- 953 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İLKBAHARDA BAŞLAMAK...
Her sonbahar bakarım dallarındaki sararmalara razı kalmış yapraklara.Kıyamazdım sallanıp düşüşlerine.Bu park, üstünde oturduğum sarısı kaçmış bu bank benim seyrime ortaklık ederdi.
Ayaklarımın dibine kadar konmuş göklerin mazlum ruhlu güvercinleri yere attıklarımdan nasiplenip ürkek bakışlarla arada kaldırıp kafalarını bana kısa bir bakış atıp sofralarındaki akşam yemeklerine dalıyorlardı.
Sonbahar kendi alışkınkanlığını her mevsim olduğu gibi sürdürüyordu. Herkes bir yerlere koşuşturuyordu.Kimsenin kimseyi umursamadığını, kafalarının üstünü yağmurdan korumak için tuttukları şemsiyelerin siyahlığı kadar belliydi aslında.
Bu yüzden bulutlu havalarda şemsiyeyle evden çıkmamak hoşuma gitmiştir. İncesindeki damlalar büyüdükçe büyüyüm saçlarıma oradan kafama sonrasında beynimin kıvrımlarında bir yerlere sakladıklarımı yıkamaya çoktan başlamıştı.
Üstüme giydiğim siyah paltom kendi üzerine düşenleri içine çekerken, üstümdeki ağırlığı artırdıkça artırsada, asıl onun ağırlaşmasından çok, daha fazlası şeyler vardı omuzlarımı düşürmeme neden olacak.
Güvercinler kendilerini kuru tutacak bir sığınak bulamak için hemen havalanmışlardı.Onların havada uçuşlerı daha çok hoşuma gidiyordu ıslaksız. Şemsizyesiz bilerek tedbirli gelmiştim doğrusu bu parka.
Yağmurlara ihiyacı olan ruhumu sulamalıydım. Elimden gelse evdeki saksılarıda yanımda getirecektim.Kesildiğinde yağmur güneş çıkmasın diye içimden dua ederken çıkardı karşıma güneş.
Sırtımı ovalar, az önce ıslattığı siyah patomu eski haline döndürüp kurutmak istercesine, yarım kalmış ısısıyla görevini yapmaya çalışıyordu. Artık ayaklanmalıydım.Az sonra güneş de terk edecekti bu parkı, bu şehri, bu ülkeyi. Onun da batacağı gideceği ülkeler vardı, benim gidemediğim yerler gibi.
Islak gazeller ayaklarımın altında suyun yumuşaklığıyla vada sesleri versede gözlerim onları bir damlayla da olsa ıslatma vedasındaydı. O an tek kişilik bir valsin eşliğinde döndüm düşüncelerimle parkın etrafında.
Kararmaya başlayan caddeleri yavaştan arabaların farları aydınlatmaya başlamıştı. İstekli olarak kaldırımların en kenarından yürüyüşlerim birikmiş yağmur birikintilerinin arabaların bana sıçratım üstümü başımı kirli şehrin izlerini bırakması içindi.
Ağır adımlarla durağa yaklaştığımda dinmiş yağmura rağmen durağın içi kısmına sığınmış üç beş insan bir çocuk gördüm.O anda sokak lambasının yanında duran ağaca az önce simit paylaştığım güvercinlerin tüneyişini gördüm.
Çocuk siyah uzun saçlı, orta boylu, mavi kot pantolon giymiş kadının bacaklarına öylesine sarılmıştıki karşıda duran güvercinlerin tünediği ince dalı penceleriyle tutar gibiydi.Bekleyenlerin hepsinin gözlerinin içindeki yorgunluk sokaklarda arta kalan yağmur sularıyla sürüklenip giderken.
Gözleri bana alışan çocuk ellerini yanındaki kadınının bacaklarından çekip normal haline getirmişti. Bana dil uzatıp nanik yaparken gülümsedim.Bende ona duraktakilere çaktırmadan aynısını yaptım.
İşte o an anladım yanlız olmadığımı bu koca şehirde.Bir gülen çocuklar vardı bir de ben çocuk ruhumdaki mahsumiyetime yaşım ağır gelen bir yerin ortasında...
*****
Eve ulaştığımda siyah paltomu çıkarmadan oturduğum koltuğun üzerinde duran tv kumandasına bastığımda haber sipikeri ,
" Nisan yağmurları Ankara’ da etkisini bu gün gösterdi.Trafik aksaklıkları yaşandı.." diyordu.
Ben onun ne demek istediğini umursamıyordum. Aksayanlar kısmını biliyordum sadece.İlkbahar da olsa tüm mevsimler yüreğimdeki takvimlerde hep sonbahardı. Aksayan diğer şeyse hep sol yanımda düzensiz atıp durandı.Bir de karşımda en son bir sonbaharda onunla çekindiğim son resim...
O varken yapamadıklarımı şimdilerde yapmaya başlamıştım.En mat renklerle morun çoğunluğunda pastel ilkbaharlar çiziyordum yaprakları sarı olan park resimleri. Elimdeki pastel boyayı tek yumuşatan şeydi yüreğimden gözlerime vuran yaşlara sarılı özlemler...
" İlkbaharın başları bir sonbaharlar
tüketir göz yağmurlarımızı
ömür duraklarında beklerken
tek taraflı dönüşsüz tek bilet
cebimizde yarım kalmışlık
dolu dizgin uzayan yolarımız
vuruluruz her yağmurda, ilk tanışmışlığımız gibi
düşeriz yollara
Sonu olmayan sevmelerimizle kavuşmasız
Sarılırız hep kahverengisinden
mavi bakışlarımızı göklere bırakırız
güvercinlerimiz gibi takla takla....
biz ilkbaharlarda sonbaharlar yaşyanlardanız
kanayan yanlarımızla bile sarılız özlemlerimize...
"klavye yine yordu ...tam ısınırken yorması sıksada canımı..olsun olduğu kadar...."
YORUMLAR
duyguları ifade edişiniz öok güzel...
naçizane bir kaç önerim olacak..
tabi..
kabul ederseniz...
noktalama işaretlerine daha dikkat edip cümlelerinizi kuraraken anlam düşüklüğüne neden olacak hataları gözden geçirirseniz iyi olur..
hayal gücünüz kuvvetli..
yazımda güzel..bunu güzel bir öykünün içerisinde barındırırsanız..
tadından yenmez olur..
sevgi ve selamlarımla..
DİLEK YILDIZI
İyi ki varsın...
İşte bu yüzden kalemini sevdim.Neyse onu söylediğin için...
Fakat suclu olan klavye kullanışım ve virüslü bilgisayarım. isbatınım olur da.
Teşekkürlerim ve saygılarımla...Esen kal....
İYİ Kİ VARSIN....
SEVİLAY DİLBER
sizde iyiki varsınız..
sevgilerimi gönderiyorum..