- 2858 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
EY TÜRK, DESTANLARINI ÖĞREN !..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Değerli dostlar,
Destanlarımızı tam anlamı ile yazmaya kalksak inanın bir çok sayfalara sığdırmam mümkün değil. O nedenle öz olarak geçeceğim burada destanlarımızla ilgili konuyu.
Türk Destanları her devirde var olmuş ve edebiyatımızın temel taşını oluşturmaktadır. Hatta bütün dünya edebiyatlarında soyların yaşayışları destan olarak dile getirilmiş olup, bunun en güzel örneklerini biz Türkler vermişizdir. Şimdi tarihimize yansıyan ve bizim soy varlığımızın temelini oluşturan destanlarımıza bakacak olursak;
1. Altay - Yakut Dönemi
a. Yaradılış Destanı
2. Sakalar Dönemi
a. Alp Er Tunga Destanı
b. Şu Destanı
3. Hun Dönemi
a. Oğuz Kağan Destanı
4. Gök Türk Dönemi
a. Bozkurt Destanı
b. Ergenekon Destanı
5. Uygur Dönemi
a. Türeyiş Destanı
b. Göç Destanı
Türk Milletinin islamiyeti kabulünden sonraki destanları ise;
1. Karahanlı Dönemi | Satuk Buğra Han Destanı
2. Kazak - Kırgız Kültür Dâiresi | Manas Destanı
3. Türk-Moğol Kültür Dâiresi | Cengiz-name Destanı
4. Tatar - Kırım | Timur ve Edige Destanları
5. Selçuklu - Beylikler ve Osmanlı Dönemleri Destanları
a. Seyid Battal Gazi Destanı
b. Danişmend Gazi Destanı
c. Köroğlu Destanı
Bu destanların en etkilileirnden olan DEDE KORKUT destanları, şanlı Türk milletine büyük hasletler kazandırmış, maneviyat kapılarını ardına kadar açmıştır. Çok önem verdiğimiz DEDE KORKUT destanları şöyledir;
Uşun Koca Oğlu Segrek Destanı
Basatın Tepegözü Öldürdüğü Destanı
Kazılık Koca Oğlu Yigenek Destanı
Kanglı Koca Oğlu Kan Turalı Destanı
Kam Pürenin Oğlu Bamsı Beyrek Destanı
Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı
Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Destanı
İç Oğuza Dış Oğuz Asi Olup Beyreğin Öldüğü Destanı
Salur Kazan Esir Olup Oğlu Uruz’un Çıkardığı Destan
Ve Türk milletinin Cumhuriyetimizin Kuruluşunda acı ve ızdıraplara yakılan destanımsı ağıtları ise ayrı bir yeri vardır tarihimizde...
Hiç bir ülkeye bu kadar destan yazmak nasip olmamıştır! Medeniyetin öncülüğünü yapan biz Türkler, yaşayışımızı destanlara vurarak köklü ve soylu bir milletin varlığını kitabelerde destanlaştırmıştır. Onbin yılı geçen şanlı tarihimizin bu günlere bize ışık tutmasına vesile olmuştur destanlarımız!..
Her destanımızın içeriğinde bir mana taşıyan ve milletimizin geçmişteki yaşayış, yayılış, medeniyetin öncülüğünü üstlenmesini ne büyük bir gurur olarak taşımak biz Türklerin övünç kaynağıdır. Milletinin gücünü ve büyüklüğünü unutmuş olanlara bu destanlarımızı öğretmek zorundayız!
Neredeyse ikiyüz seneyi geçen batılılaşma yobazlığına kapılıp kalan devlet idaremiz, kendine has değerlerin öğretilmesi gerekirken, zirzop kültürü beyinlerimize zorla kazımaları neticesinde kendimizi unutarak, aşagılanacağmız bir kültür bataklığına sürüklenip gittik...
Hani nerde kaldı o muhteşemliğimiz, başımız dik, alnımız açık dolaştığımız dünya?! Hala utançlık vesilesi olarak gördüğüm Avrupa kapılarında dilenci gibi dolaşıp, istemediğimiz halde zorla batı boyunduruğuna girmemize çalışan, Türk’e kin ve nefret duyguları ile hayatını bitirmiş bir papazın heykelinin altında yetkili şuursuzların imza koyarak bizi, haçlı salibin kucağına teslim etmeleri karşısında hiç bir hareket göstermeyen toplumumuzun ne kadar beyinlerinin yıkandığını ve sulandırıldığını gördükçe, tarihimdeki şanlı mazime baktıkça ağlamaktayım!.. Biz bu millet değildik! Çürümüşlük içinde ezilip kaldık!..
Yukarıda belirttiğim destanlarımızdan sadece yakın tarihimizin destanını yani, kurtuluş savaşımızın destanını ah bir okuyabilsek kendimize geleceğizde... Bize has hedeflere kilitlenip o şanlı tarihimizi yeniden yazacağız... İnşallah bizler sağ iken görürüz nasip etmişse Ulu Tanrım.
Dedim ya! Aah bir uyanabilsek abideleşmiş destanlarımızla... Bakın o zaman neler olacak dünyada. Nizamın,adaletin ve hukukun yeniden tesisini göreceğiz dünya insanlığı ile... Devletler ve milletler hakka, hukuka, adalette aç! Nere baksa, kime koşsa, kimin yanında yer alsa mazlum milletler, kan ve göz yaşına boğulmaktadırlar. İnsanlık katledilmektedir vicdanı kararmış cani devletler tarafından...
Neden her gün kan akıtılmaktadır dünyada?
Bizim varlığımız dumara uğratılmşta ondan!.. Bizi yok saydıklarından!
Türk milletinin soylu evlatları olarak ’EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN’ Bilge Kağanımın sözünde dirilerek yirmibirinci yüzyılda yeni destanlar yazmaya ne dersiniz?
Mustafa Kemal’in öncülüğünde Çanakkale’de, Yemen’de, Anadolu’da yazdığımız destanları unutmadık. Hala şehitlerimin kanları sımsıcacık toprağımızın koynunda... Ve binlerce taze şehitlerimizin naaşları gözlerimizin önündeyken, Avrupa’ya, Amerika’ya ve bilmem hangi ülkeye uşaklık etmeye, onlara özenmeye meyledenlere LANETLER olsun!..
BEN TÜRKSEM, BOYNUM HİÇ BİR NAMERDE EĞİK KALMAYACAK!
YAŞASIN SOYLU MİLLETİM!..
Gelecek yazımda buluşmak dileği ile derin saygılar sunarken, Allah’ıma emanetimsiniz!
Hoşça kalın büyük ulusun evlatları...
Bahar Tülay Kıran 2008
YORUMLAR
Destanlardaki amaç yeni nesiller Türk kültürünü ve değerlerini tanıtmak olduğu kanaatindeyim Ama destanlardaki aşırı abartmaları bu günün akıl ve bilgi çağında çocukları için bir ibret vesikası olacağını sanmıyorum . Aşırı abartmalar çocukta ki “inanma” eğilimini olumsuz olarak etkileyerek destanlara ütopik uydurma bir masal gibi bakacağı kanaatindeyim
Bu sebeple Özgün derleme yapılmalı ve buna son derece dikkat edilmelidir. Bu inanılması mümkün olmayan olayları mümkün olduğu kadar mantık kurgusu içerisinde yorumlamaya çalışmalıdır.
Diğer taraftan da Türk milli karakterini esas aldığımız için, Töreler (Kanunlara) bağlı ı olan, yalan söylemeyen, kadınlara sarkıntılık etmeyen, kadınlara ve kızlara saygılı, vatanı için ölümü göze alan büyükleri karşısında edepli, küçüklerinin önünde örnek bir kişilik,ı devletine bağlı bir karakter çizgisini ön plana almaka gerekir.
Öyle ya madem ki Allah bizi Türk yarattı o zaman diğer Milletlerden farkımız olmalı değil mi?
Atatürk'ün kolundayız
Önce aklın yolundayız
Bilim teknik dalındayız
Çağdaş uygar bir milletiz
Ne Napolyon ne İskender
Tanımadı şanlı gönder
Rastlanamaz eşsiz ender
Biz cengaver bir milletiz
Şaban Aktaş tarafından 2/8/2008 1:22:30 AM zamanında düzenlenmiştir.
Şaban Aktaş tarafından 2/8/2008 1:26:31 AM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Bahar.Seni kutlarım.Duyarlısın demek az kalır.Bilinçli,geçmişine ,kültürüne sahip çıkan ,ve hepimizin en az senin kadar duyarlı olmak zorunda olduğumuz-hele ki bu dönemde- bir yüce yüreksin.10 yıllık gurbet yaşantımda ''Türk olmanın dayanılmaz hafifliğini'' çok hissettim.Yabancıların ne dediği umrumda değil.Vatanıma olan borcumu ben kendi adıma bir nebze ödedim.Tüm yabancı arkadaşlarım sayemde az da olsa Türk kültürünü ve Türklerin nasıl biri olduğunu tanıdı.Peki ya Türk olmaktan utanan ve bunu söyleyemeyen, sözde soydaşlarımıza ne demeli? Türküm demeye utanıp,ben Yunanım diyen.Ya da maalesef Türküm diyen az insanla mı tanıştım sanıyorsunuz bu geçen 10 yılda.Ya da ''Türk olmanın dayanılmaz hafifliğin, '' ezikliğni yaşayıp kendi soyundan hariç herkese büyük kompleksle boynu eğik yaklasan ve kendi gibi aynı topraklardan gelen insanları beğenmeyenler? Tüm ırkların kenetlendiği ama sadece bizim birbirimize destek olmayıp ,köstek olduğumuzu biliyor muydunuz?Söylenecek çok şey var.Bu insanlara da çok kızmamalı bence .Bilinçli bir şekilde tarihimizden uzaklastırlıyoruz.Milliyetçi olmak ( parti bazında değil) büyük bir suç gibi gösteriliyor,özellikle sözde aydınlarımız tarafından..Yazacak çok şey var gerçi..
Harika bir yazıydı,teşekkürler..
"Neredeyse ikiyüz seneyi geçen batılılaşma yobazlığına kapılıp kalan devlet idaremiz, kendine has değerlerin öğretilmesi gerekirken, zirzop kültürü beyinlerimize zorla kazımaları neticesinde kendimizi unutarak, aşagılanacağmız bir kültür bataklığına sürüklenip gittik..."
Doğru tespitlerle güzel bir sonuç çıkarmışsınız..
Ne benzemeye çalıştığımız olabildik, ne kendimiz bu türden kendi kültürümüze yabancı kültürlere öykünmelerle..
Tebrikler,saygılar...
Yıllar önce Başkent ünüvertesinde okuyan oğlum anlatmış, bende kaleme almıştım. Inannın yabancılar bizi bizden daha bilyor. Teşekkür ederim sevgili Bahar bu yazdıkların benimde bilmediklerimdi, utandım telk mazeretim ülkemde okumamış olmam ama bu bu bile özür değil.
Yazılarının devamını bekliyor olacağım...
KRİSTİNA
Aklımda kalmana sebep olan
Ülkem ve insanlarım için
Söylediklerindi.
***
Ülkenize gelmeden önce okuduklarım
Beni doğrusu tedirgin etmişti
Tanıdıkça çok sevdim
Ülkeniz içinde birçok etnik gurupları
Çeşitli dinleri içinde harmanlamış
Yıllarca birlikte yaşamayı bilmiş.
Coğrafyası ve konumu komşuluğu ile
Muhteşem tam bir Cennet.
Zamanla gördüğüm şey üzdü beni
Modernlik uğruna eski kültürünüz
Farkını kaybetmeğe başladı
Yavaş ve sinsi bölmeğe çalışıyor
Bazılarınız sizin uyumunuz nerde
Üzgünüm sizin sizden başka
Düşmana İhtiyacınız yok.
***
Ah kristina keşke senin gördüklerini görse insanımız
Uyanın der gibisin, bazılarımızın
Uyunası yok Ülkem üzgünüm.
Ceynan
Sevgi saygı sana sevgili hocam sağolasın...
Neredeyse ikiyüz seneyi geçen batılılaşma yobazlığına kapılıp kalan devlet idaremiz, kendine has değerlerin öğretilmesi gerekirken, zirzop kültürü beyinlerimize zorla kazımaları neticesinde kendimizi unutarak, aşagılanacağmız bir kültür bataklığına sürüklenip gittik...
Hani nerde kaldı o muhteşemliğimiz, başımız dik, alnımız açık dolaştığımız dünya?! Hala utançlık vesilesi olarak gördüğüm Avrupa kapılarında dilenci gibi dolaşıp, istemediğimiz halde zorla batı boyunduruğuna girmemize çalışan, Türk’e kin ve nefret duyguları ile hayatını bitirmiş bir papazın heykelinin altında yetkili şuursuzların imza koyarak bizi, haçlı salibin kucağına teslim etmeleri karşısında hiç bir hareket göstermeyen toplumumuzun ne kadar beyinlerinin yıkandığını ve sulandırıldığını gördükçe, tarihimdeki şanlı mazime baktıkça ağlamaktayım!.. Biz bu millet değildik! Çürümüşlük içinde ezilip kaldık!..
...........
Türk milletinin soylu evlatları olarak ’EY TÜRK TİTRE VE KENDİNE DÖN’ Bilge Kağanımın sözünde dirilerek yirmibirinci yüzyılda yeni destanlar yazmaya ne dersiniz?
Mustafa Kemal’in öncülüğünde Çanakkale’de, Yemen’de, Anadolu’da yazdığımız destanları unutmadık. Hala şehitlerimin kanları sımsıcacık toprağımızın koynunda... Ve binlerce taze şehitlerimizin naaşları gözlerimizin önündeyken, Avrupa’ya, Amerika’ya ve bilmem hangi ülkeye uşaklık etmeye, onlara özenmeye meyledenlere LANETLER olsun!..
BEN TÜRKSEM, BOYNUM HİÇ BİR NAMERDE EĞİK KALMAYACAK!
YAŞASIN SOYLU MİLLETİM!..
ÂSİL YÜREĞİNİZİN ÖNÜNDE HÜRMETLE EĞİLİYORUM.
HÜRMETLE.
emek ve zahmetine
sabrına eyvallah arkadaş...
işte bu yüzden biz büyük bir milletiz.tarih sahnesinde ki yerimizi silemeyenler,Sarı Saltukların,selçuklunun,uygurun töresinden korkmaktadır...Hele anadoludaki kenetlenmenin
hakkımızda kirli emelleri olanları korkulara düşürdüğü aşkardır...
ama başaramadılar...
sağ dediler,sol dediler
alevi sünni dediler
etnik her türlü garabeti başımıza yıkmaya çabaladılar,hacvalarını aldılar...yine alacaklar...
bçlünmeden
bir olarak
diri olarak
geçen üç bin yılda olduğu gibi
bundan böylede bu coğrafyanın sahibi biz olacağız...
size gönül dolusu selamlar olsun...
"yağız yer yarılmadıkça,mavi gök parçalanmadıkça"
türkün töresini bozmaya kalkanların vay haline...
zay olup gidecekler....
ellerinize
yüreğinize sağlık...
selametle kalınız...
Onbin yılı geçen şanlı tarihimizin bu günlere bize ışık tutmasına vesile olmuştur destanlarımız!..
Sevgili Baharcım...
Biz destanlarla büyüdük, yazını önce okudum sonra düşündüm ne çok incindik kırıldık bu serüvende...
Çok söze gerek yok destanlaştı yazın zaten yüreğimizde...
Sevgi ve saygu bizlerle olsun.
Her daim sevgimle...
Tebrikler o güzel yüreğine.
Değerli arkadaşım yazından o kadar etkilendimki ayakta alkışlanacak birisin. Yazında da maalesef acı ama tüm gerçekleri yazıyor. İlk batı hayranlığı günümüzden 150 - 200 yıl kadar önce jontürkler diye kendinden bahsettiren zavallıların ektiği tohumlar ne yazıkki günümüzde koskoca bir çınar olmuş. Milletimizin gözleri boyanmış beyinleri yıkanmış. Hala yurdumuzdan batıya ve Amerikaya beyin göçü oluyor maalesef. Yüreğine ve kalemine sağlık arkadaşım.
Kıymetli arkadaşım, emek verip böyle bir konu hazırladığın için teşekkür ederken, destanların yazılış tarihlerindeki durumu özetlemen çok isabetli olmuş.
Bizler çoşkun önemlerimizde yazmışız o destanları ve o ruh halinin şımarıklığında yitip gitmişiz özümüzde.
Çünkü çok hazırcıymışız ezelinde.
Hedef gösterilmedikçe ve ardımızda sürüyen olmadıkça harekete geçmek kanıksanmış bir durum olamamış maalesef.
Önümüzü görme gibi bir durum yaşamamışız. Nasılsa birileri ikaz eder, engelleri kaldırır veya bizi yönlendirir diye düşünmüşüz tarihimizce. Kendi başımıza ayakta durma gibi bir idealimiz olmamış, yürümeyi öğrenirken alkışlanıp, yönlendirlmemiz dışında.
Sadece önemli tarihlerde yapılan törenleri biliriz de, empati yapamayız nicelerine.
Övünmek hazırcılıkla ve destn bilip okumakla olmaz ki.
Vay be neler olmuş meğer der geçeriz bir kalemde.
Önece kendimizi bilmeliyiz.
Aidiyetlerimiz ve değer yargılarımızla oluşan, geleneklerimizide.
Sonra, düşünmeyi bilmeliyiz ki düşleyebilelim.
Cumhuriyet bir düş tü, O tek yürek düşünene ve gerçekleştirene kadar.
Demek sayının da önemi yokmuş.
İsteğimizi gerçeğe döndürene kadar azim gerekir.
Soyluluk ve asalet ne kadar? Nereye kadar?
Kendimizi ne hissediyorsak, o kadarızdır gitti yere kadar.
Öncelikle adam gibi adam olmak gerekir yürekte ve bedende. Nefes almanın yaşamak olmadığı bilinciyle.
Kendi küçük dünyalarında kavrulup gidenler oldukça varılmaz ki menzile.
Kendimizi saygın görmekle başlamalıyız işe. Sonra saygınlık aramalı ve saydırmalıyız rakamlar olmadan da!
Algımızı güçlendirmeliyiz yaşadıklrımız ve karşılaştıklarımız karşısında. Suçlamak kolay yoldur hep karşıyı. Bz hep seçmişiz bu güne kadar da bu yolu.
Okumak, anlamak yetmez bazen yoruma. Yaşamak ve hissetmek gereklidir algılamaya.
Çevrenin bizi ne kadar algıladığı değildir ki ölçü, bizim ne kadar algılatabildiğimizdir kendimizi.
Şeçilmişlikten gelenler olduğumuzu kavramalıyız hepimiz.
Tarih yazmış bir soyun, en muhteşem coğrafyasında doğmanın, ulus oluşumuzun ve dilimiz ile dinmizin büyüklüğünde düşünmenin.
Bunca seçkin özellik başka kimlere verilmiş acaba yer yüzünde?
Bunu düşünmemiz bile yeter harekete geçmemize.
Verilmiş sözlerimizi ve borçlarımızı katmıyorum bile bu hesaba. Onları da ekleyecek olursak, iki kat daha hızlı davranmamız ve çalışmamız gerekecek.
Günü kurtarmak bile olamamışken yaşam, yrınları kim düşünüp düşleyecek?
Biz bu miskinliğimizle yazıyoruz destanı. Nesillerimiz bizden de beter olacak ve hiç okuyup kaale bile almayacak eminim bizleri.
Destanlarımızı okuyup öğrenmek tabi ki güzel, gerekli de üstelik. Biz şimdilik ne haldeyiz ve nereye gidiyoruz diyelim bu bile yeter. Silkinme vaktini de geçirdik mi, işimiz biter!
Çok uzağa gitmeyelim, Cumhuriyet tarihimiz bilip, bir çivi çakmışmıyız bir bakalım yeter. Viraneye dönmüş bakımsızlıktan ve ilgisizlikten, can pahasına kurulanlar.
Ben bir Türk kadınıyım, Cumhuriyet anasıyım.
Erimin yanında, yavrumun önündeyim.
Sahip olduklarımı korumanın bilincinde, savaş vermekteyim.
Değerlerime dokunacak elleri kırmaktır yeminim.
Milletce elele olmaktır dileğim.
Daima ileri, durmaksızın ileridir hedefim.
Helaldir bu uğurda akacak kanım, çıkacak son nefesim.
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM
Saygılarımla.
yuregine ve kalemine tesekkurler sevgili bahar.
ne guzel bir konuya deginmissiniz. destanalrimizin onemini kavrayabilmek ne guzel. destanlarimizi bilmek, ogrenmek kendimizi tanimak anlamina gelecek ki; oze donusumuz cabuklasacak ve dunya medeniyetinde soz sahibi olma yarisinda bizde yendien var olacagiz anlamina gelecektir, derim...
yurekten kutlarim
yuregin ve kalemin dert gormesin
saygilarimla