- 501 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Daha...
Daha, yılın başıydı, sarı arabamla, kırık dökük bir çerçevesi vardı aslında ayağımı yerden kesecek kadar. Uzun bir yol vardı California’nın yolunu tutmuştum, etrafı ormanlarla kaplı, uzun bir yolda sarı arabamla gidiyorum. Hayatımda hiç gitmemiştim, Türkiye’den dışarı ilk defa çıkmıştım, hava biraz yağmurluydu. Arabada tek olduğumdan dolayı biraz heyecan vardı, yabancı filmlerde olur, tek olurlar çok şeyler düşünürler, hayatı bir anda gözünün önünden geçer, benimkisi de aynı hesap. Sadece biraz, kafamı dinlemek için gitmek istedim dış ülkeye, beni orada arkadaşım John bekliyor olacak, central valley de buluşup oradan kalacağım yere gideceğim. Gitmeden önce oraları çok araştırdım, ekonomik, eğitim, konut olarak her türlü yönden araştırdım. Sonra kendime burası tam bana göre bir yer kafamın dinleyebileceğim, sıkılmayacağım yer. Ne yazık ki olmadı, aslında arkadaşım John’un arkadaşı Mary beni onca tuzağa düşürdü. İşte size bir arkadaşın nasıl arkadan bıçakladığını anlatacağım.
Yola dönelim, o anda çok bir sıkıntı geçirmiştim, artık hayallerimin kavuştuğu yere gideceğim, bir yandan hafif bir klasik müzik, önüm uzun bir yol nereden baksam üç günlük mesafede sürüyorum, artı epey geç olmuştu, ilerledim bir otel bulmuştum, dış görünüşü korkunçtu. İçeriye girdiğimde aynen şu vaziyet vardı, iki üç tane masa ve kapının tam karşısında, bir tane lobi vardı. Bakabilir misiniz? Beş dakika bekledikten sonra bir adam gözüktü merdivenden aşağı iniyor sağ ayağı topallıyor, bir şapkası, uzun paltosu, birde saati vardı. Buyurun efendim dedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.