- 585 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR FETİH TOPLUMU OLMAK!
29 Mayıs 1453 İstanbul Fethini anarken acaba fethin emanetine ne kadar bağlı kaldık, fethin ruhunu ne kadar anladık, fetih toplumu özelliğimizi ne kadar koruduk? Nasıl fetih toplumu olacağız? İlerlemenin, yücelmenin şartı bir fetih toplumu olmak!.. Fetih olayı, tarihin akışını değiştirmesi yanında, bir gönül ve ruh fethi olması bakımından da çok önemlidir.
Biz yıllardan beri fetihleri, Fatihleri anıyoruz anma, bunca zamandır anmamıza rağmen ne İslam’ın ruhunu, mesajını anlayabildik ne de çağlar açıp kapatan 29 Mayıs İstanbul’un fethini… Mademki Hz. Peygamber, ‘İstanbul’u fetheden ordu ne güzel ordudur, onu fetheden komutan ne güzel komutandır’ buyuruyor. O halde buradaki mesaj önemlidir. Bu millet ve ordu dualıdır…
Ecdadımız dünyaya medeniyet, adalet, hoş görü, insan sevgisi ile nam salmış ve Allah’ın dinini yaymak için kıtalarda at koşturmuştur. Yoksa ne işi vardı Avrupa’da, Afrika’da, Asya da… Ecdadımız Avrupa’ya seferlerini Viyana önlerine, İstanbul’a, Yemene diğer ülkeler ne için yaptı. Fatihin ağzından dinlersek; ”Cihad-ı olup tur niyetim, dini mubinin gayretidir gayretim” diyor.
Fetih hadisesi, bir toprak istilası ve yağma operasyonu değildir. İslam’ın özünü oluşturan cihad kavramını yaşama, insanları Allah’ı bilmeye ve O’nun rızasını aramaya götüren yollardaki engelleri kaldırma gayretidir. O güzel komutan ve güzel askerlerin asıl derdi şehri kuşatan kaleleri değil, insanlarla Allah’a iman arasındaki surları yıkma, gönüller fethetme hedefiydi. Bundan dolayıdır ki, fetih ordusunun gayrimüslim halka tanıdığı güven, rahatlık, kazanç imkânlarını ve Müslümanların üstün ahlakını gören Bizanslıların çoğu Osmanlı idaresini bir nimet ve kurtuluş olarak kabul etmişlerdi. Bu anlayışın bir sonucu olarak da, Bizans Başbakanı Notaras, Ortodoks patriği ‘Katolik külahı görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederiz’ diyor. İşte fütuhat bu… Manevi cihat bu… Fetih toplumu olmak bu…
Fetih toplumu, yüksek ahlaki ve ulvi değerleri amaç edinmiş, zihinsel tasarımı yapmış, maddi endişelerden uzak, insani ve İslami değerler ölçeğinde rol üstlenmiş belli bir sorumluluk sahibi fertlerden oluşmuştur. Yüksek fazilet sahipleri olan bu insanlar inancı, milleti, devleti için ne yapacağını ve ne yapması gerekeni gayet iyi bilen insanlardı.
Şimdiki gençlik, idealsiz, tarihten habersiz, hedefsiz yetişiyor. Hayatı anlamsız bir şekilde yaşıyor. Bu gençlere ideali nasıl aşılamalı, ne yapmalıyız? İdeal satın alınan, kendiliğinden öğrenilen, kazanılan bir şey değil. Bu güzellik sadece aşkla, imanla, vatanseverlikle yayılır ve etrafı yeşertir. Uğrunda yaşanmaya değer bir amacı, çile çekmeye değecek hedefi olanlar her an ülkesi ve değerleri için çalışırlar. Uğrunda değecek hedefi olmayanlar ise kendilerini harekete geçiremezler…
Bu gün gençlere, bizlere düşen sorumluluklar var. Tarih ve kültür mirasımızı korumak, yaşamak ve yaşatmak gibi... Arif Nihat Asya ne güzel ifade etmiş.“Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden/ Senin de destanını okuyalım ezberden/ Haberin yok gibidir taşıdığın değerden/ Elde sensin, dilde sen; gönüldesin baştasın/ Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın!”
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz; insanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir. Türkiye’nin değerler burcunda; İslam, iman, adalet, hikmet ve irfan var. Güzel ahlak emanetleri var, devlet tecrübesi var. Bu gün bizlere devletler kazandıran, cihanın efendisi olmamızı sağlayan idealleri canla başla savunmak, yaşamak ve yaşatmak düşüyor.
Bu ülkenin çocuklarına ne dinini ne tarihini, hiç bir şeyini tam manasıyla anlatmadık. Dürüst bir tarih bilgisi veremedik. Ondan sonra da insanlarımızdan yakınmaya başladık, bu anlayış doğru olamaz…
Devletlerin, milletlerin tarihinde toplumların geleceğini belirleyen, milletlerin kaderini tayin eden, yönlendiren önemli olaylar vardır. Dünya tarihinin ve Türk tarihinin en büyük olaylarında birisi olan, Fatih Sultan Mehmet’in 29 Mayıs 1453 İstanbul’u fetih olayıdır. İstanbul’un fethi bin yıllık zulmü bitirmiştir. İmparatorluklar başkenti olan Konstantiniyye’yi nasıl şehirler kraliçesi, cihanın başkenti İstanbul yapıyorduk. Bu ancak mübarek fethin ruhu kavranarak anlaşılır.
Ayasofya Fatihin vakfıdır. Fatih Ayasofya’yı korumuş, himaye etmiş, vakıf gayesine uygun kullanılmasını istemiştir. Artık Ayasofya açılmalı, gayesine uygun kullanılmalıdır. Yoksa Fatihin bedduası bu millete ağır gelir… Ayasofya hem müze olarak hem de cami olarak kullanılabilir. Böylece Fatih’in emanetine sahip çıkar, fethin fonksiyonunu da yerine getirmiş oluruz.
Tarihe bakarsak Selçuklular, Osmanlılar bir fetih toplumudurlar… Millet olarak Fetih toplumu olmalıyız. Yıllarca kutlu nesiller bunu ısrarla ortaya koymuşlardır, bize de düşen bu yolda olmaktır… Fetih ruhunu yaşamak ve yaşatmak için, o tarihi hadisenin yeniden hatırlanması, o ruhun yeniden yaşanması gerekir ki, yeniçağlara millet olarak damgamızı vuralım. Büyük Fethi, Fatih’i ve fetih ordusunu, toplumunu dualarla anıyoruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.