AKIP GİDEN ZAMAN - HAYAT VE MEZARLAR
Sen ne kadar hızlısın; farkına bile varmadan, akıp giden ey ZAMAN ! Sen ne kadar değerlisin; yaşamadan, yaşadığımızı sandığımız ey HAYAT !
Sizleri bilmem dostlar ama ben nerede bir mezarlık görsem, nerede bir mezar görsem, hayallere, düşüncelere dalar giderim. Hep düşünürüm; görmeye çalışırım onları. O, yazılı
, süslü mezar taşlarının sahiplerini... O, yıkık dökük, yok olmaya yüz tutmuş, sahipleri kalmamış mezar taşlarının sahiplerini... O mezarları kalmamış, hatta hiç mezarları bile olmamışların sahiplerini, hayal ader ve düşünürüm.
Acaba, derim. Acaba bu mezarlarda yatan insamlar, nasıl insanlardı? Neler yaparlar, nasıl yaşarlardı? İşte bu duygu ve düşüncelerden sonra milyonlarca insan gelir gözlerimin önüne. Dünyada iken yaşadıkları halleriyle. Adeta canlanır, dikilirler karşıma: Bebekler,
çocuklar, gençler, yaşlılar, anneler, babalar... Yani gelmiş- geçmiş tüm insanlık... Ve ben
onları bir film şeridi gibi beynimde seyrediyorum.
Neler yok ki aralarında... Bölük, bölük, ayır hepsini: En güzelinden en çirkinine; en güçlüsünden en güçsüzüne; en iyisinden en kötüsüne; en sağlamından en çürüğüne; en akıllısından en akılsızına kadar... Daha neler, neler, neler...
Ve bunların yanında hep iyiliği, güzelliği, hakkı- adaleti, doğruluğu, insan gibi insa olmayı,
ölümü ve Hak’ı düşünenler! Evliyalar- erenler, Hak yoluna gidenler! Şehitler- gaziler, alimler! Öksüzler- yetimler... Haksızlığa, zulme uğrayanlar... Gözü yaşlı analar! Bir tarafta bir lokmayı bulamayıp aç ölenler; bir tarafta da her şeyi bulup, iştahla yiyip- içenler!
Bir an gelir, beynimdeki film şeridi kopar. Birden irkilirim! Bu insanların hepsi de gelmişler ve gitmişler. Şimdi şu mezar taşlarının altında, yok olan mezarlarda, konuşamadan, bir haber bile veremeden, senelerdir, asırlardır, hatta insanlık var olalıdan beridir, yatan insanlar... acaba ne haldedirler? Sonra kendimi düşünürüm. Yaşayan insanları düşünürüm!
O, mezarlarda yatanlardan farkımız ne? Onlar gibi olmayacak mıyız bizde? O halde neden
düşünmeyiz? Neden ölümü ve sonrasını görmeyiz? Nedendir kendimize insan gibi insan olmayı öğütlemeyiz? Nedendir bu kötülükler, bu hırs, bu öfke, bu kin? Bu güne kadar kimsenin götüremediklerini biz mi götüreceğiz, yoksa?
Evet, sevgili dostlar, bu bir saplantı değil ama her mezar görüşümde, her mezarlığa girişimde: düşünürüm! Bakarım! Ve dinlerim!
Bir şeyler söyler gibiler bizlere. Acaba neler söylemek istiyorlar, ya da neler söylüyorlar?
Ne olur! Bir de, hep birlikte dinlesek ya, şu toprağın altında yatanları... Belki birlikte olursak, duyarız, anlarız onları.
Mustafa YÜKSEL
YORUMLAR
Evet, sevgili dostlar, bu bir saplantı değil ama her mezar görüşümde, her mezarlığa girişimde: düşünürüm! Bakarım! Ve dinlerim!
Bir şeyler söyler gibiler bizlere. Acaba neler söylemek istiyorlar, ya da neler söylüyorlar?
Ne olur! Bir de, hep birlikte dinlesek ya, şu toprağın altında yatanları... Belki birlikte olursak, duyarız, anlarız onları.
::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
ZAMANIN KÜRESİ
""""""""""""""""""""""""""
OKUMAYI SÖKSEYDİK MEZARLIK ŞİFRESİNİ
BİZE GÜLÜP ACIYAN PİŞMAN YÜZLER GÖRERDİK
ÇEVİRMEK MÜMKÜN OLSA ZAMANIN KÜRESİNİ
KALEYİ SARAYI DA YIKAR TEKRAR ÖRERDİK !...