özgürlük için dayanışan günlerdi...
çikolataysa etiniz, gülüyorsanız ve kadınsanız tehlikelisiniz her zaman. tutup şimdi bunu ırkçılığa yada feminizme çekmenin alemi yok.
bir pazar sabahı, akşamdan kalma yollar, akşamdan kalma kemiklerim, gözlerimi tutar mısınız, uyanmam lazım artık, alkol kokuyor yanaklarım. garip bir otobüste hani şu koltukları sürekli toprak kokan, özgürlüğü anımsatan neşeli şarkılar söylüyoruz. ve deniz tekrar, yeniden, bazen kader diye bir şakaya inanıyor insan.. insanlara verilen isimlerde aynı şakayı doğruluyor çoğu zaman. gözlerin mavi diye deniz, çimen kokuyorsa ellerin, gülüyorsan marur yere, duman gibi dağılıyorsa saçların, herneyse isminiz deniz...
nerede kalmıştık ha evet cumhuriyet köyü, -daha sonra damarlarımıza alkol sağlayacak yegane yerleşim- biraz da burada anlıyor insan gri döşemeleriyle öğrenci kaçışlarının genzini tıkayan anısını. patetes salataları, kısır, sarmalar elbet hiçbiri aynı boyda değil, insanları izliyorum yemek yerken, komik oluyor doğrusu yeşilin verdiği yeşili örterek yemek. sonra deniz hep deniz..
açılıyor biralar james blunt fonda you are beautiful, damarlarımdaki kan oranı yerini alkole bırakırken nevzat çelik okuyor biri cemala abiyle devam ediyorum ben ve deniz bütün ağaçları aşarak etimi deliyor. sol ahlaktan bahsediyor beynimdeki sinapsisler kimseyi dinlemeye gücüm yok..
deniz olsun diyorum, çook yorgunum, o gemiye beni de al kaptan...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.