41
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
5234
Okunma
-Korkmayın birinci çoğul şahıslı bütün cümlelerim!
İnsan olmanın çirkinliğini üzerimizden atamadık. Şu bizdeki gördükleriniz sıyrık değildir sevgili insan cinsi. Bunlar… Bunlar koca kanyonlardır içinden çıkamadığımız. Her şeyden, herkesten bir tutam atmışız içimize. Tam bir kaos hali. İçimizde yegâne olan hiç bir şey olmadıkça çürüyoruz. İnandıklarımızın bir kerelik jestini ihtiyacımız var bugün, bugün var, bugün.
Anlam veremediklerimizi affedemiyoruz, gerisi için sonsuza kadar umutvariyiz. Vicdanınızın ihbar ettiği yalanlarımızı aklayacak bahanelerimiz çok. Ve uzağında olduğumuz o dürüstlüğü dudağımıza slogan ediyoruz.
Çırılçıplak hallerimizi görüyoruz...
Bu, bu çirkinlik hali. Soyunuyoruz baştan aşağı iyi olan bütün erdemlerimizi birbirimizin gözü önünde. Bir yatağa yan yana birçok kadın, birçok adam sığdırmaya çalışıyoruz yüzümüz hiç kızarmadan.
Aynı hataları tekrarlamak huyumuza, suyumuza işliyor arsenik gibi kanserojen. Bir adam gözbebeğinde milyon kadın taşıyor, bir kadın kalbinin odacıklarına bir sürü adam alıyor.
Gökyüzü utanıyor, Ay utanıyor, Güneş utanıyor ama biz utanamıyoruz, bağışıklığımız utanmaya karşı güçlü. Gürültüler daha da kirleniyor. Bu gürültüler bizim vicdanımızdan geliyor ama biz hep bir diğerinin kirlerini manşet etmek derdindeyiz. Kokusuz artık hayat.
Kendimizle baş başa kalmaya tahammülümüz yok. Kirlettiklerimizle yüzleşme anı- sadece evreni değil, bedenimizi, fikirlerimizi. Temizleyebilmek niyetine yedik bütün sabunları, ağzımızda köpük, dudağımızda sabun artıkları var şimdi. Ama yine de ruhumuz çamurkeyif, kirkeyf , yetmiyor sabun yutmak onu paklamaya. Uzakta kaldık kendi kavmimize.
Dışımızı süslerken içimizdeki duvarlar çatladı bir bir. Herkese iyi ve kötü sözleri çok kolay söyler olduk sızılarımızdan dolayı. Bir orkestra misali karşımıza çıkan herkese “aşk” diyebildik. Diyemeyenlere şaşırdık. Oysa çok kolaydı, bugün sendin aşk, yarın öbürü, daha sonra öbürü. Ne vardı ki “aşk” demede?
Suyu tükettik, bizdeki bu susuzluk ondan. Tüm kuşları affedemeyişimiz kendi kanatlarımızın kırık olmasından. Biz şeytanla düşüp kalkarken onlar semada meleklerle söyleşiyor işte hepsi bu..
Unuttuğumuz duyguları şarkılar gibi yaşayan kuşlar ve uçurtmalar . Biz hiçbir zaman birbirimize susamadık, konuştuk sadece. Yitirdik tüm duymaları böylece. Oysa ana rahminde duyardık annemizin sesini bile.
Bizde yoksunluk sendromu var, göremediğimiz denizlerin sızısından kaynaklı. Ve bir soru gözlerinde şiir biriktiren birinden...
"-Tanrı bize denize bakmayı öğretir mi yeniden? "