Death
Death
Oyuncaktım ben, çocukluğunun kırılan masallarında ranzanın altında gömülü. Uykusu alınmış gözkapakları gibi açıktım yalnızlığa! Çiçektim ben, göğsüme vurduğun güneşe doğru kıble edinen, ona dönen... Sana atılmayı bekleyen iftiraydım ben, hep tetikte, hep dudakta asılı duran bir ceket savaşıyla çıkan.
Duvardım ben, kan sıçramış kollarımın yalnızlık satırlarına durmuş. Dilsiz perilerin büyülerinde karardı içim saçlarınla! Kitaptım ben, titreyen paragraflarının oluşturduğu tümleçlerine özne edinen, onu gizleyen... Sona yazılmayı bekleyen imzaydım, tanrının sol gözüyle yazdığı şiirlerin birinde ölüm mührünü bekleyen.
Savaştım ben, çocukların çığlıkları geçmişi oyuncak parçalarında bölerken, en çok benimle oyna oyunlarını istedim ellerinle! Tutukluydum ben, prangalarla sana düşe kalka tutunmaya çalışan bir deli, kesici bir umut, ağrı verici bir tiyatro sahnesinde bitirilen... Jiletlerle haberlere çıkan intihardım, aciz bedenime bakışlarınla vurulan, yere yıkılan.
Peygamberdim ben, sabır dilenirken yalnızlığa çarpa çarpa özlemin kuyusuna düşen. Melekler tuttu suçsuzluğumdan; ihânetin, sıvasız duvarlarımı kalbime dökerken gözyaşımla! Çürüyen ellerim güneşin üstünde kurumayı bekleyen, sıcaklığını isteyen... Değişen kutsal kitabımdın, ağlaya ağlaya yazdıklarımı sildiren.
Loş bir odada böceklerle hücrelerimi paylaşırken yokluğuna sustum. Susmanın ibâdetine mecbur bıraktığın bir dinsin sonlarınla! Gidecektim, şehir uyurken üstünü ruhumla örtüp bitecektim, pili çoktan alınmış hayatımın içinde... Robottum gittiğinde, bir bakışınla fişi takılan, başkasına baktığında heves enerjisi tükenen, âniden duran.
Serserinin ağzındaki son tükürüğün üstünde yuvarlandım. Çıkmaz sokaklarda aklını unutan göçebe bir insan, kalmış ücrâda dudaklarınla! Yolculukta yanına alınan, son yemek, son su, son sigaramsın, soğuk parmaklarımın arasını doldurmasını istediğim... Ciğerime aldığım en çelişkili; bulut, hava, silüet ile nefessiz bırakan hayatsın, öldüren.
Mevsimlerin çatlamış sinirlerinde üşüyen bir yaz, kan ağlayan bir kışa düşen yağmurdum. Vücudunda sergilenmeyi bekleyen son resim, son tablo, son gösteriş... Çerçeven oldum hiç uymayan, içime sığmayan gülüşlerini başka şiirlere gömdüm. Tamamlanmamış cinâyetlerde delil bırakılan ceset gibi; unutulan, kayıp.
Dilencinin bükük beli, sığındığı son gecelerin ezildiğiydim. Bitmez masallarda kahraman olmayı hayâl eden, ellerinde bozukluk değil, bütün sevgiler isteyen. Yalvaran, tanrıçasına rızâ istemeyen bir melek gibi görevi edinmiş aşkı... Sakat numarası yapmama gerek kalmadan, kırık umutlarım, kırık düşlerim, kırık hayatım, kırık kalbim var bak... "Sana da, cehennemde görüşürüz... Hoşça kal!" sözleriyle uyutulan, susturulan.
Sen tanrıçaydın, çünkü bana ait olamadın. Melektin; çünkü gördüm dokunamadım. Peygamberdin; çünkü yanlış zamandaydın. Kutsal kitaptın, çünkü zamanla değiştin...
Payanda
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.