- 618 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
LÂB’LI MI?... BBC’Lİ Mİ OLSUN?!
İnsan olarak en belirgin özelliklerimizden biri olsa gerek, geçmişte kalan birçok önemli olayı unutuyoruz ya da yeni olaylarla karşılaştırıp- değerlendiremiyoruz!...
Türkiye’de, aylık, haftalık ve günlük suni gündemler oluşturulup, yıllarımızı birileri tarafından avundurulup- ömrümüzü de boşuna tüketiyoruz.
Ben, gündemdeki konuları konuşmak istemiyorum kardeşim!... Ne düşünüyorsam, benim günde’mimde de o, Aydanımda da o var. Her hafta değişen konuları, ard- arda koyarsak, bilmem nereye kadar köprü olur!...
Bana ne elin düşüncesinden deyiverip, kendi düşüncelerimizin ve toplumun çok çeşitli ve değerli düşüncelerini gözardı ya da ayak ardı ediyoruz!...
Türk İnsanı, her türlü bilgiyi doğal hâli ile bilmeyenlere sunmak istiyor amma ne çâre... Bırakın, Türkiye ve Dünyâ çapındak yayın yapan televizyonlarımızı, mahallî televizyonlar ile gazete ve dergiler de birçok konuyu, görmemezlikten gelmek için çaba sarfeder oldular!...
Gerçeğinden daha canlı ve güzel gösteren kâğıt ve baskıları ile et görüntülü(!) dergileri satın-alanların çoğu kendilerini, kültürlü bir vatandaş sayıp, kendine sunulanın ötesine gidemeyen ve hazırcı gündemlerle beyinleri uyuşturulmuş insanlar hâline geldi!...
Bizlerin yaptığı yanlış tercihler sonucu değil midir? Oniki Eylûl harekâtı ve öncesi. Zaman geçtikçe, hiç kimse bu harekâtın gerekliliğinde ve oluşumunda kendine düşen sorumluluğu, hâlâ üzerine almıyor ne yazık ki!... Çamura düşen, üstünü temizlediğinde, eski hâlini tez unutuyor… İnsanlara rahatlık ve huzur, unutkanlık veriyor!.
Bizler, 1969 yılından beri, sürekli aynı kazan aynı kepçe gibi durmadan aynı konularla uğraşıp dururken, elin oğlu; gökyüzünde ve onbeş otobüs büyüklüğünde ve içinde de o kadar insan ve yükü taşıyan dev uçakları îmâl eden beyinleri tahayyül bile edemeden sadece, bir kuş’un uçuşuna bakar gibi, boş bir gözle bakar ve bize konuşmamız için verilen konuları birbirimize, tekrar- tekrar anlatır dururuz... Hem de kendimizi, akıllılar sınıfında ve sözü keskin bıçak gibi olan siyâsetçiler gibi görerek!...
Bundan yaklaşık yirmiüç yıl kadar öncesiydi, işyerimin karşısındaki bakkal dükkânından neredeyse hiç çıkmıyordum... Boş vakitlerimi, ya bakkal komşum ile sohbet ederek ya da orada satışa sunulan mâmüllerin ince ve detay bilgilerini araştırarak bilgilendiriyordum kendimi. Kırkbeş yıllık elbise kuru temizleyicisi ve ayrıca, çok iyi bir kumaş örücüsü olmama rağmen, bana ikinci mesleğin ya da en iyi anladığın ikinci bildiğin işin nedir diye sorsanız bakkallıktır, derim.
Bakkal dükkânına, deterjan satmaya gelen ve o zamanın en önemli konu gündemi olan, deterjanların; LAB’lı mı olsun yoksa BBC’li mi olsun yaygarası için, o gün gelen satış mümessili arkadaş bana: ”Bu konunun, en fazla bir hafta ya da on gün süreceğini, o’ndan sonra da insanların bu konuyu unutup- gideceklerini.” söylemişti. Bu sözü o zaman hayretle dinlemiştim.
Bu gün gelinen noktada, çevre dostlarından aşırı çevrecilerden gazeteler ve diğer yayın organları sık-sık söz ediyor amma, kimse o satış mümessilini yalanlayacak kadar çevreci değiller! Kendine, çevreci olmayanların; çevreye, göstermeye çalıştıkları çevreciliklerine, ben inanmıyorum... televizyon ve basın yolu ile reklâmları yapılmasa, inanın, belki de yüzde sekseni çevreci görünmekten hemen vazgeçer. Çünkü, o’nlar için reklâm, esastır. Vitrin görünümleri önemlidir!.
Kırk yıl önce bir “HARUN AGA” vardı; Trabzon’da. Şehirde dolaşır, bulduğu ne kadar kâğıt parçası varsa alıp-koynuna doldurur; o şekilde dolaşmaya devam ederdi. Her gördüğümüz zaman, saatin kaç olduğunu bildiğimiz halde, mahsustan, sorardık: Harun Aga saat kaç?... hiç değişmeyen cevâbını tekrarlardı: “ON-ONNN”...
Şimdi, aradan geçen zamana bakıyorum da “Harun Aga” gibi, ezberletilenleri konuşuyoruz hep. Amma, O’nun kadar çevreden kâğıt toplayıp- çevreciliğimizi yapamıyoruz...
Beni, yaz mevsiminde elimde su kovası ile Kavakmeydan Caddesi üzerinde ve orta refüjdeki ağaç ve çiçekleri ıslatırken kimsenin görmesini istemiyorum... bu işi, sâdece sabahları ve çok erken kalktığım günlerde yapabiliyorum... yoksa, “Harun Aga” gibi, yanlış anlaşılabilirim diye, akıllı(!) insanlardan korkuyorum, gerçek bu.
Bir kişi, sigara ve alkollü içkiyi bedenine, aklı başında iken ve zarârını bile- bile alabiliyorsa, sakın çevreciyim diye ortaya çıkmasın!. Aslında, bir soru ile çevreciliğiniz belli olur: “Kötü alışkanlığınız var mı?” var, diyorsanız gerisi, Harun Aga’ya kalan çevrecilikten daha kötü... “Harun Aga’yı, Rahmetle anıyorum...
Geçmişin doğal çevrecilerini unutmadan...
Sizin deterjanınız; LAB’LI mı, yoksa BBC’Lİ mi? Bir zahmet edip de mutfağa ya da lavaboya gidip, kullandığınız deterjanınızın çevreye zarar verip- vermediğini inceleyip- öğrenmeniz, yılda ne kadar plâstik atığını çöpe attığımızı lütufen hesaplayalım. Doğal çevreci ve geçmişi unutmayan Vatandaşlar olmamız dileği ile hoşça kalınız, Efendim.
Saygılarımla.
kadiryeter Kadir Yeter. TRABZON.
1-Trabzon, Türksesi Gazetesi’nde;18 ŞUBAT 2003 Salı gün ve 8868. sayısının 6. sayfasında yayınlanmıştır.
2-Yıllar, 2008 yılına göre güncellenmiştir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.