Yıllar Sonra
Bitmek bilmeyen yol, bütünü belirsiz özlemlerde Karacabey olup tütüyordu gözlerinde.
Güneş doğumuna yakın köprüye geldiler.
"Canbolu Köprüsü bu. Altından geçen dereden almış adını." Şoförün sormasına fırsat vermeden ekledi.
"Bakma şimdiki sünepeliğine, deli akardı ve her yıl bir kaç kişi boğulurdu bu derede. Ondan Canbolu derler."
"Ne zamandır gelmezsin buraya beyim"
"Hayli zaman, taa çocukluğumdan beri."
Arka dar sokaklardan geçtiler, şehrin öte ucuna çıkmışlardı. Yokuşu işaret etti.
"Yokuşu çıkınca ilk sokaktan sağa dön."
Arabanın arka camlarını açtı.
"Ön camları da aç" dedi.
Yokuşu çıkar çıkmaz köşeyi dönünce delirmiş bir iğde kokusu bekledi. Camları ondan açmıştı. Ağaç yerinde yoktu. Dede evinin yerinde beş katlı bir beton vardı. Betonlaşmış bir sürü hatıra geldi tüm duygusuzluğu ile içine oturdu. Bir özlemin ölümü ardındaki acılardan kurtulmak için kıvrandı. Çocukluğu yetişti imdadına.Çocukluğu ayaklandı, çocukluğundaki sevgiler, bağlanışlar.
Boş sokaklar birden dillendi:
"Çerkezzz! Arabayı çekemez sıcak çayı içemezzz!"
Yerde taş arandı. Bulamadı. Bulmuş da yerden almış ve atmış gibi yaptı.Sonra bağırdı:
"Bir dönüm bostan, Yan gel yat Gıdi Gıdi’nin Osman"
Şoför şaşkın, afallamış baktı.Ona aldırmadı bile
Çocukluğunun ölmemiş olmasının buruk sevincini yaşıyordu.Unutulmuşların hatırlanışında taze can buluyordu,tekrar tekrar diriliyordu hayata.
Sokaklar hala konuşuyordu:
"Şişşt çerkezin oğlu bak bakalım Gamba Nuri abin dükkanda mı?. Dükkandaysa bana bir maya sakızı alıp gelsene parasız."
"Aman be Atiye abla! Demin yoğurt aldırdın ya, o zaman söyleseydin."
"Hadi hadi nazlanma unutmuşum işte, bi koşu al gel. Bu Karanlık Nevzat da kaç gündür buralarda bana mı dolanıyor ne? Gamba duymasın. Ben kaçtım içeri, pervaza bırak sakızı."
Sokaklardan sonra birbirine yaslanmış pencereler de konuşmaya başladı:
" Huuu Vasviye abla duydun mu? Emine’nin küçük kız vardı ya hani İstanbul’da okuyan ,kocaya kaçmış diyorlar, adam da evliymiş"
"Deme gızz! Vah vahh! Hadi çamaşırdan sonra çaya gel de anlatalım az. Bak meraklandım şimdi"
En son dede evi betonluğundan kurtulup iki katlı kargir bina olup dile geldi:
"Babaanne hani masal anlatıyorsun ya. Ordaki devlerle cinler nerde şimdi"
"Alt kattaki kiler var ya ordalar işte."
"Hee ben gene dedem horluyor sanıyordum. Onlar orda uyuyor demi, ama sen neden reçelleri, marmelatları oraya koyuyorsun."
"Farelerden koruyor devler onları"
"Yaa bir fare de benim o zaman.Ben devlerden korkup yemeyeyim diye. Çok yersem hasta olurum demi babaanne?"
Birden karar verdi.
" Dönelim"
"Ama beyim onca yol geldik, göreceğiniz ziyaret edeceğiniz kimse yok mu?"
"Hepsini gördüm"
"Hepsini mi, kimse yoktu ki daha gün yeni aydınlandı"
"Ben gördüm, bir tek devlerle cinleri kovmuşlar masallara"
Boş boş baktı şoför.
Dolu dolu bakabilseydi yağmura gebe iki göz ve yağmur sonu toprak ısınmışlığında bir çocuk yüzü görecekti.