MEDYUMLAR KRALİÇESİ AFET-İ DEVRAN
MEDYUMLAR KRALİÇESİ AFET-İ DEVRAN
ile
SÜMBÜL-Ü HAYRAN PAŞA
Komedi ( 2 PERDE )
Öykümüz, Sultan Abdülhamid devrinde ( yıl1908) 2. Meşrutiyet İlanı Şenlikleri için açılmış bir panayır çadırında, Gülhane Parkında geçer.
Çadırın üzerinde:
PADİŞAHIM ÇOK YAŞA !
RUMELİ MEDYUMU AFET-İ DEVRAN
FIRSATI KAÇIRMA ACELE DAVRAN
yazılıdır.
OYUNCULAR: “ Sahneye giriş VE önem sırasına göre”
KARAKTER OYUNCU
Üsküp’lü Tellal Zikrullah (Pomak) :
Romanya’lı Dilber Afet-i Devran (Roman) :
Midyat’lı Yamak Canullah (Süryani) :
Selimiye Mapusanesi Başgardiyanı Sümbül-ü Hayran Paşa (Çerkez) :
Pülümür’lü Hamalbaşı Hayrullah ( Kürt ) :
İstanbul Şehr-i Emiri Fetullah (Laz) :
İskilip’li Paytar Feyzullah (Bulgar) :
Kavala’lı Muallim İlmullah (Boşnak) :
Manastır’lı Hafız Burhaneddin (Arnavut) :
Galata’lı Sarraf Altunyan (Ermeni) :
Antakya’lı Aga Hamdullah (Hristiyan Arap) :
Halep’li Nalbur Moizullah (Yahudi) :
PERDE I
SAHNE I
İstanbul Gülhane Parkı
Medyum Afet’i Devran’ın çadırının önü
İçerden gramafondan gelen ses ; eski bir hüzzam semai
Tellal ZİKRULLAH : (Boynuna asılı davulu çalarak sahneye girer; sahnenin bir ucundan diğer ucuna dolaşmaya başlar ve durur)
Hey Ahali duyduk duymadık demeyesiniz!
Cihan-şumul Padişah efendimiz Sultan Abdulhamid Han Hazretleri bugünden itibaren Memalük’ü Osmaniye’de siz kullarına Hürriyet ihsan eylemiştir. Yüce Hakanımızın kıymetini bilesiniz, O’ nun buyruklarını itirazsız kabul edesiniz..
Bu mukaddes gün, Yıldız Sarayı bahçesinden boğaza doğru atılan yüzbir pare topla tüm cihana ilan edilecek, bütün memlekette fener-alayları eşliğinde mehteranlar gösterilerde bulunacaklardır.
Memleketin her yerinde üç gün üç gece bayram ilan edilmiştir.
Hakkımızda hayırlı ola, şenliğiniz uğurlu ola, kısmetiniz bol ola .. Amin!!
SAHNE 2
AFET : (Baştan aşağı renkli giysileri, yüzündeki ince siyah peçesi ile çadırın önündeki perdeyi aralar, gerinir.)
Uyy Zikrullah, kulağımı deldin bre zırtlak Pomak !
Bayram seyranda olmasa aç kalacağız zaar..
Haydeee beyler bayanlar! kader kısmet, şans talih .. iki mecidiyeye falınıza bakar, bir de helalinden göbek atarız...
Can, oğlum nerde kaldın !?
CANULLAH : (Heyecanla sahneye koşar)
Afet ablam, maşallah iki dirhem bir çekirdek olmuşsun..
Kadehlere rakı, meze gibi dolmuşsun..
AFET :Bırak oğlum palavrayı da, çadıra gir şöyle bir sil süpür..ahıra benzer zaar.. Dün geceden kalma sofrayı da kaldırmayı unutma..
CANULLAH : (Pürtelaş çadıra girer)
Emrin başım gözüm üstüne, dilberi nalanım benim..!
AFET :Yersin bre Yezid ! şimdi kocaman şaplağı ensene.. (Güler)
Hadin beyler bayanlar, kaderiniz kısmetiniz avucunuzda ama bilmez, görmezsiniz..( Çadırın önünde bir sağa bir sola kıvırtarak gider gelir)
Haden beyler, haden abeyler seansımız başlıyor..!!
SAHNE 3
SÜMBÜL PAŞA : (Çadırın önünde elpençe divan duran Can’ın eline bahşiş sıkıştırdıktan sonra Afet’in oturduğu sedire doğru yaklaşır, uzunca bir selam verir.)
Gününüz hayırlı, pazarınız bereketli ola..!
Bendeniz Selimiye Mapusanesi Başgardiyanı Sümbül-ü Hayran Paşa.. Zatı alinizin methini duyup teşrif etmişimdir..
AFET : (Peçesini düzeltip, hafifce eğilerek)
Şeref vermişsiniz paşa hazretleri, bende zat-ı alinizin methini duymuşumdur taa Sulukule’den..
SÜMBÜL PAŞA : (Afet’i, aşağıdan yukarıya süzerek)
Maşallah, hele peçenizi bir indirinde görelim gül cemalinizi..
(Kuşağındaki keseden çıkardığı mecidiyeleri Afet’in başından aşağıya döker)
CANULLAH : (Selam verip,yere düşen paraları toplar.)
AFET : (Nazlanır ve peçesini yavaş yavaş perde gibi yanağının sol tarafına çeker)
Paşa hazretleri emir buyururda, yerine getirmez miyim hiç..(Güler)
Şöyle sedire buyrun Paşam, size layık değil ama, fakirlik işte, gözü körolsun..
SÜMBÜL PAŞA : (Sakalını sıvazlayarak, gösterilen yere oturur)
Maaşallah maaşallah, fakiri bu kadarsa bunun...dedikleri kadar varmış cemalinize hayran kaldım..
AFET : (Elini Paşanın sol eline uzatarak, inceler)
Kim elini gösterirse, vicdanını ve yüreğini sergilemiş olur efendim..
Ne güzel eliniz var efendim..Hava gibi.. Uzun parmaklar..ve kuvvetli avuç içi..
Bağımsız, zeki, ne yapacağı önceden tahin edilemez bir kişiliğiniz var Paşa hazretleri..
SÜMBÜL PAŞA : (Gururla gerilir ve Afete doğru eğilir)
Öyleyimdir efendim..Onbin kişilik orduya kumanda etmişimdir..
Selimiye mapusanesine boşuna tayin etmemiştir Vezir-i Azam hazretleri..Görevlendirildiğim andan itibaren bir kez olsun isyan çıkmamıştır..İçeriye hafiyelerimi sızdırmış, elebaşıları tek kişilik hücrelere koymuşumdur. Nerede farmasom, bölücü ve anarşist varsa derdest edip kışlaya doldurmuşumdur..İşkenceci derler bana ama inanmayın, en azılı bölücüyü bülbül gibi konuşturacak metodlarım vardır.. Sağolsun Fransız dostlarım..
AFET Değil mi ya efendim, sizin sayenizde Payitahtımızda huzurla uyumaktayız..(Paşanın elini evirir çevirir)
Sağlıklı uzun bir yaşam süreceksiniz..
Bakın şu hayat çizginiz.. uyyy ne kadar uzun ve derin..
Sizin yaratıcı ve romantik bir yapıya sahip olduğunuzu gösteriyor..
SÜMBÜL PAŞA : (Kuşağından çıkardığı enfiye kutusunu açar, burnuna bir fırt çeker ve uzunca hapşırır)
Fransızca konuşurum efendim.. Mösyö Dö La-mur ve Volter’den çok etkilenmişimdir..Almanca kurslarına yazılıp, Bismark’ın askeri ve politik düşüncelerini öğrenmeye çalışacağım.. Öhhöö..
Hele bir Bahriye Nazırı olayımda, o zaman gör sen beni..
AFET : (Yüzünü seyirciye dönerek, Paşanın duymayacağı bir şekilde)
Ulan bu hıyar ağasından cacık bile yapılmaz ya.. ne diyor böle böle..
SÜMBÜL PAŞA :Bir şey mi dediniz efendim ?
AFET :İmam bayıldı sever misiniz dedim de.. (Bıyıkaltından güler)
SÜMBÜL PAŞA :Merhum Valide Hanım, kadın budunu çok iyi yapardı, üzerine de dilber dudağı..hanım göbeği, bıldırcın derken..(Güler)
AFET : (Alaylı) Oldu olacak, bülbül yuvası tatlısını da iyi yapardı de de..
SÜMBÜL PAŞA :Hanımeli sigarası yeni çıkmıştı.. bayılırdı bir kahve falı açıp tüttürmeğe.. Ah validem ne çabuk terkettin beni..
AFET : (Tekrar fal bakmaya koyulur) Ha.. nerde kalmıştık.. Aman efendim aman.. şu akıl çizgisine bakın ne kadar deriiiin..
Kendinizden oldukça emin ve biraz acelecisiniz herhalde..
SÜMBÜL PAŞA : (Afet’e biraz daha yaklaşır) Nasılda bildin Sultanım.. Hem öylesine aceleciyimdir ki.. (Gülerek sırnaşmaya çalışır)
AFET : (Kaçamaklı, nazlanarak) Aman, paşa hazretleri napıyorsunuz öyle..?
SÜMBÜL PAŞA :Ben ne yaptığımın farkında mıyım öyle.. Sultanım benim..Haremime gir seni ...Haremin gözdesi yapayım da çatlasın tüm orospular ..Afedersiniz..
AFET : (Zorlanır, el falına bakmaya devam eder)
Siz ihtiraslı, tutkulu aşırı cinsel dürtüleri olan kişiliğe sahipsiniz..
SÜMBÜL PAŞA : (Gururla gerilerek) Tabii ya.. ne sandınız beni.. Dört resmi nikahlım, yedi cariyem, üç gilmanımla başetmesini iyi bilirim.. (Gülerek)
AFET : (Paşanın duymayacağı bir ses tonunda, yüzü seyircilere dönük)
Çüşş öküze bak sen.. salsam bayırda ot bırakmayacak..Salam suratlı.
Dilim kurusun, başıma bela açtım şimdi napacağım ben..?
SÜMBÜL PAŞA :Beni delirtiyorsunuz sultanım.. Onca ordulara , onca mahkumlara hükmetmiş, Ruslara, bölücülere karşı savaş vermiş bir paşa ayaklarınıza kapanıyor..sizden bir tebessüm dileniyor..Açın şu mercan göğsünüzü de sarı liralarla donatayım..
AFET : (Peçesini yüzüne gerer)
Çocuklaşmayın Paşa Hazretleri..Kendinize gelin ..Millete rezil olacağız; kapıdaki müşterilerin kulağı deliktir..
SÜMBÜL PAŞA : (Paşa coşmuştur, kuşağından çıkardığı anahtarı göstererek, göğsündeki madalyaların üzerine vurur)
Sultanım, şu gördüğün anahtar koca Selimiye kışlasının kapısını açan biricik anahtardır..Her kilidi açacak bir maymuncuk gibidir..
Ama ben, sizin kilidi açacak anahtarın ne olduğunu bilirim..
(Kuşağının arasından çıkardığı kesenin ağzını açarak, sarı liraları Afet’in başından aşağı döker..)
AFET : ( Şaşırmış ayağa kalkar ve Can’a bağırarak)
Topla çocuğum sarı liraları da, çal bana bir göbek havası, paşamızı uğurlayalım...
CAN : (Sedirin üzerindeki cümbüşü alır çalmaya başlar)
Hayde bre ablam, bana da bir göbecik atasın..
AFET : (Paşayı kolundan tutarak sedirden kaldırır ve bir taraftanda oynamaya başlar)
Hadi paşaların paşası..göbekten, kalçadan, kıvır ha bre..Sefam Olsun! Cefam olmasın ! Oh..
SÜMBÜL PAŞA : (Israra dayanamaz, ayağa kalkıp oynamaya başlar ve kapıya doğru yönelerek)
Topla tüm sazendelerini hafta sonuna Üsküdardaki Sümbül Paşa Yalısında bekliyorum sizi...
AFET : (Paşayı yerlere kadar eğilerek, peçesini kapatarak kapıdan uğurlar)
Geliriz bre paşam yeterki sen kesenin ağzını aç böle..
Cümbür cemaat yalınızdayız..
(Paşanın yanağını okşar ve geri çekilir)
SÜMBÜL PAŞA :Çingene güzeli yaktın içimi.. Gene geleceğim ama, o zaman elimden kaçamayacaksın...(Güler ve selamlayarak çıkar)
AFET : (Paşanın gittiğinden emin olduktan sonra sedire yayılır..)
Öff be.. azgın herif, az daha.. Can çocuğum söyle dışarıda bekleyen müşterilere, yemek molası verdim..
CAN :Oldu ablam sen merak etme..Köşeden bir demlik ıhlamur getireyim mi?
AFET :Getir ama gecikme..al şu mecidiyeleri bunlar da senin hakkın..
Paşa tohum eker gibi saçtı gitti..Mazlumların hakkını..
(Çadırın içerisinden ikinci bölüme geçer)
SAHNE 4
HAYRULLAH : (Şaşkın etrafına bakınarak çadıra girer) Hayırlı işler.. Kimseler yok mu?
Öf be, şu garip halinle el falı baktırmakta nereden çıktı?
(Orta masadaki kristal küreye bakar, içerden gelen bir sesle irkilir çekingen, kapıya doğru giderken Afet içeriye girer)
AFET :Buyursunlar efendim, çekinmeyin girin içeriye..
İki mecidiyeye..Hadi oturun şöyle..
HAYRULLAH : (Mahçup) Şey, ben fal baktıracaktım da..Meşgul değilseniz tabii..
AFET :Ne meşguliyeti efendim. Vazifemiz, oturun oturun.. (Peçesini aralar)
HAYRULLAH : (Sıkılgan, sedire ilişir ve sol elini uzatır)
Hani şansımız var mı, bir deniyem dedim de..
AFET : (Hayrullah’ın elini inceler) Aman Allahım ! ne büyük, kuvvetli elin var senin böyle..
HAYRULLAH :Günde binlerce okka yük taşırsanız; nasırlaşır gider böyle işte..
AFET : (Duymamazlıktan gelir) Hayat çizginiz karmakarışık ama uzunca ..
Yaşamınızda büyük sıkıntılar geçirmişsiniz..Ama, feraha kavuşacaksınız.. Bakın bakın şu çizgi geleceğinizi gösteriyor (Heyecanla Hayrullaha yaklaşır)
HAYRULLAH : (Sıkılıp uzaklaşmak ister, ama yapamaz, merakla eline bakar)
Nerede o şans bizde bacım.. Hamal adamın geleceği ne ola..
Kardeşimi kurtarsaydım mapustan başka bir şey istemezdim..
(İç çeker) İki sene oldu bir kaç dakika olsun görüşemedim..
iki satırlık mektubundan başka..
Daha neler söylüyor avucum size.. nasırlardan başka?
AFET : (Şımarıkca Hamdullah’ın omzuna vurarak)
Hadi canım.. bak şu çizgilere, emin ol refaha çıkacaksın..
Şu çizgide kalp çizgisi.. Memlekette sevdiğin mi var ?
HAYRULLAH :Ne gezer.. olsa bile başlık parasına güç mü yeter..
Kardeşimle Hamidiye alaylarına yazılmaya geldik İstanbul’a, taa Dersim vilayetinden..Türkçemizde fazla yoktur ama, olsun dedik..geldik, gelmez olaydık..Başımız beladan kurtulmadı..
AFET : (Üzgün teselli etmek isteyerek daha çok yaklaşır)
Elbet her kara günün ardında bir aydınlık gelecek vardır.. yeterki sen o ışığı görecek göze sahip ol.Bak Sultan Abdülhamid Han hürriyet ilan etti.Eşitlik, kardeşlik, birlik diye bağırıyor şu bizim tellal pomak! Her şeyin vardır bir hayırlısı..
HAYRULLAH :Gardaşımı bir kurtaraydım.. Belki siz bilirsiniz müşterilerinizden yüksek mevkide olan vardır belki.. Üç beş biriktirdim, belki diyorum...Para her kapıyı açar derler ya.. (Sıkılır) Şehreminindeki büyük handa kalıyorum..
AFET : (Duymamazlıktan gelir) Herşeyin bir yolu bulunur elbet..
Kalp çizgilerine bakarsak, sen epey tutkulu, ihtiraslı bir delikanlıya benziyorsun..Şöhret çizgilerin de çok yakında zengin olacaksın diyor..Bakın bakın.. (Samimi olur)
HAYRULLAH : (Boynunu bükerek, mahçup) Estağfurullah bacım..Biz kim kadın avrat kim.. kim gönül verir ki benim gibi bir çulsuza..
AFET :Kardeşin neden düştü mapusa?
HAYRULLAH :O benim gibi değildir.. Çok okurdu.. onun için başı belaya girdi ya..
Kürtçe bir dergi giriyordu kaçak kışlaya.. yatakhanede yastığının altında bulmuşlar..Çavuşa benimdir dedim, üstüme aldım.. ama yutmadılar..
Oku dediler bir iki satır kekeledim.. tabii, zır cahil olduğumu hemen anladılar. Çıkardılar bizi Sümbül Paşanın huzuruna..
AFET :Hani şu meşhur Çerkez Sümbül-ü Hayran Paşa olmasın (Güler)
HAYRULLAH :He ya.. insan azmanı bir şey.. Beni hemen talimgahın kapısına koydular.. Biraderimi de mapusa attılar; Selimiye kışlasındaki..
Kaç sene yatacağını bile bilmiyor..Kadı karşısına bilem çıkarmadılar.. Arzuhalcı tutacak kadar paramız da yoktu.. işte böyle.. başını ağrıtmayayım..
AFET :Vay be, dünya ne kadar küçük..Dedim ya sana elindeki çizgiler senin feraha çıkacağını ve buna bir kadının sebep olacağını söylüyor diye..(Güler)
HAYRULLAH :Yapma be bacım.. sen de alay etme bari.. (Ayağa kalkıp gitmek ister, fakat, Afet kolundan çekerek yanına oturtur.)
AFET : (Peçeyi tamamen açar) Bak, gözlerime bak.. Bu gözler hiç yalan söylemedi sevdiklerine..Bu dil, hiç seviyorum demedi, sevdiklerinden başka hiç kimseye..
HAYRULLAH : (Anlayamamıştır, şaşkın) Ya bacım, özür dilerim ben, şimdi..
AFET :Bırak şu bacım sacım lafını bir kenara.. Gözlerime bak dedim ben sana.. Kalın kafan basmıyor değil mi..? Peki, şimdi git sen.. iki gün sonra Hürriyet bayramı şenliği bitiyor..Çadırı söküp gitmeden gör beni.. Unutma.. Çadırın önünde kimse yokken gece gel.. Her tarafta jurnalciler.. Başımı belaya sokma ..
HAYRULLAH :Peki peki Afet hanımcım..
AFET :Hanımmış; ağzına yakışmayan şey bana nasıl yakışsın bre Kürt ?
(Gülerek sedirden doğrulur; Hayrullah’ın sırtını sıvazlayarak onu yolcu eder.)
HAYRULLAH : (Memnun, gülerek çıkarken) Iki mecidiye değil miydi borcumuz?
AFET : (Harullah’ın sırtına hızla vurarak) Hayde.. Uç bakalım şimdilik...
SAHNE 5
FETULLAH :Selaymün Aleyküm..
AFET :Selam buyrun beyim (Peçesini kapatma telaşı ile)
FETULLAH :Medyum Hatun.. Belediye nizamnamesine aykırı davranışları sevmem..Peçesiz, teseddürsüz umuma açık yerlerde dolaşılmayacağını elbet biliyorsunuzdur..İÇKİ Mİ İÇİLDİ BURADA.!!.Bu koku ne? Ruhsatınız nerede?
AFET :Bilmez olur muyum efendim, ama bunu siz neden bana hatırlatıyorsunuz? Kimsiniz.?
FETULLAH :Pahitahtın Şehri Emirini tanımanızı düşünemem (Gururla)
Sağlık nizamnamesine uygun mudur diye teftiş ederim, tüm Gülhane Parkı çadırlarını..
AFET :Affınızı rica ediyorum Fetullah Beyefendi, mazur görün cahilliğimi.
FETULLAH : (Çadırın içinde dolanır, Afet’i baştan ayağa süzer)
Hah şöyle.. namınızı duydum da geldim.. teftiş bahane.. (Güler)
AFET : (Rahatlar ve atağa geçer) Yedi düvele yayılmış olan namımızın Tahtı Pahitahtta duyulmaması imkansızdır efendim..Emirleriniz.. Oturun şöyle sedire size layık olmasa da..
FETULLAH :Hem dilbaz, hemde cüretkarsınız..
AFET :Zat-ı allerinizden öğrenmişimdir.. (Sol elini alır, uzun uzun bakar)
FETULLAH :Peçenizi indirinde, şu bilmiş hatunun yüzünü görelim..
AFET :Siz istediğiniz için değil; ben istersem açarım yüzümü..
FETULLAH :Bak sen, hemde cesursunuz...(Güler ve peçeyi açmaya yeltenir)
AFET : (Falına bakmakta olduğu elini ısırır) Durun dedim ben size..
FETULLAH :Vay be .. Dilbaz, cüretkar cesur ve de ısırgan..
AFET :Umum Ahlak nizamnamesinin 13. maddesine göre, kadın istemezse, eşinden başka kimseye yüzünü göstermeğe mecbur değildir..der..
FETULLAH :Ecnebi yasalarına göremi idare edeceğiz bu ülkeyi..Peki peki, bak bakalım şu geleceğimize de..Dahiliye Nazırı olup olmayacağımızı anlayalım..
AFET : (Tekrar eline bakmaya başlar) Kendine olduğundan fazla güvenen, kendi içinde çelişkiler yaşayan şöhret düşkünü bir kişiliğiniz var..
Ama aslında içi yumuşak bir insansınız, hani ne desem..
FETULLAH : (Güler) Hay Allah benim hatunlarda hep aynı şeylerden yakınıp dururlar.. Ben, erkek gibi erkeğim..Biraz sinirli olabilirim belkide..
Koca şehrin su, elektrik, kanalizasyon, tranvay, vapur işlerini yöneltmek kolay mı sanıyorsunuz.. İnsanda sinir bırakmıyorlar ki..
AFET :Cinsel yaşamınızın çok pasif, içe dönük olduğunu söylüyor kalp çizgileriniz..
FETULLAH : (Kızgın) Halt etmişşsin sen.. Dört hatun, on çocuk insanda derman mı bırakıyor.. Haremime seni de dahil edip, iyice kaçırayım mı? (Güler)
AFET :Bana kızmayın, avucunuzu okuyorum..Hatunlarınız çocuklarınız olabilir, ama siz onları bir nişan gibi, bir iş gibi görüyorsunuz..
Veya o çocuklar sizden mi?
FETULLAH : (Kızgın elini çekip ayağa kalkar)
Sen ne diyorsun bre melun çingene..!! Ne demek istiyorsun..?
AFET :El çizgileriniz söylüyor bunları bana..Kabadayılığınızın altında yatan gerçek kimliğinizi açıklıyor...Ben de okuyorum onları..
FETULLAH :Bre melun..anarşist misin sen?
Topunuzu kovduracağım pahitahttan.. Tüm çingeneler, tüm anarşistler bir adım atamayacaklar..Topunuzun canı cehenneme..!
AFET :Doğruyu zikretmekten başka suçum varsa, Fizana sürün gene söylerim.. O yumuşak kibar elleriniz diyor ki.. siz ...
FETULLAH : (Saldırgan) Bir kelime daha edersen boğarım seni..
AFET :Ben söylemesem de, artık siz biliyorsunuz.. O ellerinizi kesip atamayacağınıza göre.. onlar konuşmaya devam edecekler..
Her zaman her yerde... beni sustursanız da, ellerinize bulaşmış o sübyan kanı lekeleri konuşmayı sürdürecek..
FETULLAH :Yetti bre çingene.. çadırını başına yıkardım ama sen şükret hürriyet ilanına.. (Belindeki kuşaktan çıkardığı paraları fırlatır ve çıkar)
Seni Sümbüllü Paşaya bir jurnalleyeyim de gör
Canın cehenneme..
AFET :Cehennemde buluşmak üzere.. Mutlaka orada ben şehremini seçilirim de sen görürsün gününü..
Sümbül-ü Hayran Paşa hazretlerine selamımı söyle, Allahın hödüğü..!
(Çadırın içinde söylenerek, sinirle dolanır)
Her müşteriye, değişik bir maske takarak çıksaydım şimdiye dek zengin olabilirdim.. Aptal rolü oynayan cebi zengin, akıl fukarası..
Yalan söylesem, benden iyisi olmayacak.. Sarı liralar, mecidiyeler, hamidiyelerle donatacaklar göğsümü....Yerin dibine batın emi..
SAHNE 6
FEYZULLAH :Selamünaleyküm millet.. Şu elimin falına bakacak mısınız?
Yoksa gideyim mi?
AFET : (Kendisini toparlar, dalgın)
Buyursunlar ağam.. buyursunlar beyim..şöyle sedire geçin efendim..
FEYZULLAH : (Sedirleri inceleyerek oturur)
Maaşallah iyi döşemişsin çadırı. Şu heybelikler ne güzel öyle..
Ben atlara meraklıyımdır.. Sultan hazretlerinin ahırına kısrak temin ederim..Atlarla insanlar arasında yegane fark, onlar kişner bizler sevişiriz..(Güler) Attım ama, galiba tutmada bu seferde..
AFET : (Peçesini yarıya indirip el falına bakmaya çalışır)
Eller herşeyi söyler derler inanır mısınız..?
FEYZULLAH :Sizin gibi güzel gözlü bir avrat söylerde inanmaz mıyım..
Daha neler söylüyor elim sana..?
AFET :Parmaklarınız kısa kısa avucunuz da dört köşe.. Toprak gurubuna dahilsiniz efendim.. Ne söylesem..Kararlı, onurlu ve de çok dikkatli birisiniz..
FEYZULLAH :Nasılda bildin güzel gözlü Afet-i Devranım benim..
AFET :Durun acele etmeyin..(Güler)
(Feyzullah işitmiyorcasına yüzünü seyirciye dönerek)
Denize girmeden paçayı sıvayan cinsinden, montofon mübarek..
FEYZULLAH :Montofon mu dediniz güzelim.. Ülkemize Hollanda ineğini ilk getiren; yurdun her tarafına çiflikler kuran, İskilip’li Feyzullah ile tanışıyorsunuz...Boru mu (Güler)
AFET :Çok şakacısınız Feyzullah efendi..
FEYZULLAH :Ziraat Vezirliğine tayinim çıkar çıkmaz seni haremime alıp, özel Medyum olarak tayin edeceğim..
AFET :Nerede oturuyorsunuz efendim..?
FEYZULLAH :Fatihte...Hamidiye sokakta..İskilip’ten taşınalı üç sene olmuyor ki Ulu hakanın gözüne girdim..Ecnebilerin eline geçen Osmanlı Bankası kredi vermeyince; Pak Bankasını kuran Babancı ile ortak oldum.. yaaa..Yüce Allahın inayetiyle ülkemde süt içmeyem, yoğurt yemeyen bebe kalmayacak sayemde..
AFET :Hayat çizginiz oldukça uzun.. maaşallah..Allah uzun ömür versin
FEYZULLAH :Süt mamülatından elini çekmeyeceksin güzelim..
( İçinden geçeni Afet duymayacak denli)
Maşallah kadın dediğin böyle olacak, kısrak gibi..ah ah..
AFET :Fevzullah efendi bu günlük bu kadar, bayram bitmeden tekrar beklerim o zaman uzun uzun sohbet ederiz.. ne dersin..?
FEYZULLAH :Neden olmasın balım..(Kuşağından bir kağıt çıkarıp)
Şurada adresim yazıyor.. Gönder çocuğu bir çırpıda hemen damlarım... (Neşeyle dışarıya çıkarken)
(Kesesinden çıkardığı bir avuç gümüş parayı Afet’in başından aşağı atar)
AFET :Teşekkür ederim efendim Allah sağlıklar versin.. iyi akşamlar efendim.. (Peçesini kapatır)
SAHNE 7
İLMULLAH :Selam, iyi akşamlar, el falı için gelmiştim..
AFET :Buyursunlar efendim, şöyle sedire buyrun..
İLMULLAH : (Oturur ve sol elini uzatır) Bakın bakalım neler okunuyor.
AFET :Allah yazmış bize de okumak düşüyor..Parmaklarınız uzun ve eliniz kare biçiminde .. Hımm hava gurubuna dahilsiniz.. Bağımsız, araştırıcı, önceden kimsenin tahmin edemeyeceği bir akıla sahipsiniz..
İLMULLAH : (Alaylı) Sahi mi?
AFET :Bu tür eller, bilim adamlarında, dedektif ve muallimlerde görünür efendim..
İLMULLAH :Bravo yanılmadınız.. Daha daha neler diyor elim size..
AFET :İyimser bir kişiliğiniz var, ama biraz korkaksınız..çekingensiniz..
İLMULLAH :Olmadı şimdi bu.. (Güler) Devlet-ü Osmanlıdan kim korkmaz ki ; Boşnak İlmullah korkmasın.. Her tarafı jurnalciler kaplamış.. Afedersiniz, “osursanız, sıçtı diye” padişaha jurnal ediyorlar..
Yıllarca memleketin en ücra köşelerinde sürgün yaşadım..
Cezam yeni bitti de, İstanbul’a dönebildim..
AFET :Kalp çizgileriniz ise..Yorgun görünüyor.. Çok mu koştunuz dilberlerin peşinden (Güler)
İLMULLAH :Sürgüne gönderildiğim her kasabaya iki hatun dört çocuk hediye bıraktım ( Güler) Şaka yapıyorum..Bekarım..
AFET :Sahi mi? Bu devirde, bu yaşta bekar yaşamak zor olsa gerek?
İLMULLAH : (Güler) Siz de bekar değil misiniz?
AFET :Beni sormayın gitsin.. Bende fal bakarak dolaştığım her kasabada iki koca, üç çocuk bıraktım.. (Güler)
İLMULLAH :Demek ikimizin de ortak tarafı varmış, baksana.. (Güler)
AFET :Elinizdeki şöhret çizgileri karmakarışık..Sanki, bir tepeye tırmanmak istiyor ve her seferinde düşüp paramparça oluyorsunuz..
İLMULLAH :Elim benden daha güzel ve doğru söylüyormuş da, benim haberim yokmuş..Üsküdar Rüştüye’sine tayinimi yaptırabilmek için çırpınıyorum..Sicilime düşülen “Bu adam anarşisttir” cümlesini sildiremedim bir türlü..
AFET :Ama, geleceğiniz oldukca parlak, kuzey yıldızı gibi bakın..
İLMULLAH :Faldan anlasam sana neden gelirdim ki,, (Güler) Ama fala inanmadan da duramıyorum..İşimiz fala kaldı anlayacağın..
AFET :İlmullah efendi beni küçümsemenize birşey diyemem ama,
falın ruhsal bir tedavi metodu olduğuna inanmamanıza şaşarım..
Ecnebi ruhiyatçıların fal ve rüya tabirleri konusundaki kitaplarını sanırım okumuşsunuzdur..
İLMULLAH : (Şaşırır) Özür dilerim benim demem o ki.. Siz bu konuda tahsil yapmışa benziyorsunuz.. beni şaşırttınız..
AFET :Müşterilerime kendi şahsımdan bahsetmeyi sevmem ama, madem ki sordunuz söyleyeyim . Bursa Rüştiyesi’nden mezun olduktan sonra...
İLMULLAH :Oysa ki ben sizi..
AFET :Siz beni, kalaycı karısı falcı Asiye ile karıştınız değil mi? (Güler)
Bakın işte bir ön yargı da, okumuş ilim irfan görmüş Muallim beyden..
İLMULLAH :Özür dilerim efendim..Benim şaşkına çevrilmişliğim sizi mutlu ettiğine göre, ödeştik demektir..
AFET :Asiye gibi hemcinslerimi küçümsediğimi sanmayın sakın.. Hem Asiye’nin fırsatı olsa benim gibi bir Afet-i Devran olup, erkek milletinin borusuna ot tıkardı..Bir de Çingene iseniz, buralarda yeriniz belli demektir..(Güler)
İLMULLAH :Estağfurullah efendim..
AFET :Ben Çingeneliğimle övünürüm.. Bakın tüm dünyada bir tek bizim bayrağımız, sınırımız, padişahımız yok.. Her yer bizim çünkü.. İstediğimiz ülkede, istediğimiz gibi yaşarız.. Bir gün çalışır, on gün yeriz.. “Yarın kimseye vadedilmemiştir” deriz..
İLMULLAH :Benimde sizden farkım yok..
AFET :Hayır hayır, siz devletin kapı kulusunuz.. maaşınız kesilince yaşayamazsınız.. el açmak zorundasınız maaşınızı ödeyene..
İLMULLAH :Sizde, fal baktığınız kişinin vereceği üç beş mecidiyeye muhtaç değil misiniz?
AFET :Ben, istersem bugün çadırımı söker giderim.. ama siz, istifa edemezsiniz çünkü, aç kalırsınız..
İLMULLAH :Acı bir gerçeği sizin dilinizden dinlemek şaşırtıcı, ama güzel..
Size hayran oldum..
AFET :Gerçekleri bilmek, söylemek yetmiyor, ona göre de davranmak lazım efendim..
İLMULLAH : (Cebinden Mizan adlı bir dergi çıkarıp uzatır)
Bu dergiyi gizli dağıtıyorlar, okumak ister miydiniz..?
AFET :Okurum, ama çadırıma sokmam.. Anlatabiliyor muyum İlmullah efendi..? Benim çadırım beynelmineldir.. Paşasından itine uğursuzuna dek herkese açıktır.. Milletteki önyargıyı, biraz evvel sizin şahsınızda isbatlamışımdır..Yanlız bizim meslekte, herkese eşit davranmak zorunda olan insanlar yaşam bulur..
İLMULLAH : (Ayağa kalkar, minnettar) Sizinle tanışmak bana şeref verdi.. Tekrar ziyaretinize gelmeme müsaade buyurun..( Bir kağıt uzatır) Şu kağıtta kaldığım hanın adresi yazılı..
AFET :Kapım, haddini bilen herkese, her zaman açıktır..
İLMULLAH : (Ücretini uzatır) Kabul buyurunuz efendim..
AFET :Ücretiniz ödenmiştir İlmullah bey.. Uzun zamandır böyle konuşabileceğim birine rastlamamıştım..( Parayı almaz, peçesini kapatır, kapıdan uğurlar)
İLMULLAH :Beni mahçup ettiniz bir defa daha..Geceniz hayırlı olsun..Görüşmek umuduyla.. (Çıkar)
AFET : (Çadırın içinde dolanarak kendi kendine söylenir)
Uzun süredir ilk defa aklı başında bir adamla karşılaştın bre Afet..
Hem okumuş cinsinden.. hem de bekar..
Biraz tutsana dilini..Ama, iyi oldu.. bilsin haddini..Aptal rolü oynamaya son olsun..
Böyle bir adamla birlikte yaşanır mı Afet.. belki.. Sürgün yemiş balığa dönmez misin sen kızım? Sen ki özgür yelsin.. hiçbir dağ başına kul köle olmayan..Ama..yaşın geldi geçiyor baksana..Yosun tutmayan bir taş gibisin..
Ya o Kürt delikanlısının mahçup, çekingen sevdalı hali..
Hayır, sen Afet-i devransın, kendine hayransın..! (Kahkaha atar)
SAHNE 8
BURHANEDDİN : (Sakalını sıvazlayarak içeriye girer)
Esselamün aleyküm ya Afet Hatun...
AFET : (Peçeyi tamamen yüzüne gererek)
Buyrunuz dede efendi..
BURHANEDDİN :Dede mi dedinüz? Yarabbi, dede diyen diliniz, elimin sırrını da çözer mi?
AFET :Sedire oturun efendim.. isminizi bahşedin..
BURHANEDDİN : (Aceleyle eteğini toparlayıp sedire kurulur ve elini uzatır)
Bendeniz Manastırlı hafız Burhaneddin.. Kısacası Hafız Burhan
Kocamustapaşa Dergahında yatıp kalkarım.. Elhamdürüllah ..
AFET :Yaşamınızda oldukça büyük sıkıntılar çekmişsiniz..Ama, feraha kavuşmuşsunuz. Parmaklarınız kısa ve eliniz dörtköşe.. Ateş grubundansınız..
BURHANEDDİN :Ateş gibiyimdir maaşallah..Nazarınız dokunmasın.. (Güler)
AFET :Kıpır kıpır, cana yakın ve de oldukça karmakarışık bir insansınız..
Bu gruptakiler sporcu.,politikacı, komedyen veya dinadamı olurlar.
BURHANEDDİN :Nasrettin Hoca da bu gruptan olmalı..Sır saklar mısınız?
AFET :Bizim ağzımızı hiçbir kilit açamaz..
BURHANEDDİN :Ne Mecidiye; ne Hamidiye..!
AFET :Hamidiyenin topu tüfeği bile..(Güler)
BURHANEDDİN :Ceddim Makedonyalı Bektaşilerden gelir.. Sultan Mahmut yeniçeriliği lavedince perişan olmuşuzdur.. Köşe bucak savrulmuşuzdur.. Ne dergah kalmıştır.. Çoğumuz boğaz tokluğuna Anadoluya yayılıp Alevi köylerinde dedelik yaparız..Ben kışın İstanbul’da yazın Haymana’da Çorum’da gezinir giderim..
Sünni köylerinde de imamlık etmişliğim vardır.
AFET :Desene, sen de dönmelerdensin..Sen de benim gibi gezgincisin..
BURHANEDDİN :He ya..Allah-u Ali şahidimdir ki.. Yahudiden dönen olur da; Bektaşiden olmaz mı? Hürriyet ilan olmuştur ama, Bektaşiler’e Aleviler’e Tahtacılar’a Türkmenler’e Yörükler’e ne düşer bu ulufeden bilinmez..
AFET :Gelecekten ne beklersin..Gözün yükseklerde gibi görünür..Hafız efendi..Karacaahmed’e Müezzinlik falan
BURHANEDDİN :Sesim güzeldir, ama Şeyh-ül İslamlığa giden yolda durulur mu Çingenem..?
AFET :Bektaşi dedesinden Şeyül İslam.. Neden olmasın..Sen yeterki iste, veren Allah oldukca..
BURHANEDDİN :Çok şükür, aç açıkta bırakmamıştır kulunu..Ne de hanımlarımı..
AFET :Maaşallah, kaç hanımınız var..
BURHANEDDİN :Bizim yolumuzda, çok evlilik yasak olmasına yasaktır ama, dönünce; şeriatı uygular olmuşumdur..Dörtte kalmışımdır..
(Sakalını sıvazlama tiki vardır..)
AFET :Çok hoşsunuz Hafız efendi..Yaşamınızı özetlemek isteseniz nasıl derdiniz.?
BURHANEDDİN :Öyleyse size bir güfte söylememe müsaade buyurun efendim..
“ Kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi
Kah inerim yer yüzüne, seyreder alem beni”
AFET :Sesiniz gerçekten çok hoşmuş.. Sümbül-ü Hayran Paşa’nın yalısında gelecek Cuma’ya sazlı sözlü bir alem var, gelir misin?
BURHANEDDİN :Siz istersinizde ben hayır mı derim.. Sizin için Fizan’a bile yalın ayak koşarım.. (Kuşağından çıkardığı kağıdı uzatarak)
Kulunuzun adresi burada yazılıdır efendim, emir buyurun hemen oradayım..
AFET : (Uğurlamak üzere ayağa kalkar)
Unutmayın gelecek Cuma akşamı.. (Hafızın verdiği kağıdı koynuna yerleştirir.)
BURHANEDDİN : (Afet’in göğüslerine bakarak) Maaşallah maaşallah.. Yaradan kul olmak kadar güzel ne ola.. (Kuşağından çıkardığı keseyi Afet’e uzatır)
Alın hepsi sizin olsun Sultanım..
AFET : (Keseyi iter) Bunları bana vereceğine, dört karına birer şalvar al yeter..
BURHANEDDİN : (Keseyi yerine koyar; baştan ayağa selam verir ve çıkar)
Geceniz nur ola, keseniz ihsanla dola...
SAHNE 9
ALTUNYAN : (Modern giyimli, elinde bastonuyla içeriye girer)
Akşamlarınız hayırlar ola..
AFET :Bonjour ! Sizinde efendim, şöyle sedire geçin lütfen..
ALTUNYAN :Şehremininden duymuşumdur methinizi. Bendeniz Altunyan, asıl mesleğim sarraflıktır..Hürriyetin ilan olması vesilesiyle şenliklere katılayım, halkımın nabzını tutayım dedim..
AFET :Bende sizin namınızı okumuş ve işitmişimdir efendim..
Sol elinizi verin lütfen..
ALTUNYAN :Sizde mi solcusunuz..(Güler)
AFET :Bizim mesleğin sağı solu olsaydı, bugüne dek ayakta kalır mıydık efendim.
ALTUNYAN :Size güvenebilirim öyleyse...
İyiki siyasete atılmamışsınız.. Herşeyiniz bir günde tepetaklak olabilir.. Bir gün evvel vezirken, kedi gibi kuyruğunuza teneke bağlanabilir, rezil olursunuz.. Herşey Ulu Hakanın iki dudağı arasında.. Hürriyete rağmen..Ecnebilerin baskısına rağmen bu “böyle gelmiş böyle gitmekte”.. maalesef..
AFET :Ulularımız “ Milletler, layık oldukları düzenle idare edilirler”diye söylememişler mi efendim.?. Elinizin şöhret çizgisi oldukça derin ve hayat çizgisiyle üst üste gelmiş...
ALTUNYAN :Şöhretin bittiği yerde, hayatımız sona erecek demektir..
Padişah Hazretlerine Rus savaşı için milyonlarca altun borç vermeseydim; ne Kapalıçarşı’da, ne de Mısır’da tutunabilirdim Ne de Van’dan meclis azası seçilebilirdim..
Hariciye Nazırlığına dek şöhret merdivenim uzansın istiyorum. (Güler)
AFET : “İhtiyarlar savaş çıkarır, gençler ölür” derler değil mi efendi?
Padişah efendimizin sadık kullarındansınız, ne güzel..
ALTUNYAN :Afet hatun, siz zeki bir kadınsınız, benim ne demek istediğimi anlıyorsunuz mutlaka..Etraf jurnalci kaynıyor..Herşeyi size açıklayamıyorum.. Yerin kulağı var..Yüzlerce yıl bizler çok çektik.. Sürüldük katl edildik..Rum, Arnavut, Bulgar, Romen kardeşlerimiz istiklallerine kavuştu.. ama, bizim kendimize ait bir karış toprağımız bile yok..Bir vakıf bile kuramıyoruz.. İzinsiz bir klise bile açamıyoruz.. Adımızın sonuna Müslüman ismi takmak zorundayız..
AFET :Konuşturmayın beni Altunyan efendi..Her milletin kendisine ait olduğuna inandığı, milletler cemiyetince kabul görmüş dili, dini var.. ama biz çingenelerin..
Ayan meclisinde bizi temsilen bir allahın kulu bile yok..
ALTUNYAN :Haklısınız ama, efendim biz..
AFET Hep biz diyorsunuz.. Bütün insanlar anasından hür doğmuyor mu? Bizlik sizlik değil mi hep.. Bizden olanlar.. sizden olanlar.. ve arada kalanlar..yetmedi mi bunca kan ve gözyaşı..?
ALTUNYAN :Meclise, bu konuda azınlık haklarıyla ilgili öneri verdim..
AFET :Çingene adına rastlamadım ben önergenizde..Günlük cerideleri takip ediyorum efendim..
ALTUNYAN :Onunda sırası gelecek efendim..
AFET :Bakın, Altunyan efendi kandırmayalım birbirimizi..
Çingenelerle ilgili yeni fetva yı okumadınız mı..?
Bizlerin yerleşik mekanı olmadığı için, bize nüfus cüzdanı bile verilmiyor.. Çocuklarımız medreseye bile gidemiyor..
Beni bir Arnavut aile evlatlık almasaydı, insan yerine bile sayılmayacaktım.. Yakında, anarşistlerle beraber İstanbul dışına sürülürsek şaşmam..
ALTUNYAN :Ben, bu mesele ile ilgilenmeye söz veriyorum..
AFET :Politikacı sözü mü..?
Kanun nizamnamesinde ;”Eşek, katır gibi” binek ve yük hayvanlarıyla ilgili madde beni çok güldürmüştü.. Ülkedeki her eşeğin kaydı var, vergisi veriliyor.. Çingenenin kaydı kuydu yok..Hayır getire..
ALTUNYAN :Hürriyet yeni ilan oldu, göreceksiniz tüm azınlık hakları korunacaktır.. ecnebi kardeşlerimiz bizi iyi takip ediyor.. Avrupadaki, Birleşmiş Devletlerdeki yakın dostlarımız var..
AFET :Oralarda da zenciler, çingeneler, orospular, ibneler, yerli halklar insan yerine konulmuyor Altunyan efendi, Kimi kandırıyorlar.. Yemezler !
Dünyanın en hareketli müziğini, dansını biz yaparız.. Beyleri paşaları eğlendiririz.. İsterlerse, altlarına bile yatarız.. açlıktan veremden, sıtmadan kırılır nesillerimiz.. ama sayılmayız nüfusta, seçimden haberimiz olmaz.. askere bile alınmayız.. bir eşek kadar değerimiz yoktur bizim..
ALTUNYAN :Ülkemiz harplardan harap oldu.. imar işlerini ele alacağız ama hazine tam takır..
AFET :Siz savaş zengini değil misiniz Altunyan efendi..neyse..
Biz bakalım falımıza..
ALTUNYAN :Biraz geç oldu, malum ihtiyarlık ben gitsem..(cebinden çıkardığı cüzdanı uzatır) Alın istediğiniz kadar.. Bu kağıtta da adresim yazılı Size, yakut taşlı bir gerdanlık ne güzel yakışırdı..
AFET : (Cüzdanı geri iter) Borcunuz ödenmiştir Altunyan efendi..
Hem altun değil, gümüşü severim.. ayrıca, dengimden ve sevdiklerimden alırım hediyeyi..
ALTUNYAN :Göreceksiniz beni de seveceksiniz bir gün.. aynı kaderi paylaşıyoruz sanki sizinle.. (Selam verip, çıkar)
AFET :Doğru söyledin şimdi.. (Güler) Aynı kaderi paylaşanlar aynı hayatı yaşamıyorlar ama..
SAHNE 10
HAMDULLAH :Gecenin mehtabı yüzünüze doğsun efendim.. Fal baktıracaktım da.. Vaktiniz müsait midir?
AFET :Buyursunlar beyim, hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz..Nereden böyle?
HAMDULLAH :Teşekkürler.. Antakyalı’yım aslen. Gayrı müslimim yani (Güler) Çok şükür hepimiz aynı ruhtan yaratılmışız..
AFET :Elinizi verinde okumaya başlayayım..
HAMDULLAH :Ne görüyorsanız onu söylersiniz..Elime bakacağınıza gözüme baksanız da olur.. "Bedenin ışığı gözdür. Gözünüz sağlamsa, bütün bedeniniz aydınlık olur.
AFET :Evet evet, doğru söylemiş söyleyen ama, elini veren gönlünü esirgemez derim ben de.. (Güler) Tanrıya ellerimizi açarak dua ederiz..
HAMDULLAH : “Gözünüz bozuksa, bütün bedeniniz karanlık olur. Buna göre, içinizdeki ’ışık’ karanlıksa, ne korkunçtur o karanlık”
AFET :Bu da doğru ama, siz hiç kutsal kitap dışında konuşmaz mısınız..?
HAMDULLAH :Konuşmaz mıyım hiç efendim..Beni yargılıyorsunuz ama..
"Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız”
buyurmuş babamız..
AFET :Anlaşıldı anlaşıldı.. Ne iş yaparsınız siz.. Elinizin darlığına parmaklarınızın küçüklüğüne bakılırsa Ateş gurubundansınız..
Hareketli, cana yakın, sıcak ama kaba..(Güler)
HAMDULLAH :Efendim ben Tüccar bir ailenin çocuğu olarak Ürdün’de dünyaya açmışım gözlerimi.. Dedeleri ipek, baharat ticareti yaparmış Çin’den Hindistan’a kadar..Ben, işi biraz daha büyütüp bankacılık yapmaya başladım..Antakya’daki Pakbankası’nın kurucusuyum..Bakmayın böyle süflü gibi giyindiğime..Huyum kurusun, kendi dokuma fabrikalarımdan çıkmayan şalvarı giymem..
AFET : (Yukarıdan aşağı süzerek) Maaşallah, bu don sadece size göre biçilmiş gibi duruyor.. Gelelim şöhret çizginize.. aman yarabbi bu ne derin çizgi böyle.. Yakında politikaya atılirsaniz hiç şaşmam..
HAMDULLAH :Veziri Azam hazretleri haber göndermiş Adana’dan koysun adaylığını diye gelecek seçimlerde liste başı yapacaklarmış.. Yanlız kesenin ağzını açmayı da unutmasın demiş..
Biraz pinti miyim neyim.. Kutsal kitapta ;
"Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır.” Benimde dileğim ölmeden evvel Memalükü Osmaniyenin her tarafına Kilise, cami yaptırmak..
AFET :Kiliseyi anladıkta, zaten her köyde cami var.. Cami yaptırmaya ne hacet.. Hem siz hristiyan değil misiniz.?
HAMDULLAH :Bütün dinler aynı babaya döner yüzünü, aynı rabba kulluk ederiz..Efendim her caminin dibine bir hayır çeşmesi ile bir vakıf kurduracağım..Bütün ramazan boyunca millet yesin içsin bedava.. Ayrıca, her mahalleye bir medrese yaptırıp cahilliği yokedeceğim, inşallah !
AFET :Peki bu değirmenin suyu nereden gelecek?
Bana ‘Rabbim’den’ demeyin sakın..
HAMDULLAH : “Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda yiyecek biktirirler. Göksel Babanız yine de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz?”
der Rabbimiz..
AFET :Tamam anlaşıldı.. Falınız burada bitti Hamdullah efendi üç mecidiye yeter.. (Ayağa kalkıp yol gösterir)
HAMDULLAH :İki mecidiye olmaz mı? (Pişkince )
Yanımda bozuk para taşımam da..
Şu kağıtta adresim yazılı gelir ücretinizin üstünü alırsınız sultanım..Ne güzel de gülüyorsunuz öyle..
AFET :Peki peki iyi geceler
HAMDULLAH :Size de efendim ışıkla kalın, dünyanız cennet olsun..
SAHNE 11
MOİZ : (Avrupavari şıkca giyinmiş, bir elinde bastonu vardır)
Geceniz hayırlı olsun.. Kapatacak mısınız çadırı yoksam, geç mi kalmışımdır?
AFET :Evet biraz sonra perdeyi kapatacağım..siz son müşterimsiniz..
Şöyle geçin efendim, sefalar getirdiniz, isminiz, şanınız..?
MOİZ :Bana, adıyla namıyla Filistin Ayan Meclisi Temsilcisi Moiz Eskenazi derler ..Çok uzun kaçtıysa, Dönme Mebus efendi deyin kafi..(Güler)
AFET :Neden, nereden döndünüz? Hangi köşeden ?
MOİZ :Sülalem İspanyadan Selaniğe gelip yerleşmiş Hahambaşı Sevi efendiden gelir.. Müslümanlığa dönmüşüz mecburen, ama yüreğimiz Ruh Ül Kudüs’te atar..
AFET :Anlaşıldı Moiz efendi Sebataycısınız, sol elinizi verin lütfen..
MOIZ : (Gülerek) Sağ elimi versem olmaz mı ?
AFET :Sol elinize n’oldu..?
MOIZ :Kestiler efendim.. takmadır gördüğünüz el takma..
AFET :Bir şey mi çaldınız?
MOİZ :Ne münasebet efendim.. Ben neşriyatçıyımdır aynı zamanda..
Cağaloğlu’nda büyük beş katlı basım yayım evim var..
Alamanya’dan getirttiğim matbaa makinasını deniyordum..Solak olmanın zararları.. elim, dergi kapağı ile iki tonluk bıçak arasında kalakaldı..
AFET :Dergidenin kapağındaki kimin resmiydi böyle sizi dalgınlaştıran?
MOİZ :İlahi emi, Fransız filozof Volter den başkası olabilir miydi?
AFET :Tahmin etmeliydim.. “Söylediklerini kabul etmeyebilirim; ama söyleme hakkını ölünceye kadar desteklerim” deyen güzel insan.
MOİZ :Harika.. Demek sizde okudunuz O’nun eserlerini..
AFET :Evet.. sağ elinize bakalım öyleyse.. ilk kez adeti bozuyorum.
Şöhret düşkünü zenginlik meraklısı vede akıllı birisinin eline benziyor çizgiler..
MOİZ :Vallahi paranın satın alamayacağı hiçbirşey yoktur dünyada.. değil mi?
AFET :Mutluluk der Volter, doğanın bize satabileceği en değerli maldır..
MOİZ :Şey, evet ama ben.. dünya malından bahsetmiştim..
AFET :Mutluluğu ahirete mi bırakıyorsunuz..? İlahı Moiz efendi..
“Para insanı değiştirmez, sadece maskesini düşürür.”
Der, bir Fransız filozof..N’oldu hoşunuza gitmedi galiba..?
MOİZ :Sizinle yarışmak istemem ama, ben servetimi helal ve doğru yoldan kazanmışımdır.. Fakir furakayı gözetmiş, sevindirmişimdir..
Bundan büyük bir zevk almışımdır Afet hatun..
AFET : “Zenginliğin zevkleri yoksulların gözyaşlarıyla satın alınır. “
Sözünü duymuş olmalısınız..
MOİZ :Ticarethanemde binlerce işçi çalıştırırım.. herbirine cömertce davranıp, bayramlarda üç yevmiye hediye veririm.. ya..
AFET :Zavallı anacığım bana “Yoksullara cömert davranan zenginlere pek güvenme.” derdi..
MOİZ : (Kızarak ayağa kalkar) Ayıp ediyorsunuz..Halbuki sizi görür görmez beğenmiş, haremime dahil edeceğim anları hayaletmiştim..
Afet hanım gururumla oynuyorsunuz..
AFET :Demek, Sabetaycıların da haremi varmışta benim haberim yokmuş.. Beni tavuk mu sandınız Moiz efendi. Sanki hemen kafesleyeceksiniz..Sizin çok beğendiğiniz Volter’den bir yanıtla falınızı sonlayayım, haydi başka kapıya..
MOİZ : “Küçük insanların büyük gururları vardır” demiş....
AFET :Aferin sana iyi bildin.. sen adam olacağa benziyorsun.. sevdim seni..
MOİZ : (Kuşağından çıkardığı mendiliyle gözyaşlarını siler)
Rabb’a emanet olun..
AFET :Ağlamanın sırası mı şimdi Moiz efendi, amma da alınganmışsınız..
MOİZ : “Gözyaşları acının sessiz sözleridir”
Müsaadenizle (Telaşla çıkar)
AFET : (Çadırın içinde kızgın dolaşarak, kendi kendisine söylenir)
Oldu mu şimdi.. Ne yaptım ben.. Adamı ağlattım.. Küçümsedim..
Ezmek istedim.. Bundan evvel gelenlere bunu yapamazdım belkide..
Onların mevkilerinden çekinmiş korkmuştum..Bu adam da şan şöhret sahibi idi ama dönme idi..Korkuyordu sürgünden benim gibi..
“Korkaklar, kendinden daha güçsüz olanlara güç gösterisinde bulunanlar” değil midir Afet..!!?
Sen korkağın tekisin..
SAHNE 12
CANULLAH : (Elinde bir kase ile neşeli bir şekilde içeriye girer)
Ablam benim, geciktim kusura bakma.. Köşedeki muhallebiciye uğradım.. sana, bir kase kazandibi gönderdi, selamı var..
N’oldu sana, birileri kafanı mı bozdu..?
AFET :Hemde nasıl? Neredeydin şimdiye kadar.. Yine döner dolaplara mı bindin? Neyse..
(Koynundan çıkardığı bir tomar kağıdı sehbanın üzerine koyar)
Bugün bir çok azılı müşteri geldi.. her biri bana hayran..
Burada adresleri yazılı, anladın mı çocuğum..
Sen yed kazandibini.., çadırı kapatıyoruz..
Yarın ben Sulukule’ye gidiyorum.. Sen de, bu adreslere gidecek ve buraya gelen adamların hepsine yarından sonra, yani Pazartesi akşamı saat 7’de burada hazır olmalarını söyleyeceksin..
Anladın mı, Can çocuğum..?
CANULLAH :Anladıysam Arap olayım ablam..!
AFET :Hasbinallah! “Afet ablamın selamı var, Pazartesi akşamı saat 7’de sizi çadırda bekliyor.. çok mühim bir iş için” diyeceksin o kadar..
CANULLAH :Hah şimdi anladım..
AFET :Maaşallah çok zekisin..
CANULLAH : (Adreslerin yazılı bulunduğu bir tomar kağıdı itina ile kuşağına yerleştirir.) Abla etrafı toplayayım mı?
AFET :İstemez, çok yorgunum.. Hadi gidelim..
İndir çadırın perdesini.. Pazartesi’ye kadar fareler girmesin..!!
CANULLAH :Hayırlı geceler ablam..Allah rahatlık versin..
PERDE
PERDE 2
SAHNE 1
TELLAL ZİKRULLAH (Davul çalarak çadırın önünde dolaşır bir ara durur ve davuluna yapıştırdığı Şeyh ül İslam Fetvasını okur)
Gülhane Parkının serden geçtileri, sazendeleri, cambazları, hokkabazları, sihirbazları, falcıları, dilencileri, simitçileri, çaycıları, şerbetçileri, hamalları, imamları, hafızları, garı müslimleri, sübyancıları ve bil-umum ahali, duyduk duymadık demeyun..!
Hümayundan gönderilen Fetva-i Ali’i’ okuyorum, kulak kesilesiniz.!
Memleketimizde, her türlü fitnenin başı, dinimize ve ülkemize düşman; tüm bölücüler, anarşistler ve çingeneler yetmişiki saat içersinde İstanbul sınırları dışına çıkmazlarsa; Sümbülü Hayran Paşa komutasındaki askeri kıtalarca derdest edilip; it sürüleri gibi surların dışına atılacaklardır .
Zira, gelecek Pazar günü, Hümayunda Avrupadaki Devlet u Muazzamanın toplantısı vardır..Bu önemli günde, huzur ve sukunun sağlanması için bu derdest hareketi luzumlu görülmüş olup; Şey ül İslam efendi hazretlerinin mührüyle tasdik edilmiştir.
Duymayana duyurulur,
Uymayana uydurulur..!!
İkinci duyuru !
Şehremini Fetullah efendinin emirileridir.
Hörriyet bayrami şenlikleri nedeniyle, tranvaylardan, vapurlardan ve şehiriçi trenlerden ücret alınmayacaktır..
Tuz, gazyağı, semer, nal, iskarpin, yol, çorba, sakatat, karnıbahar, han, hamam, kahvehane, umuhane, iskambil kağıdı, gazete, mecmua, telgraf, enfiye, rakı, Çorum leblebisi, meşrubat ve tütün den alınan vergilere yüzde otuz zam getirilmiştir.
Ramazandan hemen sonra uygulanacak olan zamların tarifeleri, gelecek hafta esnafa dağıtılacak olup, vergi ödemeyenler hakkında en ağır hükümler uygulanacaktır...
Şehr-emini Trabzonlu Fetullah
Duymayana duyurulur,
Uymayana uydurulur..!!
SAHNE 2
Çadırın içindeki sedirde oturan Afet, iskambil falı açmakta ve kendi kendine bir şarkı mırıldanmaktadır.
CANULLAH Ablam, duydun mu Pomağın ne söylediğini?
AFET (Dalgın, kağıt açmayı sürdürür)
Kedilerin duası kabul olsa, gökten çiğer yağar; bir parçası da Pomağın başına düşerdi..
Ne oldu.. Sen haber uçurdun mu dünkü müşterilere..?
CANULLAH Benden kaçarmı bre ablam, hepiciğine teker teker söylemişim senin tembihlediğin gibi.. Sümbül-ü Hayran Paşaya ulaşamadım ama, katibine söyledim.. (Kuşağından çıkardığı köstekli saata bakarak)
Eli kulağında şimdi dökülürler birbir..Nedir ablam derdin senin..
Süt dökmüş danaya benziyorsun (Güler)
AFET Siktir lan.. kafamı karıştırma..Kahveciye söyle, buraya okkalı bir kahve yollasın da, aklımızı toplayalım..
CANULLAH Hemen ablam.. (Çıkar)
SAHNE 3
HAYRULLAH (Fesini çıkarır saygıyla yerden selam verip içeriye girer)
Akşamlar hayır olsun Afet bacım, hayrola beni çağırtmışsın?
AFET (Ayağa kalkar ve yer göstererek)
Şöyle geç Hayrullah iyiki erken geldin.. Ben de seni düşünüyordum..
HAYRULLAH (Merak ve sevinçle) Beni düşünüyordun?
AFET Günde kaç Mecidiye kazanıyorsun?
HAYRULLAH İşler iyi giderse, yirmi mecidiye.. Yağmur yağarsa otuz..
AFET Sana yüzelli mecidiye vereceğim, bir kaç gün benim çadırın önünde muhafızlık yapacaksın.. Anlaştık mı?
HAYRULLAH (Düşünmeden , sevinçle)
Tamam bre bacım.. Canıma minnet, sağolasın. Gerci senin korunmağa ihtiyacın yok; maşallah iki serdengeçtiye bedelsin..
AFET Biraz sonra, dün gelen müşterilerimden birkaçı gelecek.. davet ettim..Sana sonra anlatırım..(Kesesinden çıkardığı parayı uzatır.)
Bugünlük yöğmiyen. Al bakalım..
HAYRULLAH (Sıkılgan, almak istemez) Valla bacım, birader mapusta olmasa bir metelik almazdım ama..
AFET Çadırın kapısında duracak, gelecek müşterileri gözleyeceksin.
Bir karışıklık olursa ben sana haber vereceğim.. anladın mı? Gelenlere benim muhafızım olduğunu çaktırmayacaksın..Sanki meraklı bir müşteri gibi, salakca gezineceksin..(Güler)
HAYRULLAH Anlamışımdır..(Çadırın kapısına doğru yönelir)
SAHNE 4
(Daha evvel gelen müşteriler başta Muizullah olmak üzere, teker teker çadıra girerler..Selam verirler.. Şaşkınca birbirine bakınırlar..Afet, herbirine ayrı ayrı yer gösterir.)
SÜMBÜLÜ HAYRAN ( Yerden selam vererek içeriye girer, şaşırır fakat, bozuntuya vermez.. gelenlerden bazılarını yakından tanımaktadır)
Akşamlarınız hayırlı olsun efendiler..
AFET Sizde şöyle başköşeye geçin paşa hazretleri..Biliyorum hepiniz meraklanmışsınız, ümidlenmişsinizdir..Önce, hepinizin affını rica ederim..Size süpriz yapmak istedim..
FETULLAH Hemen açıklayında efendim, malum işimiz çok; gece gündüz çalışmak zorundayızdır..Yeni çıkaracağımız vergi zamları...
AFET Meraklanmayın fazla sürmeyecek..En fazla beş dakikanızı alacağım..
(Peçesini indirir, gelenleri teker teker süzerek)
Size, sizi tanıtmağa çalıştım; sizi çok dikkatli dinleyerek, elinizin çizgilerinizi izleyerek..
Şimdi ise, merak ettiğiniz, koynunuza girmesini beklediğiniz, hareminize dahil etmek istediğiniz Afeti Devranı size tanıtmağa çalışacağım..Anlatacaklarım, benim veya benim gibilerin hikayesi..
(Yüzünü seyirciye döner *Nokta ışık üzerine düşer)
(Anlatım sırasında, arka perdeye konuşmadaki konumla ilgili slayd resimler düşer)
“Bizanslılar 1000 yıl önce benim insanlarıma athinganoi adını verdiler. Bu dokunulmaz demekti.. Bundan sonra her gittiğimiz ülkede insanlar bizi böyle çağırdı. Zigeuner, cigani veya çingene...
Bizlere dokunulmaz dediler... Korktular bizden. Farklıydık. Daha yoksulduk. Daha özgürdük. Ama insandık. Tıpkı onlar gibi. Onlar bunun farkında değildi. Bizimle çalışmak, bizimle yaşamak, bizimle konuşmak istemediler.
Atalarım, bu haksızlıklardan kurtulmak için her yolu denediler... Haykırarak baktılar insanların gözlerine; "biz çingene değiliz insanız." Çingenelerin konuştuğu dillerden birinde insan Rom demekti. Onlarda insanlara biz romanız dediler; yani sizden bir farkımız yok. Bizi kabul edin.
Bugüne kadar kimse onları dinlemedi. Ben atalarım gibi umutsuzca yalvarmayacağım. Biliyorum ki gerçekten de biz farklıyız! Özgür, hırçın, dayanıklı, güçlü, insancıl, ve yaratıcıyız. Tarihin en barışçı insanlarıyız. Bu yüzden utanmam gerekmiyor. Ben olduğum şeyle gurur duyuyorum. Herkes bilsin!”
SESLER Ve süphanallah, ne diyor bu zenne parçası ?
AFET (Koynundan çıkardığı kağıt parçasını okur- metin uzun olduğundan)
Evet, koynunuza almak için can attığınız bu zenne parçasının öyküsü
Edirne’nin küçücek bir köyünde başlar..Babamı hayal meyal hatırlarım..Kalaycılık yapardık; önceleri ben ve anam ona yardım ederdik.. Kış bastırmadan pamuk yün atardık zenginlerin yorganlarına, yataklarına doldurmak üzere..Göçebeydik; bir Tatar arabamızdan, kör bir atımızdan başka birşeyimiz yoktu.. ama hürdük..
Bir kış, yolumuz Bursa’ya düştü.. Babamı yeni kaybetmiştim.. İnce hastalıktan . yani veremden gitmişti.. Zengin bir Arnavut bahçevanın bahçesinin köşesindeki tek odalı bir barakada, ben ve anam yaşamağa çalışıyorduk..
Anam, evin her türlü angarya, pis işlerini yapmakla kalmıyor, hatta evin küçük beyi, üç yaşındaki oğluna da dadılık yapıyordu..
Bugün gibi hatırlarım; bir sabah, evin küçükbeyi ile bahçedeki kuyunun yanında oynarken, anam bahçede serili çamaşırları toplamamı söylemişti.. ben içeriye girer girmez, büyük bir çığlık duydum..anamın ve küçük beyin çığlığı birbirine dolanmış sarmaşık gibi kuyudan gökyüzüne yayılıyordu..
Küçük bey oynarken kuyuya düşmüş; anam onu kurtarmak için ardından kuyuya atlamıştı..
Anamın ve küçük beyin başı kuyunun iç kenarındaki kayalara çarparak parçalanmıştı..O gün, sanki bütün Bursa ağlıyordu küçük beyin ölümüme..anamın adı bile geçmiyordu, sela verilen camilerin minarelerinde bile..
Sahibem bana acımış, evlatlık edinerek ölen oğlunun sevgisini bana vermeğe çalışmıştı..Saçlarımı kısa kesip, fes giydirildiğim günleri acıyla, gülerek hatırlarım hala..
SESLER Ne yakışmaz ki haspaya..
AFET Sabrınızı taşırdım belki, uzatmayacağım..
Analığım oğluna ne yapmayı düşlediyse, bana da aynı şeylerin yapılmasını vasiyet ederek; öbür dünyaya göçüp gittiğinde Bursa Rüştiyesini yeni bitirmiştim..
Babalığım beni İstanbul da Kocamustapaşa da oturan kardeşinin yanına götürerek, onlara emanet ettiğinde ilk kez içten ağlamıştım O’ nun boynuna sarılıp..
Hekim olmayı kafaya takmıştım..O sıralar verem, kolera, sıtma heryerde kol geziyordu.. Rus savaşının uzun sürmesi hekimlik için başvuranlara gösterilen kolaylığı da peşisıra getirdi..Ben cerrahiyi değil, ruhiyat bölümünü seçerek bir ilki oluşturmuştum..
Zenne Ruh Hekimi ( Güler)
SESLER Maşallah, beklenir her türlü marifet afeti dilberden..
AFET Evet efendiler.. Onlarca yıl, manasızca sürdürülen savaşlarla heryeri harap olmuş ülkemin insanının ruhsal yaralarını saracak hekimlere ihtiyacı vardı.. “ vatan yahut Silistre” tekerlemeleri yetmiyordu bu acıları dindirmeğe..Savaş görmüş askerinden, yerinden yuvasından göçürülmüş milyonlarca insanın ruhsal tedavisinin üfürükçülere, muskacılara bırakıldığı bir kafa yapısı, hepimizi büyük bir yıkıma sürükleyecekti..
SESLER Ve Süphan Allah.. Böyle saçma sapan konuştukca gühana giriyorsun..
AFET Okulun son dönemleriydi.. içimizde mesleğe atılacak olmanın heyecanı kabarmaktaydı. Aynı sınıfta Dersimli bir aşiret reisinin de oğlu okumaktaydı.. Musa ..
Bir erkeğe karşı ilk kez bu kadar kendimi yakın hissetmiştim.. Onun da bana yazdığı şiirlerden ne kadar sevgi dolu olduğunu kavradıkca, içim içime sığmıyordu.. İmtihanlar sonrası Çamlıca’daki Çaybahçesine gider, saatlarca durmadan konuşur, gülüşürdük... eli elime değse, yakacaktı her yerimi..
SESLER Sende yakmışındır o delikanlının yüreğini..
AFET Mezun olunca, o nereye isterse bende onunla gidecektim..Babası İstanbula deri ve yağ satmağa gelişinde, mutlaka beni babalığımdan istemek için ikna edeceğini söylüyordu.. Ahh..
Evlerinde kaldığım amcazadelerin de bir oğulları vardı Hasan..
Kara kaşlı kara gözlü, uzunca boylu Arnavut delikanlısı..
Şarkta, hudut boyundaki bir kışlada hekimlik yapan Hasan.. Şımartılmış, herşeye sahip olma hırsında, garip bir tipti..
Kışlasına geri dönmeden evvel bir gece ansızın yatak odama girdi, yeni dalmıştım.. şaşkınlıkla fırlamaya fırsat bırakmadan, üzerime çulandı, kocaman eliyle ağzımı kapadı, az daha beni boğacaktı.. çırpınışlarım boşunaydı..Bir anda herşey gözümün önünden akıp geçti.. Musam.. okulum.. istikbalim.. Ve üzerie çullanan kocaman vucudun tenime değişi..Çıldırmamak işten bile değildi..Elimde bir bıçak olsa onu öldürebilirdim.. elini ısırmakta fayda vermedi.. Suratıma inen tokatlarla dağılıp gittim..Ona teslim olmuştu vucudum..erimişti tüm gururum..
Hasan hırsı geçtikten ve arzusuna nail olduktan sonra hızla çekip gitmişti..
Acılarla kıvranarak, için için ağlayarak sabahı ettim..
Bütün gün hasta olduğumu söyleyerek odamdan dışarıya çıkmadım..
Kendi kendime muhasebe ediyordum.. yıkılmıştım..
SESLER Vah yavrucak.. vah.. Irz düşmanı vay..
AFET Evet beyler, ırz düşmanları türlü maskelerle aramızda dolaşıyor..Ama biz onları göremiyoruz.. Çoğunlukla, en şevkatli en yakın hissettiklerimizin taktığı maskeleri sezememek çok acı değil mi?..
Okula gittiğimde, Musa hemen yanıma gelerek “Hastamısın, neden gelmedin iki gündür, hemde en önemli dersleri kaçırdın.”
Diye sorduğunda birden içim ısıdı.. Güvebileceğim bir dal bulmuştum..Fakat,ona nasıl açardım başıma gelen felaketi..Açmamaya karar verdim..ilişkimizi zehirlemeyecektim..
“Kadın hastalığıdır” diye geçiştirdim.. hatta tebessüm bile etmeyi ihmal etmedim, inandırmalıydım ona yalanımı..
Evet, kadın hastalığı.. Kadınlar her ay “hasta” olmazlar mı? (Güler)
Kadınlaşmağa adım attıktan sonra bizi teketmeyen hastalığımız..
Ben onu çok sevdim.O hastalıklar bitince erkekleşeceğimden korkmuştum.. Şimdi, başıma geldi.. (Güler)
Ay halinden kesilmiş kadınlara, neden erkeklere biçilen değeri biçerler.. onu kavrıyorum şimdi..
Neyse..
Aradan geçen iki ay bedenimde meydana gelen değişiklikler, mide bulantıları baş dönmeleri iyi haber değildi..
İçerimde, ırzıma geçen bir erkeğe ait bir varlık büyüyordu..
Benden bağımsız ama, herşeyimle bana muhtaç.. Allahım..!!
Dedikodudan ve allahtan çekinmesem, okulda kadın hastalıkları cerrahisi bölümünde okuyan bir arkadaş bulur; kurtulurdum bu dertten..
İmtihanların son haftasıydı hiç unutmam o kabus dolu günü..
Musa ile birlikte Aşiyan dediğimiz Çamlıcadaki o köşemizde buluştuk gene..O na, sana bir sırrımı paylaşmak istiyorum diye başladım sözüme..Başımı omzuna dayamamı söyledi.. “hayır dedim, gözlerime bakmanı istiyorum bugün, ama hiç kırpmadan” ..
Sevgi dolu, kara zeytin gözlere daldım ve anlatmağa başladım Hasanla geçen o meşhum geceyi..
Musa nın gözlerindeki o sevgi yavaş yavaş dağılmış, kin ve nefret duyguları yüklü bulutlar gerilmeğe başlamıştı..
Ellerini karnıma götürerek..:
Çekip gidelim Musam buralardan, mezun olur olmaz.. sen nereye istersen ben oraya.. Karnımdaki çocuğun babası olmayı kabul eder misin? Onun yaşamı senin ellerinde.. istersen düşün, sonra kararını bildir..” dedim..
Musa’nın sıcacık elleri aniden donuvermiş, buz parçalarına dönüşmüştü.. yavaş yavaş çekti ellerini karnımdan, gözlerini gözlerimden kaçırarak, ayağa kalktı.. kendisinden emin bir sesle..
“ Benden bunu bekleme Afet.. Yapamam.. babam. Aşiretim.Töremiz...geleceğim..”
Şaşırmıştım.. beklemiyordum böylesi bir yanıtı..Yıkılmıştım..
“Peki Musa şimdi git, arkana bakmadan böylece hiç durma koş; sakın bir daha dönme geriye.. seni bekleyen istikbaline. Babana. Törene koş” dediğimi anımsıyorum.. Gözyaşım düğümlenmişti boğazıma..haykırmak istemiştim oysaki ..
Arkasına bakmadan bir selvi gibi süzülüp gitti..
Bendeki tüm kadınlığı da alıp götürerek, kayboldu gözden..
SESLER Vay be ne erkekmiş meğer..
AFET Sonrası malum beyler.. tüm acıklı hikayelerin sonu gibi..
Eve dönüp bohcamı toparladım ve kaçış o kaçış..
SESLER Ya okul, istikbal..
AFET Okulun veremeyeceği yerlerin olduğunu keşfetmek; kendimi, köklerimi aramak üzere tekettim bana iğreti duran herşeyi..
Deliler gibi dolaşırken, yolum Sulukuleye uğradı..Bir kulübenin önünde oynaşan neşeli çocuklara bir avuç şeker dağıtırken, içeriden gelen sesin sıcaklığıyla bütünleştim..
Kaybettiğimi bulmuşluğun heyecanıyla sarıldım, saçları kınalı buruşuk, güleç yüzlü çingene kadına..
Anlattım öykümün tamamını, bir solukta koca demlik çayı bitirerek..
Doya doya ağlamanın, sonra deliler gibi kahkaha atmanın, özgürce göbek atmanın, şarkı söylemenin sırrına eriştim..Sanki, ayrı bir dünyaya, kendi dünyama, kimliğime kavuşmuştum..
Ben hekimimi bulmuştum..
Hemen bana bir ihtiyar ebe buldular, karnımdaki çocuğu horoz tüyünden yapılmış iğnemsi bir şeyle düşürttüğümde, benim olmayan dünyayla olan son bağımı da koparmanın zevkini yaşadım..acilar içinde..
Çingene olmanın doyumsuz mutluluğudur, beni bugün ayakta tutan..
SESLER Ondan sonra hiç evlenmedin mi Afeti Devran ?
AFET Evlenmez olurmuyum..Çingeneler evlenir, ama sadece sevdikleriyle..
Hiç bir kural yoktur onların evliliğinde.. Baharı beklerler evlenmek için.. Hıdırellezde nehirler gibi akarlar; doğanın rengine karışırlar.. Alem-i sema olurlar, buğurdanlar kokan dağların yücelerinden, göçerler yayılırlar korkusuzca dünyaya..
Çincene çiftler sadece söz verirler, güneşe dönüp yüzlerini.. sevgi ve güven bitince; evlilikleri de biter.. mal mülke sahip olmadıkları için kavgada yoktur böylesi evliliklerin sonlanmasında..
( Yüzünü çadırdaki oyunculara dönerek, peçesini gerer)
Şimdi de sıra, sizlere geldi. Paşalar beyler..
Sadece beni değil, yüzyıllarca yok sayılan, hor görülen, heryerden kovulan, buçuk bir milletin öyküsünü de sabırla dinlediniz..
Bu insanlık dramına sizlerde dahilsiniz. Ben özgürleşmeden, sizler özgürleşemeyeceksiniz..
Benim kurtuluşuma olduğu kadar, benim esaretime de ortaksınız, eğer, beni de insan olarak “Roman” olarak kabul ediyorsanız..
SESLER Estagfurullah.. O ne demek efendim..
AFET Şimdi soruyorum.. Beni gerçekten seviyorsanız, beni zevceliğinize olmasa bile, hareminize kabul etmek ister misiniz?
SESLER Şeriatın izniyle münasıp görülür..
AFET Tamam, tek bir şartım var..Beni seviyormusunuz?
SESLER Ona ne şüphe, dünya malı bir yana, Afeti Devran bu yana..
AFET Ben hepinizle nikahlanmak istiyorum..Hepinizin eşi olmak istiyorum.
SESLER Olmadı şimdi..!! Haşa, imkansız ..Çıldırmış mı bu kadın..?
AFET Neden şaştınız efendiler.. Siz, istediğiniz kadar kadını zevkiniz ve sülalenizin devamı için nikahınız altında tutarken
Neden benim hepinizle nikahlanmam imkansız oluyor?
İşinize gelince kıvırmak için”kadında dokuz nefis, erkekte bir nefis” deyip kaçmıyor musunuz ?
SESLER Şeriat buyuruğuna aykırı.. Hem nasıl olur efendim..
Seni nasıl paylaşırız..kan gövdeyi götürür..
AFET Hani beni dünya malından daha çok seviyordunuz?
Hani benim için herşeyinizi feda edecektiniz?
Tüm erkekler, hepiniz yalancısınız..
HAYRULLAH Ben seni, zevcem olarak kabul edeceğimdir insallah...
SESLER Kimdir şu zibidi ?
Haşa sümme haşa, ya allah ya Sümbüllü Paşa; sen ver cevabı şu serdengeçti başa..!
SAHNE 5
SÜMBÜLÜ HAYRAN (Sedirden kalkarak)
Afeti devranım, sen ne dersin..Neler oldu sana, ruhi revanım..?
Haremimin kapısı, ihtiyar gönlümün yapısı açıktır sana ..
AFET Hepinizde iyi kötü huylar bulunması doğaldır.. ben hepinizde sevilecek bir yan ile,.Ol sebeb hepinizle evlenmeyi uygun bulmuşumdur.. Takdir sizindir..
DİĞER MÜŞTERİLER (Hepisi ayağa kalkarak, çadırdan çıkarken)
Ahir zaman, görülmüş değil böyle Afeti devran..
Biz ulemanın işi yaman, toplayıp eteğini gidelim heman..
AFET Hadin yürüyün anca gidersiniz..(Güler)
(Sümbülü Hayran paşaya dönerek, kibarca sediri gösterir)
Şöyle rahat oturun Paşa hazretleri..
(Hayrullaha göz kırparak. Kesesinden para çıkarır)
Hayrullah Efendi, bir koşuda kap bir binlik rakı, biraz meze de Paşamızın keyfıni yapalım..
HAYRULLAH Emriniz başımın üstüne ( Çıkar)
SÜMBÜLÜ HAYRAN Hah şöyle, geç yanıma..
AFET Paşam sizi meşgul ettim, başınız ağrıtım.. Kusurumu bağışlayasınız..
SÜMBÜLÜ HAYRAN Sen benim kusurumu bağışla, senin hayranın eli boş ziyatetinize gelmiştir. Mahcubum efendim (Elini Öper)
Hürriyet ilanını duyan asiler, şakiler, bilumum eşkiya ve anarşistler kazan kaldırıp, Selimiye kışlasını harebeye çevirmek istemişlerdir..
AFET Hürrriyet ilanını kim sızdırmış içeriye..
SÜMBÜLÜ HAYRAN Hürrüyet şalvarı bize bol gelir breh güzelim, keselim derim paçasından bir karış yukarı, baldıra kadar ne dersin (Afetin bacağını okşamak istercesine eğilir ve güler)
AFET Ya bizim hürrüyetimiz ne olacak paşam (Güler)
SÜMBÜLLÜ Senin hürriyetin emin ellerdedir (Okşar)
AFET Paşam çok acelecisiniz, hele bir rakılar, mezeler gelsin bekleyin..
SÜMBÜLLÜ Beklemekten ayaz oldum..uyuz olmuş ite döndüm..
AFET Bekleyen derviş..
SÜMBÜLLÜ Kazığı yemiş (Güler)
AFET Asiler isyan çıkardı diyordunuz.. bastırdınız mı bari..
SÜMBÜLLÜ (Boğazında bir kolye gibi asılı kocaman anahtarı göstererek)
Hemde nasıl.. Deliğe tıktım hepisini; suya düşmüş fareye döndüler..Hepisine gerekli cevap verildi güzelim..
Sıra dayağına çektim tüm gardiyanları.. Bir daha, isyan çıkmasına neden olacak kadar yumuşak davranamazlar artık..
On asi pencereden atmış kendisini, canına kıymış; eşşek cennetine gitmiş. İsyanda bizden de üç zabit, iki gardiyan telef oldu, şehit oldu..
AFET Sümbüllüm benim..sen vezirliğe layık harika bir paşasın..(Paşanın fesini çıkarıp sedire fırlatır)
Kendini evinde hisset paşam..
SÜMBÜLLÜ (Afeti gıdıklamak ister) Evimdeyim zaten.. Buraya faytonla gizlice geldim.. Muhafızlarımı getirsem, dedikodu yayılır diye korkarım..
AFET Sümbüllü Hayran Paşa çingene parçasına gönlünü kaptırmış diye .
(Ayağa kalkar kırıtarak kapının bulunduğu bölüme yönelir.)
Hah bak Hayrullah da geldi..
(Tepsiyi alır.)
Hayrullah sen buradan ayrılma ve kimseyi sokma çadıra..
Ama kimseyi anladın mı..:?!
SES Peki Afet Hatun..
AFET (Elindeki üzerinde rakı ve meze tabağı bulunan tepsiyi sahnein ortasındaki sehpanın üzerine koyar, köşeden iki çay bardağı ve sürahiyi de alıp tepsiye yerleştirir)
Size layık değil ama, paşam.. isyan sonrası şöyle bir çilingir sofrasının etrafında zat-ıalinizle meşk etmek şeref verecektir..
SÜMBÜLLÜ (Üzerindeki madalyalar bulunan ceketini çıkarır)
O şeref bana ait.. Afetim benim..
Kapıdaki karayağız delikanlıda kim, güvenilir birisi midir.?
AFET (Kadehi doldurup paşaya uzatarak)
Sormayın paşam, çok güvenilir bir Dersimlidir..
Hürriyet ilan edildi diye millet nasıl eğleneceğini bilememektedir.
Muhafız olarak tutmuşumdur üç günlüğüne..
SÜMBÜLLÜ Dersimliler isyancı olur Afetim, adamı gözüm pek tutmadı.. sanki bir yerden tanıyorum..
AFET Babası Hamidiye alaylarında Müşirmiş efendim araştırdım..Haydarpaşada hamallık yaparmış..Dilinin altında ne varsa döktü.. cahildir efendim..
SÜMBÜLLÜ Hah şöyle şimdi içim serinledi..
(Koltuğunun altından çıkardığı tabancayı yastığın arkasına koyar)
Cahil ama, adam sana hayran breh Afet..
AFET Bana Sümbülü Hayran Paşam da ayran ( Ensesini okşar ve güler)
Hadi içelim..
SÜMBÜLLÜ Yahu Afet bu rakının tadı bir başka.. yoksa bana mı öyle geliyor.. Hınzır içine birşey mi koydun yoksa..
AFET Üstüme iyilik sağlık paşam.. ne biçim söz öyle.. Bakın bende içiyorum aynı şişeden.. Çok evhamsınız doğrusu..
SÜMBÜLLÜ Haklısın breh Afeti Nalanım.. Ne dersin kafada hafiyelik var..Padişah Hazretlerine Almanyadan kurşun geçirmez bir fayton getirttik.. Bende, kendime bir fayton yaptıracağım kurşun işlemeyen..
AFET Sizde mi korkuyorsunuz, ilahi Paşam..
SÜMBÜLLÜ İçimizdeki düşmanın ne yapacağı bellimi güzelim.. İttihatçıların, gayrı müslimlerin sağı solu olmaz ki.. Padişah efendimize bile suikast düzenleyenlere karşı tedbiri elden bırakmayacaksın..
Padişah efendimizin ve koca İstanbulun selameti akibeti bana emanet edilmişken.. (Pantalonunu da çözer, gerilir; uykusu gelmişcesine)
AFET Hadi içelim paşam, biraz sonra sana göbek atacam..
(Gramafona bir plak koyar veya müzik çalmağa başlar)
SÜMBÜLLÜ (Sersemlemiş ayağa kalkıp oynamak ister, fakat yere çöker..)
Hadi Afetim bin üstüme, gezdireyim seni.. ( At gibi kişner)
AFET (Paşanın üzerine biner gibi yapar; paşanın kayışını kıçına vurur)
Hayde yürü breh koçum.. uçalım..
SÜMBÜLLÜ Uçuyoruz Rumelinden Yemene.. Kaf dağından Fizana..
Yaşasın Padişahım.. Yaşasın Hanı Osmanlı, Yaşasın Ümmeti Muhammed.. Yaşasın Şanlı Bayrağım..
Kapat Afet çadırın kapısın
Milletin iştahı kabaracak
Sallanır Hanı Osmanın yapısın..
AFET (Tevfik Fikret ten yağma sofrasından bir iki beyit okur)
Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
SÜMBÜLLÜ ( Gözlerini oğuşturarak Rıza Tevfik”ten bir şiir okur )
Güzelim afetsin lakin ben sana
Divane olsamda aşık olmazdım
Pek açık söylersem darılma bana
Aşık olsam bile sadık olmazdım
Sen gibi şahbazlar semiz kaz arar
Bilirim çok alık aşıkların var
Ben bu kolleksiyona girsem de naçar
Onların birine faik olmazdım
Bende senin gibi çapkınım biraz
İki cambaz aynı ipte oynamaz
Beni sevsen bile sen ey işvebaz
Ben o muhabbete layık olmazdım..
(Afet çadırın perdesini kapatır İçeriden kahkahalar müzik eşiliğide bir süre devam eder ve durur.)
SAHNE 6
AFET (Çadırın kapısından süzülerek sahnenin önüne gelir. Elinde Sümbül paşanın boynunda asılı duran büyük anahtar vardır..Hamdullahı arar)
Hamdo.. Hamdom canım, neredesin..?
HAMDULLAH Buradayım Afet bacım, sizin sesinizi duymamak için uzaklaşmıştım çadırdan öte yana..
AFET Ulan bacın batsın koca kafalı anlayamadın mı daha ben sana.. neyse..
Al şu anahtarı.. Koş Selimiye ye.. Kurtar kardeşini..Kurtar kardeşlerini.. Kimse kalmasın içerde..
Ve bütün isyancılarına Selimiye’nin selam et benden yana..
Hürriyet bayramları kutlu ola..
HAMDULLAH Afet.. Afetim benim sen..
AFET Hah şöyle akıllan biraz .. gözlerimi oku..
( Hayrullahın ensesinden tutar ,peçesi düşmüş gözlerine yaklaştırır..)
Bak gözlerime derin bak.. Bu gözlerin izini süreceksin..
Munzuradek.. anladın mı!
HAMDULLAH (Sevinçle) Çingene güzelim.. canımsın sen benim..
Muzura’dek...Yolumuz açık ola..
(Anahtarı yukarıya kaldırır ve öperek uzaklaşır)
SAHNE 7
TELLAL ZİKRULLAH ( Davul çalarak sahneye girer. Elindeki padişah fermanını açarak okur)
Ey Ahali Duyduk Duymadık demeyesiniz !
Baklavayı kaymaksız yemeyesiniz !
Padişah efendimiz katından bildirilimiştir.
Selimiye kışlasında onbinbeşyüzotuzyedi serdengeçti, asi, eşkiya, çingene, sapık, hırsız, uğursuz, afyoncu, dilenci, sübyancı ve anarşist sırra kadem basmıştır.
Kışlanın komutanı Çerkez Sümbüllü Paşadan da bugünedek haber alınamamıştır.
Kuvvet-i eşkiya ile birlikte dağa çıktığı tahmin olunmaktadır.
Memalük-i Osmaniyede örfi idare ilan edilmiş, hürriyetler askıya alınmıştır.:
Halkımız güneşle kalkıp güneşle yatacak, öksürürken kan kusmayacak, kızılcık şurubu içmeyecektir..
Karanlıkta hamamböcüklerinden başka hiçbir yaratık ortalıkta dolaşmayacak, dolaşanlar derdest edilip, boşaltılan Selimiye kışlasına doldurulacaktır..
Yıldız Sarayının önünden mehtaplı gecelerde geçmek cüretinde bulunan bilumum aşığın ve balıkçının boynu vurulacaktır.
Gazete kitap dergi okuyanlar aç bırakılıp, okuduğu kitap ve gazeteler sülalesine yedirtilecek.
Telgraf dairesinin önünden izinsiz geçenlerin, tramvaya biletsiz binenlerin, koyunları otsuz güdenlerin bıyıkları ve sakalları kökünden kestirilecektir.
Kafası kerat cetveline basmayan esnafın, gömlekleri ters giydirilecektir.
Camiler hariç, diğer ibadethanelerin, meyhanelerin ve umumhanelerin kapısı ikinci bir emre kadar açılmayacaktır.
Padişah efendimizin Cuma Namazına gittiği yollardaki tüm evler beyaz boya ile badanalanacak, yollardaki köpekler zehirlenecek, ayı oynatan çingeneler Bursaya sürülecektir.
Meşrutiyetin Yıldönümü yüzbir pare Top atışları, bir milyon bayrak sallayan millet eşliğinde sadece Gülhanede kutlanacaktır.
Süte su karıştıranların ineği, suya sabuna dokunanların eli ayağı çapraz bağlanarak mileti aleme ibret, Taksim meydanında sergilenecektir.
Camiye gitmemekte ısrar eden ve şarap içip tekkede sızan Alevi dedelerinin eteğine teneke bağlanacak, sokak sokak gezdirilecektir.
Osmanlıca konuşmayanların dili Acem taşıyla zımparalanacaktır..
Daha evvel, on kez öldürüldüğünü bildirdiğimiz Eşkiya Başı yakalanarak, zevcesi ve refikasıyla birlikte Malta adasına sürgüne gönderilmiştir. Oh olsun !
Devletü Şahaneleri Beraat Kandilinizi kutlar, daha nice kandillere erişmeniz için Yüce Allaha dua eder..
Duymayana Duyurulur
Uymayana Uydurulur..
( Sulukule müziği)
SAHNE 7
SÜMBÜLÜ HAYRAN ( Çeketi ters giydirilmis; cepleri, apoletleri sökülmüş perişan bir vaziyette sahneye girer.. ve sahnenin ortasından öne doğru sendeleyerek yürür; dua ediyormuşcasına yere kapanır)
Afeti Devran, Afeti Devran
Mecnunun oldum
Acele davran..!!!
(Afet’ve Hayrullah’ın dışında, diğer oyuncular sahneye yavaş yavaş girerler ve aşağıdaki parçayı başta Sümbülü Hayran Paşa olmak üzere, halay çekercesine, sakin bir şekilde, müzik eşliğinde söylerler.
Sahne arkasindaki duvara Afet’in resmi düşer)
Güzelim afetsin lakin ben sana
Divane olsamda aşık olmazdım
Pek açık söylersem darılma bana
Aşık olsam bile sadık olmazdım
Sen gibi şahbazlar semiz kaz arar
Bilirim çok alık aşıkların var
Ben bu kolleksiyona girsem de naçar
Onların birine faik olmazdım
Bende senin gibi çapkınım biraz
İki cambaz aynı ipte oynamaz
Beni sevsen bile sen ey işvebaz
Ben o muhabbete layık olmazdım..
PERDE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.