YÜREĞİMDEKİ MAHŞER/6
V-BÖLÜM
Yemek salonunda çok kimse yoktu. Yemeğini alıp boş masalardan birine oturdu. Hala rüyasının etkisindeydi. Her şeyden en çok da kendisinden kaçıp kurtulmak istiyordu. Yalnızlık duygusu öylesine oturmuştu ki yüreğine ne yapsa kurtulamıyordu. Hiç acele etmeden yemeğini yedi.
‘’Bu ne dalgınlık Cemre Hanım!’’
‘’Ahhh! Siz miydiniz Doktor Bey!’’
‘’Başkasını mı bekliyordunuz yoksa?’’
‘’Beklediklerim gelmez ki!’’
‘’Canınız sıkkın sanki?’’
‘’Her zamanki şeyler. Bir değişiklik yok.’’
‘’Nasıl yani?’’
‘’Hayatımda kâbus halini alanlar…’’
‘’Paylaşmak ister misiniz?’’
‘’Burada değil.’’
‘’Tamam, yemeğinizi yedikten sonra odama geçelim isterseniz.’’
‘’Bitti zaten gidebiliriz.
‘’Buyurun öyleyse odama geçelim.’’
Masadan kalkıp doktorun odasına gittiler.
‘’Başlayalım mı?’’
‘’Nereden başlanır bilmiyorum ki? Ya da başlangıcı neresiydi?’’
‘’Seni bu kadar hayata karşı korkutan ne; istersen oradan başlayalım.’’
‘’Önceleri hiçbir şeyden korkmuyordum. Ya da ben öyle sanıyordum. Şimdi ise korkmaktan bile korkuyorum. Paranoyak oldum sanki. Yalnız kalmaktan, karanlıktan, uyumaktan, yaşamaktan, birini sevmekten, ölümden… Yani hayatımda başıma gelebilecek her şeyden korkuyorum. Korkmuyormuş gibi duruyorum başkalarının karşısında ama oradan uzaklaşınca içim ürperiyor. Diğer insanların korktuğumu bilmelerinden de korkuyorum. Bir garip Orhan Veli durumları yani…’’
‘’Bunun ne zaman farkına vardın ya da ne zamandan beri var olduğunu düşünüyorsun?’’
‘’Sevdiğim insanların hayatımdan çıkmasıyla başladı sanırım. Annemle babam önce o kazada öldüler. Sonra dayanamadı büyükannem öldü. Sonra bende; ‘’ ya herkes ölürse ya herkes giderse!’’ durumları başladı. Hayatımdaki insanları öyle sahipleniyordum ki; bir süre sonra sıkar oldum o kişi kimse. Aramazlarsa; ‘’acaba bir şey mi oldu?’’ telaşı başlıyordu bende. Hemen telefonlara sarılıyordum. En çok eski eşimi bunalttım bu konuda…’’
‘’Nasıl?’’
‘’Eve biraz geç gelse, aradığımda cebini açmazsa ya da ne bileyim büroda bulamazsam komplo teorileri üretiyordum. Ya başına bir şey geldiyse ya bana ihtiyacı varsa! Sonra gün içerisinde milyonlarca kez arıyordum. Bu kıskanmak falan da değil. Hani acaba biri ile beraber mi falan gibi. Çünkü kendimden emin olduğum kadar emindim benimle beraberken başkasıyla olmayacağından. Dürüsttür kendisi. Benden vazgeçmiş olsaydı söylerdi ve ayrılırdı. Ama benim bu kaybetme korkum yüzünden adamı baydım sonunda.’’
‘’İyi de bu kadar sevdiğinden eminseniz niye gitsin?’’
‘’Azıcık alakasız olsa, yoğun olsa ve beni unutsa başlardım sızlanmaya; ‘’Beni sevmiyorsun artık sen. Sen beni gözden çıkardın !’’ falan. Mantığımı kaybetmiştim resmen…’’
‘’Kıskançlık değil diyorsun ama…’’
‘’Yok yok! Kesinlikle kıskançlık değil. Kaybetme duygusu. Ya ölürse, ya giderse, ya artık hayatında yerim yoksa.’’
‘’Neden yapıyordun bunu kendine?’’
‘’Sanki bir nevi kendimi böylesi bir durum için hazırlamaktı. Olmadan olmuş gibi davranıyordum. Kendimi hırpalıyordum.’’
‘’Peki sonra?’’
‘’Sonrası Akın ile o kadar çok kavga etmeye başladık ki; en sonunda ayrılmaya karar verdik. Ondan sonra daha da kötüleştim. Arkadaş edinemez dışarı çıkamaz oldum. Kimselerle görüşmüyordum. Sürekli sonunda yalnız kaldığım kâbuslar görüyordum. ‘’Tıpkı…’’
‘’Tıpkı…’’
‘’Bu öğleden sonraki gibi. Önceleri herkes var. Annem, babam, Akın, büyükannem. Sonra hepsi bir yerlere gidiyorlar, bağırıyorum bağırıyorum duymuyorlar. Yapayalnız kalıyorum…’’
‘’Sen bunların annenle babanla başladığını düşünüyorsun değil mi?’’
‘’Evet, daha önce yoktu böyle şeyler hayatımda.’’
‘’Onlar öldüğünde kaç yaşındaydın?’’
‘’Onaltı.’’
‘’Kaza nasıl oldu peki?’’
‘’Büyükannem rahatsızlanmıştı. Bir akşam telefon geldi. Kıştı. Benim sınavlarım vardı. Beni teyzeme bıraktılar yola çıktılar. Karşıdan gelen araç ters şeride girmiş. Babam ne kadar toplamak istediyse de kafa kafaya çarpışmışlar. İkisi de olay yerinde ölmüşler. Kaza haberini alan ve öldüklerini duyan büyükannem bir hafta sonra öldü kahrından. Hepsini ard arda kaybettim.’’
‘’Peki, sonra kimin yanında kaldın?’’
‘’Liseyi bitirinceye kadar teyzemin yanında kaldım. Sonra zaten Üniversiteyi kazandım. Okul bittikten sonra da evlendim. ‘’
‘’Peki, teyzeniz nasıl biriydi?’’
‘’En az annem kadar sağlam ama çok uçuk kaçık bir insandı.’’
‘’Nasıl yani?’’
‘’Ona göre hayatın kuralları yoktu. Mesela sevdiğini ispatlamak için başkalarının onayına ihtiyacım yok sevdiğim bilsin yeter dedi ve evlenmedi eşi ile.’’
‘’Evlenmedi mi?’’
‘’Yani evliler ama resmi nikâh yapmadı. ‘’Ben seviyorum ve bunun için başkalarının şahitliğine ihtiyacım yok. Gitmek isterse parmağındaki yüzüğü ya da attığı imzayı bahane etmemeli gidebilmeli.’’ derdi. ‘’Kalmak istiyorsa da onanmaya ihtiyacı yok zaten!’’ diyordu. Sadece çocukları olunca evlendiler nüfus cüzdanı resmiyet kazansın diye sonra gidip tekrar boşandılar.
‘’Peki, hala evliler mi?’’
‘’Evet, tam otuz yıldır beraberler ve daha bir kere birbirlerini incitecek bir davranışları olmamıştır. Onlar gibi birbirlerini seven çift görmedim. Aralarındaki bağ nikâhtan ya da yüzükten daha derin. Onlar birbirlerinin yüreklerine imza atmışlar ve bunun için de şahit aramadılar.’’
‘’Garip!’’
‘’Garip değil aslında; olay şu kimse kimsenin yanında zorla kalmıyor. İstedikleri için oradalar. Bunun adı aşk Doktor. Mecburiyet değil.’’
‘’Ne güzel. Sonra…’’
‘’Sonrası yok. Okulu bitirdim evlendim. Hep güçlü olmalıydım. Hayatımı garantiler altında tutmalıydım. Maddi manevi tutunacak dallarım olmalıydı.’’
‘’Nasıl tutunacak dallar?’’
‘’Bunları da daha sonra anlatsam; oldukça yoruldum. Aslında anlattıkça hafiflediğimi düşünüyorum ama bu kadar mazi gerçekten yordu.’’
‘’Tamam, kendinizi iyi hissettiğinizde tekrar konuşuruz. Bu arada ne zaman satranç oynayacağız?’’
‘’???!!!’’
‘’En kısa zamanda diyelim mi?’’
‘’Tamam, siz ayarlayın. Ama iyi bir oyuncuyumdur. Daha yenildiğim vaki değildir.’’
‘’Göreceğiz!!’’
‘’Şimdilik iyi akşamlar.’’
‘’Size de…’’
&
Cemre her konuşmanın ardından kendini biraz daha rahatlamış hissediyordu. Bunun için kendini zorlamıyordu da. Her şey kendiliğinden gelişiyordu. Odasına çıktı. Canı bir şeyler karalamak istiyordu. Günlüğünü çıkardı, masaya oturdu.
‘’ Sevgiyi yaşamak istiyorum Sevgili Dostum. Artık cansız varlıkları ya da hayvan dostlarımı değil bir insana tutunmak ve bir insana sarılmak istiyorum. Öylesine boş ki içim. Bazen ben ne zaman bu hale geldim diye düşünüyorum. Ben kendimi nerede kaybettim söyler misin? Oysa hayatla ilgili ne çok planlarım vardı. Çoğunu yaptım belki ama ben hala neden mutsuzum ve yalnızım o zaman? Bunca çabanın ardından etrafımda bir sürü insan olması ve benimde mutlu olmam gerekmez miydi? Bu puzzle da bir eksik parça var. Oysa ‘’ ne kadar güçlüyüm!’’ diye havalarda uçarken aslında kâğıttan kulelerde yaşıyormuşum farkına vardım. Küçücük bir rüzgârla dağıldım. Şimdi ise parçalarımı toplamaya dahi cesaretim yok. Allahım bu konuda en çok sana ihanet ettim galiba. Başarılarımı kendime hatalarımı kaderime yükledim. Oysa hatalarım benim kararlarımın sonucuydu. Tıpkı başarılarım gibi. Sen sadece seçenekleri önümüze koyuyorsun. Verdiğimiz kararların bile arkasında duramıyoruz. Bundan kurtulmak ve yeniden başlamak istiyorum. Evet, yine hatalar yapacağım ama en azından bu daha az sayıda olacaktır.
Anlamını yitirmek yaşamın
Düşüp bir hayalin peşine
Masallara inanmak çocukça
Bir düş yorgunu olmak sonra
Gri bulutlara takılıp kalmak
Kaybolmak gökyüzünde
BAK GÖR BAŞARACAĞIM. YENİDEN DOĞUP YENİDEN KOŞMAYI ÖĞRENECEĞİM EY HAYAT. BANA BU ŞANSI BİRKEZ DAHA VERMELİSİN…’’
Defterini kapattı ve düşünmeye daldı yine. Teyzesi ile olan yıllarını düşündü. Toplum kurallarına nasıl da başkaldırmış ve sonuna kadar sahip çıkmıştı hayatına. ‘’Keşke senin kadar cesur olabilseydim Tülin Utku!’’ diye geçirdi içinden. Annem gibiydin, beni hiç yalnız bırakmadın annemden sonra. Seni seviyorum Teyze!
Teyzesine telefon etmek istedi birden.’’Merak etmiştir. İki haftadır aramadım!’’ dedi kendine. Hele birde bu kayboluşu intihar etmeye çalışmasından sonrasına denk gelmişti ki; çıldırmıştır kesin diye düşündü.
‘’Alo?’’
‘’Alo!’’
‘’Kendi Teyzoşumla mı görüşüyorum acaba!’’
‘’Hiç şirinlik yapma Cemre Hanım! Kızım nerdesin! Sen benim aklımı mı oynatmak istiyorsun? Kalp krizi geçirip öleyim mi ha!’’
‘’Ya korkma Teyze ya kötülere bir şey olmaz bilmiyor musun?’’
‘’Kötüymüş lafa bak…Dünyada da bir kötü sen kalmışsındır zaten. Aramadığım yer sormadığım arkadaşın kalmadı. Kimse bilmiyor. Akın’ı aradım o da bilmiyor. Sırra kadem bastın sanki.’’
‘’Dur sakin ol! İyiyim bir şeyim yok! Sağlıklıyım başım da belada değil.’’
‘’Nerdesin peki?’’
‘’Bir nevi ruhsal tatildeyim.’’
‘’Bir nevi ruhsal tatil nasıl oluyor?’’
‘’Çığlık atmayacaksın ama?’’
‘’Yok, kesin kötü bir şey var sen saklıyorsun!’’
‘’Yok, Teyzem ya! Öte dünyadan aramıyorum ya seni.’’
‘’Nerdesin peki?’’
‘’Bir klinikteyim.’’
‘’Yok, sen benden bir şey saklıyorsun. Yoksa klinikte falan ne işin olur. Doğruyu söyle Cemre’m. Bak annenin emanetisin, yüreğime indirme!’’
‘’Yok, Teyzem ya! Sadece kafamı dinliyorum. Burası bir ruh ve sinir hastalıkları tedavi merkezi.’’
‘’Deli hastanesi yani!’’
‘’Aşkolsun teyze! Senin gibi okumuş yazmış birisi de böyle derse! Ruhum hasta olmuştu. Onu iyileştiriyorum. Hepsi bu.’’
‘’Faydası oluyor mu peki?’’
‘’Çokkk! Yakında çıkarım zaten.’’
‘’Nerde bu hastane ya da klinik seni görmeye geleceğim!’’
‘’Aman teyzem ya! Küçük çocuk muyum? Zaten az daha kalıp çıkacağım. Lütfen merak etme. İnan daha iyi olacağım. Hayat dolu bir Cemre olacağım eskisi gibi.’’
‘’Hadi inşallah. Ama söz ver bak kendini yalnız hissettiğin anda beni arayacaksın. Tamam mı?’’
‘’Tamam, tamam. Söz veriyorum. Cemre Sevinç sözü.’’
‘’Akın sorarsa ne deyim. O da çok merak etti seni.’’
‘’İyi olduğumu ve yakında sağlıklı bir Cemre bulacağını söyle. Bu arada enişteme de çok selam. Kuzenlerime de…’’
‘’Söylerim.’’
‘’Teyze ben kapatıyorum artık. Sonra yine ararım oldu mu bir tanem.’’
‘’Tamam yavrum. Kendine çok dikkate et. Seni seviyoruz unutma.’’
‘’Ben de sizi seviyorum.’’
(devam edecek)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.