- 3744 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
HAY MAŞALLAH -2-
Damdazlak kafası ve elindeki kendi saçlarından yapılmış süpürgesi ile Tosun Paşa’nın yani Türkiye’nin en besili tosununun tezeğini temizlemeyi aşk zanneden Okşan yaptığı işe o kadar dalmıştı ki arkasından yaklaşmakta olan Paşa’nın babası Haşmet’i görmedi.
Boğa Haşmet’in çok büyük iki zaafı vardı: Birincisi evladı Paşa, ikincisi de yuvarlak kalçalar…Bu ikisine hayatta dayanamazdı. Oğlu Tosun Paşa’ya iyice yaklaşmış olan bu besili sığır ne yapmaya çalışıyordu? Bir zarar mı verecekti biricik evladı Paşa’ya…Ayrıca bu sığırın müthiş kalçaları vardı.
Bir anda aklına İspanya’daki günleri geldi. Bir hayli matador onun sayesinde şimdi İspanya sokaklarında travesti olarak dolaşmaktaydı. Az mı hadım etmişti onları. İyice gerildi…Ayaklarıyla yeri eşti…Var hızıyla koşup Okşan’ın en nazik yerine bütün haşmetiyle kafayı geçirdi Boğa Haşmet.
Okşan arka taraftan darbe aldığı gibi ön taraftan da aldı. Kafasını tam önündeki direğe çarptı. İşte o darbelerden sonra da tam bir aptal oldu zavallım.
Ahırdan gelen sesler üzerine içeri dalan Rükneddin Ağa kızı Okşan’ın kanlar içinde yerde yattığını görünce onu hemen köydeki tam teşekküllü fakülte hastanesine kaldırdı. Orada doktorlar toplanıp sordular:
-Ağam bir sosyal güvenceniz var mı? ‘’ Bu hastanın durumu çok kötü…Toparlayabilmek için g.tü…Baya bir para lazım.
-Merah etmen lo…Kaskosunu, sigortasını yaptırmışam.
Dedi Rükneddin Ağa.
Okşan’ın poposuna yüz yetmiş yedi tane dikiş atıldı. Daha sonra kafatasına altmış dokuz perçin atılıp on yedi yerden kaynak yapıldı kırıklar için. Bu arada beyninde de bir hasar olup olmadığını anlamak için bir sürü film, rontgen, em ar , tomografi vs…vs.. yapıldı ama kafatası içindeki oldukça ağır kütlenin ne olduğuna karar verilemedi bir türlü. Beyindi galiba ama diğer organlarla bir bağlantısı yoktu…Bunu çok garip buldular ya üzerinde fazla durmadılar.
Bu olaydan çok kısa süre sonra Okşan hastaneden çıktı. O hastaneden çıkar çıkmaz da Rükneddin Ağa aile meclisini topladı. Yok yok merak etmeyin Okşan’ı infaz etmeyecekti…Zaten Eleşkirt’te böyle şeyler kat’iyyen olmazdı. Her ne kadar kızın adı ‘’ Boğa Haşmet tarafından namusu kirletilmiş’’ e çıksa da Rükneddin Ağa’nın aile meclisini toplamasının sebebi bambaşkaydı. Özellikle on sekiz adet oğluna ve diğer bütün akraba-yı taalukata bundan böyle gözlerini Okşan’dan ayırmamaları gerektiği yolunda son ve kesin talimatını verdi. Artık Okşan ister uçsun ister sı.sın mutlaka aileden biri nezaretinde olacaktı bu.
Aile toplantısından sonra bir karar daha aldı Rükneddin Ağa: Kızının öküzlere karşı olan aşırı zaafı nedeniyle ahırdaki - inekler hariç - tüm büyükbaş hayvanları sattı. Köy dahiline öküz, tosun, hatta manda girmesini bile yasakladı. Onu öküzlerden uzak tutmak için evinin bahçesini tavuk, hindi, kaz gibi küçükbaşlarla doldurdu. Okşan’ın özellikle kazlarla empati kuracağından adı gibi emindi.
Gerçekten de Okşan çok kısa süre içinde özellikle kazlarla çok iyi arkadaş oldu. Lakin içindeki öküz sevgisi hiç bir zaman dinmiyordu. Kısacası baba Rükneddin ne kadar önlem alırsa alsın kader ağlarını örmekteydi…Neyse efendim oraya geleceğiz nasıl olsa...
Bir gün Okşan okulda -başta halasının fingirdek kızları olmak üzere- bütün kızların kağıttan uçaklar yaptığını gördü. Herkes bir uçak yapıyor ve bunu erkek öğrencilere atıyordu. Okşan da yapmaya başladı. Mukavvadan beş altı tane uçak yaptıktan sonra bunları rastgele fırlatmaya başladı. Üç uçak tam isabet kaydederek Sıtkı, Rasim ve Şahin adlı öğrencilerin gözlerinin birinin kapanmasına yol açtıktan sonradır ki arkadaşları ona uçağın kağıttan yapılacağını, uç tarafına pergel bağlamaması gerektiğini, hangi erkeği seviyorsa kağıda onun ismini yazıp ona doğru atmasını söylediler.
Okşan sordu:
-Ben hiç bir erkeği sevmiyem ki..Ben öküz seviyem.
Cevap verdi hala kızı Fingirdek Sabiha:
-Lo düşündügün şeye bah…Ha erkeh, ha öküz..Siye çok bahan birine atıver gitsin…Bahah o da seni seviy mi?
Okşan merak etmişti. ‘’Acep beni de seven bir erkek var mı?’’ diye. İlk kez merak ediyordu. Lakin işte bu olaydan sonra hayatı boyunca hep merak etti? Zaten başına ne geldiyse de işte bu meraktan ve kullandığı fil dişi taraktan geldi.
Etrafına bakınca, yüzündeki çillerle aynen benekli öküze benzeyen Abdulfettah’ın salçalı bifteğe bakar gibi kendisine baktığını gördü…Heceleye heceleye ‘’Seni seviyem Abdulfettah - Okşan ‘’ yazdığı kağıt uçağını ona doğru attı. Allah’ın geri zekalısı kollarındaki kuvveti hiç hesaba katmamıştı tabii ki. Uçak sınıfın camını kırarak dışarı çıktı. Bu arada hesaba katmadığı diğer bir olay da kendisinden çok daha gerzek olan ağabeylerinin de aynı okulda olduğu idi. Camdan fırlayan uçak ağabeylerin on birincisi olan Gavur Samet’in ayakları önüne düştü.
Gavur Samet yazıyı okudu: ‘’ Seni seviyem Abdulfettah- Okşan’’
Okulda bir sürü Okşan vardı dolayısıyla bu mektubu kimin attığını anlamak zor olabilirdi. Lakin onca gerzekliğine rağmen Gavur Samet bile anladı bunun kardeşi Okşan tarafından yazıldığını. Çünkü bir camı kıracak şiddette kağıt uçak fırlatabilecek tek kişi vardı okulda. Ondan da önemlisi Abdulfettah uyuzuna ‘’ Seni seviyem ‘’ diyebilecek tek bir beyinden noksan kişi olabilirdi: Kardeşi Okşan.
Okşan’ın ağabeyleri dokuzar kişilik iki tim oluşturdular. Birinci tim Abdülfettah’a eşek sudan gelinceye kadar sopa atmaya karar verdi…İkinci tim ise bu kadar az adamla saldırmayı göze alamadıkları için bütün diğer akrabaları da toparlayarak Okşanı okşamaya karar verdi.
Abdülfettah’ı kurtaracak olan eşek sudan bir türlü gelmedi… Onu yine de Okşan kurtardı…Ağabeylerini ve diğer tüm akrabalarını hastanelik ettikten sonra…
Abdülfettah mâbâdı kurtarmıştı ama o tarihten sonra bir daha Okşan’a on metreden fazla yaklaşmadı. Okşan ise ilk kez babası Rükneddin Ağa’nın ellerinden bol bol kaymak yedi o akşam…Rükneddin Ağa resmen marizine kaydı Okşan’ın. Aaaahhh aaahhh…Babaya el kalkmıyordu…Yoksa o Rükneddin Ağa olacak buruşuğu yolup, Banvit pilicine döndürmek Okşan için iki saniyelik işti.
Olur olmaz her şeye pişmiş kelle gibi sırıtan Okşan’ın maalesef aşktan yana yüzü hiç mi hiç gülmüyordu. Etrafı bu denli mobeseler, badi gardlar ve de gammaz, ispiyoncu vs. hainle çevriliyken Okşan’ın -Hala kızları gibi- rahat rahat kendini okşatacak birini bulması mümkün değildi. Kararını verdi: Ne yapıp edip Eleşkirt’ten ayrılacaktı.
Nasıl etti nasıl yaptı bilinmez düşündü. Bir plan yaptı ve uygulamaya koydu. Elinde bir Huğlu av Tüfeğiyle babasının huzuruna çıktı.
-Lo babo ben bundan sonra Özel Patnos Yontulmuş Kazık Ticaret Meslek Lisesinde ohumah istiyem.Eger göndermezsan kendimi vururam.
-Canıma minnet gızım. Hiç durma vur.
-Lo babo bah..Anam Ramize’yi vururam.
-Elleriy dert görmeye gızım vur.
-Bah on sekiz agabeyimi birden vururam.
-Hay ahlıyla çoh yaşayasan gızım…Biye de beslemah zor geliydi .Vur.
Son çaresi kalmıştı Okşan’ın
-Lo babo bah Denizli’den getirtdigin Efe’yi vururam.
Efe adını duyunca Rükneddin Ağa’nın gözleri kocaman kocaman açıldı.
-Allah belayi vere e mi? Lo manyah … Efe’den ne istiysen…Get hadi Allah’ın cezası…Get de gurtulah senden.
Rükneddin Ağa hemen dışarı çıktı. Kümesteki elli birinci tavuğa binmek üzere olan Denizli Horozu Efe’yi kollarına aldı ve gül ibiğine tatlı bir buse kondurdu.
Okşan Patnos’a gitme vizesi alır almaz ne kadar yazlık, kısa kollu süveteri, tişortu, mayo ve bikinisi, varsa hepsini bir bavula koydu. ‘’Oh beee… Kurtulacağam buralardan… Behle beni Patnos…Güneş, deniz, kum behleyin beni…Okşan geliyyyy.. ‘’ diye bir nara patlattı.
Aslında Okşan’ın tüm hesapları bir sonraki yıl içindi. Çünkü babasıyla bu konuşmayı yaptığında içinde bulundukları eğitim - öğretim yılı bitmek üzereydi. Bir sonraki yıl Patnos’ta okuyacaktı.
Her şey iyi gidiyordu lakin önemli bir sıkıntı vardı. Patnos’a gittiğinde onu kim besleyecekti ? Lise ikinci sınıfta olduğu halde hâla Hollandalı süt annenin bütün sütleri ona tahsis edilmekteydi. Patnos’a giderse oralarda aç bilaç kalırdı. Göz yaşları içinde ahıra koşup süt annesi Hollandalı’ya sarılmak geldi içinden.
Ahırın kapısını açtı ki ne görse iyi?
Halasının kızı fingirdek Sabiha yatmış yere, dayamış ağzını Hollandalı süt annesinin memelerine maçır maçır emer. İşte o zaman anladı son bir haftadır niçin giderek zayıfladığını. Son tartıldığında dört yüz gram eksiği olduğunu görünce baya şaşırmıştı. Nasıl olmuş da iki yüz on beş kilodan iki yüz on dört kilo altı yüz grama düşmüştü bunu merak edip duruyordu hep….Sebep ortadaydı: Çalınmaktaydı sütü…Erimekteydi g.tü... Buna derhal son vermeliydi. Halasının kızını saçlarından yakaladığı gibi malzeme odasına soktu. Oradan bir biz ve ibrişim iplik alarak zavallı kızın dudaklarını dikti. Hayatta her insan onun her bir şeysine dokunabilir ama rızkına asla dokunamazdı. Kimin haddineydi Okşan’ın yiyeceğinden, içeceğinden çalmak.
Hala kızı bertaraf edildikten sonra Okşan Patnos’ta aç kalmamak için yaz tatili boyunca on beşinci ağabeyisi Zurna Rıfat’la kasabada yumurta, süt sattı. Bütün yaz boyunca yarısına kadar süt, diğer yarısı su dolu güğümleri süt niyetine sattı durdular. Ama asıl vahamet yumurta satışlarındaydı. Kendi kümeslerindeki yumurtaların yanında kuş yuvalarından topladıklarını hatta kaplumbağa, yılan –biliyorum inanmayacaksınız ama - timsah yumurtasını bile tavuk yumurtası diye yutturdular millete…Son olarak koç yumurtalarını da araya katınca belediye nihayet uyandı ama Rükneddin Ağanın evlatlarına kim ne diyebilirdi ki.
İşin kötü tarafı hemen evlerinin yanı başına askeriye kamp kurmuştu ve onlara da satıyorlardı bu malzemeyi. Ve Allahtan ki askerler sadece süt alıyorlardı da Eleşkirt’te yaşanan bu besin zehirlenmesi olayları onları etkilemiyordu. Süt niyetine içilen mis gibi kaynak sularından kimseye zarar gelmezdi.
Bir gün kapıları çalındı. Okşan kapıyı açmasıyla birlikte ‘’ Hay Maşallah ‘’ diye bir çığlık attı. Bahçede ağaç budamakta olan Rükneddin Ağa ‘’ Ne oliy lo ‘’ diyerek dönüp baktığında yeşil, haki renkli ve de kabak kafa bir öküzün kapıya yanaşmış olduğunu gördü. Derhal tüfeğine sarılarak bağırdı.
-Lo ben siye demedim mi bu eve öküz girmeyecah.
Kabak kafalı, haki renkli öküz.
-Amca ben süt almaya gelmiştim. Kamptan beni yolladılar.
Deyince Rükneddin Ağa askerlik günlerini hatırladı. Evet onun zamanında da taşıma işlerinde öküzler kullanılıyordu. Zaman değişmiş olsa da bu değişmemişti demek ki.
Lakin öküz öküzdü işte ve de Okşan’ın kalbi Tosun Paşa’dan sonra ilk kez bu kadar hızlı gümbürdüyordu.
Not: Okşan’ın hayatının vazgeçilmezi olacak olan bu öküzün resmini bulamadım henüz…Bulursam yayınlayacağım. Onun yerine bu gün sizlere Okşan’ın Süt annesinin hiç bir estetik görmemiş olan tamamen naturel memelerini ve onun sütlerini sömürme gafletinde bulunan Fingirdek Sabiha’yı tanıtıyorum. ( Oradaki ‘’helal süt emmiş ‘’ ibaresi sizi kandırmasın..İçtiği sütler haramdı…Çünkü Okşan’ın hakkıydı )
YORUMLAR
sami biberoğulları
Sağ olun var olun
Selam ve sevgilerimle.
Gülümseyerek okudum. Babamın arkadaşı Nazım dayımın çocukları sütü inekten sağıldığı gibi içerlermiş ve böyle sanınyorum iki erkekek çocuğu ölmüştü,
Benim de öküz diye bir öyküm var, boşandığım kocamı anlattığım, evli olduğum günlerden, valla
romanı yazılır bunun..
tebrikler,
okşan da erkek gibi bir kızmış..
selâm ve sevgiler.
Diğer yazınızı akşam okuyacağım,annem bekler,kahvaltı için..
glenay tarafından 6/6/2012 9:51:00 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Bu arada sizin öküzü ( Çocuklarınız duymasın yine de ) okumayı çok isterdim. Yazarsanız sanırım baya ses getirir.
Anneler bekletilmez...Kahvaltıya sakın geç kalmayın.
Selam ve sevgiler.
glenay
Şimdi yürümemekten,tıpış tıpış yürüyor. Yürümesini söylediğimde bana kızıyor, sen de olursun diyor,
tık tık yukardan bastonuyla çaldı, kalkıyorum,
selâmlar..
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
glenay
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.
hocam iyi hoşda öküzün keli olurmu hiç biraz aklımı zorladım evet olur herhalde kutlarım hocam sizin bu mizah anlayışınızı emeğinize sağlık saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Ha erkek ha öküz ,kızını kıskanan babanın durumu,bakalım neleri göreceğiz.
Tebrik ederim Hocam saygılarımla.
sami biberoğulları
Daha neler göreceğiz neler...
Selam ve sevgilerimle.
iki bölümde müthişti hocam:)))) koptum resmen..'' ha erkek ha öküzz'' :)))
merak ediyorum valla bütün bunları nasıl kurguluyorsunuz...merakla bekliyorum ne olacak,,bi de okşan ın bikinili resmini de görelim ama:))
selam ve sevgilerimle...
sami biberoğulları
Sen istersin de ben bulmaz mıyım...Bir sonraki bölümde Okşan'ın bikinili resmi huzurlarınızda.
Selam ve sevgiler.
vallahi koptum hocam..
allah iyiliğinizi versin...
mizah gücünüze hayranım..
sevgilerimle..
sami biberoğulları
Allah yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmesin
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Neyse...Bakalım ileriki bölümlerde neler yaşayacaklar?
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Ben milleti, sen de beni gülme krizine soktun haa...Ben yine de estafurullah diyim. Bu kel kafası traşlı olduğundan kel...Yani natural değil. O bakımdan sıkıntı yok.
Selam ve saygılar.
sami biberoğulları
Çok sağ olun var olun.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Sevgili Hocam
Bu bölümde çok güzel olmuş bakalım Okşan haki renkli kel öküzünle ve yeni okulunda neler yapacak mutlu olacak mı merakla bekliyorum
Valla hocam sizin hayal gücünüze hayranım nasıl aklınıza geliyor ve yazıyorsunuz
Selam ve Sevgiler
sami biberoğulları
Gelecek bölümlerde inşallah yeni sürprizlerle karşınızda olurum.
Nasıl yazdığıma gelince: Klavye başına oturunca geliyor işte..Ben de bilmiyorum
Selam ve sevgilerimle.