- 1477 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
HAY MAŞALLAH -1-
Bu hikayeye neresinden başlayacağımı bilemiyorum. Hele hele de bir erkeğin gözünden böyle bir hikaye nasıl yazılabilir onu da bilemiyorum yine de bir yerinden başlamam lazım.Evettt…Buldummm. İlk tanışmalarından başlayayım. Ama daha da önce doğumuna gidelim bir kere.
Ağrı’nın Eleşkirt İlçesinde yaşamakta olan Rükneddin Ağa’nın dokuzuncu avradı Ramize on sekizinci çocuğuna hamileydi. O civarlarda kız çocuğa sahip olmak çok çok önemsenen bir durum olduğundan Rükneddin Ağa Ramize’yi sıkıştırıyor ve bu sefer de erkek doğurursa alnının tam ortasına, kafatasının en kalın kemiği üzerine bir şarjör mermi boşaltmakla tehdit ediyordu onu.
Onbeş aylık bir kuluçka ( pardon hamilelik ) döneminden sonra nihayet Ramize’nin doğum sancıları başlayınca onu Köydeki Özel Çıkar Kadın ve Doğum Hastanesine götürdü Rükneddin Ağa. Doğumhanenin kapısı önüne bir sedir kurdurup Nargilesini fokurdatarak içeriden gelecek müjdeli haberi beklemeye başladı. Ramize’nin doğumhaneye girişi üzerinden dokuz saat on beş dakika geçmiş bu arada Rükneddin Ağa yirmi sekiz tömbeki değiştirmiş, yedi defa onar adet lahmacun yiyip yirmi litre kadar şalgam suyu ile kafayı iyice bulmuştu.
Nihayet Müjdeli haber geldi. Adriana Lima’nın Türkiye temsilcisi Afet Hemşire zorlukla taşıdığı bir kundağı Rükneddin Ağa’nın kollarına bıraktı…Eleşkirt’in en büyük Pamuk Ağalarından olan Rükneddin Ağa beli iki büklüm olarak kundağı kollarına aldı. İçerisinde Kestane rengi saçları ve de kahverengi gözleriyle yirmi kilo civarında mini minnacık sevimli mi sevimli bir kız çocuğu minco minco gözleriyle ona bakıyordu. Sanki ‘’Bu herif mi şimdi benim babam? Ben Brad Pitt gibi bir şey bekliyordum.’’ Der gibiydi.
Rükneddin Ağa sevinçten havalara uçtu. Maraba Zeki müthiş bir plonjon yapıp kundağı havada yakalamasaydı Rükneddin Ağanın bu ilk kız çocuğu betona çakılacak, ölmese bile aptal olacaktı ( Hoş sonra oldu zaten ama başka sebeplerden…Anlatacağım…) Rüknettin Ağa sevincinin belirtisi olaraktan bir adet Baretta, bir adet Simit Vesson, Bir Adet Lüger, Bir adet de ondörtlünün bütün kurşunlarını –güya- havaya sıkıp üç doktor, beş hemşire yedi de hastabakıcıyı telef eylediği gibi marabaları da Keleş, Rpg Roket atar, Uçaksavar, Anti-tank mayınları ile bu sevince ortak olup bir hayli telefat da onlar yaptı.
O günün akşamında kızı ve karısı ile tekrar konağına dönen Rükneddin Ağa hemen şükür namazı kılmaya karar verdi ama aklı karışmıştı. Normalde üç buçuk kilo doğan bir bebek için iki rekat şükür namazı kılındığına göre yirmi kilo olarak doğan bir bebek için kaç rekat kılması gerekiyordu? İşi sağlama almak için hesap makinesiyle yirmiyi ,üç buçuğa böldü. Yaklaşık altı kez iki rekatlık namaz kılması gerekiyordu. O da öyle yaptı.
Daha sonra sıra bebeğe isim vermeye geldi. İleride okşanmak konusunda sıkıntı çekmesin diye bebeğe Okşan ismini koydular. Zaten Eleşkirt’te en yaygın olan isim de buydu.
İsim konusu hallolduktan sonra sıra Okşan’ın nasıl doyurulacağına gelmişti. Ramize , Okşan’ı doğurayım derken ağır hasar gördüğü için o adeta iptal vaziyetteydi. Dolayısıyla Okşan’a bir süt anne bulunması gerekiyordu ama yirmi kiloluk bir bebeği doyuracak memeyi Yüce Yaradan henüz yaratmamıştı. O bakımdan ahırdaki en besili Holştaynın Okşan için tahsis edilmesine karar verildi. Ne zaman karnı acıksa marabiyeler ( Efendim marabanın dişisine marabiye denir…Bir nevi mürebbiye yani ) tarafından bu Hollandalı süt annenin memelerine sürülecekti Okşan. Hollandalı Süt anne günde elli litre kadar süt vermekte olduğuna göre Okşan’a ancak yeterdi onun sütü.
Beslenme konusu böylece halloldu ama önemli iki sorun daha vardı: Birincisi altının temizlenmesi, ikincisi banyo…Bunları kim yaptıracaktı? Çünkü Okşan kaka yapmaya başlayınca küçük bir tepe oluşturuyordu. Ufacık banyoya sığdırarak yıkanması ise mümkün değildi. Lakin ona da çare bulundu. Banyosu yine marabiyeler tarafında bahçedeki yüzme havuzunda yaptırılacak, altının temizliği için de Eleşkirt İtfaiye teşkilatının arasözlerinden biri kullanılacaktı. Arazözler arızalı olduğunda ise polis panzerleri ile halledilecekti sorun. Alt tarafı popoya biraz tazyikli su…Bu iş de hallolmuştu.
Artık Rükneddin Ağa’nın keyfine diyecek yoktu. Bütün gününü kızıyla geçiriyor onu dizlerinde sallamaya çalışıyor ( Tabii ki sallayamıyor ), onu yatağına yatırıp baş ucunda masallar okuyordu güzel kızına. Bu güne kadar neler okumamıştı ki. Teksas, Tommiks, Zagor, Kinova, Teks, Kaptan Swing…Okşan bu güzel masallarla büyüdü.
Yedi yaşına geldiğinde Okşan’ı ilk mektebe başlattı Rükneddin Ağa. O günü unutmak kabil mi? Ağrı ili Eleşkirt İlçesi Bakır Köyündeki Özel Cehalet İlköğretim Okulunun müdür odasına baba-kız içeri girdiklerinde okul müdürünün yüzündeki o ifade hâla gözlerimin önündedir.
Rükneddin Ağa İle Okul Müdürü Süleyman Aydoğulu ( Lakin herkes Sülüman Ayıoğlu derdi ) ona ) arasında şöyle bir konuşma geçmişti:
-Oooooo Ağam hoş gelmişsiniz… Sizi hangi rüzgarlar attı buralara?
-Hocam benim kızı ohulunuza keydettirmeye gelmişem.
-Aman ne ala ne ala…Desene ki yolunacak kaz ayağımıza kadar geldi.
-Anlamamışam ne?
-Yani efendim okuyacak kız ayağımıza kadar geldi demek istiyorum. Çok güzel, çok güzel…Minik yavrumuz nerede?
-Minik yavrumuz mu? Ne münasebet lo… O benden olma Ramize’den doğma…Nereden minik yavrumuz oliy? Siye elimi bile sürmemişem ben.
-Pardon efendim..Minik yavrunuz nerede?
-İşte burada ya. Kızım Okşan ile tanıştıram sizi?
-Ooooohaaaa…Minik yavru bu mu şimdi?
-Ohaaa mı?
-Yok yanlış anladınız Ağam…Ahaaaa…Minik yavru demek bu? Dedim.
-Evet budur.
-Kolay Ağam…Sen artık bir sakal atarsın şu gariban okula değil mi? Yeni Laptoplar alacağız da.
-Ula canınız çıhsın e mi? Sahal diye diye milleti köse bırahtınız. Neyse…Sen kızı ohula yaz ben sahal da ataram bıyıh da…Üstüne göbeh bile ataram.
Derken efendim Okşan okula başladı. Lakin daha başlar başlamaz da vukuatlar başladı.
Daha ilk ayda Ali’nin gözlerini morarttı ata bakmıyor diye. Eve gelmeyen Emelin saçını başını yoldu.Okula koşmayan Oya’nın bacaklarını kırdı. İp atlamak istemeyen İpek’i bahçedeki çınar ağacına astı da son anda kurtardılar zavallıyı. Hele de ılık süt içmek istemeyen Işık’a yaptıkları…Süt güğümünü kızcağızın ağzına dayayıp bütün ılık sütleri zorla içirtti. Okşan’ın azabından gazabından Hasan hasta oldu.
Rüknettin Ağa’ya her gün Okşan ile ilgili bir şikayet gitmeye başladı. Artık Ağa’nın da canına tak etmişti Okşan’ın bu yaramazlıkları…Önce bir hocaya okutmaya karar verdi. Elinden tutup ‘’ Nefesi çok kuvvetlidir ‘’ diye reklamı yapılan bir hocaya götürdü. Hoca Okşan’a okudu…Üfledi… Zekası henüz tekamül etmemiş olan Okşan bunu bir oyun sandı ve o da hocaya üfledi…Zaten tüysıklet olan hoca Okşan’ın üflemesiyle birlikte havalandı ve olanca hızıyla karşı duvara yapıştı. Zavallının iki yüz on yedi kemiğinin hepsi birden tuzla buz oldu.
Rükneddin Ağa siyah siyah düşünmeye başladı. ‘’Ne olacah benim bu kızla halım’’ diye.
Bir gün Okşan’ın duvarda asılı av tüfeği ile oynadığını gördü…Fırsat bu fırsattı. Onu yanına çağırdı ve konuşmaya başladılar.
-Tüfekle oymak mı istiysen?
-He babo.
-Hım o zaman siye nişan almayı ve ateş etmeyi örgedah. Bah şu uzun boruya namlu denir.İşte onu çenenin altına dayayacahsan. Şu minik şeylere de horoz denir onları da geriye çekecehsan. Sonra şu ufak şey var ya ona da tetik denir..İşte en son olarak da onu çekecahsan…Şimdi sen al tüfeği çıh dışarıya bu dedihlerimi yap.
Okşan sevinçle dışarı çıktı. Doğruca yatalak eniştesi Seyfeddin Ağa’nın evine ve onun yattığı odaya girdi. Amcasının korkudan yuvalarından çıkmak üzere olan gözlerine sevgi ile bakarak babasından öğrendiklerini tatbik etmeye başladı. Ama tabii ki namlunun nereye dayanacağını unutmuştu…Amcasının çenesinin altına dayadı. Horozu indirdi..Tam tetiğe dokunacaktı ki yaşlı marabiyelerden biri son anda elini ittirdi. Evin tavanında koskoca bir delik açılsa da zavallı enişte kuyruğu titretmekten son anda kurtulmuştu.
Rüknettin Ağa ne yaparsa yapsın Okşan’ı uslu bir çocuk yapamıyordu.
Yıllar yılları kovaladı…Okşan her sene en az yedi dersten sınıfta kalıyor ama Rüknettin Ağanın yalvar yakar, biraz maddi imkanları zorlaması ve hatta ‘’ kızımı geçirmezseniz intihar ederim ‘’ tehditleri neticesinde bir üst sınıfa geçiyordu. Lise ikinci sınıfa gelmişti ama hâla Ali Ata Bak yazmayı öğrenememiş; bir lira ile yirmi beş kuruş arasındaki farkı çözememişti. Yine de sınıfını geçiyordu.
O sene okula oldukça genç bir edebiyat öğretmeni atandı. Bu edebiyat öğretmeni Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden raporlu olmakla birlikte müthiş aşk şiirleri yazıyordu. Bir gün sınıfta kendi yazdığı bir şiiri okudu öğrencilerine ve işte o andan itibaren Okşan’ın hayatı yüz seksen derece değişti. O şiir ne miydi? Yazıyorum:
Aşk bir sudur.
İç iç kudur.
Laga luga yok.
İşte budur.
‘’Aşk’’ dedi Okşan…Acaba nasıl bir şey?
Akşam eve gelince doğru anası Ramize’nin yanına koştu.
-Ana ana hele de biye aşh nedir?
Cevap verdi anası.
-Gızım aşh bir öküz uğruna kırh yıl saçını süpürge etmehtir.
Şıp diye anlamıştı Okşan Aşkın ne olduğunu…Hemen ok gibi ahıra fırladı. Uğruna saçını süpürge edeceği bir öküz seçmeye çalıştı. Ama tüm öküzler o kadar cılız, o kadar öküzdüler ki hiç birini gözü tutmadı. Nihayet ahırın en dip taraftarında buldu aradığı aşkı. Ağzından gayri ihtiyari bir ‘’ Hay Maşalah ‘’ çıktı... Bu sığır, değil o ahırın , Ağrı İlinin, hatta tüm Türkiye’nin en besili tosunu ‘’Paşa ‘’ idi. Ona herkes ‘’Tosun Paşa ‘’ diyordu…Rivayetlere göre bu tosun tuvaletlerin kapılarının arkasına ‘’ Bunu yazan Tosun, okuyanı yusun ‘’ gibi beyitleri yazan tosunların neslinden gelmekteydi.
Okşan hemen ahırdaki oraklardan birini alarak saçlarını bir güzel kesti. Onları bir sopaya bağlayarak güzel bir süpürge yapıp Tosun Paşa’nın duvar dibine yığdığı dumanı üstündeki tezekleri temizlemeye başladı.
‘’Demek ki aşk böyle bir şey’’ diye düşünüyordu.
……………………………………………………………………………………………………………………………………
Not: Yukarıdaki Resimde Okşan’ın ilk aşkını görmektesiniz…Ama ileriki bölümlerde de göreceksiniz ki daha sonrakiler de bundan farklı olmayacaktır. Bir işe nasıl başlarsanız öyle devam eder çünkü.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Asıl bombalar bundan sonraki bölümlerde. Şimdiden gerekli önlemleri almaya bakın.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bundan sonraki bölüm biraz daha dehşetengiz bir şey oldu. Uyarımı yapayım da ne olur ne olmaz...
Selam ve saygılarımla.
GÜLDESTE
Allah size uzun ömürler versin. Kem gözlerden korusun. Kocaman bir maşallah...
Sizi okuyan bağımlınız oluyor. Bu ara çok fırsat bulamasamda, giremesemde edebiyat defterine, gece 12 den sonra acaba Sami hocam yine ne yazdı diye cepten girip bakmadan duramıyorum. sayfanızdaki anonim okuyucularından biri benim mutlaka.:)))
Sizi okumak bir ayrıcalık... Saygılarımla...
sami biberoğulları
Daha yeni Bismillah dedim...Bundan sonra neler var neler...Beni izlemeye devam edin siz..Kesinlikle pişman olmazsınız. ( Bu kadar da iddialıyım yani...Biraz mütevazi oldu sanırım )
Neyse...Şaka bir yana böyle okuyucularım olmasından son derece memnunum.
Selam ve sevgilerimle.
Hay Maşallah ...bu nasi bir güzel,keyifli,bol pirzolalı bir yazıydı....Tebrik ederim mizahın padişahı
sami biberoğulları
Gelecek bölümde artık pirzola yok. Kuzuyu bütün halinde ve dahi tandırdan çıkarılmış vaziyetiyle huzurunua çıkaracağım. Şimdiden hazır ol.
Selam ve sevgilerimle..Allah'a emanet ol.
Acıklamalı yazınızı okudum bakalım nereye çıkacak .Bazılarına göre bütüm yollar roma'ya çıkarmış,
Bakalım hak neyler neylerse güzel eyler.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Bindik bir alamete gidiyoz gıyamete...Dediğin gibi görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
sen yeterki yaz hocam....okuyunca büyük keyif alıyoruz...maşallah dağarcığın tepeleme dolu...her yazın birbirinden güzel.... saygılar sevgiler
sami biberoğulları
Bu memleket o kadar dolu ki mizah malzemesi ile...Bakmak yeterli...Bakıyorum, yazıyorum. Daha önce planladığım bir şey değildi ama etrafa bir kez dikkatlice bakınca geliyor kendisinden.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bu memleket o kadar dolu ki mizah malzemesi ile...Bakmak yeterli...Bakıyorum, yazıyorum. Daha önce planladığım bir şey değildi ama etrafa bir kez dikkatlice bakınca geliyor kendisinden.
Selam ve sevgilerimle.
okşan aşkın ne olduğunu iyi anlamış bu yeni bi rhikaye hadi kolay gelsin çok güzel başladı devamı da güzel olacağından eminim
sevgiler selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA tarafından 6/3/2012 11:47:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Asıl dehşet sahneleri bundan sonra...Bekle de gör...Yalnız her ihtimale karşı emniyet kemerlerini bağla yine de. Sonra uyarmadı deme.
Selam ve sevgiler.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgi selamlar
tebrikler...bu yazıyı ele alıp konuyu anlatan tarih öyretmenimizede HAY MAŞALLAH..gülümsettin beni hocam sagol.....
sami biberoğulları
Rabbim yüzünden gülmeyi hiç eksik etmesin... Sonraki bölümler için kendini hazırla o halde...Çünkü hikaye daha yeni başlıyor..
Selam ve sevgilerimle.