- 1485 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şizofren Duygular(ım) - ll
Aynaya bakıyorum ne zamandır.
Odamda ne zamandır karşımda olan ayna, aslında ayna olduğunun da çok fazla farkında değilim. Hareket ettikçe benimle birlikte hareket eden birisi var karşımda. Sanırım o benim …
İşte böyle geçti yine bir gece daha, karanlıkların ardından Güneş fırlar gibi doğdu. Gözlerim kamaşmasa, kirpiklerim batmasa gözlerime ve uykusuzluktan kaşınmasa göz kenarlarım, güneş bu kadar fark ettirmezdi kendisini. Bu ara rahatsız oluyorum sabah güneşlerinden. Doğması için neden var mıydı? Bana mı doğuyordu sanki? Niye acıtıyordu gözlerimi bu kadar…
Kendime baktığımda, hayatımı düşündüğümde bir film şeridi beliriyor gözlerimin önünde. Çocukluğumdan başlıyor hayat, hatırlayabildiğim kadar küçüklüğümden. Annemin kucağında hatırlıyorum kendimi. Kırmızı elbisem, fırfırlı elbise, beyaz kısa dantelli çoraplar ve kırmızı, parlak tokalı ayakkabılarım hiç çıkmıyor aklımdan. Ama sanki bütün bunlar başkasına ait gibi geliyor artık bana. Belki de ben başkasıydım, başkasının hayatını yaşıyordum. Kendimi tanıyamıyorum. Birine görünsem tanır mı beni bilemiyorum. Ama tanınmıyorum…
Hayaller bile başkasının olabilir, yaşanılanlar başkalarının hikayeleri olabilir. Belki de ben kendi hikayemi yaşayacak kadar cesur değilim. O yüzden sığınıyorum bu hayallere.
Bu odaya,
Bu aynaya,
Sığdıramıyorum Ruhumu ama Sığınıyorum !..
Arada anılarımı anlatıyorum, ama başkası yaşamış gibi yapıyorum, hikayeler uyduruyorum aslında öyle diyorum benim hikayem tüm bunlar. Hani küçükken anne-babamıza bir şey söylerken kızacağından endişe edip, “şu arkadaşım böyle yapmış” derdik. Onun gibi, gerçi birilerinin kızmasından endişe edecek kadar uzaklaştım çocukluğumdan. Bir eski ahşap ev kaldı, o da yenilendi zaten. Eski’den çok uzaklaştık hep birlikte hem de, acelemiz neydi bilmiyorum…
Her şey aynı kalsa da, belki yine tanıyamazdım kendimi, yine belki farklı bir dünya yaratırdım. Kendimden bu kadar korkuyordum demek. Bu kadar uzak kalmak istiyordum Ruhum’dan…
Ben aslında kendimden kaçıyorum,
Sadece nereye kaçacağımı bilmiyorum…
Büyük konuşmuyorum ben ama, büyük düşünüyorum hep. Koskoca dünya bile aslında bir hiç, ben; ben olsam ne fark eder? Ben başkası olsam ne fark eder? Bilmiyorum… Ben sadece hiç’lik dünyasında yaşamaya çalışıyorum,
Hiç gibi !...
Koşmalarım hep sana, şirk koşmalarım kendime, ceketimin iç cebine koyacak kadar değerli bir şeyim olmadığı bir dünya’dayım ben. Her şeyim dış cebimde, iç dünya’m karışık çünkü. Senelerce uzaktayım kendimden, yıllarca, yollarca uzaktayım. Yetişemiyorum kendime. Kayda değer bir neden yok burada kalmak için, gözlerimin baktığı boşluk kadar yaşamak siyah ve anlamsız. Beden gözümün önünde, baktığım ayna da, ama Ruhum yıllarca geride, hangimiz daha genciz? Hangimiz daha yaşlı? Bilemiyorum, hesaplayamıyorum…
Duygularıma yön olamayan gel-gitlerim var. Gidiyorum gelemiyorum. Odam küçük, duvarlarım ıslak, rutubetli. Küçük adımlarım küçük odada volta atacak yer bulamıyor, gözlerim bakacak yer bulamıyor, baksa da göremiyor artık. Farkındayım. Dışardan da bakıldığında, baktığım şeyi görmediğimin farkındalar, ben de farkındayım. Göremiyorum. Baktığım yerler kara bir boşluk, Boş kalmışlık, boş olmuşluk, o boşluğun gerisini görüyorum belki, belki aslında hiç olmayan bir şeyi düşünüyorum.
Olmadığım bir dünya da düşünüyorum kendimi hep, bazen gökyüzünde. Gökyüzünde nüfus kağıdı sormazlar biliyorum.
Bir yer var gitmek istediğim,
Bir şehir var olmak istediğim,
Kimliksiz,
Nüfussuz olduğum gibi sadece, olmak istediğim bir yer var…
OtuzBir-Mayıs-İkiBinOnİki*00:40
Nevin Akbulut
YORUMLAR
Nevin, Tam başlığıuymuş yazı, şizofrenik olmuş...:))
-->O yüzden sığınıyorum bu hayallere.
Bu odaya,
Bu aynaya,
Sığdıramıyorum Ruhumu ama Sığınıyorum !..<---
bu cünlelerin içimdeki adını koyamadığım neyse ona çok uydu biliyormusun. Tebrik ediyorum seni.. sevgiler Nevin.
Kıpkırmızı
Adı üstünde oldu, Birincisi kadar Şizofren olabildi mi bilmiyorum ama bu da şizofren oldu. Bazen içimizde adlandıramadığımız duygulara sanırım ben bu ismi verdim...
Teşekkürlerimle, :) Sevgiler,