- 785 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EHL-İ DİL (3)
HALLAC-I MANSUR
ENE’L HAK !
Masivadan vazgeçip “ölmeden evvel ölenler” in dili, dünyanın faniliğine atılmış bir imzadır!
“Her nefsin ölümü tadacağı” bu fani dünyadan geçenler, yaşadıkları hayatı ebedi hayatın bir durağı olarak gördüler.
Tasavvuf bilginlerince şehit veli olarak nitelendirilen Hallac-ı Mansur, Kadı Ebu Yusuf’un “Sen kimsin?” sorusuna cevap olarak Ene’l Hak yani “Ben Hak’ım” demiştir. Bunun üzerine Hallac-ı Mansur önce kamçılanıp, sonra bedeni dilim dilim kesilip, kellesi bedeninden ayrılarak yakılmıştır. Bu infaza tüm halk zorunlu katılmak ve taş atmak üzere çağrılmıştır.
Naklederler ki: Onu darağacında astıkları vakit iblis yanına geldi ve; ‘Bir Ene (ben) sen dedin, bir Ene de ben. (Sen Ene’l-Hak dedin, ben: ‘Ene hayrun minhü= Ben ondan hayırlıyım.’ dedim) Nasıl oluyor da bu yüzden senin üzerine rahmet, benim üzerime lânet yağdırıyor? ‘ diye sordu. Hallâc-ı Mansûr şu cevâbı verdi: ‘Sebep şudur. Sen ‘Ene’ dedin, kendini ortaya koydun, ben Ene dedim, kendimi ortadan kovdum. Benliği ortaya getirmenin iyi olmadığını, benliği ortadan kaldırmanın ise gâyet iyi olduğunu bilesin, diye bana rahmet, sana lânet etti.’
Hallâc-ı Mansûr’un idâmına sebeb olan “Enel-Hak” sözü, onun tasavvuf yolunda sâhib olduğu kendi hal ve derecesine uygun ve kendi aşk sarhoşluğu içinde söylediği doğru bir sözdür. Zâhiren kelime mânâsı; “Ben Hakk’ım” demek olan bu sözün hakîki mânâsı: “Ben yokum. Hak vardır.” demektir.Hallâc-ı Mansûr Enel-Hak (Ben Hakk’ım) dedi. Böylece, ben Hakk’ım, Hakk teâlâ ile birleştim, demek istemedi. Böyle diyen kâfir olur ve öldürülmesi lâzım olur. Onun sözünün mânâsı “Ben yokum, Hakk teâlâ vardır.” demektir.
Onun hâli, dünyâsı ve içindeki ilâhî aşkı bir başka olup, zâhir insanının anlayabilmesinden çok uzaktı. Zaman zaman şöyle derdi:
Dilim dilim bende yürek
Aşk nicedir gel benden sor.
Savrulurum kürek kürek
Aşk nicedir gel benden sor.
Hallac-ı Mansur Hazretleri, ömrünü islamı yaymaya vakfetmişti.Birçok kerametlerine şahit olunsa da onun sözleri en az kerametleri kadar düşündürücüydü:
“Kim hürriyeti murâd edinirse ubûdiyyete, kulluğa sıkı bir şekilde devâm etsin. Hakîkî hürriyet Allah’tan başkasına kulluk yapmamaktır.”
“Azîz ve celîl olan Allah’tan başka bir şeyden korkan veya bir şeyi ümid eden kimsenin yüzüne, Allahü teâlâ bütün kapıları kapatır, ona âdî bir korkuyu (Allah korkusunun dışında kalan korkuları) musallat eder. Kendisi de onun arasına yetmiş perde çeker, bu perdelerin en incesi şüphe, vesvese olur.”
Bir gün kendisine; “Sabır nedir?” diye sorduklarında; “Sabır odur ki; iki elini ayağını keserler, onu köprünün üzerine asarlar ve hattâ bundan daha acâib muâmeleler yaparlar da bir kere âh etmez.” buyurdu. Kendisinin ölümü ve idâmı böyle cereyân etmiştir.
Hallac-ı Mansur, tasavvuf tarihinin en çok anılan isimlerinden birisidir.İsmi Hüseyin bin Mansûr, künyesi Ebü’l-Mugis’tir. 858 (H.244) yılında İran’ın Beyzâ şehrinde doğduğu rivâyet edilmektedir. 919 (H.306) yılında ise idâm olunarak şehîd edildi.
YORUM:
21. asırda, kapitalizmi kıble edinip ABD ve AB icazetli inşa edilen beşeri anayasalar ve sosyo-kültürel doku ile Hallac-ı Mansur’un yaşadığı asırdaki tablo arasındaki tek fark teknolojidir!
Her çağın Firavunları, Tautları Kisraları; ham ve kaba softalarının aldıkları referans, ZANlarından beslenen NEFSleridir!Gücü elde edebilmek uğruna meşrulaştırılan zulüm, yalan elbisesini giymiş milleti aldatmaya ve kandırmaya devam ediyor.Sadece taktikler değişik: FİTNE ve YALAN!…
İnancı referans alanların halk nezdindeki güvenilirliği, referanslarını yaşadığı nispettedir.
Batı gibi düşünüp Batı gibi yaşayanların: “Elhamdülillah Müslümanız ve Türküz!” demesi yetmez!
Türk milletinin anayasasının kaynağı, kendi milli ve manevi kaynaklarına göre tesis edilmelidir.
Tasavvuf Felsefesini, bir toplumsal mutabakat anayasası olarak asırlarca yaşayan ve devlet felsefesi haline getiren necip Türk Milleti, kendi özüne ve benliğine dönmek, bir seccade gibi uzanan ANADOLU topraklarında her türlü fitne ve fesattan uzak kardeşçe yaşamak zorundadır!Aksi halde bu cennet vatanı ve kardeşliğimizi, IRAK’a ve FİLİSTİN’e dönüştürmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüş oluruz…
Dün, “ENE”(Ben) diyenler, HAK yolunda şehit oldu; bugün “ENE” diyenler, saltanatın ve gücün peşinde…Allah sonumuzu hayreyleye! Amin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.