TATLI BELA: BÜYÜMÜŞ DE
TATLI BELA: BÜYÜMÜŞ DE
Anaokuluna geldik. Caddede uygun bir park yeri arıyorum. Sesli düşünmüşüm.
-Şuradan münasibi yok galiba. Arka koltukta oturan Doğa Hanım:
-BENCE DE demez mi!? Sanki ona soran oldu. Kırk yıllık B ehliyeti sahibiyim. Aracımı nereye park edeceğimi senden mi öğreneceğim. Sen önce okulunun bahçesini tek başına geç de ondan sonra konuş. Annesi babası getirince bahçe kapısından bırakıyorlarmış. Tıpış tıpış doğru sınıfına, koşar adım. Oysa benimle gelince, sınıfının kapısına kadar eşlik etmemi istiyor. Yalnız giderse, canı sıkılıyormuş.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Anaokuluna henüz gitmiyordu. Evlerinde otururken bir gün yanıma geldi.
-Büyük baba, YARDIMA ihtiyacım var.
-Hayrola hanfendi. Yapabileceğim bir şeyse, hayhay!
-Şu sandalyeyi kilere kadar getirebilir misin?
-Getiririm ama ne yapacaksın?
-Annem şekerleri çocukların ulaşamayacağı yere koymuş. Şeker alacağım?
Vermeyen yoktur derler. İstemesini bileceksin
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Babaannesi halıları yıkamaya göndermiş. Eve girer girmez fark etti.
-Halılar nerde? Hemen atıldım.
-Uçtular.
-Halı uçar mı?
-Çizgi filmlerdekiler uçmuyor mu?
-Onlar MASAL.
-ŞAKA yaptım canım, babaannen yıkamaya göndermiş.
-Bana daha ŞAKA yapmayın. ŞAKA ile yalanı ayıramıyorum! Hem yalan söyleme diyorsunuz!
Al sana çocuk lafı…
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Saat tam on altı otuzda açılıyor, sınıfın kapısı. Veliler kapının önünde bekleşirken çocuklar giyinme telaşındalar. Bir ders günü daha bitmiş, evimize döneceğiz. Karanlık kavuşmuş, sokak lambalarının aydınlığında el ele yürüyoruz. Aralık ayının ayazı, yüzümüzü yakıyor, karıncalandırarak.
Sohbet konumuz, bu günün başkanı. Her gün bir veli yemek getiriyor. Hangi öğrencinin velisi yemek getiriyorsa günün başkanı o öğrenci oluyormuş, otomatikman... Yemekleri başkan dağıtıyor, bir yere gidilecekse, en önde O, yürüyormuş. Tabii başkanı konuşurken günün yemekleri hakkında da görüş beyan ediyor, Doğa. En çok yaş günlerini seviyor. Çünkü o gün pasta geliyormuş.
Bazı günler güzel güzel söyleşerek yürürken aniden hızlandığını beni de sürüklediğini görüyorum.
-Hadi büyük baba hızlı gidelim.
-Sebep?
-Sıkıştım.
Sıcaktan soğuk ortama çıkınca kaslar kasılır, insan sıkışırmış. Bunu bir fen bilgisi öğretmeni söylemişti...
Böyle günlerde muhabbetin hiç tadı kalmıyor, canım…
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Doğa resim çiziyor. Bir süre hayranlıkla izledikten sonra babaannesine hitaben:
-Ne güzel çiziyor görüyor musun? Yetenek işte. Resim yapmayı hiç beceremem, doğrusu… Çizgileriyle meşgul olduğunu sandığımız, kızcağız, hemen atılıyor:
-Yetenek değil büyük baba, HAYAL GÜCÜ!
Bize susmak düşüyor.
UKALA:))
YORUMLAR
"Ukala" diye btirip yazıyı, kasten kalemime ket vusasnız da şimdi;
ben yazının daha başlarında, fikrime inen o soru cümlesini
buraya yazmadan çıkmayacağım, sayfanızdan :(
"Kime çekti acaba, bu çocuk ?"
:)
Hemen bitti.
Roman olsa bitmeden bırakamazdım.
Anlatım harika, anlatılan Doğa...
De ki afet ya da ....
Teşekkürüm, saygım ve selamlarımla...
Aynur Baş tarafından 6/6/2012 8:34:39 PM zamanında düzenlenmiştir.