Mevlana'dan; "Aşıkları Kınamayın"
Gündüze nasıl güneş lazımsa aşığa da sevgili lazım. Güneş o yüze nikap gibidir. Nikapla sevgilinin yüzünü fark edemeyen güneşe tapar, ondan el çek.
Aşığın günü de Odur, rızkı da. Aşığın gönlü de Odur, gönlünün yanışı da. Aşık çocuğa benzer, memeden süt emer durur. O iki alemde de sütten başka birşey bilmez. Fakat şu var ki; çocuk sütü hem bilir hem bilmez. Bu tarafta tedbirin yeri yoktur.
Ey aşıkları kınayan bırak onları. Tanrının azdırdığı taifeyi sen nasıl doğru yola erdirirsin.
Bir can hakka ulaştı mı, onun zikri bunun zikridir, bunun zikri onun zikri. Böyle can kendinden boşalır, sevgilinin aşkıyla dolar. Testide ne varsa dışına o sızar.
Aşağılık kişiler de her an o temiz adı anar ama onlarda bu tesir görülmez. Çünkü onlar aşık değildir. Gönülerinde yüzlerce murat var. Bu, sevgi ve aşk mezhebi değil.
Akıl ümitsizlik yoluna gider mi hiç? Aşk lazım ki o tarafa koşsun. Hiçbir şeye aldırmayan aşktır, akıl faydalanacağı şeyleri arar.
Aşk, yılmaz, canını sakınmaz, utanma nedir bilmez, değirmen taşının altına girmiş gibi belalara uğrar, sabreder. Hiç arkasını dönmez, bir fayda elde etmek ümidini öldürmüştür. Neyi var, neyi yoksa ortaya kor, ücret aramaz. Tanrıdan aldığı gibi hepsini tanrıya verir tertemiz olur.
Simurgun yeri kaf dağıdır, her hayal oraya el atamaz. Ancak o birleşmeyi gören hayal o makamı görür. Gördükten sonra da araya ayrılık düşer. Fakat, işi tamamıyla bozan ayrılık değildir bu iş, bu makam, her türlü ayrılıktan emindir. Ruha mensub o kalıbın baki kalması için güneş bir an kendini kardan çeker.
Mesnevi, 6.ciltten