- 2645 Okunma
- 29 Yorum
- 0 Beğeni
BEZ BEBEK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ne vakit yatağıma uzanıp gözlerimi kapasam, meret bir elin gölgesinde uzanan kocaman bir gülümseme, gizlice bağrıma doğru yanaşır.
***
O vakitler genelde sema her daim bulutlu olurdu. Veya bana öyle gelirdi. Günlerime doğmayan güneşe olan özlemim, kafamın içinde kol gezen ayaz fikirlerin hengâmesinde boğulup giderdi. Kirli camın arka tarafında kalan puslu günlerde; her deviniminde sallanan kavak ağaçlarının soluk yaprakları, asfalt yolun üzerine süzülerek düşerdi. Beklenen akşamın kara yüzü, binanın duvarlarını yalayıp içeriye girmeye çalıştıkça, korkudan buz kesmiş ellerimi ısıtmak için gösterdiğim çaba kocaman bir hiçlikti. Müşkülât ruhumu zapt ettikçe korkunun ücra kıvrımları derin uykusundan uyanıp, aklımı kovalama başlardı.
Issız kalmak, hiç kimseye ait olmamak bu olsa gerekti. Lanet okuduğum çocukluğumun bedbaht hatıralarında, aklıma yerleşen tek şey tiksinme duygusuydu. Tiksinmek sonraları bende bir hastalık halini almıştı. Gördüğüm her koca elden tiksinir olmuştum. Bu öyle bir şeydi ki, sonu yok gibiydi. Rüyalarımı kâbusa çeviren elin varlığı, damarlarımda arsenik gibi dolaşıp beni hasta ediyordu. Günahkâr gecelerin soğuk iniltilerinde, kulaklarıma tıkadığım pamuk parçacıklarının yere düşüşüyle çıkan ses madeni bir tını gibiydi.
Tırmalayıcı ve tahammülsüz…
Çoğu zaman, tavanda dolaşan tahta böceklerin ayak izlerini takip ederken yolumu kaybeder, sonrasında yatağın kenarında duran bez bebeğin saçlarına bulaşan kan izlerine gözlerimi mıhlardım. Alayla gülümseyen bebeğimin gözleri bir müddet sonra ağlamaya başlar, kurumuş göz pınarlarıma inat yaşamımın yasını tutmaya başlardı.
Delice bir ağıtın ardından işitilen iniltilerin terli kokusu, kokuşmuş havanın her bir zerresine yayılır bayılacak gibi olurdum. Ne vakit ağzımı açmaya çalışsam, hain bir elin susturulmasıyla kelimeler gırtlağımın orta yerinde ur olurdu. Mıncıklanan naif bedenimin utançtan küçülen her bir uzvu, çaresizliğin ne derece ölümcül bir yara olduğunun şahidi gibiydi. Şafağın sökeceği vakte kadar süren çaresizliğim, günün ilk ışıklarıyla yüreğimin üzerinden süzülüp, açık pencereden dışarıya papatya tarlasına doğru koşmaya başlardı. Bedenime dar gelen yüreğimi onun peşi sıra salıverir, dağılan saçlarımın arsızlığından son derece utanırdım. Utanç iliklerimden sızıp yüzüme yansır, günlerce kimsenin yüzüne bakamaz olurdum.
Mahcup yaşamımın çekinik halleri, peşim sıra gelen bir gölgeydi. Hayat; uzayıp giden gölgenin hayalinde, küçülmüş bedenimin her günahının faturasını insafsızca ödetmişti bana
Neydi bu bahtsızlık? Neyin sonucuydu tüm olanlar?
Bana can verenler bunun hesabını ödeyebilecek güce sahip miydiler?
Hiç sanmıyordum.
Korkaktılar!
Birkaç saniyelik hazzın devamında peydahladıkları çocuğa sahip çıkmayıp, onu bırakıp kaçacak kadar korkarlar!
Zavallılar!
***
Aynanın kirli yüzeyinde beliren vücuduma, kaçamak bir bakış atıyorum. Sıfır bedene dönmüş sıska bedenimde, upuzun salınıp duran kollarım ne kadar komik duruyor. Sarı beniz derimin kıvrımlarına saklanmış tüylerim, sabırsızca ayaklar altında ezilmiş çimenler gibi yan yatmışlar. Umarsız bir duruşları var. Uykuda gibiler. Buna zıtlık, taktığım sutyenin süt beyaz duruşundaki saflık ve aydınlık diri ve canlı. Beyaz daima tercih ettiğim bir renk. Saf ve duru... Bana göre beyaz bakireliği temsil ediyor. Diğer renkleri kullanmak, bu bekâretin bozulmasına sebep olabilir gibi geliyor. Her ne kadar bakire kalmayı beceremesem de bunu istediğim gibi tahayyül etmek, koca bir kandırmaca dan ibaret belki. Lakin hayal etmek parayla mı? Değil mi?
Saçlarıma düşen gece lambasının eflatun ışığı, kızıl dalgalara şöyle bir dokunuyor, sonra burun kıvırıp yerde serili olan kilimin desenlerinde oynaşmaya başlıyor.
Mor halkaların etrafında kırpışan gözbebeklerimin kıyısında sönük pırıltısıyla bakan baykuş göz bebeklerimin mavisi durağan... Ağzımın iki kenarında bıçak keskinliğince uzanan çizgiler, çökük avurtlarımın pörsümüş zavallılığına inat canlılar. Aynaya yansıyan yüzümün güzel denilebilecek halinde bir çirkinlik sezinleniyor. Sanki bu iki yüzün aynı anda aynaya aksetmesi. Güzel ve çirkin... Bir arada.
Tepeme çıkan sinir halini kovmak adına, okkalı bir küfür dudaklarımdan dökülüyor. Aynaya savurduğum küçük bir tekmenin devamında, odanın ortasında duran karyolaya bir bakış atıyorum. Bir müddet sonra kulaklarıma çarpan ses, hiçte tanıdık gelmiyor.
_ Al sana günah yuvasının reklam panosu. Pirinç karyola!
Sahnede rolünün hakkını veren oyuncu gibiyim. Sergilenen oyun bir dramaydı. Ve ben sahnenin tek oyuncusuydum.
Çalınan kapının ardından, sahnenin kara perdesi kapanıyor. Ve ben sahnenin orta yerinde, şaşkınca etrafıma bakınıyorum.
Tiksinmem başlamıştı.
***
Nebahat karısına ağız dolusu küfürler savuruyordum. Sürtük karı, eminim şimdi sofadaki sedirde bağdaş kurmuş mesut bahtiyar oturuyordur. Gecenin hâsılatını koca memelerinin arasına sıkıştırmış, ara sıra eliyle okşarcasına yoklayarak midemi bulandıran gülücüklerini etrafa saçıyordur. Kokuşmuşluğun arasında kendisine mutlu anlar yaratan bu kadın, hayatımın en çıkmaz anında karşıma çıkıp, sözüm ona her şeyi ona borçlu olduğum kurtarıcımdı. Gökten zembille inen kanatsız bir melekti. Ona göre biz orospuların bir damı olmalıydı. Neydi öyle sokaklarda elin adamlarına kaş göz yapmalar. Kadın denen varlık asaletli olmalıydı. Kendini ağırdan satmalıydı. Kadın bir kuştu ve onu kovalayan da erkek kuş olmalıydı.
Her bir herifin altında ezilip dururken, Nebahat karısına şükranlarımı sunuyordum. Kaybolup gidenler içinde dualarımı eksik etmiyordum. Çetrefilli doğumumun günah keçisi seçilmiş olan ben, kendim için ise, hiçbir şey dilemiyordum. Sonu gelmez yaşamın her saniyesinde, var oluşumun dayanılmaz varlığını hissetmek, közlenmiş yaraya tuz basmak kadar acı veriyordu. Bazen bu acıyı hissetmek, delicesine iyi geliyordu bana. Kimi vakit beni tedirgin eden bu iyilik, aklımın başımda olmadığını hatırlatıyordu. Sinyali yanıp sönen bir kamyon gibiydim. Arada canlı ama çoğu zaman ölü…
Eskimiş karyolanın gıcırdayan raylarına karışan boğuk iniltilere kulağımı tıkamıştım. Çekilen setin ne önemi olabilirdi ki? Bu ses beynime kazınmıştı. İstediğim an onu duymamak gibi bir lüksüm yoktu. İşte laf ola beri gele. İnsan alışkanlıklarından vazgeçemiyordu.
Yatağın dibi, yuvarlanmış pamuk parçacıklarıyla doluydu. Arada bir rastgele tekmeler atıyordum onlara. Kar taneleri gibi etrafa saçılmaları hoşuma gidiyordu. Çocukluğumun kenar köşelerinde, fantasma olarak kalmış kardan adamlar yapıyordum. Lakin havuç yerine kar adamın burnunu rimelimle tamamlıyordum. Yanaklarına biraz allık sürüyordum. Üşümesini istemiyordum. Altını harladığım sobanın alevinde, bir müddet sonra eriyip gidişini hüzünle izliyordum.
Yatağın üzerine serili olan, beyazdan griye dönmüş çarşafın üzerinde fütursuzca duran ellere takılıp kalıyorum. Kâbuslarımdaki gibiler. Kıllı ve kocaman... Uykunun esaretinde gevşeyen ellerin canlı duruşundan tiksiniyorum.
Başımı diğer yöne çeviriyorum.
Yatağın sarsıntısından yere yuvarlanmış bez bebeğim, sırt üstü yatıyor. Boynunun hemen kenarından bir baş daha uzanıyor. İki başlı haliyle tıpkı bana benziyor.
Ezik ve bîçare…
Alelâcayip.
Bu sefer benim yasımı tutmuyor. Yarım kalmış bir hali var. Ağlıyor mu ne?
Uzanıp alıyorum.
Titreyen bacaklarımı sürükleyerek pencereye yöneliyorum. Yüzüme çarpan temiz havayla sersemler gibi oluyorum. Bebeğimi bağrıma basıyorum. Minik bedeninin çırpınışlarını usulca dindirmeye çalışırken, bu sefer ben onu için yas tutmaya başlıyorum.
Usulca.
Ve.
Ağlamadan.
SEVİLAY DİLBER
YORUMLAR
SEVİLAY DİLBER
yorumunuz beni mutlu etti..
teşekkür ederim..
selamlar...
Merhaba Sevilay,Öncelikle Hikayenizin kurgusu ve aktarmayı başardığınız bilinç altı duygusu için sizi kutluyorum.
Yazar yazdığı bir hikayenin kahramanını kurgularken, Empati kurar ve de kendisi yaşıyormuş gibi girer olayın içine ve işte burası kırılma noktasıdır. eğer ki başarırsa, o yazı okuyanı bütünüyle içine çeker. Bu kısa hikayenizde ben bunu gördüm ve ben sizi alkışlıyorum, yazıya öylesine etkili bir anlatımla duygu aktarmışsınız ki bu yetenektir ve bunuda ancak tamamen kendisini bu işe adayanlar yapabilir.
Yazının okuyanda bıraktığı, kocaman bir yürek sızısının eşliğinde vicdan muhasebesidir. diyorum.
Başarılar dilerim.
SEVİLAY DİLBER
beni mutlu ettiniz..
yorumunuz için yeşekkür ediyorum..
sevgilerimle..
Hayatın görmek istemediğimiz yüzünü, ne güzel işlemişsiniz. Çocukluğunda daha alın çizgisi belli
olmuş olan ,zavallı bir kadının ,başına başka ne gelebilir ki? Bazen ,bu yazıyı yazan ,çok gaddar oluyor da , biz kullar yine de , kötülükler başka yerden geliyormuş gibi ,ona yine de şükür edebiliyoruz.
Yaşayan sizmiş gibi ,her inceliğe , her bilinmeyene dokunmanız çok hoş.
Zevkle ve üzülerek okuduğum yazınız için teşekkürler
SEVİLAY DİLBER
yoksa okuyan kişilere hikayedeki duygu aktarımını vermek çok güç olurdu...
bunu başarabilmişsem ne mutlu bana..
selamlarımla..
Kurgunun sağlamlığı, cümlelerin özeni,tahlillerin derinliği zaten güçlü bir kalemin göstergesi. Bunların ötesinde anlaşılmaz ve onulmaz bir duyguya sürükledi beni yazı.Sükût en iyisi demiştim. Ama o anlaşılmaz ne onulmaz duygunun sükûtuma bulaşmış, hüzünle karışık en karanlık bir öfke ve isyan olduğunu anladım. Neye ve neden öfke-isyan o bana kalsın. Şimdi sadece beynime apansız üşüşen binlerce alaca karga ruhumdaki kargaşayı biraz daha bulandırsın.
Bu güne kadar okuduğum bende derin izler bırakan en güzel yazıydı.Belki de içimdeki hesaplaşmaya divan kurulmuştu onun için etkiledi.
Tebrik ve saygılar...
SEVİLAY DİLBER
içten ve samimi..
çok teşekkür ederim...
Şimdi bir hayat akıp gidiyor gibi görünse de; yok öyle bir şey!
Hayat duruyor yerinde, zaman da geçmek bilmiyor.
Değişen hiç bir şey yok.Bir kadının hayallerinin ardında sığındığı yine kendisi...
Tek ama çaresizliğini anlatabildiği kadarıyla...
His'settirmek bu olsa gerek...
Sevgiyle hep
SEVİLAY DİLBER
sevgi ve selamlarımla...
senin hikayelerini okuyunca hemen cevap yazmıyorum önce yaklaşık bir dakika kendime gelmek için bekliyorum. Bu hiç bir kadının yaşamaması gereken bir hayat eğer bir kadın bu hayatı yaşamak zorundaysa Allahım aklını alsın ki yüreği bu kadar acıya katlanmasın
çok berbat bir hikaye çok güzel anlatılmış tebrikler
sevgiler
SEVİLAY DİLBER
çok teşekkür ederi...
sevgi ve selamlarımla...
Tebrik ederim değerli kalem dostu gün içinde okudum...Tekrar okudum ve tebriğimi iletiyorum...On numara..selamlar
SEVİLAY DİLBER
selam ve dua ile...
Yazının kahramanı, öyle derler ya “kahramanı” …Başroldeki herifçioğlu veya elkızı ne kadar korkak olursa olsun hikâyenin kahramanıdır. Kaldı ki duruma göre şerefsiz haysiyetsiz de olabilir, hırsız hayırsız da olabilir. Merhametli, müşfik, babacan da olabilir. Müşkülpesent otun biri de olabilir ve hatta gerçekten bir kahraman da olabilir Sırf bu yüzden adet olduğu üzere “kahraman’ı” diyorum.
Yoksa kahramanımıza yazıdaki pozisyonu itibari ile “kahramanı ”yerine yakıştırabileceğimiz bir sürü sıfat var. Yazının; kara bahtlısı, kem talihlisi, çile yumağı, dert topağı vs.
Detaylar çok profesyonelce. Öyle ki irsaliyede “pirinç karyola” bile kayıtlı.
Neye takılıyorum biliyor musunuz? Yazının kahramanı(!) için bu kadar profesyonelce anlatım karşı tarafta garip bir duygu uyandırıyor. Tabiri caizse “döktürmüş” denilebilecek bir yazı, kötü yol mağduru bayanın kalemi için;
1.Fazla akademik
2,Allah vergisi(doğuştan yetenekli) gibi görülüyor. Kaldı ki her ikisi de olabilir.
Naçizane; keşke bir şekilde, kahramanımızın (bak gene kahraman dedim) hikâyesini, öyküsünü kendi ağzından değil de ikinci bir şahısın ağzından yazsaymışsınız.
Tebrikler, selamlar, saygılar, ilaveten sağlık, sıhhat, afiyet diliyorum
SEVİLAY DİLBER
ayrıca güzel hemşehrim...
öyküme bir kere onur verdiniz...
sizin eleştirilerinizi ben çok önemsiyorum...
neden mi?
eften püften şeyler yazmıyorsunuz...
kesinlikle gözardı edilmeyecek şeylerden bağsediyorsunuz...
tüm dileklerinizi kabül ediyorum...
rabbim sizede huzur mutluluk sıhhat versin..
selam ve hürmetlerimle bereber...
Tebrik ederim Sevilay, harika bir paylaşımdı ve olması gereken yerde. Sevgilerimle...
SEVİLAY DİLBER
sevgi ve selamlarımla...
Başkalarının acıları üzerine böyle köprü kurup sallanıyoruz.
Hoşdu diyoruz, hüzün doluydu. Bakın bir küfür daha çınlıyor kulaklarımda.
'' Acırız... Olmaz, olamaz deriz, kim bunları yapıyor asalım keselim, deriz de deriz.
Ama birlkite görünmekten imtina ederiz. Hayat bol keseden atıp dar kesede yaşam sürmek sanırım.
Lütfen üzerinize alınmayın siz çok güzel dile getirmişsiniz, okuyanlar ve yaşayanlar yani BİZ ne yapabilmişiz.
Acımaktan başka yapabilecek bir becerimiz yok. Korkak bir yüreğin sahibi olup cesurluğu yüreğimize haram kılmışız.Oysa yaşam korkarak değil cesurca yaşanıldığnda mutluluk getirir. kendimce böyle.
Sevgiler güzel yüreğinize.
Bu arada sanıyorum bir sağlık probleminiz var, buna aynı zamanda Rabbin imtihanı diyebiliriz. Rabbim başarmayı başarıırken kendisiyle buluşmayı, sabredip dayanınca mükafatını kat be kat versin.
SEVİLAY DİLBER
paylaşımınız için teşekkür ederim...
güzel temenninizi kabul ediyorum...
rabbim hepimize sağlık sıhhat versin...
allah razı olsun güzel kardeşim...
Girişten itibaren bir yabancı gibiydim okuduklarıma. Bu da nenin nesi? Bir şizofreni hastası
doktora derdini anlatıyor, ben de dinliyorum gibiydim. Okudukça olayın olması muhtemel bir
hayat hikayesi olduğuna inanmaya başladım. Hatta küçüklüğümde gelinlik çağında bir kızın bana
yaptıkları film şeridi gibi sanki önüme seriliverdi. O pirinç karyola hiç aklımdan çıkmıyor. En az elli
yıl öncenin krallara layık yatak hazinesi gibi kıymet taşırdı. Mahallemizde tek o hanede vardı.
İbretlik bir hayat serüveniydi okuduklarım. Duygu, hüzün, öfke hepsi bir arada çok güzel
bir dizi izlemiş gibi oldum. Tebrik ediyorum, yüreğinize sağlık diliyorum.
SEVİLAY DİLBER
sevgi ve selamlarımla..
esen kalın...
"Bana can verenler bunun hesabını ödeyebilecek güce sahip miydiler?
Hiç sanmıyordum.
Korkaktılar!
Birkaç saniyelik hazzın devamında peydahladıkları çocuğa sahip çıkmayıp, onu bırakıp kaçacak kadar korkarlar!"
İyi ki bağrına basacağı bir bez bebeği varmış. Ya o da olmasa...
Üzdü öykü beni :(
Her zamanki gibi yine çok beğenimle, tebrikler...
Sevgimle...
Yumruk gibi insanın göğsüne oturan bir yazı yazmışsınız. Cümleleriniz acıyı isyanı çaresizliği öyle güzel anlatmış ki! Gerçekten çok başarılı olmuş. Tebrikler.
SEVİLAY DİLBER
sevgilerimle..
Muhteşem cümlelerle donatılmış yazınızı masallarda anlatılan hayallerde büyütülen prenseslerin ak ve narin boyunlarında asılı inci gerdanlığa benzettim.
İlk yazınızı okuduğumda size demiştim, büyük bir yzaar okudum. Bu yumurtadan "anka kuşu" çıkacak.
haklı olduğumu görünce seviniyorum.
O kadar güzel tasvir,anlatım ...olur mu?
Olurmuş !
Olmuş.
Tebrik ederim değerli kardeşim.
SEVİLAY DİLBER
sizi haklı çıkardığım için memnunum...
naçizane bir şeyler karalamaya çalışıyorum...
güzel yorumları okumak içimi açıyor...
sevgilerimle..
erolabi
:))))))))))))))))
yaz geldi bu arada...karaüzüm suyu ve Likapa zamanı geliyo...
)))))
Ben ağlamak istiyorum sabaha kadar Sevilay...
,Çok çok fazla dokunan kelimelerin var yüreğime...
Çok fazla...
Tebrik ediyorum, güne gelmene çooook sevindim...
SEVİLAY DİLBER
hüznü kovala gitsin...
sevgilerimle...
Değerli arkadaşım.
Pek çok arkadaş size geçmiş olsun dilekleri ilettiğine göre sanırım bir rahatsızlığınız vardı. İnşallah tamamen gelmiş geçmiştir ve inşallah şu an itibariyle sıhhattesinizdir.
Yazınıza gelince: içim ürpererek okudum. Kurgu ya da değil hiç bir insdan böyle bir hayat yaşamamalı...Hiç bir insan böuyle bir hayatı yaşamaya mecbur olmamamlı...Çünkü bu hayat değil..Bu ölümün ta kendisi...Bir insan gözlşerini bu dünyaya ebediyen kapatmadan önce arkasında hiç oplmazsa özlemle anabileceği, andığı zamnan onu gülümseten, içini huzurla dolduran bir anı olmalı...Bu öykünün kahrasmanının böyle tek bir günü bile olduğunu sanmam.
Kısacası: Yazım ve kurgulanış açısından şahane bir öykü...Ama bu kadar acı bir çöykü için..''Çok güzeldi '' demek sanki onu yaşayanla alay etmek gibi geleceği için çok güzeldi demeyeceğim...Çok acıydı...
Mutlu, huzurlu ve sağlık dolu nice kandilleri tüm sevdiklerinizle birlikte idrak etmeniz dileklerimle selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
SEVİLAY DİLBER
insanız işte..
zaman içerisinde bazen tökezlliyebiliyoruz...
çok şükür şimdilik her şey yolunda...
rabbim bu güzel gecede cümlemizin dileklerini ve dualarını kabül etsin...
hürmetler...
Adını görünce mutlu oldum. Allahım bu kandil gecesinde kalbindeki tüm muratları nasip etsin hayırlısıyla toprağım. Bu çalışma çok başarılı. Öylesine söylemiyorum, biliyorsun. Gerçekten çok başarılı. Dilerim ki günün seçkisi olsun.
Sevgiler. Kutluyorum.
SEVİLAY DİLBER
çok güzel dilekler bunlar...
çok dua ettim bu gece...
rabbim hepimizin gönlüne göre versin inşallah...
sevgi ve selamlarımla toprak...
Hoş geldin..Çok sevindim inanin..Yazınız o bir harika..Yazgılar Ah..yazgılar..Ne kadar zor bazen hayat birileri yaşıyor zannediyor kendini ama kimsenin haberi yok..Sarılıp kalıyorlar bez bebeklerine.. Böyle kaleme düşüyor işte..
Üstadım size sihhat diliyorum..En samimi dualarımı gönderiyorum..Bütün bez bebekğe sarılan yüreklere... Hürmetlerimle...
SEVİLAY DİLBER
zira buna ihtiyacım var...
allah sizdende razı olsun...
sevgilerimle...
efendim harika kurgulanmış bir yazıydı ne varki kısa soluklu olunca tam adepte oluyosunyazı bitiyor buna rağmen yinede hoşdu umarım ileriki zamanlarda roman olarak uzun soluklu yazmayı düşünürsünüz emeğinize sağlık saygılarımla selamlar
SEVİLAY DİLBER
sevgi ve hürmetlerimle..
Saygıdeğer kalem şu an iyileşmenizin ve yazınızı okumanın zevkiyle başım dönmekte....
Yorum hakkımı kulanaraktan,
En büyük tiyatronun ortasındaki insanlarız, bazen sevdiğimiz oyuncaklara katarken ruhumuzu. Ve rolümüzü içimizden gelen duygumuzla yaparız. Duymak istemediklerimiz ve görmek istemediklerimizde olsa bazen birşeyleri tekmelerken bazısını sinemize çekeriz susarız. Ama sonuçta bize sunulanla yaşamanın bilincindeyizdir....
Çenem çok düşmeden harika bir yazıydı....hoş geldin...iyi ki varsın....EN DERİN SAYGILARIMLA....
SEVİLAY DİLBER
sevgilerimi lütfen kabul buyrun...
bendende size sevgi ve selamlar...
her şey gönlünüzce olması dileğimle..
DİLEK YILDIZI
şu an güncel iş yoğunluğum var iş adamı değilim ama sizinle paylaşacağım bunu sonra...
Beni yanlış anlamadığınız için mutluyum.Asıl siz saygılarımı kabul buyurun...
İyileştiğinize sevindim...
Yakında kafanızı ağrıtacam yazı konusunda iyice iyileşin o zaman...
EN DERİN SEVGİ VE SAYGILARIMLA...ESEN KALIN....
Sizi yeniden görmek, okumak ne güzel sevgili yazarım.
Bizleri özlettiğiniz bir aradan sonra bu kadar beklediğimize değecek bir öyküyle gelmişsiniz.
Olağanüstü etkili bir anlatım, mükemmel kurgu, kusursuz betimlemeler ve tasvirlerle süslü bir öykü. Ama bir o kadar da akıcı. Kutluyorum sizi.
Ve daha nicelerine inşallah diyorum...Sağlıkla...
Kalben sevgimle...
SEVİLAY DİLBER
vefalı bir okuyucusunuz...
selam ve hürmetlerimle..
SEVİLAY DİLBER
rabbim tüm dualarımızı kabül eylesin...
Yaşam gerçeğe gidecek ruhumuzu ona hazırlayan gerçek bir oyun aslında!
Bizlerse gönüllü ya da gönüllsüz oynayan figuranlarız ya da başrollleriz...
Sanırım bizi bize tutunduransa kendimize inanan yanımızla payımıza düşen replikleri ezberlemek ve yerine getirirken sağlam olmak...
Sağlık ve huzur diliyorum güzel yüreğine ...
SEVİLAY DİLBER
en önemlisini dilemişsiniz...
saglık ve mutluluk...
çok teşekkür ederim...
her şey gönlünüzce olması dileğimle...
sevgilerimle..
Sevilay...
Nice uzun yıllar yaz olur mu?
Bende seni okuyayım ADAŞ'ımmmm...
Sevgimle... :-)
SEVİLAY DİLBER
halbuki ben kışı daha çok severim...
canım benim...