- 3314 Okunma
- 41 Yorum
- 0 Beğeni
KUŞLAR
“ Kuşlar öyle çoktu ki Ekrem, her tarafta onlar vardı. Kimi uçuyor. Kimi yere, kimi ağaca konuyor. Kimi ötüyor. Kimi birbirlerine kur yapıyordu. Birde hepsi bembeyazdı. Benden hiç birisi kaçmıyor. Aralarında gezerken hepsi bana eşlik ediyordu. Ben çok mutlu idim. Senide oraya götüreceğim. Eminim, beğeneceksin.”
“Rüyada mı görüyorsun hayatım.”
“Ben her gün onlarla beraberim. Rüya olur mu?”
“Nerede bu kuşlar”
“Söylemem, sürpriz olsun seni götüreceğim”
Yeni tuvaletten çıkmıştı. Eşinin bu durumu onu çok üzüyordu. Olur, olmaz yerde bu kuş meselesi canını iyice sıkıyordu. Aklını yitirmiş deli gibiydi. Bir bebek saflığındaydı. Yıllarca bir yastığa baş koyduğu insanın böyle olmasını hazmedemiyor içten içe yanıp, kahroluyordu.
Salonda dolandı. Aceleyle tekrar lavabonun yolunu tuttu. Daralmıştı. Küçük tuvalet ihtiyacını gidermek isterken içini kazıyan sancılara zorda olsa katlanıyor, devamlı ıkınıyordu. Sanki jilet ve cam parçaları çıkarıyordu. Düşen her damladaki rahatlama yerini yeni bir sancı akımına bırakıyor, sahile vuran dalgalar gibi biri giderken diğeri geliyordu. Ter içinde kalmıştı.
Suratı asık lavabodan çıktı. Yıkadığı ellerini havluya silerken:
“Ey tıbbın babası Hipokrat, sendede var mıydı? Prostat”
Derken bayağı sitemkârdı.
Televizyonu açık bırakıp, karşısında uyuyan eşine baktı. Yavaşça kumandayı elinden aldı. Koltuğa otururken kapının zili çaldı. Elindeki dosyayla, içeri giren kızı pür telaş içindeydi.
“Bu ne ya, baba ev leş gibi kokuyor. Annemde uykuya dalmış. Of masanın hali ne böyle? Her şey karma karışık.’’
Hiçbir şey söyleyemedi. Boş gözlerle kızına baktı.
“Bak baba, size gelen kadın hemen gidiyor. Yaptığım hiçbir şey göze gözükmüyor. Babanda, annende her yere idrarını kaçırıyor.
Hele annen devamlı kuşlardan bahsediyor. Hiç susması yok. Kadınlar bıkmış. ‘’Parası batsın bu işin’’ deyip hemen kaçıyorlar. Bende şaştım, kaldım. Eşimi çocuklarımı hep sizin yüzünüzden ihmal ediyorum.
Beni de düşünün biraz, sıkıldım vallahi. Hastaneden tahlillerinizi aldım. Annem bir mezar taşı gibi, hastalığı üst sınırda, senin prostatın yine azmış. Ameliyat olman gerekiyor.
Of! Allah’ım of sen yardım et.”
“Ağabeyinden haber var mı kızım? Telefonuna ulaşılamıyor, şaştım kaldım. Kötü bir şey olmasın?”
“ Bende ulaşamıyorum baba. Eşinden ayrıldıktan sonra hiç görüşemedim ki?”
“Bu üçüncü ameliyat olacak kızım. Guatr, yüksek tansiyon, prostat, böbrek yetmezliği, bel fıtığı hastalıklarım var. Tam teşekküllü bir hastane gibiyim. Bende yıldım, bu hastalıklardan, sende haklısın yavrum. Ne yapabiliriz ki?”
“Bilmiyorum baba bilmiyorum. Tıkandım. Kaldım.”
“Annende bende idrarımızı tutamıyoruz. Elimizde değil ki. Biz ister miyiz böyle olmayı, haklısın. Sen bizlere bakmaktan, bizler ise böyle çaresiz yaşamaktan bıktık. İnan yavrum mümkünümüz tükendi. Gelme üstümüze? Ölüm bizim için kurtuluşta hani nerede? Ne zaman?
Bilsem ki şimdi gelecek diz çöker yalvarırım. Hadi durma al emanetini derim. Bir defa ölmek kurtuluş, biz her an ölüyoruz yavrum.”
Kapının kapandığını duyunca kızının gittiğini anladı.
Yavaşça uyuyan eşinin yanına gelince ağır bir koku ile sarsıldı. Yine altına kaçırmıştı. Bu evde soluduğu tek şey çaresizlikti. Mazi unutulmuş gelecek ise kalmamıştı. Gözlerinden akan yaşı elinin tersiyle silip ayağa kalktı. Duvarda asılı duran siyah beyaz fotoğrafa bir müddet takılı kaldı. Yıllar önce çekilen evlilik resimleriydi. Gün günü aratırken tüm çıkış kapılarının kapandığını hissetti. Ürperdi. Hiç tatmadığı bir duygunun dalgalar halinde vücuduna yayıldığını yaşarken, kendisinin bile zor duyacağı titreyen sesi ile
“Komedi gibi yaşadığımız hayatın son perdesi drammış. Bu sahneyi de oynamak gerek”
Diyerek yatak odasına yöneldi. Komodinin gözünde duran beylik tabancasını alarak eşinin uyuduğu salona geldi. Telefonun yanındaki küçük kâğıt parçasına bir şeyler yazarken gözlerinden akan yaşlara mani olamıyordu.
“Elveda kızım, rahat ol, şunu unutma sen bizden değil, biz, bizden kurtuluyoruz. Annenle beraber kuşların olduğu yere gidiyoruz. Tanrım beni affetsin.”
Gecenin karanlığını iki el silah sesi yırtarken, kuşlar hep beraber kanatlarını çırparak havalandılar.
YORUMLAR
:((( değerli üstadım !her yazınız bir diğerinden anlamlı, duygulu güzel,fakat bu yazınız beni çok etkiledi birincisi eşimi o rahatsızlıktan kaybettim çektikleri/miz gözlerimin önüne geldi :(( ikincisi bir anne baba on çocuğuna gözü gibi bakar,ama on çocuk bir anne babaya bakamıyor,halbuki dinimiz anne babaya yüksek sesle offff! demeyi yasaklıyor :(( yüce Rabbim elden ayağa bırakıp kimsenin yollarını gözletme den alsın emanetini :((( çok duygulandım zaten duygu doluyum son günlerde ağlamak için (a) denilse yetiyor :(( duygularınıza yüreğinize sağlık ,Allah size sağlıklı mutlu uzun ömürler versin ,başarılarınız bitimsiz olsun selam saygılarımla.
Ne yazık ki böyle yaşamlar var, evlatlar gerektiği gibi sahip çıkamıyor anne ve babasına, onların ta doğumdan ölümüne dek sahip çıktığı gibi.
Hazindi, yürek yaktı. Ders veren nitelikte vicdanları rahatsız etti. Duyarlı olalım, evlatlık vazifelerimizi gerektiği gibi yerine getirelim, etme bulma dünyasında yaşıyoruz, ne ekerse onu biçermiş kişi, üstelik en asil vazifemiz hem Allah huzurunda hem de kul huzurunda. Ne kadar ailemize sahip çıkarsak o denli işimiz gücümüz rast gider, Allah her konuda yardımcımız olur, insanlar içinde de saygınlığımız artar. Ailesine sahip çıkmayan kişiler toplumda asla takdir görmez her daim dışlanır ve acımasızca eleştriler alır, ailemize sahip çıkmak hem insanlık vazifemiz hem de Yüce Allah'ın kutsal emri. Ayetlerde "Anne ve babanıza "öf" bile demeyiniz. Yaşlılıklarında da onların size bakıp, sahip çıktığı gibi bakıp sahip çıkın" diye buyurur. Yüreğinde Allah korkusu olan, "Allah'tan korkan, kuldan utanan" asla ailesini bu kötü durumlara düşürmez, hele hasta ve yaşlıyken üzmez, her daim moral verir, bir bebeği hoş tuttuğu gibi onlara da özen gösterir.
Yüreğiniz dert görmesin değerli üstadım, şu an gerçekten kötü oldum, o kadar gerçek bir o kadar da etkiliydi, verdiğiniz mesajlar herkese ders olsun, eğer ki hayattaysa anne ve babaları sıkı sıkı sarılsınlar ta ki emanetlerini Yüce Allah'a teslim edene kadar, hayır dualarını alsınlar, büyüklerimiz evlerimizin bereketi, Allah'tan sonra en büyük güç onlar bize, anne ve babasının duasını alanın sırtı yere gelmez, çünkü Allah katında anne ve babanın evladından razı olması Allah'ın da o kuldan razı olması demektir.
Gönülden kutluyorum, esen kalınız, huzur ve mutluluklarla yaşayın ailenizle temennisiyle
Selamlar saygılar değerli üstadıma
* * *
selam güzel kardeşim yine hayranlıkla okudum ama içim acıdı okurken mevlşam dilerim kimseyi kimseye muhteç etmez insan eti ağırdır çekenede zor bakanada dilerim kımseye muhtaç olmadan mevlam emnetini alır yada beyefendinin yaptığı gibi kuşların yanına gitmek kalır mevlam neylerse güzel eyler dilerim muhtaç olmadan alır emanetini kutlarım güzel yüreğini izmirden bu yan ahasata idim tacettin onun için fazla giremedim deftere sevgi ile kal
Sen ne yaptın komutanım? Bu aralar yoğun olduğum için deftere giremedim ama mutlaka senin yazını ergeç okurdum. Yalnız bildiri arada kayboldu mu yoksa gelmedi mi görmedim.
Hikaye konusu hayatın içinden. Etkileyici, derinden sarsıyor okuyanı. Yalnız böyle olmak hep korkutuyor beni. Rabbim üç gün yatak, dördüncü gün toprağa kısmet etsin. Kimseyi kimseye muhtaç etmesin. İnsan eti ağırdır komutanım ağır.
Tebrik ederim, saygılar...
Elveda kızım, rahat ol, şunu unutma sen bizden değil, biz, bizden kurtuluyoruz. Annenle beraber kuşların olduğu yere gidiyoruz. Tanrım beni affetsin.”
Gecenin karanlığını iki el silah sesi yırtarken, kuşlar hep beraber kanatlarını çırparak havalandılar.
yürek paralıyanduygular dost bir yerine yanlış oturan söz nelere sebep olur bilinmez vakur insanlar buna dayanamaz seni kutlarım bu denli güzel yazıp anlatdığın için...kal sevgilerde...
İnsanlık ,sevgi ,saygı ,iyilik ,şefkat ve kadirşinaslık .gibi değerlerin kaybolduğu günümüzde ,
Muhteşem yazılarınızla bir misyoner gibisiniz adeta ...yürek yakan bu yazıyı okuduk ve gereken mesajı dersi aldık sayenizde yine ..
Boşuna dememişler ;*BİR ANNE BABA ON ÇOCUĞA BAKAR DA ,ON ÇOCUK BİR ANA BABAYA BAKAMAZ DİYE *
Mahzun Kırmızı Gül ün O harika filmini anımsadım ....birdenbire ....işte o huzur evleri bile çözüm olmuyor bu ülkede ...
Tanrım affetsin ama ,ben hak verdim bu onurlu adama ..Onu bu hayata küstüren evlat ,devlet ve de toplum utansın ....ve İNTİHARIN cezasını onlar çeksin öbür dünyada ...
Alkış ve takdirlerimle selam ve saygım çokcadır KOCAMAN YÜREKLİ KOMUTANIMA ...
https://fbcdn_sphotos_c-a.akamaihd.net/hphotos-ak-ash4/319853_304702532951885_2017115524_n.jpg
YAKAMOZ ŞİİRLER tarafından 6/8/2012 3:43:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
“Annende bende idrarımızı tutamıyoruz. Elimizde değil ki. Biz ister miyiz böyle olmayı, haklısın. Sen bizlere bakmaktan, bizler ise böyle çaresiz yaşamaktan bıktık. İnan yavrum mümkünümüz tükendi. Gelme üstümüze? Ölüm bizim için kurtuluşta hani nerede? Ne zaman?
Bilsem ki şimdi gelecek diz çöker yalvarırım. Hadi durma al emanetini derim. Bir defa ölmek kurtuluş, biz her an ölüyoruz yavrum.”
Hayatın gerçek yüzü Allah kimseyi sağlığından etmesin çok zor hem bakana hem çekene .
Ama insanın ömrü varsa ihtiyarlık kaçınılmaz . Allah elden ayaktan koymasın. çok anlamlı bir yazı olmuş komutanım. Saygılar...
yapma be komtanım tüylerim diken diken oldu. İntihar en büyük günah Cenabı Allahım bu kadar yaşatmasın ama her şeyin bi rsebebi vardır. Bende size bir hikaye anlatayım
Benim anneannem 94 yaşında vefat etti dedem 96 yaşında sağ kendini yürütüyor kendi işini görüyor idrar kesesi belinde bağlı. Onunla yaşıyor, Allahım iki iyiliğin birini versin bu yaştan sonra
Anneannem 9 sene yatalaktı belden aşağısı tutmuyordu. Dokuz sene boyunca 5 kardeş birer ay sırayla baktılar. Anneannemin vucudun da yatalak olmasından dolayı ne yaralar oluştu ne de bakımsızlıktan hastalıklar küçük bebeklerin ki gibi kremleri pudraları olurdu.i
Anneannem sağlıklıyken köyde yaşardı ve Erdek deki torunlarına çocuklarına hasretti.Torunları da onu bilmezdi ama yatalak olup da ev ev gezerken torunlarıyla çocuklarıyla bol bol vakit geçirdi torunları da onunla vakit geçirdi ve birbirilerini çok sevdiler. O genç torunları anayı atayı öğrendi yaşlılara hizmet edilmesi gerektiğini ve onun sevaplarını ninelerinin mutluluğunu gördüler. Herkes ona küçük anneanne derdi çünkü anneannem son doğumunda beliçıkmıştı ve iki büklüm yürürdü onun içinde boyu kısa gözükürdü.
Anneannem mavi gözlü bembeyaz tenli buruşuk suratlı çok güzel bir ihtiyardı. Ağzında damakları çekildiği için vampir dişleri gibi uzun iki düşü vardı torunlar vampir mi oldun diye takılırlardı.
Anneannem seslenirken bana ERAY MARİ herkesin isminden sonra mari eklerdi. Mari pomakça da kızım demek
Şimdi herkes onu tanıypor ve sevgiyle anıyor ardından dua ediyor köyde kalsaydı torunları onu tanıyamayacaktı. Allah rahmet eylesin kabri nurla dolsun inşallah. Özledim küçük anneannemi
sevgiler saygılar
Muhteşem!..Aldı beni benden adeta...buna benzer gerçek yaşamlara çok şahit olmuştum ama onlar kendi ecelleri ile ölmüşlerdi...Hani derler ya Allah sağ gözü sol göze muhtaç etmesin diye...Evlat da olsa bir yere kadar demek ki...En büyük nimet sağlık aslında...Tabii en başta akıl sağlığı...San ki içinde kendimi buldum yazınızın...Bir rüya gibiydi okurken geçirdiğim zaman.Yazı bitti...Etrafımdaki sesleri duymaya başladım...Elleriniz dert görmesin efendim.saygılarım sonsuz...
Bir zamanlar rahmetli babam hep dua ederdi ''Allahım elim ayağım tutarken, kimselere hatta çocuklarıma bile muhtaç olmadan al bizi yanına '' diye...
Yine herkesi gözyaşlarına boğan,orta yaştakileri ''acaba sonum nasıl olacak'' düşüncelerine sevkeden, hayatın gerçeklerini ustaca anlatımızla yazınıza dökmeniz çok güzel..
Tebrikler, göz yaşartan yazıların baş mimarı !!
Ana baba sayısı kaç olursa olsun, istisnalar dışında,bütün çocuklarına sevgi ve şefkatle bakar, evlatlar ana babayı yaşlı günlerinde incitirler.
Of dedim of ki ne of!
Yazınız o kadar gerçekleri yansıtıyor ki, üzerine söyleyecek söz kalmadı!
Günümün yazısı bence, tebrikler.Sadece diyeceğim şu, Rabbim herkese göğsü imanlı, merhametli evlatlar nasip etsin.
Tebrikler değerli yazarımıza, yazılarınızı arıyor gözlerim, selam saygı dua ile.
Çok değerli Tacettin abim her zamanki gibi gerçekleri yansıttınız yazının başlığını okuyunca her halde boyacı çocuğun para üstünü verdiği yerdeki kuşların yanına gitmiştir diye düşündüm fakat okumaya başlayınca yaşamın gerçeklerini yaşadım insanlarımızın geldiği yer çocukların anne ve babalarını bir yük gibi görmeleri fakat hayatın hızlı bir şekilde ilerlediğini yaşarken anlıyorlar
ama iş işten geçmiş oluyor Allah kimseyi yanlız ve çaresiz bırakmasın ders alınması gereken yazınız için size teşekkür ediyorum sevgi ve saygılarımı sunuyorum iyiki varsınız.
cemalus tarafından 6/6/2012 9:34:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bu öyküyü okuduğum da ağlayabilmeyi ne çok isterdim.
ama; günlerdenbirgünçokağladım,hepsibitti.
O kuşları uykusunda görüp, gülümseyen annem için ne çok dua ettim. Gelmediler.
Ben vücudunda açılan yaralara ağlarken, O gülümserdi...
Bir kez, "Kuşlara" emanet edip uyumaya gittim!...
Koş dediler, koştum...Yetişemedim..
Benden izinsiz uçurmuş, keratalar.
Tacettin Bey,
okuduğum en gerçekci hikayeydi. Okurken düşündüm. Bu duruma nasıl bir çare olunur diye. Ölüm ve intihar kurtuluş değil ama umutların tükendiğini düşündüğünüz andaki en çarpıcı çıkış yolu sadece. Ve atalarımızın dediği gibi "dilinde kemiği yok" keşke kızları o çenesini azıcık tutsaydı ve sitem etmeseydi. Ama malesef sorunlarımız dilimize vuruyor ve hep konuşuyoruz olur olmaz her yerde..
Bu yazınız için size teşekkürler diyorum ve sağlıkla kalın beyefendi.
Değerli Ağabey,
Bir doktor arkadaşım (afedersiniz) tuvaletten çıkınca "Allah'ım sana sonsuz şükürler olsun" derdi.Ben de ne yalan söyleyeyim güler geçerdim. Bir gün dayanamayıp sordum "Ya Murat sen tuvalette ibadet mi yapıyosun?"
"Ne büyük bir nimet olduğunu bilsen sen her tuvaletten sonra bir saat secdede kalırsın" dedi.
Sonra dedem hastalanınca çıkardığı seslerden çektiği acıyı tahmin ederek ben de başladım "şükretmeye".
Bir muhasip gibi değil ,bir evlat gibi bakabilmeli insan anasına babasına atasına...
"Yarın evlatların da sana aynısını yapacak" tehditiyle değil.
Can-ı gönülden,severek ve minnet duyarak yapabilmeli.
Yıllarca pisliğini temizlemiş anaya babaya karşılık sayılmadan yapılmalı.
Ve artık nesil "tek ve hür" yaşamak arzusuyla tıka basa doldurulduğundan , babaları anaları bakımevlerindeki eğitimsiz insanların merhametine mahkum görüyoruz.
"Kendim ettim kendim buldum" demeye bile geç mi kaldık acaba ?
Dün Aksaray Metro meydanında yaşlı bir adamın koluna girmiş on üç yaşlarında bir çocuk gördüm.
"Dede karşıya geçip ordan binecez Kurtuluş otobüsüne" diyordu dedesine. dede " tamam sen ne dersen o, ben bilmem" dedi ve çocuk dedesini yanağından öptü.
Allah her şeye kadir.
Ve her eylem ve düşünce bir imtihanın parçası değil mi?
Öyleyse....
Tacettin Ağabey,
Ellerin dert görmesin.
Sağol , varol.
Saygı ile.
Yüreğim kaldırmaz bu dramı. Niceleri, kimbilir bu gözyaşının sahibi. İnsan isen; nicedir bu yaşlılığın işi. ''Gün gelir devran döner'' vicdanlar hüküm sürer. Vicdan azabına düşürme Yarabbi. Çok üzüldüm özlemiştim de abimi, bu yazıyla özlem gidermekte varmış. Ne yapalım hayatın bu yan da var. Selam saygı ve sevgilerim güzel yüreğine can abim.
insanlar hayatın keşmekeşliğinden tam kurtuldum derken ; hastalıktır, çocuklarının proplemleridir..bitip tükenmek bilmeyen dertlerle boğuşuyor..bazen de bu boğuşmalardan yorulup, çareyi artık bu elim olayda anlatıldığı gibi kendi hayatlarına kıymayla sonlandırıyor..biraz önce bir vukuat raporu yazdım..adam 1957 doğumlu ve ağaca asarak kendini intihar etmiş..tuhaf..herşey insan için amma; ne bileyim, ne olursa olsun hayat yaşamaya değer diye düşünüyorum..genellikle anılarınızı okumaya alıştığımız bu sayfada; kurgu halinde yazılmış gibi okusak da ; hayatın içinde bu gibi olayların sayısı az değil hani..belki de isim vermek istemlediğiniz bir anıdır bu da..ne olursa olsun..yine ellerinizden dökülmüş harika bir edebiyat eseri..tebrik ve saygılarımla sayın Komutan ım..sağlıcakla kalınız..
Değerli Abiciğim.
Bir zamanlar ben de Kuşlar diye bir şiir yazmıştım...Aynen şöyleydi;
Kuşlar...
Gelmeyin bir daha buralara.
Tam size alışıyorum;
Başka diyarlara uçuyorsunuz.
Konmayın penceremin önüne.
Cıvıldaşıp durmayın ma aile.
Birazcık seveyim sizi diyorum;
Hemen kanat açıyorsunuz……
Özgürlüğünüzle kıskandırmayın beni.
Çatlatmayın hasedimden.
Dünya kafesinde mahkumum diye;
Niçin dalga geçiyorsunuz?…..
Kimin elinde bir parça simit görseniz
Onun peşinden gidiyorsunuz.
Siz de uymuşsunuz dünya düzenine…
Siz de adam seçiyorsunuz.
Aslında arkadaşlığınız da beş para etmez.
Derdimi hiç dinlemiyorsunuz.
Kurmuşum çilingir sofrasını ya,
Ne kavun-peynir yiyor, ne rakımdan içiyorsunuz….
Biliyor musunuz bir kez olsun taş atmadım size.
Gez-göz- arpacık demedim hiçbirinize.
Siz yine de talihi, şansı, huzuru
Hep başkalarına saçıyorsunuz……
Yine de sizi çok seviyorum.
Bakmayın sitemlerime, aldırmayın bu ihtiyara.
Kuşlar ne olur biraz daha kalın.
Niçin hep benden kaçıyorsunuz?
Senin Kuşlar çok canımı yaktı be abim. Ben yine de beimkiler için '' ya Rabbi şükür '' diyim .
Selam ve sevgilerimle.