- 703 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MUTLU PERİLER
Avrupa’ daki horlanan, ezilen köylüler, işi gücü olmayan insanlar için bir yer daha iyi bir gelecek için umut vadediyordu. Onlar birilerinin Amerika’dan bahsettiklerini duymuşlardı. Amerika onlar için bir cennetti ve Amerika’ ya giderlerse bütün sorunlarının biteceğine inanıyorlardı. Orada yiyecek olacaktı, orada özgürlük olacaktı. Zulüm işkence olmayacaktı.
1900 yılında Birleşik Devletler endüstriyel ürünler açısından dünyanın en önde gelen devletiydi. En çok çelik üretimi bu ülkedeydi ve en fazla makine ürünü burada vardı.
İşte bu yıllarda binlerce yoksul Avrupalı Amerika’ya gelmişti. İnsanlar Avusturya, Macaristan, Rusya ve İtalya’ dan geliyorlardı. Bu insanlık tarihindeki en büyük insanlık göçüydü.
Durmaksızın üreten çelik fabrikaları, dökümhaneleri ve kömür ocakları çok sayıda göçmeni , yoksul beyazları ve güneyin kırsal bölgesindeki siyahları endüstri şehri olan Pittsburgh’ e çekmişti. Çünkü Amerika’nın endüstriyel kalbi bu şehirde atıyordu.
Burada çalışma şartları çok zordu. Burada madenlerdeki her şeyi ellerinizle toplamak ve taşımak zorundaydınız. Yemek tatili falan yoktu. Sandöviçinizi çalışırken yiyordunuz. Tuvalete gitmişseniz oyalanmak yoktu. Saat tutuyorlardı. Gece eve döndüğünüzde kolunuzu kaldıracak haliniz olmazdı. Bu işe ancak katırlar dayanabilirdi.
Çelik fabrikasında çalışmak çok zor ve tehlikeliydi. Fabrika da güvenlik tedbiri falan yoktu. İçerde biraz dolaşın tek kollu, tek bacaklı işçiler görebilirdiniz. Hemen hemen her iki günde bir kaza olurdu. İşteki ölümler ve yaralanmalar için tazminat ödenmiyordu. Ve yüzyılın başında işçilerin organize olmaları nerdeyse imkansızdı. İşçiler bir sendika kurmaya çalıştılar ve tabi karşılarına o zamanki adlarıyla kömür ve demir polisleri çıktı. Bir çok işçiyi hastanelik ettiler. Pek çok cinayet işlendi . Çok kan döküldü. Bir şey söyleyemezdiniz . Eğer patron bir şey diyorsa bu kanun demekti.
Bu endüstride çalışmak, haftanın altı günü on iki ve on altı saat çalışmak demekti. Günlük yövmiye ise ancak iki dolardı. Çocuklarda işlerde çalışıyordu. Sayıları ülke çapında iki milyondu. Aralarında dört yaşında olanlar da vardı. Onlar şikayet etmezlerdi. İşverenler onları ’mutlu periler’ olarak görürlerdi. Amerikalı bir yazar 20. yüzyılın başındaki çocuk işçileri romanında şöyle anlatıyor:
’ Yetişkinlerden daha çeviktiler. Ama günün sonuna doğru çalıştıklarından verimleri daha düşük olurdu. Fabrikalarda ve dökümhanelerde çalışan bu çocuklar, genelde parmaklarını kaybederlerdi. Veya elleri ezilir, bacakları parçalanırdı. Madenlerde ise kömür taşırlar ve bazen de havasız tünellerde boğularak ölürlerdi ’
Yüzyılın başında siyah Amerikalıların durumu çok kötüydü. Bilhassa güneyde yoksulluk içinde yaşıyorlardı ve Cim Krow adı verilen kanunlarla beyazlardan ayrılmışlardı. Karatenliler beyazlarla aynı okula gidemezlerdi. Aynı çeşmeden su bile içemezlerdi. Tranvayda beyazlarla aynı bölümde gidemezler, trende ise aynı vagona binemezlerdi.
Çoğu politikacılar kara tenlilere karşı fiziksel şiddeti ya teşvik ediyorlar ya da bunlara seyirci kalıyorlardı. Siyahları linç ediyorlardı. Bir hafta geçmiyordu ki bir iki siyah ya linç edilmesin ya da ağaca bağlanıp yakılmasın.
NewYork şehrinde 1904 yılında metro hizmete konmuştu. İnsanlar bu sayede şehrin her tarafına gidebiliyorlardı. Göçmenlerin kendi dilleri ve sürdürdükleri gelenekleri bu metroların ulaştığı en uç kesimlerde boy verdi. Oralara kentlerin varoşları denirdi. Yüzyılın başlarında Amerikan şehirlerinde yaşayan üç kişiden biri yabancı topraklarda doğmuş göçmenlerdi. Bunlar Amerikan işgücünün çoğunluğunu oluşturuyorlardı. Bu kenar mahallelerde yerleşen İrlandalı, Polonyalı, Yahudi ve diğer göçmen aiileler için yaşam gerçekten çok çok zordu. Buralarda üç odalı bir evi on beş kişinin paylaştığı bile oluyordu. Gece olduğunda bütün odaları bu insanların uyuması için yanyana dizilen rengarenk yataklar kaplardı.
YORUMLAR
İşte örnek aldığımız, çanaklarını yaladığımız Amerika'nın sömürü düzeni bu.
Şimdi çok mu iyi acaba? Sorgulamalıyız kendimizi/ülkemizi/ İşçilere hakettikleri değer verilmeli.
Sigortasız ve iş güvenliksiz çalıştırmamalıyız.. Aynı şekilde memurların da hakkı verilmeli..
Yapılan eylemler gözardı edilmemeli,
Tebrikler, uyarıcı bir yazıydı,
selâmlar..