Hikaye
Uçurumun kenarındayım Hızır.
Ben fakir, en hakir, bin taksir…
Cahil cesaretimi âlem tanır,
Dabbetül arz’ dan, deccaldan, yedi düvelden,
Korku nedir bilmeyen ben,
Tir tir titriyorum Gülce’ den.
Ödüm patlıyor Gülce’ ye bakmaktan.
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum…
Saniyeler gözlerimde birer can,
Her saniye bir can veriyorum…
Şiirini okuyordum..
Neydi aklımda kalan, sevmek demiştim en son, hatırlamıyorum gerisini. Meğerse ben o sevginin rüyasında hiç sabah olmasın isterken… Gün doğmuş, kızılca kıyametler kopmuş, bense karanlığın ortasına uyanmıştım. Tekrar sabahın olmasını beklemek, ölüm olmalıydı. Ki, gün be gün yattığım kış uykusundan acı çekerek uyanmaktaydım. Rüyalarım, dileklerim, ümitlerim, henüz hepsi bendeyken… Kabul ediyorum, Gülce karşısında hatalıydım. Bir dönem önce onu yaralamıştım. Zaman her şeyin ilacı derlerdi bir de… Gülce’ ye açtığım yaraya mikrop bulaştı, bu dönem kaybettim.
Hep rüyalarımda ağlıyorum sanıyordum, yanaklarım yastığıma dökülen gözyaşlarıma değinceye kadar. Yanağıma değen o serinlikle, “Gülce!” diyerek uyanıyordum her gece. Ah o rüyalar, hep gerçek sandığım, uyanır uyanmaz telefona sarıldığım ve sonra lanet okuduğum o rüyalar… Gülce bakmıyordu yüzüme, küsmüştü bana. Çatmıştı kaşlarını, sanki babasını öldürmüştüm. Ben ondan bihaber o benden bihaber. Konuşmuyorduk…
Hep uzaklar mı özlenir sanırsınız, bazen, gözlerimizin önündeki uzaklarda kalanlar da özlenir. Gözlerimin önündeydi ve özlüyordum onu. Yüzüne hasret, bir sözüne hasret, tebessüme hasret… Gururluyduk ikimizde, beklentimiz yoktu birbirimizden. Yaptığım hataların cezasını fazlasıyla çekmekteyken, bir de bizi bizden daha iyi bildiğini sananların cezası eklenince, bıkmaktaydım. Gülce’ ye kırılmaktaydım. Ne bir sual, ne bir söz… Yargısız infaz yapmaktaydı bana… Aklını mı kaçırmıştı yoksa. Ya da bir sınav mıydı bana. “Gülce, Gülce! Ne olur beni anla!” Haykırmak geliyordu içimden, tutamıyordum kendimi. Gecenin bir yarısı çıkıp gidiyordum, kapısında buluyordum kendimi. Öylece saate bile bakmadan, çalıp kapıyı; “Gülce dinle beni, ne olur dinle…” diyerek başlamak istiyordum. Yapamıyordum, korkuyordum belki de, sessizce dönüyordum oradan. O ise hislerimden habersiz, başkalarının söyledikleriyle besliyordu duygularını.
Sessizdim, beklemekteydim. Her soruma bin bir türlü cevap almaktaydım. Bakıyorum da bir panik havası, yalanlar havada uçuşuyor, sanki ben Gülce’ ye zarar verecek gibi. Olur muydu hiç, ben onun üzülmesine katlanamazken… Kabul ediyorum, bir dönem yaralamıştım onu. Lakin ben zamanda derman ararken, bulaşacak mikroplardan bihaber, düştüğüm durumdan habersizdim. Daha doğrusu, başkalarının zehriyle Gülce’ nin gönlünden ne kadar düştüğümden… Bu yara iğleşmez miydi, iğleşirdi elbet… Hekim olmayan herkes karışmasaydı. Sevgi diyerek başladığımız dilek nerelere düşmüştü. Beklentisiz, ne bir öpüşe, ne bir dokunuşa istek, bir tebessüme hasret… Gülce küsmüştü bana… Ben onun gönlünden bihaber, o benden bihaber, dalmaktaydık yeni düşlere… Bir geceye mi uyanırız, bir sabaha mı artık…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.