Keyf-i Çamur
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
-Korkmayın birinci çoğul şahıslı bütün cümlelerim!
İnsan olmanın çirkinliğini üzerimizden atamadık. Şu bizdeki gördükleriniz sıyrık değildir sevgili insan cinsi. Bunlar… Bunlar koca kanyonlardır içinden çıkamadığımız. Her şeyden, herkesten bir tutam atmışız içimize. Tam bir kaos hali. İçimizde yegâne olan hiç bir şey olmadıkça çürüyoruz. İnandıklarımızın bir kerelik jestini ihtiyacımız var bugün, bugün var, bugün.
Anlam veremediklerimizi affedemiyoruz, gerisi için sonsuza kadar umutvariyiz. Vicdanınızın ihbar ettiği yalanlarımızı aklayacak bahanelerimiz çok. Ve uzağında olduğumuz o dürüstlüğü dudağımıza slogan ediyoruz.
Çırılçıplak hallerimizi görüyoruz...
Bu, bu çirkinlik hali. Soyunuyoruz baştan aşağı iyi olan bütün erdemlerimizi birbirimizin gözü önünde. Bir yatağa yan yana birçok kadın, birçok adam sığdırmaya çalışıyoruz yüzümüz hiç kızarmadan.
Aynı hataları tekrarlamak huyumuza, suyumuza işliyor arsenik gibi kanserojen. Bir adam gözbebeğinde milyon kadın taşıyor, bir kadın kalbinin odacıklarına bir sürü adam alıyor.
Gökyüzü utanıyor, Ay utanıyor, Güneş utanıyor ama biz utanamıyoruz, bağışıklığımız utanmaya karşı güçlü. Gürültüler daha da kirleniyor. Bu gürültüler bizim vicdanımızdan geliyor ama biz hep bir diğerinin kirlerini manşet etmek derdindeyiz. Kokusuz artık hayat.
Kendimizle baş başa kalmaya tahammülümüz yok. Kirlettiklerimizle yüzleşme anı- sadece evreni değil, bedenimizi, fikirlerimizi. Temizleyebilmek niyetine yedik bütün sabunları, ağzımızda köpük, dudağımızda sabun artıkları var şimdi. Ama yine de ruhumuz çamurkeyif, kirkeyf , yetmiyor sabun yutmak onu paklamaya. Uzakta kaldık kendi kavmimize.
Dışımızı süslerken içimizdeki duvarlar çatladı bir bir. Herkese iyi ve kötü sözleri çok kolay söyler olduk sızılarımızdan dolayı. Bir orkestra misali karşımıza çıkan herkese “aşk” diyebildik. Diyemeyenlere şaşırdık. Oysa çok kolaydı, bugün sendin aşk, yarın öbürü, daha sonra öbürü. Ne vardı ki “aşk” demede?
Suyu tükettik, bizdeki bu susuzluk ondan. Tüm kuşları affedemeyişimiz kendi kanatlarımızın kırık olmasından. Biz şeytanla düşüp kalkarken onlar semada meleklerle söyleşiyor işte hepsi bu..
Unuttuğumuz duyguları şarkılar gibi yaşayan kuşlar ve uçurtmalar . Biz hiçbir zaman birbirimize susamadık, konuştuk sadece. Yitirdik tüm duymaları böylece. Oysa ana rahminde duyardık annemizin sesini bile.
Bizde yoksunluk sendromu var, göremediğimiz denizlerin sızısından kaynaklı. Ve bir soru gözlerinde şiir biriktiren birinden...
"-Tanrı bize denize bakmayı öğretir mi yeniden? "
YORUMLAR
O qué
yanlış mannış bana ne 41. yorum bu yaşasınnn :))))
sevgimlesin abim
Evet evet...
Öykülerine diyecek yok ama güncel duygularını yazdığında bir başka severek okuyorum seni Sinemcim...
Garip ama güzel geçişler var yazında...
GArip derken ne demek istediğimi anladığını biliyorum,
ben garip tepkileri olan biriyim çünkuuuuu...
Tebrikler... :)
O qué
Sevgimle hepp
İnsan aynanın karşısında bir dakika boyunca sürekli kendi gözlerinin içine bakınca, yavaş yavaş yaptığı hataları kendine itiraf etmeye başlıyor biliyor musun? Bu yazı onun için önemli.
Sen çok yetenekli bir yazarsın. Sevgiler Sinem.
O qué
Yüreğinizdeki tevazüya sağlık .p
“Ama yine de ruhumuz çamurkeyif, yetmiyor sabun yutmak onu paklamaya.”
Sabun yutmanın sindirim sisteminde panikatağa sebep olduğu taa Hipokrat’tan beri bilinen bişey, yani riskli aynı zaman da banal. Daha modern bir çözüm bulmak lazım, mesela benim aklıma "veniş kosla oksi ekşın" geliyor. Karandi ! Kesin çözüm tam tecerrüt
Teşbihte hata olmazmış, “teneşir” sadece kırkından sonra azanları paklamıyor.
“-Tanrı bize denize bakmayı öğretir mi yeniden?”
Niye deniz? Trenlerin suyu mu çıktı. Maden bol nassolsa
Tebrikler kardeşime, selamlar
O qué
Tamam ya veniş kosla diyosan doğrudur deniycem, bişey olursa senden biline ama .
Tren hummm
yorum yok:))))
Çok yaşa İsmet abim.
Saygı sevgilerimle...
Denize bakmayı öğrenmek bir şey değiştirir mi diye düşündüm; denizdekiler karayı görmeye bu denli istekliyken.
Güne gelen yazıyı ve yazarını tebrik ederim. Saygılarımla.
O qué
"Kara göründüüüü, kara göründüüü"
Çok teşekkür ederim yazarım, sevgi ve saygılarımla
Denize bakmayı öğretse de yaradan
gerçekten baktığımız deryayı algılayıp pekiştirebilecek miyiz bilincin dürtüsüyle
ya görmeye meyyili ise mağrur duruşundan vaz geçmeyen nefis....
kirlenmek demişsiniz ya sevgili yazarım,
bugün iliklerime kadar hücrelerimi donruran bir olay oldu.Yarım yamalak pay etmek isterim.izniniz olursa...
Kirlenen ruhumuzu her ne kadarda temiz entarilerle süslersek süsleyelim vicdan muhakemesi yoksa yüreciği ezilmez hiçkimsenin.
Komşuluklar eskiden toplumun mihenk taşıydı.halleriyle hallenir dertleriyle kederlenirdik kapı komşumuzun.Sarmısağın soğanın ödünç verildiği zamanları çok oldu hibe edelide hani evladını evlat sayan namusunu namus bilen bir toplum olmaktan çoktan çıkmışız.
9aylık bir bebeğin kusmuğunda komşu amcanın iğrenç dürtülerinin bulunduğu bir toplumsak vay halimize !!!!
Nasıl baş koyup yastığa uyuyabiliyoruz hâlâ anlamıyorum!
İyi ki ölüm var iyi ki...
affınıza sığınarak...sevgilerimle.
O qué
Sevgilerimle daima.
Efendim ! Zatı alinizi ve seçki kurulunu yürekten tebrikler ediyorum ...
Silinmiş , tertemiz ayna gibiydiniz ... Nasıl da seyrettim onda kendimi bir bilseniz ... Neyi gördüm biliyor musunuz Sinem Hanım ?.. Çatlayan ar damarımı ...
Hayır hayır !.. Tevazuu manâsında söylemiyorum inanınız ... Sanki tamir kabul etmez yaralarımı gördüm ...
Mıknatısın ,demir tozlarını kendine çektiği gibi ... Alem halkında tecelli edip görünen noksanlıkları ; kendi derunumda görüşümü , az kalsın bendenize ait bir kemal sıfatmış gibi görecekken imdadıma yetiştiniz ... Yetiştiniz de ; haberleri olsaydı eğer , zulmüyle ünlenen Fravunlara bile mezarlarında sevinçlerinden parmak şıklatacak çirkinlikler , meğerse farklı aynalarda seyrettiğim kendi noksanlarımmış dedirttiniz bana ...
Nasıl teşekkürler etmeyeyim size ?.. Öyle müteşekkirim ki ... Nur olun , pür nur olun siz efendim !..
Ümidimi keseyim mi peki ?.. Hayır kesmeyeyim diyorum ... Zira devası olmayan dert , tabibi olmayan maraz yoktur der eskilerimiz malûmu ihsanınız ...
Bir adım atana on adım gelirim diyen ... Elini uzatana , kudret boynumu uzatırım diyen ... Size , sizden de yakınım diyen Tanrı ...Yeniden denize bakmamıza yardımcı olmazsa eğer , zulmetmiş olmaz mı ?.. Gayret ve istek atını mahmuzlamaz isek , zulmetmiş olmaz mıyız kendimize ?.. Değil mi efendim ?...
Tekrar çok teşekkürler ediyor , en kalbi selam ve saygılarımı bırakıyorum tertemiz sayfanıza ...
Öyle hoştu ki ...
balıbey tarafından 5/31/2012 2:38:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
O qué
Evet sonuna kadar gayret içinde olmalı , ve Tanrı bize bizden daha yakın.
Ne güzel bir yorumdu.
Bu güzel yorum için çok teşekkür ederim .
İyi ki varsınız.
Sevgim saygım daimi
Dokunsun aslı keder olan keyiflere..en çok da bu dokunuşu
ve son cümleyi sevdim amin diyerek.
Tebriklerimle
O qué
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuza, varlığınıza.
Sevgi ve saygılarımla daim.
Günümüz insanının hataları, yanılgıları, özlemleri, sıkıntıları, kayıp olan güzel hasletler, satırların arasında değerli kardeşim.
İyi ki güne gelmiş, hayat maratonunda yetişemeyebilirdim bu düşündüren satırlara.
Kocaman tebrikler güzel yüreğine, selam ve sevgilerimle.
O qué
Sevgim ve saygım daimi
Bugün kaç insan vardır ki, tüm olumsuzluklardan kendini sorumlu tutsun ve kaç insan vardır ki kendi hissesine düşeni sırtlanıp gözyaşı döksün.
“-Tanrı bize denize bakmayı öğretir mi yeniden?”
güzel cümle. Lâkin bir şeyleri eksik ifade ediş.
Rabbim görebilmek için “ göz” , işitebilmemiz için “ kulak “ , hissedebilmemiz için “ kalp “ ,
idrâk edebilmemiz için “ akıl “ vermiş.
Bütün sevmelerin bizi düşürebileceği hâller vardır. Bir canlı düşünün ki bir batağa düştüğü anda şöyle demek lüksü var mıdır? .
“Biri gelip beni kurtarabilir mi? “
Bir sinek bal’a bile düştüğünde, her ne kadar balı sevse de kendini kurtarmak için sonsuz bir caba sarf eder. Aksi halde o çok sevdiğinin onun sonu olacağını bilir.
Ama demez beni “ bir el gelip kurtarsın ” .
Sonuna kadar cabalar ve kanatlarını, bedenini o çok sevdiği ama o anda kendine zarar verenden kurtarmak ister ve kurtarır.
Oysa biz insanlar bir bilinmeze düştüğümüzde bir çıkmazda olduğumuzda hep bir diğerinden yardım umarız. Kuyularda isek; bir ip sallandırsınlar da kurtulayım diye bekleriz.
Hulasa; eylemlerimizden kendimiz sorumluyuz ve biz kendi eylemlerimizi ne denli güzelleştirir isek yaşadığımız âlem ve ruhumuz o denli güzelleşecek temizlenecektir.
Kalp kırmak, birilerine sivri kelimeler kullanmak, incitmek… bizi kuyulardan kurtarmaz.
*
*
*
İçeriği itibari ile güzel bir yazı idi. Keyifli bir okuma, algıma ve düşünme imkânı verdi.
Güne gelişinizi tebrik eder ve güzel yazınızı biz okuyucularla paylaşımınızdan dolayı teşekkür ederim.
O qué
güzel cümle. Lâkin bir şeyleri eksik ifade ediş.
demişsiniz.
Ama siz bunu söylerken kendi anladıklarınızla yorumlamışsınız. Benim için eksik bir ifade değil. Çünkü benim için öncelikle bir "dua"dır bu cümle . Dua ise bize Tanrı'nın bahşettiği en büyük hazine. Biz istersek dünyanin en büyük günahlarını omuzlanalım Tanrı bize kapılarını kapamaz, bunun bilincindeyim.
Ayrıca bunu söylerken biri gelsin bizi kurtarsın anlamında elbette söylemedim.
"Kalp kırmak, birilerine sivri kelimeler kullanmak, incitmek… bizi kuyulardan kurtarmaz"
Bunu benim yazım için mi söylediniz?
Eğer öyleyse bunu reddediyorum! Bu yazıda kötü söylenmiş tek bir söz yok. Söylenen herşey önce kendi benliğim için söylenmiştir. Yazar önce kendini eleştirmiştir. Kırılan biri varsa önce yazarın kendisidir.
Sinek örneğinize gelince :) hani bala batıp çıkmak için çabalayan sinek. ben de hep laylaylom yazılar yazabilirim. Zaten bu yazı o çabanın ürünüdür. Baldan çıkma çabası.
...
Teşekkür ederim.
nâ-gehân
ilginç...
Ben ki yazdıklarınızın bende uyandırdığı olumlu yönlerin yanısıra , düşünce anlamında eksik kalan yanlarımıza bir nebze dokunmaya çalışmıştım.
Bir yazıya getirilen yorum sadece o yazıda var olanı değil o yazının okuyucu nazarında etkisine de bir ışık tutar.
yorumumun bu şekilde alaya alınmasına cidden üzüldüm. Zira ben yazınız içerisinde ne bir sivri bir ifade olduğunu ne de kırıcı üzücü bir yan olduğunu belirttim.
Yorumumun bu denli sığ sularda yüzdürüleceğini inanın hiç akledemedim.Yorumumu olumsuz değilde olumlu görse idiniz kendi yazınıza getirilen bir bakış açısı bir pencere olduğunu farkedebilirsiniz.
Keza yazınızın güzel bir okuma , algılama ve düşünme imkanı verdiğini ifade ederek başarılı ve olumlu bir yazı olduğunu vurguladım .
Anlaşılamamak adına bakış açınızın beni üzdüğünü söylemek isterim.
O qué
yorumunuza açıklama getirdim neden kırılıyorsunuz anlamadım? Siz yazıma yorum yaptınız ben de yorumunuza açıklama yaptım.
Kesinlikle alaya almadım, asla da yapmam öyle birşey. Hatta önemsediğim için uzunca bir yorum yazdım. Sığ falan da bakmadım, oldukça hoşuma gitti yorumunuz, kendi içimde düşünüşlere vesile oldu.
Mutlu günler dilerim
Şimdiye dek okuduğum en iyi yazılarından biriydi ...
İnsanın insanı cömertçe eleştiren, eleştirirken önce kendi canını acıtan sonra da o can acısında asıl yarayı ortaya çıkarmak için o kutsi ışığı ortaya çıkaran cümleler ordusuydu sanki!...
Öğreti sunulsa da öğrenmeye hazırmıyız acaba...
Tebrikler ve sevgiler kalemi yüreği gönlü güzel yazar/ım...
Yok yok mümkün değil. İnsanlık, bu hal almamıştır. Yorumlar neden böyle? Burası ne böyle? İmkansızlık içeriyor. Özü temiz yüreği pak İnsanlar nerede? Sevgili Sinem bir rüya gördün sanıyorum Allah hayra yorsun. Denizler kadar engin, gökyüzü kadar berrak bir yürek versin Rabbim bize. Sevgi hakim saygı dusturumuz olsun. Varsın bir lokma ekmek! O'nuda paylaşır olalım. Ama kimse dokunmasın onurumuza gururumuza. İnsan bu değerler için yaşam sürmeli ve onlar için ölmeli.
Sevgiler.
O qué
Teşekkür ederim, saygılar.
her çümleside ben gizliyim. Her cümle benim gizlerimde ve içimde kendime kurduğum cümlelerim anlamlarım. Kendimi çizdim yazında çok güzeldi
Denizi göremeyiz artık deniz orada da bizim gözlerimizde menfaat girdapları. Denizin sesi orada da bizim kulaklarımızda menfaat fesat sesler çığlıklar ve kalplerimize ördüğümüz yüksek duvarlar.
Çok güzeldi yine içim gibi karmaşık
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
tek kelimeyle nefes kesiciydi Sinem... çok beğendim yalın bir dille ama yalvarmadan yakarmadan kendini okutan meramını anlatan oldukça iyi bir düşün iziydi.
özelllikle uçurtma-kuşlar-insan teyellemesi olduça gerçekçi ve sağlam örülüydü.
tebrik ettim
O qué
Sevgiler/saygılar daima.
Bildirimlerde yazının başlığını görünce '' Güzel bir mizah okuyacağım'' diye düşündüm...Ancak daha resmi görür görmez anladım ki güzel bir şeyler okuyacağım kesin ama mizah değil.
Senin kaleminden çıkıp da güzel olmayan hiç bir yazıya rastlamadım bu güne kadar. Bazen kahkahalar attıranını da okudum, bazen tokat gibi insanın yüzüne çarpanlarını da...Bu da işter o ikinci gruptakilerden olmuş...Ama iyi de olmuş. Ara sıra böyle şok verilmezse kalp duruyor maalesef. Herekete çeçmesi için böyle şoklara ihtiyaç var. Bu şok genç bir el tarafından verilince ise daha da anlamlı oluyor.
Teşekkürler Sinem..Ara sıra dürt ki uykumuzdan uyanalım.
Selam ve sevgilerimle
O qué
Yine sizinle komşu olmuşuz gün seçkisinde.
Tebrik ederim sizi.
Sevgiler/saygılar.
Yakıcı,bir o kadar da yaşatıcı.Hani derler ya, "en şifalı bitkiler en acı olanlardır" işte öyle kelimeler.Bozuluş nispetinde vicdanları on ikiden vuran oklar gibi.Ve insanca bir sorgulayışın insana uzatılan âb-ı kasesi.Güçlü kalemden bugüne kadar okuduğum en güçlü yazıydı.Tebrikler sevgili Sinem.Sevgilerimle...
O qué
Sevgiler, saygılar
Sevgili Sİnem,
Şu insan denilen yaratığı ,resimle ne güzel tanıtmışsın.Her yöne uzanan kolları, doymak bilmez aç ve susuz çirkinliği ile işte insan bu belkide.Evet gözlerimizde milyonlarca kadın süliyeti, milyonlarca erkek hayali var. Hala arayış ,durmak bilmeksizin sürüyor,şaşırtarak,abartarak. Karşılaşılan her yeni öğe, bir evvelkinden daha çamur ,daha pislik. Nasıl ve nerede durabilir, kiminle son bulur ,son arzusu belirsiz, milyonlarca solucanın ihtirası?
Değişen hiç bir şey yok ki asırlardır. Damarları pis kanlarla tıkanmış,kokan nefesini yüzümüze hohlayan insan oğlunca.
O qué
Çok çok teşekkür ederim, sevgiler, saygılar ..
Hayatımızın önemli bir bölümünü insanlara "sabun" muamelesi yaparak geçirdiğimiz için pek bir alışkınız bu hallere:) Kısa süreli "vicdan rahatlatma" terapileri mi? Yoksa "masumiyet karinesi" mi dersin? Ben seçimimi yaptım ama söylemem:)
Tebrik ediyorum...
O qué
Hangisi acaba, yine bi gizemlilik yaptınız sevgili Umut:)
Çok teşekkür ederim, sevgiler saygılar..
O qué
Hangisi acaba, yine bi gizemlilik yaptınız sevgili Umut:)
Çok teşekkür ederim, sevgiler saygılar..
Umut Kaygısız
kendi gözlerimize içimizdekiklere inat mil çekip olan yönlerimizi körertip olmak istemediğimiz kıyafetlere büründürüyoruken ruhumuz "Tanrılar bin kez öğretse biz yine unututuruz bu bedenle bu fikirle.Saklanmaya çalıştığımız kıyafetlerin altında palanırdı tükettiklerimiz.O yüzden di güvercinlerin uçurtmaların uçuşlarını kıskanışllarımız.Ve mavi gözlerimizde tütüyorsa içimizdeki kurumların örtüşüyle tükettiklerimizdendir.Kendi kendimiz gerçekleşleştirememek gerçek çıplaklıktan göz göre kaçışlarımızdandır....dedirti yazınız yazarım....Harika çalışma için kutlarım...saygılarımla...
O qué
Sevgiler, saygılar
""Aynı hataları tekrarlamak huyumuza, suyumuza işliyor arsenik gibi kanserojen. Bir adam gözbebeğinde milyon kadın taşıyor, bir kadın kalbinin odacıklarına bir sürü adam alıyor.
Gökyüzü utanıyor, Ay utanıyor, Güneş utanıyor ama biz utanamıyoruz, bağışıklığımız utanmaya karşı güçlü. Gürültüler daha da kirleniyor. Bu gürültüler bizim vicdanımızdan geliyor ama biz hep bir diğerinin kirlerini manşet etmek derdindeyiz. Kokusuz artık her cümle, her kelime bizler için"""
ILgım, O Küçücük yüreğinde böylesi kocaman duygu yumağını, ar'ı edeb'i barındırıyorsun ya sen, senin o tertemiz gönlünden öpüyorum... Sevgimle daima güzel kızım.
O qué
İyi ki varsınız.