- 663 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Uzak Dağların Asi Maralı
Yarını yitirmekten korktuğunda sessiz ve içten ağlarsın
Sesinin tüm uzaklıkları dövdüğü bir zaman kapsülünde
Gürül gürül bir sevda büyüyor özünde, tedirgin ve aşikar
Yüreğindeki tutsaklıklara aldırma, sal taşısın berrak sular…
Ölümün tahta köprülerinden salınarak geçmek için daha çok erken, ‘Uzak dağların asi maralı’. Her gün ışıltılı bir yaşama kurulur sevdanın çalar saatleri. Ayın ve yıldızların parlak ışıkları altında tozlu yollarda yürürken uzakları dinlet Aslı’nın yüreğine. Can bedende emanet bir nefestir ve tanrıya uzanan masum bir çiçektir. Gönlünün Ummanlarına yürüdükçe bu yaşamın adaleti seni de huzurun kollarında mutlu gülücüklerle büyütecektir.
Vurgun yedikçe kuşlar yere çevirir bakışlarını. Her yüreğin hazan mevsiminde içerden sürgülenir kapılar ve yalnızlığın diplerine çökersin inadına. Her ışık rüzgarla çarpışınca somurtur geceye. Zaman, vurgunlara sevdalı bir sünger avcısıdır. Umut, yaşanası bir yarındır ve nilüferler özgürlüğe yüzerler yemyeşil sularda. Yaşamın yarınlarında hayat tüm eksilerin bileşiminden artılara taşır kendini. Örümcekler düşlere ağlar örerken bu kargaşalı karanlıklarda kendini kilitlersen aşka umutların coşkuyu doğurmaz, suların buz tuttuğu saçaklarda ellerin asla ısınmaz.
Gürül gürül suları taşırsın özünde, kimi tedirgin, kimi aşikar. Küçücük çakıl taşlarını sürüklersin gidişinle, akışınla. Yüreğinde binlerce isimsiz balıklar özgür kulaçlar atar, büyümeyi istemeden. Göğsündeki okyanusların derinliklerinde aldırma adresi olmayan meçhul çığlıklara. Kendine bile adaleti olmayan anlamsız töre başkaldırılarına yatırma başını pusatsız akşamlarda. Taşın çakmak, ateşin ırmak, denizlerin de madımaklara karıştığı al yalaz dağların aç kalmış yılanları beslediği bu hayat sahnesinde kin düşürme gencecik yüreğine.
Sırtını sıvazladığımı, sırrını bir kutsal emanet gibi sakladığımı, dokununca yüreğine iniltilerle ağladığımı, gövdemdeki ilk yaz ışıklarıyla özgür yürüyüşlerini hayallerimde yaşattığımı unutma sakın. Namlusu ölüme çevrili tüm silahlarda dil çeker tetiği. Martıların çığlıkları karışır ay karanlık gecelere. Kutsanmış bir sevdanın delice yangınlarında hiçbir sevda darağacını kendi kurmaz. Kuşun kanadına cesaret baharda yürür, yürekteki ağrılar da ıhlamurlar çiçek açtığı zaman daha çok hissedilir.
Şimdi sus, ilençli sancıları, yüreğindeki ağıtları, bedenindeki ağrıları mor çiçeklerin yetiştiği uzak ülkelerin isimsiz kaya diplerine göm. Kurtların iz sürdüğü, kuzuların burnunun dikine yürüdüğü ve suların asırlardır aynı yöne aktığı bu hayat sahnesinde kınalı avuçlarında ilk yaz sevinçlerini taşı. Kuşların örümcek ağlarına takıldığı, anaların tüm rüyalarında ağlayışlara sarıldığı, uyanıp uyanıp dizlerini dövdüğü ve her gece ölümün avına kahkahalarla güldüğü bu hayat labirentinde öksüz sevdanı söyleme, dostuna düşmanına.
Aç kalanlara, doyamamışlara ve hıncını cebinde taşıyan soysuzlara mekan olan bu hayat sahnesinde sevmeyi, sır tutmayı, kimi de kuru ekmeğini pay etmeyi ve en önemlisi mertliği oynamak zordur. Sen, çiğnenmemiş toprakların ışığı, sen hiç izlenmemiş bir dolunayın efsunlu gelinciği, sen mor dağların doruklarında yüreğinde onlarca kutsiyeti ağırlayan sevda çiçeği. Yüreğinde taşıdığın tutsaklıklara rağmen sal içinin sancısını berrak sulara, yükle içindeki son sevincini artık, yıllardır başının üzerinde dolaşan aç kartallara.
Bu bilinmezden gelmiş, her birimizde bir taneden büyümüş ve sevdikçe yaşamı, ömrümüzde kocaman bir deniz olmuş yer yatağımızda sevgilerimizi paylaşarak büyümeliyiz. Her dizesinde yaşanmışlık olan, her sözü yürekten dökülen bu şiir atlasında her insan bir çığlıktan büyür. Kimsesiz yüreklerin başka bir yürekte serpildiği bu denizler coğrafyasında, tüm maviler bulutlara sevdalıdır. Kayaları dövdükçe tuza dönüşen, sevdikçe acıyla tatlanan bir sevdanın suretidir aslında hayat.
Saklanma artık yüreğine. Karanlığı dövmesin yüreğimi kanatan ağıtların. Karıştırmayı unuttuğun bir bardak sıcak çayda, içinde gizlediğin anlamsız çığlıklarda, doğduğun ve ölümü beklediğin kıl çadırlarda bir gelişin ve gidişin biletidir zulamızda sakladığımız. Umutların tünelinde kaybedersen kendini rüyalar bile göstermez gerçeğin filmini. Kırık dal parçacıklarıyla donattığın gönlünü yeni baharlara hazırla ve sil baştan bir yaşam kur kendine. Ağaçların dallarını tomurcuğa, sevdanın özünü mavi boncuğa, senin de gönlünü kucaklar dolusu çiçeğe yatıracağın cemreler yakındır ‘uzak dağların asi maralı’. asla unutma.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Sırtını sıvazladığımı, sırrını bir kutsal emanet gibi sakladığımı, dokununca yüreğine iniltilerle ağladığımı, gövdemdeki ilk yaz ışıklarıyla özgür yürüyüşlerini hayallerimde yaşattığımı unutma sakın.
Satırlarınızda tazelenen bir geçmiş... Yeniden okumak güzeldi... Kutluyorum saygılarımla...
Yanında ve yüreğinde olmak budur. Bir gönül dostuna verilebilecek en güzel destektir bu satırlar. Nilüferlerin yüzdüğü suya renk veren, o geniş salınımlı ve koruycu yuva olmuş yapraklarının gölgesidir. İlk çığlığımızdır elbette bizi büyüten. Yaşam denen o bilinmezlik, o çeşitlilik nasıl katedilirdi yoksa, bu engelli, taşsız ve dikensiz olmayan yollarında. Bu denli kanamasaydı yürek, almasaydı bunca yarayı çok daha güzel olacağı sanılırdı elbette.
Sanrıdır sadece bu düşsel izlenimler. Gönül dostları, derin insanlar, edebiyat ustaları nasıl oluşurdu yoksa, böylesi tek/düze olsaydı hayat.
"Yürü hür maviliğin gittiği son hadde kadar, insan ömründe hayal ettiği müddetçe yaşar" denirmiydi bizlere o zaman.
Diplerde de olacağız, en yücelerde de zaman zaman fakat içinde boğulup kalmayacağız, tükenmeyeceğiz hiçbir zaman.
Mevsimlerin bile çeşitlilik sunduğu evrende yaşanıyorsa bu döngüde, yaşayacağız var olmanın nefes alıp/vermek olmadığı bilinciyle. En büyük acı bellediğimiz sevdiklerimizin ölümünden sonra kalabilmişsek ayakta, haramdır yıkılmalar bunun dışındaki acılarla.
Pişmiştir yürek artık dediğimiz anda, yanmayı unuturuz o hamlıkta. Bir öğreti edinememişsek yazıktır yaşamda.
Umut denen çiçek mevsimsiz açar yüreklerde. Hiç masrafı ve terchi de yoktur hava, yol besinden yana. Tek şartı vardır ama. Onu yeşertecek bir yürek. Hiçbir ayırımcılığıda yoktur üstelik. Eşittir onun için, çocuk, büyük ve genç.
Gözyaşlarımızla sularken, kan beslerken toprağı dediğiğmiz yürekte, beyin hücrelerimizde evrimleşen düşüncelerimizde geliştiririz onu.
Umutlarınız hiç solmasın, beterin daima beteri vardır varsayımımla.
Alkışlarım, bu güzel yüreği taşıyan arkadaşımın yazısına.
Kayısı tadında sevgi yüklü saygılarımla.
Umut, yaşanası bir yarındır ve nilüferler özgürlüğe yüzerler yemyeşil sularda. Yaşamın yarınlarında hayat tüm eksilerin bileşiminden artılara taşır kendini.
Bir bölümü aktarmam genelde.... bütünü etkili ve dokunaklı..burası ana fikir gibi düştü usuma...ve çok sevdim...
Kutladım usta yazarı...
Sevgiyle..