikle delikanlılığında yapmadık puştluk bırakmamış fakat yaşlılığında her nedense imana gelmiş, eski zamparalardan biri oludu.
Hoca, cemaatin hepsi eski kulağı dibine kadar kesiklerden müteşekkil olduğunu bildiğinden, al birini sür ötekine diyordu içinden.
Piriketçi Hacı Ziya da gençliğinde hızlı yaşamış, eski kart zamparalardan biriydi.
Hoca, yatsı namazı yaklaşırken "hacı felaket gribim, yeminlen secdeden iki saate kalkamam, sen bi zahmet idare et" dediğinde Ziya sevinçten yıkılmamak için köşelere yapıştı.
Kolay değil bir ömür boyu melaikeler piriketçi Ziya’yı ya fuhuşta,ya meyhanede,ya.....yaaa işte diğerlerini sadece melaikeler biliyor.
Fakat bu gece ilk defa cemaatin önünde Piriketçiyi görecek ya melaikeler,"nasıl şaşıracaklar " diye geçirdi içinden.
Şunun şurasında imana geleli iki sene olmasına otuz yedi gün vardı.
Gençliğinde çok fındık kırmıştı. İlçede Piriketçinin icraatları pornografik bulunduğundan, küçüklerin yanında konuşulmaz, büyükler muhabbete başlamadan yaşı müsait olmayanları mekândan uzaklaştırır sohbete öyle başlarlardı.
Piriketçi Ziya yaşlılık sebebiyle dükkânı büyük oğlu Bedri’ye devredip emekli hayatına başlayınca ki; bedenen de emekli olduğundan hacca gidip elini eteğini bütün kötü işlerden çekmişti.
Doğrusu elinin eteğinin o işlere yetecek ne takati ne de şeysi kalmıştı. Artık siz de "şeysi" den anlayın artık.
Yıllar önce bir İstanbul seyahatinde Taksim’de tanıştığı bir bayanla alemlere akıp geceyi bu genç ve boylu boslu kadının evinde geçirdiğini anlatmıştı Piriketçi.
Sarhoş olarak yatağa girdiklerinde genç kadın "ay ben veceteryeniiim" demiş, Ziya ne olduğunu bilmediği bu hususiyetin yatakta ne manisi olduğunu anlayamamıştı.
Yatakta anadan üryan yatan Piriketçi can havliyle kendini yere atınca, açılan yorganın altında yatan sarışın genç, memeli ve erkek ile göz göze geldi ve "bu ne?" diye bağırdı.
Kadın, yani kadınımsı erkek hanım "Ay ben travestiyim dedim ya kııız" deyince çabucak giyinip kendini sokağa atmış, iki gece sonra küfürlerle çarpıp çıktığı kapıyı nazikçe " Gülvereeen Haniiim" diye tıklamıştı.
Böylece Piriket sektörüne İstanbuldan hammadde akışı sağlamak için Piriketçi Ziya sık sık İstanbul’a gider olmuştu.
Ta ki imana gelecek kadar koldan kuvvetten düşüp iktidardan muhalefete düşünceye kadar.
Piriketçi Ziya’nın briketleri de kendisi gibiydi. Çakmakçı Macit abi evin yanındaki tahtadan kenefi yıkıp yerine briketten bir modern helâ yapmıştı. Oğlu Tufan askerden terhis olup geldiği günlerde biten ve kapısına kırmızı boya ile “wece” yazılan tesisin açılışını da kapanışını da bizzat o yapmıştı.
Tufan babasının “kenef veya helâ denmesine kızıp kırmızı boya ile kapısına “wece” yazdığı briket tuvaletin köşesine briketlere çaktırıp işeyince, priketler dökülmüş ve bir köşesi çöküvermişti yeni “wece” nin.
Yatsı ezanı verilmeden yarım saat önce camiye gidip bir iki talim yaptı, cemaat gelmeden bazı antrenmanlar ile alışmaya çalıştı.
İmam mahalline geçip geriye doğru bakınca “ buradan bir başka görünüyor “ diye geçirdi.
Şimdi “sen içinden geçeni nerden biliyorsun?” derseniz, olmaz. Vallahi olmaz, muhabbeti katletmiş olursunuz.
Zor bir yanı yoktu. İlk iki rek’atta "elham ile zammı süre sesli okunacak, son iki rek’atta ise sadece tekbirlerle son oturuş ve selam verip işi bitirecekti.
Cemaat ezanı müteakip camiye doluştu ve ilk dört re’at bitince, müezzin hacı İflah olmaz Cemil kamete başladı. Ziya köşede asılı cübbeyi itina ile eline alıp usulca giydi, sarığı kafasına yerleştirip, düzeltti ve önce sağa sonra sola baktı.
"Safları düzgün yapalım, yoksa öteki tarafta zebaniler ananızı s..." diyecekti ki birden dilini ısırdı.
Cemaat Hacı Ziya’nın uyarısı ile sağa sola bakıp safı düzeltti. Priketçi tekrar saf dizilişine bakıp sol uçta hizayı bozan Beşikçi Numan’ı fark etti ve “ Safa gir len gavat” diye azarladı.
Cemaat umumiyetle yaşlı insanlardan oluştuğundan safa gelmesi zor oluyordu. Her biri bir tarafa yamulmuş, prostatlı, siyatikli, tansiyon hastası, basurlu, mayasıl muhtelif yerlerine vurmuş dedelerin safa girmesi bir yana saftan çıkması bile büyük müşkülat idi.
Priketçi kaç defa dediyse de doğru dürüst bir saf tutamayan cemaate dönüp “ bana bakın doğru saf tutmayanın avradını s” dedi, yine dilini ön dişlerinin arasına sıkıştırıp “nikâhı zedeleşir, evet avratıyla nikâh ” dedi ve kıbleye doğru döndü.
Tekbir ile ellerini kulaklarına götüren Ziya ellerini bağlayıp duaları okumaya başladı. Hocanınki kadar olmasa da sesi fena değildi.
İkinci rek’ata başladıklarında Ziya zammı süreyi yanlış okuyunca arka sıralardan “ kiiiğğğğ” diye bir müminin güldüğünü duyup telaşa kapıldı.
“Vay i…ne “ dedi içinden, yani içindenlere o kadar takılmayın, siz olsaydınız ne derdiniz.
Süreyi baştan alıp aynı yerde yine yanlış okuyunca bu sefer “ kiiiiiyykkkk “ sesi ikiye katlandı.
“ Topunuzun… Diye başladığı sözünü kıbleye doğru durduğunu anımsayıp “ çarpılacaz anasını…” deyip kendini toparladı.
Ziya tekrar baştan aldı ve aynı yerde yanlış yapmamak için durdu, nefes aldı ve yine yanlış okudu.
Cemaat safları düzgün tutabilmek için omu z omuza yaslandı. Arkadan gelen sesler iyice yükseldi.
Bazı tiz sesleri cemaatin neresinden çıkarttığını anlayamadı fakat kimlere ait olduğunu tahmin edebiliyordu.
Yıllardır onun sınırsız sorumsuz hovarda yaşamını seyretmiş, dinlemiş ve yeni nesillere aktarmış akranlarının uzun yıllar biriktirdiği kıskançlığın kundağında büyütülmüş intikam duygularını bir nebze olsun dindirecek bir olay yakalayan cemaat bu durumdan azami derecede istifade etmek için elinden gelen puştluğu ardına koymamaya özen gösteriyordu.
Bütün bu tertibe rağmen ısrarla ve ciddiyetle devam etti Priketçi “ vettebaaaasabbbss” ardından ağızla yapıldığı hatta çürük dişli bir ağzıdan yapışdığı anlaşılan “ cirrrrrrrrrrrrrrrrrrr” diye bir ses.
Cemaat arkada kopmuş gidiyordu, bazı yaşlı zevat takatsizlikten düşmemek için yanındakinin en müsait yerinden kavrayıp kendini öyle tutabiliyordu ayakta.
Hey gidi Priketçi Hacı Ziya sen bu hallere düşecek adam mıydın?
Sana ne hoca hastaysa gebersin, bak şu düştüğün duruma hacım ya. Sen en çetin durumlardan bile yara almadan, zarar görmeden kurtulmuş adamsın, bir tek şu İstanbullu travestiyi de saymazsak yani sıfır ziyan.
Ve bütün cesaretini toplayıp, olan oldu bari bundan sonrayı kurtaralım deyip baştan okumaya başladı süreyi ve maşallah ki ne maşallah şaşırmadan okudu ve rükü’ya eğildi. O sırada gözüne secdede, tam alnını koyacağı yerde gözlerinin seçebildiği kadarıyla altı bacaklı siyah bir canlı takıldı.
İlk bakışta örümceğe benzeyen canlı her yöne zıplayıp dönüyordu. Bir yerde dursa tekbiri patlatıp secdeye kapanacaktı fakat istikrarsız bir seyir izliyordu altı bacaklı haşerat.
Bir ara seccadenin soluna doğru gidince tekbir getirip secdeye gitmek için hamle yaptı fakat nerdeee…
Haşerat tam alnını koyacağı yere zıplayıp durdu. Hacı Ziya başını yana kaydırdı, haşerat yana hamle yaptı, sola sola hamle, az aşağıya koymak istedi başını haşerat da aşağıya zıpladı.
“Zaten başıma gelen bundan beter değil” dedi ve alnını secdeye yapıştırdı.
“Cırp” diye bir ses duydu. Secdeden kalktığında tam alnının ortasına yapışan altı bacağın ortasından sızan yeşil peltemsi sıvı kaşlarının arasından burnunun ucuna doğru usulca akmaya başladı.
Son rekâtta cemaatin yarısı ayakta yarısı gülmekten takatsiz kaldığından yerde kalmış vaziyetteydi.
Hala arkadan gelen seslerden cemaatin gülme krizinde olduğunu fark edince son secdede başındaki altı bacağı seccadede iyice ezip “ bir saat burada böylece kalacaksınız kalkarsam şerefsizim” dedi.
“Öyle popolarınız havada kalacak “ dedi ve içinden gülmeye başladı.
Caminin asıl hocası o sırada cemaatin seslerini lojmandan duymuş ve merak edip gelmişti.
İçeri girdiğinde bütün cemaatin secde vaziyetinde beklediğini görünce şaşırdı.
Hoca açığa alındı.
Hacı Priketçi Ziya başka camiye gitmeye başladı.
YORUMLAR
yine çok güzeldi çok güldüm
geçmişte yaptıkları kolay kolay af olur mu Allah böyle karıştırır aklını
tebrikler
saygılar
erolabi
Fakat en faydalı olan da "gülmek" ve "güldürebilmek"
ZAten hep ağlayan sızlayan memnuniyetsiz bi milletiz.
Sağol kardeşim...
Saygı benden
Güzel bir hikayeydi.
Bekri Mustafa'nın imamlığına benziyor...Benzeri bir olay da bizzat benim başımdan geçti..''Bizim Köyün imamı '' Başlıklı yazımı okursanız görürüsünüz.
Selam ve sevgiler.
erolabi
Bu kısmın bir kısmı aynen vuku bulmuştur. Fakat bazı kısımları "sansürlemek" zorunda kaldım.
Yazınızı hemen okyorum
saygı ile.
allah iyiliğinizi versin..
harikaydı..
çok gülerek okudum..
sevgilerimle..
erolabi
Çok sağol değerli kardeşim...
Selam ve saygı ile
erolabi
Çok memnun oldum sizi güldürebildiysem. Zira zaten hep ağlatıyoruz birbirimizi ...
Selam ve saygı ile.
erzurumda şark görevimde ismi yanlış olmasında nadir hoca vardı.... bu adama bayılırdım. sık sık orduevine davet eder sohbet ederdik. ağzından bal damlardı...erzurum sporun maçına geldiğinde gençler o ne hocam şimdi ikindi ezanı okunacak sen burada maçmı seyredeceksin der hoca gayet sakin evet maç seyredeceğim namazın kazası varda maçın yokki oğil der ....yine harikalar yaratıyorsun canım benim saygılar
erolabi
saygı ve selamlarımla..
Erzurumlu Selim
sami biberoğulları
O Hoca Naim Hoca...
Erzurum sporun kader maçı...Yenilmezse ligde kalacak, yenilirse küme düşecek. Naim Hoca'ya '' Dua et,,Senin duan tutar..Dua et ki Erzurum Spor gol yemesin'' derler..O da dua eder. Maç başlar. Doksan dakika tamamlanır ve Erzurum spor gol yemez ama uzatmalarda 90+1 de golü yer. Naim Hoca'ya sitem eder millet ''Senin duan da tutmadı '' diye...Naim Hoca cevabı yapıştırır ''Ula uşahlar ben 90 dakika için dua etmiştim...Ne bilem gavat hakem maçı uzadacah...''
Hani varya senin imam kimi bir imam cemaata namaz gıldırırken ayakta tahiyyatı okumuş, arkada ki yakın arkadaşı seslice demiş ki; Ayakta tahiyyatı okudun oturunca...:)))) selamlar gülmekten cırıldım
erolabi
ne s....mi yiyecahsan ola ? demişti galiba..he vallah da ...
Erzurumlu Selim
erolabi
Erzurumlu Selim
Erzurumlu Selim
Hani var ya teyo emi pisuvarda cıllarken,sağa sola septirmiş,
oradakiler demişki,yav teyo şunun ucundan tut,önen yap...
Teyo bu durur mu cevap vermiş...
Toktor dediki ağır galdırma....selamlar işte buralar...
erolabi
Sen behçet Emmiyi tanıdın mı?
meddah ..Allah rahmet eylesin o da çok hikaye anlatırdı yaa..
Erzurumlu Selim
:))))))))))))))))Siz çok yaşayasınız kalem dostum :)))))))))))))))))
erolabi
Ömrünüz neşe içinde geçsin.
Saygı ve selam ile.
balımsultan
erolabi
hayat kısa..
değmez somurtmaya...
her şey burda kalacak nihayetinde..
az önce bi karikatür vardı ..
kadın diyo ki "çocuklarıma babaa olur musun?"
adam " ay be gülerim " diyo...
ne alakaysa ..
güldürdü beni..
:))))