- 704 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇÖL NİLÜFERİ
Bir kaktüsün hayatı muhtemelen bir nilüfer için
çekilmezdir.Sıcak ,kurak,çiçeksiz... Nilüfer geniş yapraklarıyla, muhteşem çiçekleriyle her çiçeğin arzu ettiği ve bulamadığı onu karunlaştıran bolluktaki suyuyla, tüm imkanlara sahipmiş gibi görünür. Çölllerin hakiminin; bir damla suya hasret yaşadığı,gökyüzünün bir damla suyunu ondan esirgediği gerçeğiyle yüz göz yaşamamak için aldığı tedbirler vardır elbet.Sertleştirebildiği kadar sertleştirmişti yeşil bedenini,nilüferin güzelliğini sergilemek için açtığı geniş yapraklarına inat dikenleştirmişti kalbini.Ve kökleri, derindeydi çok derin ... Bir kurbağanın vücut basıncıyla yıkılabilen nilüfer asla kaktüsün kudretine sahip değildi.Kaktüs uzanabildiği her yere uzanıyor, kök saldıkça kuvvetleniyor. Çöldeki her damla suyu dikenli tellerinin arasına hapsediyordu ve o bırakana dek mahpus olmak zorundaydı.Yanıcı ve yakıcı güçlerin biraraya gelerek oluşturdukları serinletici güç ne yakabiliyor ne de yanabiliyor,sadece kaktüsün bedeninde gün sayıyordu. Hayatın sergilediği tablolardan en garip olanlardan bir tanesi de bu sanki... Gözümüze sokarcasına zorlukların bizi güçlendirdiğini, güçlendireceğini haykırıyor sanki...Bir damla su bulamayacağınızı sandığınız çölde bir darbe ile bir şelaleye dönüşüveriyor kaktüs.
Nilüfer ise istediği kadar sergilesin güzelliğini, yaşadığı bolluğun ve rahatlığın içinde boğulmaya mahkum o. ’Tutarsam ellerim parçanır’ diye görmezden geldiğimiz kaktüsün içinden yaşama yeniden doğmak ne kadar da garip...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.