- 774 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞBAKAN HAKLI!..
Ama!..
Başbakanı izlediğimde, çok şaşırdım doğrusu. Şaşkınlığım biraz geçtikten sonra da durup dururken neden böylesi bir açıklama yapmak gereği duyduğunu anlamaya çalıştım.
Kürtaj zaten yasal olarak serbest değildi, el altından, gizlice de yapılıyordu, istediğiniz kadar yasak getirin, yine el altından gerçekleştirilmeye devam edecekti biraz daha çekinik de olsa. 30-40 gün süre içerisinde yapılması ise, hem tıbben, hem dinen sakıncalı da değildi.
E zaten uygulama da bu şekildeydi ama neden şimdi bunu yeni bir uygulamaymış ve damdan düşer gibi söyleme gereği duydu, işte bunu düşünmek gerekir!
120 günlük olmuş bir hamileliği sonlandırmak için hangi Doktora gitseniz, hem etik, hem de insani açıdan kabul etmeyecektir. Çünkü bebek artık canlıdır. Henüz ilkel de olsa, yaşamı başlamıştır. Hiçbir insan, bazı istisnaları olsa da, hele de amacı yaşatmak olan bir doktor, bir canlının hayatına son vermeyi asla kabul etmez. Sanmam ki bir anne adayı da, 120 günlük olmuş bebeğinin hayatına son vermeyi istesin. İsteyenleri ise, bir şekilde yolunu buluyordu zaten, hiç olmadı, cami avlusuna bırakıp kaçıyordu!
Kısaca bu konuda, kadına müdahale yok ve bence de çok çok özel bir durum olmadıkça, canlanmış, yaşamaya başlamış sağlıklı gelişmekte olan bir bebeği aldırmak, cinayetle eş değer!
Şimdi Başbakan çıkıp 30-40 günden sonrası yasaklanacak diyor yeni bir şeymiş gibi. Sanırım yine oy getirisinin hesabıyla, cahil ve dincilere yaranmak adına. Ama bu kopan fırtına nedir onu anlamak mümkün değil. Sanki bu güne dek serbestti, her isteyen istediği an gidip rahatlıkla bebeğini aldırabiliyordu da şimdi yasaklanmış gibi, bileni bilmeyeni konuşur oldu.
Üstelik her konuşanın biraz daha Başbakanın ekmeğine yağ sürdüğünü düşünmeksizin!
Sezaryen de malumunuz ki annenin rahatlığını sağlaması yanı sıra, çocuk açısından bazı sakıncaları olan bir durum. Anne düşünemiyorsa bebeğinin sağlığını, devlet düşünmek ve korumak zorundadır ki zaten bu da yasal olarak böyleydi. Hiçbir, devlet hastanesinde, keyfi yere gidip de, ben sezaryenle doğum yapmak istiyorum demek lüksüne sahip değildiniz. Ancak, gerçekten normal doğumun anne ya da bebek açısından bir sakıncası varsa, gerekliyse, siz talep etmeden de, sezaryene alınıyordunuz. Özel hastaneler ise başka, onlar biraz da işe ticari bakışla, her talebi karşılıyorlardı düşünmeksizin. Zaten Başkanın da özellikle vurguladığı, özel hastanelerdeki durum. Devlet hastanelerinde sorun yok, keyfi uygulama mümkün değil.
Bahsettiğim gerçekler yanı sıra da, devlet hastanelerinde anlaşmalı çalışan bazı doktorlarımız, sizi özel muayenehanesine yönlendiriyor, esas çalıştığı özel hastanede, yüklüce bir para karşılığı, arzuladığınız sezaryeni yapabileceğini söylüyordu! Korkuyorsanız doğumdan, daha kolay olsun istiyorsanız ve paranız da varsa zaten rahatlıkla, doktorun muayenehanesinin yolunu, ardından da özel hastaneninkini tutabiliyordunuz. Kimi de, 9 ay doktorun özel muayenehanesine gidip sonuçta da, acildi, şu gerekçeyle vs diye özel hastaneye sevk olunuyor, farkını SGK’nun ödemesini sağlıyordunuz. Kastedilen de, bu olsa gerek. Yani sevkteki bu nevi sahtekârlıkların önlenmesi amaçlı, tümden sezaryene karşı çıkış değil. Her ne sebeple olursa olsun, sezaryene cinayet demek, akıl alır şey değil çünkü.
Hata söyleniş biçiminde, yasa hazırlanmadan, açıklık getirilmeden, özetlenerek ilan edilmesinde. Doğaldır ki nefretini kazandıklarınızca da hiç düşünmeksizin olayın üstüne balıklama atlanacak, aslı araştırılmayacak, millet bilir bilmez, tartışırken, sokaklara düşerken de, gündem gayet başarıyla değiştirilmiş olup diğer konular unutturulacaktır!
Siz çıkıp da, neyi neden dediğinizi açıklamaksızın, direkt olarak “Kürtaj ve sezaryen cinayettir.” derseniz, alacağınız tepki de büyük olacaktır. Çünkü bu sözden ilk anlaşılan, her türlüsü, her durumdaki cinayet anlamı çıkmaktadır ki ben de ilk dinlediğimde, çok şaşırıp acaba Başbakan delirdi mi diye düşündüm. Sağlık konusunda, işin uzmanları varken, Başbakan hangi bilgisiyle bu kanıya vardı diye düşündüm. Çünkü etrafında konunun uzmanları vardı ve bilirlerdi işin aslını. Dini açıdan desem, din de tümden yasaklamıyordu, onun da şartları vardı ve dindar(!) olan Başbakanımızın bunu herkesten iyi biliyor olması gerekirdi ki bugün hele, bu konuda gerek ayetler, gerek hadisler, tıbbın belirttikleriyle örtüşmekte.
İşini bilmeyen Çavuşlar diye amiyane bir söylem vardır halk arasında, aynen bu durum Başbakanın yaptığı, pek çok konuda da olduğu gibi. Aslında işini çok iyi biliyor da lafını bilmiyor, lafın nereye gittiğini, nasıl söylemesi gerektiğini bilmiyor. Belki de kasıtlı ve bilerek böyle yapıyor. Baksanıza, nasıl da bomba gibi düştü gündeme de, herkes işi gücü bıraktı, diğer önemli konuları unuttu da, sanki her gün kürtaj yaptırıyor ya da sezaryen gibi, derdine düştü, üstelik serbestmiş de, şimdi yasaklanıyormuş gibi…
Benim gördüğüm kadarıyla, amaç ne anne sağlığı, ne bebek sağlığı. Öyle olsa, su denize ulaşacağı anda değil, daha başında kesilir.
Önlem almaya yönlendirirsin vatandaşı, yanında olursun bu konuda, destek olursun, doğum kontrol hapı da dağıtırsın kömür ve makarnalarla birlikte, prezervatif dağıtırsın, bilinçlendirmek için broşür bastırır dağıtırsın. Kısa ve bilgilendirici programlar yaparsın. Konferanslar düzenler, bilinçsiz kesimleri, bu konferanslara gelmeye zorlarsın, eğitici kurslar, konuşmalar hazırlarsın. Anlatırsın ne gibi önlemler alabileceğini, nasıl alacağını. Şartları uygunsa, normal doğumun çocuk için ne denli yararlı, sezaryenin ise, yine çocuk açısından ne gibi sakıncaları olduğunu anlatırsın.
Nikah salonlarında, ellerine, kadını ikinci sınıf konumunda değerlendiren, erkeğin kölesi olmasını tavsiye eden kitapçıklar yerine, bu konularda aydınlatıcı, bilgilendirici herhangi birinin yazdığı değil, uzmanlara hazırlatılmış kitapçıklar dağıtırsın!..
Ayrıca önlem almak dinimizce de sakıncalı değildir ve bakamayacağına inancı olanın önlem almasına izin verilmiştir.
Nüfus arttırış planı da değil, sağlıklı nesiller isteniyorsa, nüfusu çok ama her bireyi yetkin ve yine sağlıklı bir ülke düşleniyorsa, o zaman da, o çocuklara, sağlıklı ve gereğince kaliteli yaşam alanları sağlayarak başlarsınız işe. Yeterli gıda alabilmesi için öncelikle ailelerine yeterli gelir temin edersiniz, eşit eğitim hakkı verir, en ücra köyüne kadar tüm çocuklara yeterli okullar ve eğitim olanağı sağlarsınız, sağlık hizmeti sunarsınız. Öncesinde de öğretmenine, doktoruna gerekli saygıyı gösterip yaşam şartlarını kaliteli kılarsınız.
Ama bizim milletimize laf lazım!.. Polemik lazım, gündemdeki en önemli konuları anında unutup her duyduğuna laf yetiştirmek lazım, oturup araştırmak, düşünmek, çözüm üretmek yerine!
Başbakanın istediği de bu ve oldu da işte!..
p.r.alkan
YORUMLAR
Yurdumuzu bilmemde yurt dışında yılda 1defa aşı ile çocuk olması önleniyor bu erkekler içinde kadın içinde geçerli...Bu yola başvurulsa idi çoğu olumsuzlkların önünede geçilirdi.Kanımca çoğu kürtajlar cebe para doldurmadan ibaret..Anne sağlığını etkilemeyecekse gerekte olmaz..Ama kadınlara saldıran tecavüzler sonrasıları düşününce ençok kadınlar yıpranır her yönden...en güzeli eğitim o cinsel saldırılarında azalmasıyla ya da yok olmasıyla olur..Ondan sonra da geçindirebileceği kadarına kendileri karar verdiklerinde kürtaj sorunuda ortadan kalkar .ne kadınlar acı çeker ne de doğmadan hayatı sonlandırılanlar ..güzel bir konu aslında.hiçbir canlıya kıyılmaz .selam ve dua ile.
Yirminci yüzyılın sonuna kadar nufus planlaması yapmak akılcı ve doğru gibi göründü.Bu gün ise Nufus patlaması yapanlar daha kazançlı çıkmış gibi görünüyor.Çin'in ve Hindistan'ın hem ekonomide hem siyasette ağırlığının artmış olması ve .Avrupa ekonomisinin can çekiştirmesi bunu düşündürüyor...
Ve Dünyada genel kanaat her canlının yaşama hakkı vardır,şeklindedir.Hele İslamiyet'te can almak Allah'a şirk koşmakla eşit bir muamele gördüğünü düşünürseniz.Başbakanın ne denli yerinde bir çıkış yaptığını daha iyi anlarsınız.Yurdumuz insanının yüzde doksanının başbakan gibi düşündüğüne inanın.CHP bu konuda da yine yanlış ata oynamıştır...