HÜSRAN ASRI
Nebiye (sav)ihanet edenlerin kervanı asırlardır yol alır, hurafe bataklığında sünneti örf ve adetlerine montajla yan işine geldiği gibi idare eden gafiller, bu bataklığın kuruyacağını telakki edememek tedirler.
Evimizin en güzel köşesinde en güzel el emeği danteller ile süslenmiş kaplarında duran Kur’an-ı kerim, ya temizlik esnasında elimiz değer ya da ölüm kapıya dayanınca hatırlanır, sanki bir zümrenin kitabıymış gibi okunur ve dinlenir,
Dilimin dinime yabancı oluşundandır cehaletim, gözyaşlarım beni terk edecek sevdalarıma düşer, yazık ki. O büyük peygamberin ümmetiyim, ümmeti için durmadan gözyaşı dökerdi
Bu zevki sefadan ne zaman vazgeçeceğiz, ahretimize yatırım yapma girişiminde bulunacağız, dünya denen şu evde daha ne kadar azap yükü yükleneceğiz, bu saadet karşısında mülteci esareti yaşıyoruz haberimiz yok, özgürlük yolunda yetimiz, ölmeyecekmiş gibi yaşama lüksünü nereden alıyoruz, oysa ölüme en yakınken, nasıl bastığımız toprağın sesini duymuyoruz.
Topluma liderlik konumundaki insanlar şan, şöhret, mal, mülk peşine düşmüşler, dinimi ve sünnetimi çıkarlarına mekân seçmişler. Yer içer sorumsuzca hayat yaşarlar.
Kalpleri kör bir kuyuya atılmış bakraç gibi, Allah ve peygamber sevgisinden mahrum, maneviyat perdesi kaldırılmış, riya oyunları sahnelenmekte, seyirci ve oyuncu lezzetsiz oyunların tekerrürünü izlemekte. Gözler kör kuyuya bakmaktan karanlığı aydınlık sanmakta, nurlu yolda yolcular şeytanın hilelerine esir düşmüş, tek tek hakkın dergâhından uzaklaşmakta şirk ehli olmakta ve halinden bihaber
Bu uykudan uyanma gibi bir gayreti yok, uykunun fazlası gözü kör eder, başı ağırlaştırır, beyni sağlıklı düşünmeden alı koyar, hayatı bayat bir hale getirir…
Uyan artık ey fani uyan…
Seni uyandırmak için rabbin 124 bin peygamber göndermiş,
Ey son peygamberin ümmeti, seni tüm peygamberler gıpta etmekteler, Hz. Muhammed(sav)’e ümmet olmak için neler feda etmezlerdi ki, durumunu kavra, halini anla.
Düşünmez misin?
Duymaz mısın?
Nedir kalbe düşen bu tembellik, Allah’tan uzak diyarlara hicretin, elem, keder, fani dünya nimetlerini alırken bedenine zülüm etme, cennet bağına gir, cehennem narına girme, yık yüreğinde ki şeytanın saraylarını.
Bizim olmayan şu dünya misafirhanesine düşkünlüğümüz atadan miras mı?
Pekiyi…
Atalarımız nerede?
Nerede paylaşılamayan malların sahipleri
Nerede paylaşılamayan sınırların bekçileri
Nerde sarayların sultanları,
Nerede fakirhanelerin fukaraları, çilehanelerin çilekeşleri… Nerede
Gel hakkın dergâhına ey fani, dünya meşakkatinden, telaşından tükenmektesin…
Ebedi hayata ruhunu teslim etmeden heybende azığın olsun.
Ki hüsrana uğrayan sen olmayasın.
Bu uzanan eli geri çevirme…Allah aşkına ..Ümmetim diye geceler boyu ağlayan peygamberini mahşer yerinde zorda bırakma….Allah aşkına…Allah aşkına..ser seccadeni…
HASAN YILDIZ/KULHASAN
YORUMLAR
"kulhasan" demekten ziyade yazınızı okuyunca "gülhasan " demek geldi içimden.
değerli kardeş....
maalesef kulluk bilncinin,ihlasın ve cihad şuurunun kapitalizmin göz alıcı sahte cennetinin nimetleri karşısında ,kumdan kaleler gibi çöküntüye uğradığı zamanlardayız.
kendi yürekleriyle inşa ettikleri maneviyat saraylarını haram sermayelerle yer ile yeksan eden günümüz insanı ellerini açtığı zaman dünya nimeti olarak talep edeceği hiç bir şey olmadığını farkedip ruhunu sattığı maddeye yöneliyor farketmeden
kazandığını zannettiği dünyayı da kaybediyor aslında
ahireti ise anımsamıyor bile
doğruyu söylemek ,hakkı adaleti savunmak sermayelerini tüketir korkusuyla susuyor
Allah bizleri yine dualarımıza,selamlarımıza, sevgilerimize,merhametimize, kardeşliğimize muhtaç etsin. Amin.
Selam ve saygı ile.