Şerefle bitirilmesi icap eden en ağır vazife hayattır. -- toegueville
Payanda
Payanda
@payanda

Gece Vahiy İnerse Kırmızı Ölür

24 Mayıs 2012 Perşembe
Yorum

Gece Vahiy İnerse Kırmızı Ölür

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1098

Okunma

Gece Vahiy İnerse Kırmızı Ölür

Gece Vahiy İnerse Kırmızı Ölür

Gece Vahiy İnerse Kırmızı Ölür



Bana bugün bir vahiy indi:
Ellerinden söz etmişler; gül kokulu ve masum çocuk rolü oynayan ellerinden. Kanlı masallarda yıkanılan ve ellerime esir düşürmek istediğim ellerinden. Nokta atışı ile bulunmuş yalnızlıkların ağır hüzünlerini taşımaktan yorulmuş cümleler okuyorum. Sabahı etmiş, gözyaşlarını kumbarasında biriktirmiş; ismiyle hep alay edilen çocuk peygamber. Sanki sağır olmuş bir tırtıl parmakların, solfej dersi alıp aşk tınıları çalmaya çalışıyor. Ve hep hazırda bir solo duruyorsun, temennisi yüksek umut bestelerinde. Kültür olarak, ölüm ile hayat birbirine yakındır. Alfabesi; küçük şiirlerden oluşmuş, morg duvar yazılarında kullanılan etli harflerdir. Biz üstünlük kuracağımız şehirler yarattık. Coğrafyadan hep kaldık bedenimizde. Yırtıcı kuşlar uysal olana dek ellerinle okşa başımı. Sahilde yıldızlar şarkı söylene dek; Ay, piyanosundan ayrılmayacak zaten. Çıkıntılı elleriyle ismini notalarla çıkartacak ki ben en son notalarla öptüm başını, ağlayarak. Ağlarken ağır damlalarım tuşlara dokundu. Kızardı suratı güneşin, maviye çaldı deniz, siyahı ısıttı karanlık. Öyle bir anda cisimleri unuttuk. Akşam bir ağıtla uyanmış mıdır komşularımız? İltihaplı intihar notları bırakan olmuş mudur bu vahiyi okuduktan sonra? Kekeleyen bir tanrıyı komik düşürmek istemeden rüzgâr fısıldar öldüğünü yerin en dibinde. Yeraltı aşk, illegal, bakışı suç üstü şiir. Ellerin, benim uykularımı bilir. Yastığımdır, saflığımdır, taptığımdır ellerin. Her yalnızlık bir duygunun tanrısıdır çünkü. Biz el ele sevişen iki yavru balıktık. Denizimiz kirliydi, suçluydu, asılsızdı; bu kaderdi ama yine de sana inandım... Boğulduk! Her gece kireçli sularda boğulurduk. Durgun sular fırtınayı daha erken görür, binlerce kez gördüm. Çığlığı nereden attığından çok nerede sakladığın önemli. Ellerin benim çocukluğuma bile söylemediğim sırrımdır, ilk katliamımdır kalbimde.



Bana bugün bir vahiy indi:
Nispetli gece sancılarını tutmuş bir torbada kalbini sallıyor, çürümek adına master yapan bir ceset, mumun yanaklarında adımı yazıyor. Adını sorduğun her yağmur şizofrence; "birgün bütün acılardan kurtulacaksın" der. Ve hüznü akan boyalarla vücudunda darp izlerini gizlemekten yorulursan, saati durdur. Ellerin, bir kentin çürümüş gölgesidir. Ekmek ve su gibidir ellerin. Palyaçoların suratında duran cisimsiz mutluluk korsanıdır ellerin. Tek muhattap olduğum din, bayrak, töremdir. Sakladığımız gülleri birgün ormana atalım, bulutların başları öne eğik geçtiği her şehirde ellerinden bir tılsım dökülür sanki buralara, sahiden bir dua olursun içimdeki yabancı tanrılarda. Gökyüzü neden düşük yaptığında bir yıldız düşerken gülümser, neden ölüme sevinilir. Ah, işte benim anlatmak istediğim gözlerinden düşerken bir nebze öleceğim diye gülümseyebilmemdir. Kırık, çatlak, yaramaz bir sonbaharın arasına sıkışan mevsim kadar ilksek, birbirimizin fişini çekip kaçabiliriz bu hastahaneden, doktorların göğsüne tekme atarak. Ellerinle nefes alabiliyorum, ellerinle dokunabiliyorum, ellerinle görüyorum, bu bir doğum hatası mı, aşk cilası mı karar vermelisin ben öldükten sonra. Son nefesimi odana bırakacağım, kilitle orayı ve solu her gün bir şiir gibi dudaklarımdan sızan o sana birşeyler anlatma amacında olan gazı, nefesi, burukluğu. Sakla ellerini, mezarıma dikersin biraz yeşerir belki, belki bir tane daha serpilir içinden. Biz kendimizi aşağıladığımız yalnızlıklar yarattık. Aşkla kaldık, tükendiğimiz gecelerin bileklerinde. Kendimi sana bıraktım... Kendimi sana hediye olarak sundum ruhuma sarmalayıp. Ellerin diye vahiyler indi, ellerinden söz edildi, şiirler okundu, yarım yamalak çığlıklar bırakıldı bir saksıya, büyüsün diye içimdekiler. Bugün bana bir vahiy indi; ölümümden bahsetmişler, seni söylerlerken teker teker;



ellerine bir tanrı inmiş,
görmüşler seni göğsüyle öldüğüm geceler...





Payanda

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gece vahiy inerse kırmızı ölür Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gece vahiy inerse kırmızı ölür yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Gece Vahiy İnerse Kırmızı Ölür yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Payanda
Payanda, @payanda
25.5.2012 17:41:09
Bir yaşanmışlık vardı, bir adam çıkagelmiş "eser, okurundur" demişti; ben de bunu diyerek size hediye ediyorum. Sizi yansıtabilmişse, ne mutlu bana. Sevgi ve saygılarımla.
selin yıldız
selin yıldız, @selinyildiz
25.5.2012 17:21:58




Bu yazı benim olabilir mi? Ya da bir yazı bu kadar ben olabilir mi?
Ya da ben, ancak böyle bir yazı mı olurum?

"Nokta atışı ile bulunmuş yalnızlıkların ağır hüzünlerini taşımaktan yorulmuş cümleler okuyorum. Sabahı etmiş, gözyaşlarını kumbarasında biriktirmiş... "

"Ve hep hazırda bir solo duruyorsun, temennisi yüksek umut bestelerinde. "



...



© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.