- 933 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KÖR SELİM
İnsan, yeni başlayacağı bir göreve çok heyecanlı ve istekli gider. Değil mi? Umutları, hayalleri vardır,istikbale yönelik.
Ben ve arkadaşım Tğm. Servet, bu arzu ve mutluluğu ne yazık ki, tadamadan başladık ilk güne.
Lüleburgaz’a tayin olmuş, henüz ilk kıta görevine giden bizler, önce Alay Komutanının huzuruna alındık. Ama ne alınma. Yanında ,yardımcısı ile oturan Komutan, önce benim saçlarıma, İspanyol paça pantolonuma, lord ayakkabılarıma, içi teleli ,dimdik duran apoletlerime, cepsiz pantolonuma, vücudumu saran gömleğime ve hain bakışlarıma kafayı takarak, ‘Sizden asker olmaz. Ya adam olacaksınız, ya da defolun gidin, sokak serserisi olun’ diyerek ikimizi de ,odasından kovdu.
Alayın ortasında, Alaydan kovulmuş iki teğmen kalakaldık. Birbirimize bakıyor ve hiç konuşamıyorduk. Servet’i ,Alay Karargah Bölüğüne vermişlerdi. Ben ise ,Birinci Tb. Tanksavar Tk. Komutanı idim ,ama Tb. Eğitime gitmiş olduğu için, beni alan çağıran yoktu. Ne zordu ,bilmediğin bir koca askeri birliğin ortasında tek başına durmak.
Neyse ki bir er gelip ,yeni gelen Teğmen’i Tb.Komutanının çağırdığını söyledi de, biraz kendime gelerek onu takip ettim. Gittiğimiz yerde, sonraları hiç anlaşamayacağım Sığır Lütfü ( Her kese ,sığır diye hitap edersen işte adın böyle kalır) isimli bir Yarbay kısa bir hoş geldin konuşmasından sonra, kendi prensiplerini anlatıp ,arkasından yine, kılık kıyafet Alay Komutanının görmediği, Alman siper şapkam ve genç bir subayın, zevk alacağı her şeye,set olan bir konuşma yaptı. 1973 yılı, 15 Temmuzu böyle bir gündü işte.
Neyse ki, diğer genç subaylar diğer komutanla, bizi hemen kardeşleri olarak bağırlarına basıp, bu felaket gününü unutturdular. Üsteğmen Kör Selim hariç O, disiplin dediği ,lüzumsuzluğun içine batmış ,gerçek disiplinle alakası olmayan ,bir hissiyatın içine düşmüştü kimseyle konuşmaz ,kimseye tolerans tanımaz, kendini bir şey zannederek ,diğer subayları da ,deli ederdi. Milli Takım ,tabanca atıcısı olduğu için ,kasıldıkça kasılırdı. Tek gözü ,işan almaktan diğerinden daha açık olduğu için ,Kör lakabı takmışlardı ona. Allah var, onun gibi atıcı görmedim. Sonraları ,ben de atış takımına girip , Kara kuvvetlerinde derece aldım ama, rakı şişesinden mermiyi geçirip, ağzını kırmadan, şişenin dibini patlatan kimseyi görmedim.
Bir öğlen vakti, art arda patlayan ve çok yakından gelen silah sesleriyle irkildik. Kör Selim , atış taliminden, Smith Wesson tabancasını beline sokmuş ,kolları iki yana açık yürüyerek, öğlen yemeğine gelirken, Alayın en yakışıklı ve en iyi subaylarından olan ,Yüzbaşı Kandemir ile karşılaşıyor. Bize ,altı adımdan selam verdiren Kör Selim afilli bir selam verince (küçük parmak açık ve bilek kırık) Kandemir bozuluyor. ’O ne biçim selam, bele sokulu tabanca ile gezmek, biraz ayıp olmuyor mu Selim? ) diyor. Üsteğmen Selim ‘Biz atıcıyız Komutanım’ der demez ,Kandemir ,Colt tabancasını çekip ,bir hendeğe kendisini zor atan, Selim Üsteğmene sekiz el ateş ederek ,ona ‘Atış öyle olmaz ,böyle olur Kör Selim’ diye dersini veriyor.
Bu olaydan sonra, özeleştiri yapan Kör Selim, herkese çok iyi davranacağını ilan ediyor. Ama ,adı lanetlenmiş bir kere.
Bir bahar sabahı, komşu taburun, taarruz tatbikatını izlemek üzere, bütün Alay araziye çıkıyoruz. Erler, sırayla dizilmiş ve oturdukları yerde,kısık sesle konuşuyorlar. Teğmen ve Üsteğmenler grup halinde oturmuş sohbetteler. Anlatılan fıkralar, taklit edilen subaylar ,yaşanan komik olaylar, kadınlar anlatılıyor. Genciz işte ,her şeye gülüp duruyoruz. İyi ki gülmüşüz, bu ağlanacak ,zavallı dünyaya.
Karakter zafiyetine uğradığına, emin olduğumuz kör Selim ,yanımıza doğru yaklaşıyor. Hepimizde bir tedirginlik . En kıdemli Üsteğmen ,ne yazık ki o. Kör Selim’in yüzünde ,bir gülümseme var. Ayağa kalkarak, hepimiz esas duruşa geçiyoruz, isteksiz ve mecburiyetten.
Kör Selim ‘Ben artık değiştim ‘ diyor ,şaşırıyoruz. Bizlere bu denli uzak duran Kör Selim, içimize girerek şakalara iştirak ediyor. Hepimiz mutluyuz.
Yanımıza ,elindeki camekân içinde, simit gibi yuvarlak tatlılar satan, bir er geliyor. Erin çok saf bir çocuk olduğu her halinden belli. Bu çocuğun ,sattığı tatlının adı ‘Kerhane Tatlısı’ .Tatbikatın başlamasını bekleyen on beş subayın ,teker teker yüzüne, elli santime kadar yaklaşıp ,kalın gözlükleri ile ,dikkatle bakıyor.
Hepimiz şaşkınlık içinde,onu izliyoruz. Sonunda biri soruyor ‘oğlum, sen niye suratlarımızı inceliyorsun, yoksa en yakışıklımızı mı seçeceksin? ’ Saf erin cevabı çok basit ‘yok Komutanım, ben Kör Selim’i arıyorum. Beni ,aşağıdaki taburun subayları gönderdi .Kör’ün şeyi kalkmıyor muş da. Kör’ e, Kerhane Tatlısı ver, dediler. Ben, Kör Selim kim ? deyince, ‘Suratı en meymenetsiz olan, güzünün biri de ,Kör gibi hep kapalı duran, en çirkin subaydır ,ama dikkat et, fazla yaklaşma teper’ dediler. Tatlıların parasını da ,ödediler işte onu arıyorum Komutanım.
Biz gülmekten, adeta yere düşeceğiz. Kör Selim ,bu saf eri parçalamamak için, zor duruyor. ‘Bak oğlum, ben bugün kimseye kötü bir söz söylememeye yemin ettim. Hadi, git buradan aslanım’ deyince, saf tatlıcı ‘Hah işte, Kör Selim sensin. Ayıp değil Komutanım, bu tatlıyı herkes yiyor ,kerhane önünde. Yarım saat sonra, bak gör neler oluyor. Seninki de ,kalkar da bana dua edersin. Hem yengeyi de, düşünmen lazım Komutanım.’
Kör Selim dayanamayıp’ Siktir git ulan. Seni kim gönderdiyse ona yedir’ diye bağırınca, saf tatlıcı eline bir tatlı alıp, ‘Komutanım ,Kör bağırsa bile aldırma, tatlıyı yedir dedi. Bir ısır Komutanım. Bu dert ile yaşanmaz. Ayıp değil ki herkese lazım.’
Kör Selim, delirmek üzere, ‘Tanrım, ben ne günah işledim. Ulan, kim bu herifi musallat etti başıma’ diye bağırdıkça,civarımızdaki erlerde kahkahalarla gülüyor. Başımızı çevirere,Kör e görünmeden yerlere yatıyoruz.
Tatlıcı, Kör’ün ağzına yaklaştırdığı tatlıyı,birde yedireyim derken burnuna sürünce ,onu kurtarmak için, şakayı düzenleyen Yüzbaşılar, imdatta yetiştiler. Herkes esas duruşa geçince ,tatlıcı er ‘Komutanım,ben sizden bunun parasını aldım, Kör’e yedirmeden gelme dediniz. Kör’e bu tatlıyı müsaadenizle yedireceğim’ diye Yüzbaşılardan birine sızlanınca, onu uzaklaştırmak ,bize düştü iki tatlıyı elinden alıp biz yediririz diyerek,Abduş Teğmenle hemen mideye indirdik.
Tatlıcı uzaklaşırken, ‘Bu tatlı başka tatlı, kaldıramayan bana gelsin. Garantili tatlılar bunlar’ diye bağırmasını sürdürüyordu. Kör sadece bu oğlanın arkasından ,gözünü iyice kısarak nişan almış gibi baka kaldı.
Hayattan beş dakikalık küçük bir gülücük işte, anılara geçecek.
E.YAŞAR OVALI
29.05.2012
YORUMLAR
anılarınızı paylaşmanız çok hoş...
kimbilir daha neler vardır darağacınızda..
selamlarımla..
kukurikuu
Yorumunuz ve sayfamda oluşunuz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
kukurikuu
Askerlik anıları o kadar çok ki , bazen anımsayıp kendi kendime bile gülüyorum. Ne ocak ama.