Gözyaşı Güzeli Veda
hayrettin taylan
İlk bakıştan son bakışına kadar vurulan yaralı bir asker gibi sevda ocağındayım.
*K’anıyor seni her kare.Yolu olmayan anlara bırakılmış trenlerin makinistiyim. İmkansızlığı sürüyorum yolcusu sen olan dağlardan çaresizce ilerliyorum.
-Yine efkarıma yar yağdı.
Artık gelmeyeceksin diye ünlemleri uzaklaştırdım damlalardan.Şimdi güleç bir fotoda ben neden ağlıyorum ki?
- Tespit edilmiş anlardan oluşan tespihleri çekiyorum. İpi sende kalmış olmalı.
Çekiyorum.
-Seviyorum diye bitmiyor otuz üç mavi boncuk.
Yüreğime sakladığım volkanların dili ben değilim. İçimde yaşanmış dilsiz fayların var.Nerde sen orada can kırıkları.Bu yüzden içsel depremlerimi çok görme.İçimde kapatamadığım derin sızıdan s’onsuz okyanus oldun.
-Her karene dalgalarımın berraklığını çok görme gözyaşı güzelim.
Sakın ağlama, dizelerimi ıslatma. Güleç yurtlar bıraktım peşinde.
Hasret sözcüklerimi kandırıyor.Sözcüklerin hayallerinde yaşıyorum seni.Cümlelerin rüyasında yüklem olarak özneme yükleniyorsun.
-Devrik çelişkilerin nefretleri içyüzüne vurmasın.
-Ertelenmiş iklimlerin isimsiz, imsiz, şifresiz sıcağısın belki ondandır meftunluğum.
-Örselenmiş kalakalışlarım kavlarını saklar senli demlere.Bir bakışına özetlenir.
Pususunu yüreğime kurmuş tırtılların bir yare kelebek olma seherindeyim.
-Bülbüller öter yar başında. Güllerini kurutan küresel iklimin uğursuzluğu biter.
*Öç orucuna başlayan kinlerin kinetiğini yayar. Kirlenmiş gidişler
yürür, yürümüş kalışlar durur.Durulanmış seviler susatır su yüzünü.
-Ağlamayı bırakalı damlalar küskün sana. Sen beni besleyen manzum pınarsın.Susamışım sevdaya.K’ana k’ana seni içmeye geldim.
Pınar akmayı bıraktı ağladı. Ağlayarak su üstüne yazgımızın yazamadıklarını yazdı.
Pınar:
-Şair
Be’deli yürek. Neden susturamazsın bu aklı. Akıl işi değil ki bu yaşananlar.
*Silinmezliğin savuncusu kaf’ları aşan, Kafka’nın Dava’sında devası bulunmuş çözümlerin aynasıyım.
-Kederim yine kendine kadimler üretti. Yine yüreğimde tanımı yapılmamış duygular sevi perdesini araladı.
-Vazgeçmek geçmiş zamanı çekimledi yüreğimin yaralı, yırtık ;ama silinmez defterinde.
*Kalem dilsiz harfleri sundu.Harf harf beslendim sancılarda. Ve düşlere kavmini salan bedbahtın bahtsızlık tahtını yıkan tahtaya kalkmamış yaşanmışlık sustu.
-Hayat sensiz de d’evam.
Devamsızlıkta kalan senin hıncın, kinin, öçlerin. Dersine çalışmayan sevgimi anlamayan algıların.
-Bir şairin yüreğinde büyümüş sevdanın büyük sevdalarını özetler.
“Taç Mahal “ gibi yüreğimde dünyanın harikası olarak yükselirsin.
Begüm (Mümtaz Mahal,)14. çocuklarını doğururken öldü.(1631)Şah Cihan, eşinin ölümünden sonra 2 yıl yas tuttu. Artık devlet işlerine ilgisini kaybeden hükümdar, teselliyi sanat ve mimaride buldu. Eşinin ölümünün ertesi yılı 1632’de Tac Mahal’in temeli atıldı.
-Bu sevdanın Şah Cihan’ı olarak dizelerle, cümlelerle seni ölümsüz kılmamı çok görme. Ben kendi sevdamı yazıyorum, ben kendi sevdamı kanatıyorum, ben kendi sevdama sadıklığmı sunuyorum.
Yeniden yaralandım, kimse anlamaz bu ara ara kanayışlarımı.İsimsiz sevda .Kanamalı bir hasta için aranan kan gibi bazen çok aranırsın.
Terk edilmişliğin etiği , eteğin kadar şık değil.Kış gibi turuncu değil turuncularını içimde devrim kılan renkli düşlerin.
*Ben adam olamadım ki bu sevdaya, ya da sevdamın sahilinde gül gibi yaşayanlara.
-Ben adam olmam bu sevdada. Bu sevda adamlık değildi, biraz idamlık düşlerin uçurumlarında açan güldü. Yani delilerin sevdası.
*Uçurumda gül büyütüp dikenlerine tutunup kanayan, düşen, yaralanan ;ama en dipten yeniden sana gelen her mahallenin meşhur delisi gibiyim işte.
*Aşk deyince, senin aşkın diyince deliren bir çok aklın delisi işte.
Vicdani bir gölge ve boyumu aşan huylarımla yine sendeyim gözyaşı güzelim.
-Mümkünlüğün mumu yanar, mümkünse biraz seven insan aynasından gör beni.
Mumyalanmış umuşlarım var.Taranmış hayallerim arasında taranmış saçların arasında esen y’ellerim var.
-Bir el kadar yelim yoksa hayat boşuna yorumlanıyor .
-Kıskıvrak,kız’kıvrak bir duruşun sonundayım.Biraz sadece biraz anla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.