- 1270 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Geleceğe Özlem
Karnı içerde, başı dik bir şekilde çıktı kürsüye. Bakışlarıyla etrafı kolaçan etti önce. Hareketleri av arayan bir kartalı andırıyordu. Elini kaldırdı ve kendini alkışlayan kalabalığı susturdu. Bir müddet daha insanları süzdükten sonra derin bir nefes aldı ve konuşmasına başladı :
--- Yürüdüğüm bu kutsal yolda benimle beraber yürüyen can yoldaşlarım, dava arkadaşlarım, sizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Müthiş bir alkış koptu bu selamdan sonra. Tekrar elini kaldırdı ve sukunet sağlanınca konumasına devam etti :
--- Yolumuz yorucu, zor, çetin. Bu yolda yürümek için öncelikle ölümü sevmeniz, istemeniz lazım. Bu yol size şan, şöhret, para kazandırmaz. Bu yolun size kazandıracağı şey şehitlik mertebesidir. Biliyorum ki bu salondaki herkes bu yolda şehit olma niyetinde. Allah şehitliği bize nasip eylesin.
Salon konuşmanın coşkusuna kapılmaya başlamıştı. Aralardan çıkan ’seninleyiz ölene kadar’ ’başımız bu yola kurban olsun’ sesleri net bir şekilde seçilebiliyordu. Bu coşkuyu arkasına alarak konuşmasına devam etti :
--- Bu devlet, bu millet, Bosna’nın, Musul’un, Kerkük’ün, Bağdat’ın, Filistin’in, Çeçenistan’ın, Doğu Türkistan’ın, Afrikan’ın umududur. Biz bu yerleri yabancı toprak gibi değil kendi toprağımız gibi besleyecek, kurtaracak ve savunacağız. Biliyoruz ki dört tarafımız düşmanlarla dolu. İçimizdeki düşmanları da düşünürsek, bir kapanın içinde gibiyiz. Ama biz dağları eriten ecdadın torunlarıyız. Yine eritip bu kahpe çağın demirlerini, aydınlığa çıkarız elbet. Ve bu aydınlık yalnız bizim değil az önce saydığım yerlerin ve nice milletlerin aydınlığı olacaktır.
Herkes gerçek bir inanmışlıkla alkışlıyordu bu dava adamını. Sanki ellerini birbirine değil de o düşmanlara vuruyormuşcasına sert bir şekilde alkışlayanlar vardı. Bir müddet geçip ortalık durulunca kaldığı yerden devam etti konuşmasına :
--- Yüce Allahtan temennim şudur ki; Dünya’da açlık çeken insan var oldukça, ölüm korkusundan uyuyamayan insanlar oldukça, gözü yaşlı çocuklar oldukça, eğlenmek, gülmek, boşa vakit geçirmek bize haram olsun. Bizler, şükürler olsun ki, hayata kendimizi yem etmedik. Ona kapılıp gitmedik. Şu ana kadar aklımız, kalbimiz acı çeken kardeşlerimizle oldu. Ama yetmez! Rahat içinde büyüdük. Ölüm korkumuz olmadı. Karnımız doydu şükürler olsun. Ancak bütün bu nimetlerin şükür vakti gelmiştir. Acı çeken, aç yatan kardeşlerimiz için kanımızın son damlasına kadar savaşma vakti gelmiştir!
Beden dilini kusursuzca kullanıyordu. Ellerini gerektiği zaman tehditkar bir şekilde sallıyor gerektiğinde merhametle birbirine kavuşturuyordu. Baştaki gibi hala başı dik, bakışları sertti. Konuştukça açılıyor, sanki güçleniyordu :
--- Bizim vatanımız Edirne’den başlayıp Kars’ta bitmez. Bizim fikirlerimiz, ideallerimiz, hayallerimiz Edirne’de başlayıp Kars’ta bitmez! Ezan’ın okunduğu her yer bizim vatanımızdır. Ezan’ı susturmak isteyenlere karşı gerekirse acımasız oluruz.
Nefes aldı. Önünde duran bardaktan bir iki yudum su içtikten sonra konuşmasına devam etti :
---Batı emperyalizminini en ufak kırıntısı kalmayacak şekilde bu topraklardan atana kadar uğraşacağız. Gerekirse öleceğiz, öldüreceğiz. Bizler başarırız ya da başaramayız önemli değil. Önemli olan bu yola girmek, bu yolda mücadele vermek. Bizden sonra geleceklere bir amaç göstermek. Tıpkı atalarımızın bize gösterdiği gibi. Başta da söylediğim gibi bu yol size şan, şöhret, makam getirmez. Bunları isteyen varsa boşuna yormasın kendini. Son olarak bir hadis nakletmek istiyorum. Rasullah efendimiz (sav) şöyle buyurdu, ’Obur insanın yemek kabına saldırdığı gibi milletlerin size saldrıması yakındır.’ Sahabeler sordular ’ Sayımızın az olmasından dolayı mı? ’ Resullah (sav) buyurdu, ’ Bilakis o gün çok olacaksınız fakat suyun üstündeki çer çöp gibi kıymetsiz ve güçsüz olacaksınız. Allah heybetinizi düşmanlarınızın kalbinden söküp atacaktır.Kalbinize vehn atacaktır’ Sahabeler sordu, ’ Vehn nedir? ’ Resullah buyurdu, ’ Dünyayı sevmek ve ölümden nefret etmek’
Salonda büyük bir sessizlik vardı. Hadis’in etkisindeki kalabalık büyük bir duygu yoğunluğu içindeydi. Salonun bu durumunu biraz seyrettikten sonra konuşmaya devam etti :
Allah bize dünyayı sevdirtmesin. Ölümü de bayram eylesin bize. Allah yar ve yardımcımız olsun
Salonda müthiş bir alkış tufanı kopmuştu. Mağrur bir şekilde kalabalığı selamlayarak kürsüden aşağı indi.
Bir iki adımdan sonra arkasına baktı. Kendini gördü. Hala o sert bakışlar vardı üstünde. Durdu. Sonra tekrar aynanın yanına gitti. Kendine iyice baktı. Gözlerindeki ateşi fark edebiliyordu. Bir süre durduktan sonra ’ O gün mutlaka gelecek ’ dedi ve arkasını dönüp çıktı banyodan.
Ahmet BAYRAM
YORUMLAR
Banyoda kendi kendine bu söylemi yapan cesarete gelipte topluluk önündede konuşmalı da, kendide korkuyor sonunun ne olacağından !!!
Kutlarım sizi ve yazınızı.