MUZAFFER TEYZE
Muzaffer teyzeyi tanıdınız mı?
Anlatmadın size şimdiye kadar. Muzaffer teyze ilkokula giderken yan komşumuzdu. Anlattığına göre babası çok asabi bir adam olduğundan o doğunca bir türlü "kızın oldu "diyememişler.
Kapıdan ilk çıkan köy ebesine "Ne oldu söyle kırmıyım kafanı?" deyince uyanık kadın "Oğlan oldu Mustafa dayııı" diyerek bahşişi kapmış ve kaçmış evden.
Mustafa dayı bir kaç gün "aslan oğlum" ,"erkek oğlum" diye sevmiş küçücük bebeği.
Nüfusa başvurup isim hanesine de Miralay Ragup bey’in emir eri olan dedesinin adını yazdırınca gıcır gıcır erkek nüfus kâğıdını mintanının cebine koyup köyün yolunu tutmuş. Gelirken "gözün aydın Mustafa abi, ne oldu?" diyenlere " Ne demek ne oldu, erkek adamın erkek oğlu olur" dermiş.
Bir hafta sonra bebek Muzaffer aliminyüm leğende yıkanırken Mustafa amca " nerde lannn bu çocuğun pipisi ?" diyerek ortalığı inletmiş.
Hanımı başı önde " bu kız" der demez Mustafa amca yere dşüp tepinmeye başlamış. Bir iki bacak attıktan sonra "hııısssss" diye bir ses çıkarıp oracıkta ruhunu teslim etmiş.
Muzaffer teyze de babasız büyümüş, serpilmiş. Güzel bir kız olmuş. Köyün delikanlılarından birine de gönlünü kaptırınca okulu da bırakmış.
Bu aşk karşılıksız değilmiş elbet. Çocuk da Muzaffer teyzenin aşkına cevap vermiş. Başlamışlar kıyıda köşede değirmende, tarlada buluşmaya.
Çocuk askere gitmiş.
Gitmez olaymış.
Acemiliğin ilk günlerinde mektuplar gelmeye başlayınca delikanlı her gün postacıyı bekler olmuş.
"Er mektubu görülmüştür" ibareli mektupların üzerini okuyan postacının adını söylemesi için dua edermiş.
Bir gün adı okunmuş. koşup mektubunu almış ve okumaya başlamış. Tütün kolonyası kokulu mektubu okuyup öpüyorken yanına yaklaşan astsubayı fark edememiş.
Astsubay çocuğu odasına çağırıp başlamış nasihat etmeye "Oğlum bak, delikanlı çocuksun. Kendine çeki düzen ver, benim olduğum yerde böyle acayip işler olmaz. Adamı öldürürüm. Kemiklerini kırarım. Seni ilk ve son defa uyarıyorum" demiş.
Çocuk ne olduğunu anlamadan " emredersiniz komtanım" deyip koğuşuna gitmiş.
Koğuştakiler manalı gözlerle çocuğu süzüp kafa sallıyorlar ve "neler var dünyada" diyorlarmış.
Arkadaşları mektupları dolabından yürütüp toplanıp okuyormuş.
“Seni unutmak mümkün mü? Ellerin ellerime değdiğinde içimin yarıldığını, dudaklarımız bir birine yapıştığında kalbimin yerinden oynadığını nasıl unuturum. Seni zehirli bir aşk ile seven Muzaffer”
İşte mektupların en edeplisi en su üzerinde duranı böyle duyguların ifadeleri ile doluymuş.
Koğuş arkadaşlarından bazıları dertleşmek maksadıyla eğitim alanının kenarına çektikleri delikanlıya “Muzafferi çok mu seviyorsun?” veya “ Nasıl şey..yani ..hanginiz…offff ..ikiniz de …yani” gibi anlamsız sorular soruyorlarmış.
Bir gün koğuşun en kibar askerlerinden ve üst tertibi olan Suat yanına gelmiş “ Sana Muzafferi unutturacak biri var benceee, bi düşün bakalım kim?” deyince çocuğu bir düşünce almış.
Bir iki gün sonra Suat tekrar “ Bulabildeeaan mı? Diye sorunca delikanlı “valla billa Suat abi düşün düşün bi şey bulamadım.” Deyince Suat abisi ellerinden tutup “o zaman gözlerime bak..orda kendini göricaksın”demiş.Delikanlı da saf saf bakmış “ Yok Suat abi ama şurda bişi var” deyince Suat heyecanla “hah işte o kim?” diye sormuş. Delikanlı “Kim değil Suat abi çapak o” demiş.
Suat o günden sonra gözlerinde delikanlının silueti olduğuna inandırmak için elinden geleni yapmış. Sonunda delikanlı Suat abisinin elinden tutup eğitim alanına beraber gitmişler. Suat abisi ona Muzafferi unutturma için ilk zamanlar elinden geleni yapıyormuş.
Sonraki günler elinden gelenle yetinmeyip ikna için başka metotlar denemeye başladı. Dudakları patlayıncaya kadar konuşuyor, nasihat ediyordu.
Aradan birkaç ay geçmişti ki delikanlı “ikna” oldu hayırlısıyla. İkna olduktan sonra hayatı tamamen değişti. Artık Muzaffere mektup yazmıyor, onu hiç aklına bile getirmiyor, gelme ihtimaline karşı önlemler alıyordu.
Bu arada koğuştaki diğer erattan ikna seanslarına katılmak isteyen olmuş ancak Suat bizzat ikna ettiği delikanlıyı diğerlerine kaptırmamak için var gücüyle mücadele etmiş ve muvaffak olmuştu.
Eğitim, Suat ve delikanlı için bir eğlence halini almıştı. Beraberce eğitim yapıyor, aralarda Suat abisi “kocacım” diyerek başını omzuna yaslıyor, astsubayın olayı fark edip ikisini de iyice ıslatması ise olaya hedo-romantik ipnelik katıyordu.
Bazı günler mıntıka temizliğine çıkıyorlar ve eğitim alanında kullanılan dom dom kurşunlarının kısaca “dom” denilen boş kovanlarını topluyorlardı. Komutan sıraya dizilen erata “ Dikayyt…Dom topla !” komutu verince ilk önce Suat ve delikanlı gülerek domları toplamaya başlıyorlardı.
Delikanlı dağıtım iznine gidince Muzaffer teyze heyecanla camına taş atmasını bekliyor. Fakat nafile, sabahlara kadar boşuna harap ediyor kendini. Ne cama taş atan var ne gelen ne giden.
Bir aksilik olduğunu anlıyor ya, askerlik insanı strese sokar diyerek bir müddet alakasız kalıyor Muzaffer teyze de.
Bir hafta sonra delikanlının usta birliğine gideceğini öğrenince varıp bir iki kelam edeyim diyerek geçtiği yerlerde nöbet tutmaya başlıyor.
Bir akşamüstü delikanlıyı yakalıyor. Fakat o ne soğuk duruş,o ne suratsızlık.
“Ben başkasına âşık oldum” diyor delikanlı.
“ Kime, bu köyden mi?” diyor merakla Muzaffer teyze.
“Hayır, askerde, Suat adında biri” deyince delikanlı teyzenin başına yıkılıyor dünyası.
Ağlayarak eve gidiyor ve odasına atıyor kendini. Gözyaşlarıyla ıslanıyor yorgan.
“Zaten bizde var bir talihsizlik” diyor aklına dedesi geliyor. Bir gün işten eve erken gelince, yatakta karısını Berber Ziya’nın hanımıyla basıp “ ben de aranıza geleyim” deyince iki azgın kadın tarafından nasıl dövülerek felç bırakıldığını anımsıyor.
Muzaffer teyze mahallenin en sevilen bakiresiydi. Gençler yaşlı olduğundan onunla her bir ince işi alenen konuşur bilgi ve tecrübe edinirlerdi. Bu sebeple Muzaffer teyze’nin ne bakkal derdi, ne yük derdi, ne odun taşınacak korkusu olurdu.
Bir gün bu gençler Muzaffer teyzenin evine bitişik ahırında taze süt içerek kemikleri genç olsun maksadıyla beslediği ineğini yürütüp yerine koca bir çoban köpeği bağlıyor.
Süt içmekten kemikleri sağlam fakat diğer bütün azaları el dokunulmamış olduğu halde eskimiş olan Muzaffer teyze sabah namazından sonra ahıra inip ineği sağmak istiyor. Gözleri iyi göremediğinden koca çoban köpeğini inek zannedip küçük süt sağma iskemlesini köpeğin altına doğru itip oturuyor ve başlıyor işine.
“Bir baktım hayvancaazın dört memesinden bir tek memesi kalmış. Ben de onu sıkıp biraz süt alıyım dedim. Bir iki derken inek başladı hırlamaya, kesin hastalandı dedim. Bir defa daha sıkınca o koca inek bana dalmasın mı” der anlatırdı bu olayı.
Hastanede birkaç hafta kaldı. Mahallenin gençleri “ Şemşiyeci Sırrı Muzaffer teyzenin asırlardır itina ile muhafaza ettiği bekâretini şönklemiş. Muzaffer teyze hamile kalmış Bakmış ki her gün karnı büyüyo, doğru doktora gitmiş. Kürtaj olmuş yakında hayırlısıyla çıkar.” Dedikodusunu yayıp durdular.
Birinci bölümün sonu.
Gelecek bölüm:
Muzaffer teyze hastanede kiminle karşılaştı. Neden gasil hanede yıkanmak zorunda kaldı. Onu ilk öpen kimdi? Hastanede neden öldürülmek istendi. Elinden bırakmadığı eski çantada ne vardı. Evindeki eski sandığı yıllar sonra açınca onu bekleyen müthiş sürpriz neydi?
YORUMLAR
Sana bir itirafta bulunayım mı ?
Umarım bulun dedin...Neyse konuyu dağıtmayayım...
Çünkü ben dağıldım...
Bizimde karşımızdaki sağlık ocağında bi Hemşire Atilla ablamız vardı...
komşumuz ismet teyzemiz vardı...
Tersi olaraktan müdürümüz Filiz Bey vardı...
Bir gün adamın biri aradı...Hasangala'dan Müdür Filiz hanımla görüşecem,bende tlf uzattım...
Bizim müdür filiz buyrun ben filiz deyince...
Bizim galalı dadaşın tepkisi aynen şu,gahh...ına ...ğumun ...oğli
benimi işledisiz dıllolar...Verin bana o bayan müdüri....
selamlar her zaman ki gibi komedide tavandı yazınız...
erolabi
Valla bizde de Ayşe hanım diye bi müdür yardımcısı abla vardı sesi çok kart ve kalındı.arayanlar bazen "Beyefendi Ayşe hanıma verir misiniz telefonu" derdi. gözleri pürtlemiş gelirdi yanıma .
Anlardım ne olduğunu.
Teşekkürederim değerli hakiki DADAŞ !
Selam ve sevgilerimle.
vallahi çok güzeldi..
devamını merakla bekliyor olacağız..
kadıncağıza çok acıdım..
fazla hırpalamayın bari..
selamlar..
erolabi
Değerli yorumuna şükranlarımı sunarım.
Selam ve saygı ile.
erolabi
Teşekkür eder,ellerinden öperim.
saygı ile.
Çok güzeldi yine beni güldürdünüz çok teşekkürler herkes ağlatıyor siz güldürün bari
tebrikler
saygılar
erolabi
hayatta ağlanacak ne var ki?
bir tek boyut değiştireceğiz o kadar.
hayat devam edecek her zaman
"gülmenize sebep olduğum için" mutlu oldum.
teşekkür eder saygılar sunarım
Aga
Mizah dalında seninle baya bir kapışacağız anlaşılan ve de benim tahtımı fena halde sallıyorsun. Nereden de bulursun bu hikayeleri bilmem ki...Özellikle de ''Suat abisi “kocacım” diyerek başını omzuna yaslıyor, astsubayın olayı fark edip ikisini de iyice ıslatması ise olaya hedo-romantik ipnelik katıyordu.'' Cümlesimnde artık frenleri tamamen boşalttım. Bu nasıl bir mizah , bu nasıl bir komedidir böyle...
Şaka bir yana tebrik ederim can dost...Ellerine sağlık...Anası ağlamış milleti biraz güldürebiliyorsak ne mutlu bize.
Selam ve saygılarımla.
Erzurumlu Selim
erolabi
Ben bükemediğim bileği öperim.
Ve haddimi bilirim.
:))))
Selam ve saygı ile değerli Hocam.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
erolabi
Hayatın hangi yeri bize uzak.hangi kurgu asıllardan ıraktır. Her kurguda bir hakikat gizlidir. Biraz katınca "kurgu" olur.
Kurgu olduğuna eminim de muhakkak böylebir yaşanmışlık da vakidir.
Selam ve saygı ile.