- 1144 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR SOYADI HİKAYESİ
Toprak damlı kerpiç evin geniş avlusunda bulunan, sundurma altı sedirinde toplanmışlardı. Beş erkek kardeştiler ama galiba biri noksandı. Memur gelmeden soyun, soyadının ne olduğunu aralarında konuşup tartışıyorlardı. Hilmi hafız, “Aile lakapları soyadından sayılmıyormuş” diyordu. Öyleyse işleri zordu. Ama başka bir çözümü de kendilerine yakıştıramıyorlardı. Hüsnü hafız, Hacı Sadık’a dönüp “ağa” dedi. “Bu, soyun adı ise soyumuz Yörük, adımız ise aile adımız (lakabımız) Yörük, başka ne dersek diyelim bizden sonrakiler bize gülmez mi? Yörüklük bizden başkasına yakışır mı?” Hacı Sadık sinirli mizacının delili olan çatık kaşlarını daha çatarak “Zaten de öyle Hüsnü, aslını inkâr eden haramzadedir.” dedi. “O istemezse biz de onun istediği soyadını istemeyiz, olur biter”. Hüsnü hem tahsilli hem akıllıydı. O da ağabeyi gibi mantıklı bir ısrarla sonuca ulaşılacağını düşündü… Öğle namazı vakti geliyordu. Birlikte camiye gitmek için kalktılar. Çok geçmedi ezan okundu.
Camiden dönmüşlerdi. Soyadını kayıtla görevli memur, Burdur’un konak mahallesindeki Yörükler lakabıyla tanınan ailenin ikamet ettiği eve geldiğinde 5 erkek kardeş de bir aradaydı. Hatta kız kardeşleri Zehra annesini ziyaret bahanesiyle gelmiş, olan biteni kadın merakıyla içeriden izlemeye çalışıyordu. Bugün onlar için önemli bir gündü. Memur geliş maksadını kısaca anlattıktan sonra sözü Hilmi hafız aldı ve her zamanki sakin ve mutedil tavrıyla “Memur bey, Biz yörüğüz, soyumuz Yörük, kendimiz Yörük, herkes de bizi Yörükler diye bilir. Yörük soyadını verin bize” dedi. Memur ise “Buralarda herkes Yörük, tüm ailelere Yörük mü diyeceğiz, yakın akrabalarınızı nasıl ayırt edeceğiz, ayrıca kanun aile lakaplarının soyadı olarak verilmesine müsaade etmiyor.”dedi biraz düşünüp “İsterseniz ….. olabilir …….. olabilir diyerek farklı soyadları önerdi. Hacı sadık dayanamadı, “Yörük olmayana Yörük deyip soy vereceksiniz, bize …… deyip soyumuzdan mı edeceksiniz. Olur mu böyle şey. Biz yörüğüz soyadımıza Yörük yaraşır.”dedi. Diğer kardeşleri de bu çıkışa destek verir mahiyette tavır alınca ortam bir anda gerildi. Memur, Hacı Sadık’ın bu tepki ve ısrarına karşı ona dönüp, “Sen nesi oluyorsun bu kadar kişinin de konuşuyorsun” diye çıkıştı. O da “ sesini yükseltip “Bey bey! Ben kardeşlerimin en büyüğüyüm elbette ben savunacağım bunların hakkını da” diye cevap verdi. O zamanlar görevli memura böyle cevap vermek her babayiğidin harcı değildi. Hacı Sadık inatçı ve asabi mizaçlıydı hele sinirlendi mi dünya gözüne nokta kadar gelmezdi. Bunu bilen kardeşleri tartışma büyümesin diyerek ağabeylerini sakinleştirmeye çalıştılar. Hanedeki kadınlar ve çocuklar, toprak damlı evin kapısında, sundurmanın altında cereyan eden bu olayı, meraklı gözlerle izliyorlardı. Sokak(cümle) kapısı çalındı ve komşu kadının “Hu Ayşeli tuzun var mı” diyen sesi duyuldu. Tartışma sesleri dışarıya vurmuş ve komşular merakını gidermek için tuzu bahane etmişlerdi.
Komşu kadının sesini duyan Hacı Sadık sustu. Suratı kıpkırmızıydı. Eli, ayağı sinirden titriyordu. Hasan ve Hamdi koluna girip sofadaki kuyu başına götürdüler ve kuyudan su çektiler, o da yüzünü yıkadı. Sular yüzüne değdikçe, kızgın demire değmişçesine buharlaşıyor, suyun serinliği bir nebze olsun Hacı Sadık’ın sinirlerine iyi geliyordu. Hilmi ve Hüsnü memurla ilgileniyor, onun da görevindeki zorluğu ifade ederek ortalığı sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Bu sırada aşdamında hazırlanan ayranlar geldi. Hüsnü Hafız, hafızlardan ve ezan vakitlerinden söz açtı. Konu değiştirildi ve bir süre oradan buradan konuşuldu.
Vakit ilerliyor gün ikindiye yaklaşıyordu Bir ara sessizlik oldu.. Memurun yüzünde bir aydın bakış belirdi. Tartışmanın etkisiyle olacak, Hacı Sadık’a dönüp “Tamam” dedi. Sen büyük Yörüksün, size BÜYÜKYÖRÜK soyadı yakışır. Diğer Yörüklerle karışmamış, akrabalığınızı, Yörüklüğünüzü ve adınızı da sürdürmüş olursunuz dedi. Hacı Sadık pek memnun olmasa da soyadında Yörük geçtiği için ses çıkarmadı. Diğer kardeşleri de soyadını uygun bularak kayda geçilmesini istediler. Kaydı müteakip ikindi namazı için memurla birlikte 5 kardeş evden ayrıldılar.
İşte o gün bu gündür bu beş kardeşten olma nesiller BÜYÜKYÖRÜK soyadını taşımaktadır. Belki de bazıları geçmişte yaşanan bu olayın farkında bile değil
İlhan BÜYÜKYÖRÜK
26.05.2012/Gemlik
(1934-35 lerde yaşanmış bir olaydır. Olayın yeri ve kahramanları gerçektir. Hüsnü Hafızdan 1970 lerde şifaen nakledilen olay tarafımdan hikaye haline getirilmiş, olayın aslına sadık kalınmıştır.)
YORUMLAR
her soyadının bir hikayesi vardır benimde babamın soyadı ÖZGÖR dür dedemin babaları soyadını alırken memur dedemleri tanırmış ve çok severmiş sen kendini bilen özünü bilen gören adamsın demiş soyadını ÖZGÖR koymuş bende bizim sülaleden başka kimsede bu soyadını duymadım. Adımın anlamıda kuranda görmek demek değişik isim ve soyisim
tebrikler
saygılar