- 614 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
PAPAZA TÜRK PİLAVI
PAPAZA TÜRK PİLAVI
Türkiye’nin batılılaşma sürecine bir göz attığımızda, medeniyetin ve uygarlığın orada olduğu iddialarının ısrarla beyinlerimize sokulmaya çalışıldığını anlarız. 5 bin yıllık mazisi olan Türk Milleti, yüzlerce beylik, 120 büyük devlet ve 16 büyük cihan impara-torluğu kurmuştur. Dünyanın üç kıtasına yayılarak, Türk Kültürünü, İslam’ı ve mede-niyetini de dünya insanlığına tanıtmıştır. Böyle köklü bir mazisi olan bu millete zavallı, tarihi geçmişi olmayan, dinsiz, beyinsiz, ahmak ve kültürsüz muamelesi yapılması ne yazık ki çeşitli projelerle Türk Milleti’ne kabul ettirilmeye çalışılmaktadır.
Türk ve İslam Tarihi’ni araştıranlar, İlmin merkezinin Doğu olduğunu göreceklerdir. Pek çok İslam âlimi, Avrupalı kâşiflerden ve bilim adamlarından yüzyıllar önce buluş-lar ve keşifler yapmıştır Pek çok Türk ve İslam âlimi; tıpta, matematikte, cebirde, ast-rolojide, edebiyatta vs. daima öncü olmuşlardır.
İbn-i Sina’nın tıp alanında yazdığı ‘kanun’ adlı muhteşem tıp kitabı 600 yıl boyunca Avrupalının başvuru kitabı olmuştur. Piri Reis, henüz Amerika kıtası keşfedilmeden evvel o günün şartlarında çizilmesi mümkün olmayan dünya coğrafyasının haritasını çizerek dünya insanlığını şaşkına çevirmiştir. Piri Reis, ‘Bahriye’ adlı eseriyle meş-hurdur. İbni Haldun, engin tecrübesiyle hazırladığı ‘mukaddime’ isimli eseriyle tarihi ilim haline getirmiştir. İbn-i Heysem, 965 yılında optik ilminin kurucusu olmuştur. İbn-i Rüşd, felsefenin kurucusu olarak bilinen ünlü bir sosyologdur. Ünlü Türk Bilgini Uluğ Bey, astronomi ve trigonometri alanında yaptığı buluşlarla bilinir. Mimar Sinan’ın eserleri mimari alandadır. Dünyanın çeşitli coğrafyalarında yüzlerce mimari eserleri bulunmakta; dünya insanlığı bir insan ömrüne sığması mümkün olmayan bu mimari eserleri hayranlıkla görmektedir. Ömer Hayyam; cebirde tarif, kavram ve formülleri geliştirmiş, Nizamümülk’ün desteği ile de Melikşah adına ‘Celali’ takvimini hazırlamış-tır. Fatih Sultan Mehmet Han, dünya tarihinde ilk havan topu projesini çizen ünlü âlimlerdendir. Havan topu ve karadan gemileri yürütmek suretiyle İstanbul’u fethede-rek ‘çağ açıp, çağ kapatan’ padişah olarak tarihe geçmiştir. Farabi; dünyada ilk defa sesin fiziki izahını yapmış, ilimleri sınıflandırmış, matematik, botanik, felsefe, mantık, tıp ve musiki gibi çeşitli alanlarda eserler vermiştir. Akşemseddin; Pastör’den tam 400 yıl önce mikrobu bulmuştur. ‘Maddet-ül Hayat’ adlı tıp kitabıyla ikinci lokman hekim olarak ünlenmiştir. Hazerfan Ahmet Çelebi; hava akımlarının ve kuşların uçma teknik-lerini çözerek 1636 yılında Galata Kulesi’nden Üsküdar’a kadar uçmayı başaran bir bilim adamıdır. Ali Kuşçu; Timurlular ve Osmanlılar döneminde yaşamış Türk astro-nom ve matimatikcisidir. En önemli eseri Risale Fi’l Fethiyye’dir. Bu bilimsel çalışma-sını Otluk Beli Zaferi’nin bir armağanı olarak Fatih Sultan Mehmet Han’a armağan etmiştir. Ali Kuşçu; eserinde ekliptiliğin eğilimini bizzat kendisi hesap ederek 23 30 13 değerlerini bulmuştur. Ali Kuşçu’nun bulduğu bu değer hesaplamalara göre bugünkü hesaplara çok yakındır. Hiç şüphe yok ki; Türk-İslam Dünyası, ilim ve fen adamlarının yanı sıra pek çok din âlimi de yetiştirmiştir. Mevlana Hz.leri, Taptuk Emre, Hacı Bay-ram-ı Veli, Hacı Bektaşı Veli, Yunus Emre, Şemsi Tebrizi, Somuncu Baba, Abdulkadir Geylani din âlimlerimizden sadece birkaçıdır. Bu gönül erleri, insanlara İslam’ın gü-zelliğini tüm yönleriyle anlatarak ve İslam’ı hakkıyla yaşayarak büyük bir irşat vazife-sini yerine getirmişlerdir. Bu veli kişilerin insanlığa kazandırdığı pek çok dini eserleri mevcuttur.
Elbette Türk-İslam Âlimlerinin tamamını bu makaleye sığdırmak mümkün olmayacak-tır. Daha nice Türk-İslam âlimi yetişmiş, dünya insanlığına şanla, şerefle hizmet et-miştir.
ABD, 300 yıl öncesine kadar İngilizlerin sömürgesiydi. Mazisinin derinliğini ve ne ka-dar temiz ve dürüst olduğunu dünya insanlığına aktarmak için içi boş, asılsız filmlerle sanal kahramanlar üretmektedir. ABD, yaptığı tüm savaşlarda haksızdı. ABD gerek Kore’de olsun, gerek Japonya’da olsun gerekse Vietnam’da olsun emperyalist amaç-lar için bu devletlere savaş açmıştır. O dönemler geride kaldı. Şimdi emperyalist he-veslerini tatmin etmek için Afrika kıtasına yöneliyor. Rejimleri yıkıyor, yönetimleri de-ğiştiriyor. Her yıktığı devletin başına kendinden olan kukla liderleri getirerek sömür-geciliği bir sanat haline getiriyor. Şimdiki ABD Başkanı Obama, senatolarında Türkle-rin Ermenileri katlettiğini beyan ediyor! Türkleri katliamcı ilan ederken, her nedense Amerikalıların Kızılderili katliamından hiç bahsedemiyor! Bunun sebebi olsa olsa glo-bal güç olduğu içindir!
Ermeni Soykırımı yalanını tüm Avrupa ülkeleri senatolarında kabul etmiş durumda. Elbette bunun altından bir çapanoğlu çıkacaktır. Avrupalılar, ABD’nin önderliğinde Türkiye sınırları içinde bir Ermeni Devleti’nin yolarını arıyorlar. Önce tanınacak, tanı-tacak, sonra tazminat ve toprak talebinde bulunacaklar. 4T’yi böylece hayata geçir-miş olacaklar.
Vatikan’ın gözü doymaz Papaları, kardinalleri! Türkiye’de, ‘Lailaheillallah…’ deyip, devamını söyleyemeyen, Cuma hutbelerinde Alî İmran Suresi’nin okunmasını yasak-layan, yasalarımızdan zinayı suç olmaktan çıkaran, Vatikan’a ve Avrupa emperyaliz-mine uşaklık eden Müslüman kılığına bürünmüş münafıklar, ‘Dinlerarası diyalog’ ve medeniyetler ittifakı safsatasıyla Yüce İslam’ı Hıristiyan merkezli bir din haline getir-mek istiyorlar! Ey Vatikanın ve Avrupa’nın Papaları, papazları. Bu milletin leziz pilavı-nı hiç tattınız mı? Bu büyük milletin medeniyetinden haberiniz yok mu sizin? Nasıl olmasın? Halkını din ve kilise adına sömüren Papalar; bu büyük millet, 1600’lü yıllar-da haçlı seferlerini sizin başlattığınızı biliyor. Avrupalı krallara ve imparatorlara ulaklar yollayarak, mektuplar yazarak büyük haçlı ordusunu sizler kurdurmamış mıydınız? Amacınızın dünyayı Türklerden ve İslam’dan temizlemek değil miydi? 21. yüzyıla geldiğimizde neden renginiz değişti birden. Bir anda İslam’ı övmeğe, yeri geldiğinde İslam’a sövmeye başladınız. Siz, dün olduğunuz gibi bugün de ikiyüzlüsünüz! Sizin gücünüz; kuklalarınıza rağmen, işbirlikçilerinize rağmen, kilise ve küresel kaynaklı sermayelerinize rağmen İslam’ı yıkmaya ve Türk Milleti’ni dünya sahnesinden silme-ye asla gücünüz yetmeyecektir. Emperyalistler, siz Türk Milleti’nin kültürünün tadına bakmayı bir deneseniz? Siz İslam olsanız. Sizler, Türk Milleti’nin medeniyetini kabul etseniz. Sizler, Kızıl Çin’de soykırıma uğrayan Türkistanlı Müslüman Türklerin hakkını savunsanız. Biliyor musunuz Papalar; Çin yönetimi Türk kadınlarını kısırlaştırarak Türk nüfusunun artmasını engelliyor. Türklere Türkçe konuşturulmuyor. Türk isimleri Çin isimleriyle değiştiriliyor. Türk kadınları zorla Çin erkekleriyle evlendiriliyor. Çin’de bir millet katlediliyor, neredesiniz? Ey Sovyet ideolojisini savunanlar. Türklerin dinleri değiştirilirken siz neredeydiniz? Sizler, Türklerin dilleriyle oynanırken; bütün bunları kabul etmeyen Türkler, Himalaya dağlarına sürgün edilerek donmaya ve ciğerleri parçalanarak ölmeye yollanırken, neredeydiniz? Türkiye’de BOP eşbaşkanı olmakla gururundan yerinde duramayan siyasi irade; Batı Trakya’da, Musul’da, Kerkük’te, Rusya’da ve Çin’de Müslüman Türkler soykırım altında inim inim inlerken neden ses-siz kalıyorsunuz? Arap milletlerinin uğradığı zulmü önlemek için ABD istiyor diye komşu Arap ülkeleriyle savaşmayı nasıl göze alabiliyorsunuz? Sizin amacımız, İs-lam’ın yüceltilmesi ve soydaşlarımızın hakları için mücadele etmek mi, yoksa bizi ilgi-lendirmeyen, tamamen ABD’nin uydurması olan bu projeye çanak tutmak mı? Hatır-latalım ki; Türk-İslam tarihinin hiçbir döneminde, haçlılarla birlik olup, Müslüman kanı dökülmemiştir. Tarih, böyle bir talihsizliğe tanıklık etmemiştir!
Emperyalistlerin son durağı Afrika Kıtası ve Türkiye olacaktır. Global güçlerin satın aldığı işbirlikçiler sayesinde bu amaçlarına her gün biraz daha yaklaşıyorlar. Emper-yalistler, Afrika ülkelerinde demokrasi olmadığını söylüyorlar. Oraya demokrasi taşı-yacaklar, buradaki insanlar sınıf atlayacak, medeni olacak! Bu gücünüzü neden Çin ve Rusya üzerinde gösteremiyorsunuz? Orada da insanlık katlediliyor! Demek ki; siz-ler güçsüz olan devletlerin düşmanısınız. Yani insanlığın düşmanı! Afrika’da ve Türki-ye’de hesabınız var! Çeşitli ayak oyunlarıyla ‘kandırdıklarınız’ ve ‘devşirdikleriniz’ va-sıtasıyla bu amacınıza büyük bir hızla yaklaşıyorsunuz. Ancak ne zaman önünüze bir ‘Tunç Duvar’ çıkacak, bunu bilemezsiniz.
AB uyum yasaları gereğince Türkiye’de maden satışlarından sonra şimdi de toprak satışları başladı. Bunu yapabilmek için yasalarda değişiklikler yapılıyor. Bir yabancı-nın toprak alımı önceki dönemlerde 7 hektar iken, bu miktar şimdi 30 hektar olarak belirleniyor. Antalya’da, Muğla’da, İzmir’de, İstanbul’da ve daha pek çok güzel belde-lerimizde yabancılara topraklarımız satılıyor. Buraya yerleşen İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar, İtalyanlar, Almanlar kendi köylerini kurdular, kendi yerleşim bölgelerini oluşturdular. Bir Türk vatandaşının buralarda dolaşması, gezmesi asla mümkün de-ğildir. Acaba burası benim ülkem mi? Burada Rus, Alman, İtalyan, İngiliz, Amerika ve Fransız bayrağının ne işi var? Burası gerçekten Türkiye mi? Para karşılığı yabancıla-ra toprak satışları bizlere İsrail Devleti’nin nasıl kurulduğunu hatırlatıyor. Hatırlanaca-ğı üzere Yahudiler, en son Ruslar tarafından kovulduktan sonra Abdülhamit Han’a gelerek para karşılığında Osmanlı Topraklarında kendilerine yurt verilmesini istemişti. Abdülhamit Han, para ile vatan toprağının satılamayacağını belirterek; ‘sizi tebaa ola-rak kabul ederim. Topraklarımda bir Osmanlı vatandaşı gibi yaşarsın. Ticaretini ya-par, vergini ödersin…’ şeklinde cevap vermişti. Yahudiler; Batılıların, özellikle de Avustralya’nın isteği ile Afrika’ya yönlendirildi. Araplardan para ile toprak satın aldılar ve zimmetlerine geçirdiler. Daha sonraları anlaşmalara aykırı olarak Golon Tepeleri’ni işgal ederek Arap-İsrail savaşlarının çıkmasına sebep oldular.
Türkiye 1940’lı yıllarda petrol araması yapmıştı. O yıllarda Türkiye’de bol miktarda petrol olduğu tescillenmişti. Ancak sonraki dönemlerde bu kuyularda bir gram bile petrol olmadığı bir takım insanlar tarafından ifade edildi. Yeni yapılan çalışmalarda, Türkiye’nin petrol denizi üzerinde yüzen bir ada olduğu araştırmacılar tarafından ifade ediliyor. Türkiye’nin sahip olduğu bu petrol rezervleri acaba hangi amaçlar için sakla-nıyor? Madenlerimiz satılıyor! Şimdi sıra Bor madeninin satışına geliyor. Yavaş ya-vaş, çeşitli gerekçelerle ve siyasi manevralarla halkımızın beyinleri uyuşturuluyor ve bu satışların arka planı hazırlanıyor. Türkiye’nin içi boşaltılıyor, haberimiz olmuyor! Oysa madenlerimiz ülkemizin ekonomik güvencesi ve enerji deposudur. Ehil ellerde, gerektiğinde teknoloji transferi yapılarak devlet-millet ortaklığı ile bu madenlerimiz işletilebilir, hem devletimiz ve hem de milletimiz kalkınır Siyasiler, madenlerimizi ser-mayeyi ve teknolojiyi bahane ederek yabancı işletmelere satıyor. Yabancı işletmeler veya yatırımcılar, madenlerin bulunduğu bölgeleri uzun vadelerle satın alıp işletme hakkına sahip oluyorlar. Türkiye ekonomisinin bu satıştan ne kadar gelir elde ettiği ise çok tartışmalıdır! Aslında bu millet, bu haliyle hazine üzerinde oturan fakirler ola-rak yaşamaya mecbur ediliyor; maalesef millet olarak bundan bile bihaber yaşıyoruz!
Devletimizin, yabancı yatırımcıların merkez bankamıza doldurduğu dolarlarla (sıcak para girişi) yabancılara maden ve toprak satışlarıyla ayakta durması asla mümkün değildir. Bir gün bitmez denilen topraklar bitecek, madenlerimiz tükenecek, geriye içi boşaltılmış bir kabuk kalacaktır!
Dinlerarası Diyalog çağrısında bulunan Vatikan Papalarına sorarak konuyu toparlaya-lım. Siz buyurun, Türk sofrasına oturun ve Türk pilavının tadına bir bakın. Siz buyu-run, İslam olun; size imam cübbesi giydirelim! Siz buyurun, Türk Medeniyeti ile hem-hal olun; bu büyük milletin kokusunu yüreğinizde hissedin! Biliyorsunuz ki; Türkiye’de pek çok kilise evi açıldı ve açılmaya devam ediyor. Büyük kiliseleriniz ve manastırla-rınız benim param ile restore edilip, sizler için ibadete açılıyor. Buyurun sizler de ken-di ülkelerinizde Türkiye’deki kilise sayısı kadar cami ve mescit yaptırın. Yaptıramaz-sınız; çünkü sizler ikiyüzlüsünüz. Amaçlarınız da sizin gibi ikiyüzlü, kirli ve karanlıktır. Kendi ülkelerinizde, Türkiye’de sizlere satılan maden ve toprak satışı kadar Türklere de madenlerinizi ve topraklarınızı satın. Bizlerde sizin ülkelerinizde kendi köylerimizi, kasabalarımızı ve yerleşim bölgelerimizi oluşturalım. İleride, uluslararası hukuka göre nüfusumuz %35 olunca sizin ülkenizde bizlerde ‘federasyon’ diye hak talep etsek ol-maz mı? Ama yapamazsınız; zira bu işler bir kişiyi vaftiz etmeye, bir Hıristiyan’ı da aforoz etmeye benzemez!
Son söz olarak; batılılaşma hareketi, AB uyum yasaları çerçevesinde yürütülmektedir. Türkiye, A’dan Z’ye Avrupa’ya benzeyecek. Avrupalı ne yapıyorsa ve nasıl yaşıyorsa Türk insanı da o şekilde yaşayacaktır. Bu durum, İngiliz kaşığı ile Fransız b(m)oku yemeğe benziyor!
Devletimize, milletimize, dinimize, toprağımıza, bayrağımıza ve kültürümüze sahip çıkmamız temennisiyle,
Halit DURUCAN
15. 05.2012