- 596 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AMERİKAN RÜYASI
Amerika , kültür emperyalizmi yoluyla kendi yaşam tarzını tüm dünya halklarına empoze etmeye çalışıyor. Bir Amerikalı yazarın ünlü deyişiyle Amerikan yaşam tarzı şöyle dile getiriliyor:
’ Biraz din, biraz aşk, biraz özgürlük, bol para, dalalım hemen derin uykulara ve yaşasın, yaşasın yaşasın Amerika. ’
İşte bu yaşam tarzının en yoğun yaşandığı NewYork kentinde bir yürüyüşe çıkalım ve bu kentin 24 saatini birlikte yaşayalım.
Amerikan rüyasının çeşitli renklerde yaşandığı bu kentin sokaklarında ansızın esen yelin etkisi ile ya da yerin dibinden dışarıya vuran sıcak hava akımı yüzünden , birdenbire dünyanın en uzun kadın bacaklarını beline kadar görebilirsiniz. Broodway’ de her hangi bir bara gidip wisky yudumlayarak bardaki sandalyelerden birine oturup, karşınızdaki aynanın önünde çıplak dans eden bir yığın kadını seyredip ’ eğlenebilirsiniz.’
Gece olduğunda Barnom diskoteğinde yarı çıplak dans eden kadınlara bakarken, birden gözünüz yukarıya kayıpta tepenizdeki ağı ve onun üzerindeki trapezde kendilerini oradan oraya atan , yer altı disco müziğine uyarak çılgınca dans eden, birbirleriyle sevişme ayaklarına yatanları görürsünüz. Yanlışlıkla buraya düşmüş ve nefis bir kadınla- ki gerçekte bu kadınlar erkektir- geçireceği müthiş gecenin heyecan verici özlemi içinde dalıp giden zavallı bir yabancıyı seyrederek ’ ne garip insanlar var dünyada ’ diyebilirsiniz.
Sokaklar , hele o uzun uçsuz bucaksız , nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan uzun, upuzun caddeler, dünyanın her bir yerinden gelme kişilerle dolu. Babil kuleleri gibi her dil, her ırk...
Beşinci cadde de durup da aşağıya ya da yukarıya doğru baktığınızda gördüğünüz bir milyonluk insan seli, dalgalanan bir ağaç tepesi gibidir. Akın akın bir yerlere giderler. Çoğu hızlı hızlı yürüyerek, ama bir çoğu koşarak. Birden bire yanınızdan şortlu, genç ya da yaşlı kadın ya da erkek biri koşuverir, ya da tekerlekli atakkabılarıyla hızla geçer.
Bu kentte sokaklar ne kadar renkli ve canlıysa, evlerde o kadar kasvetlidir. Eve girince dört duvarınızın arasında, karşıdaki başka bir yüksek beton duvarla karşılaşarak sıkıntıdan patlayabileceğiniz, telefon ya da kapı çalındığında açmaya cesaret edemeyeceğiniz, kapıların üzerine üç dört kilit koyduğunuz eve girince, kendinizi bu kilitler ardında korumaya aldığınız bu kentteki çelişkiyi kavrarsınız.
Sokaklarında bu kadar deliyi bir arada görebileceğiniz bir başka yer yoktur. Her yerde kapalı kapılar ardında olan şeyler burada açıkta olur. Çöp tenekelerine atılanlarla her gün en az bir milyon insan daha doyar, giyinir, veya ev döşer. Bu zenginlik yanında her gün çöp tenekelerinden yiyecek toplayan bir yığın kişiyi göriürsünüz, yada caddelerden birinin bir köşesine, kendisine karton bir kutudan ev yapıp içine sığınan bu vahşi toplumun kurbanlarını...
Kimse onlara aldırmaz, yanlarından hiç onlar yokmuş gibi geçip gider...
Aslında sokaklarında dolaşırken yada parklarında güneşin altında oturup Manhattan’ın görüntüsüne bakarken Amerika’ damısınız? Yoksa Japonya’damı? Çinde mi pek anlayamazsınız.İşte bu dev kentin tüm özelliği de buradadır. Dünyanın her yerinden her bir köşesinden buraya koşan, burada özgürlük ve refah arayan insanlar topluluğu. Ama bu dünyanın en yeni ama en eskimiş kentinde gerçek böyle midir?
Gerçek NevYork zencilerinin oturduğu Harlem mahallesine gitmeye kalktığınızda tüm çıplaklığıyla çıkar karşınıza. Oraya giremezsiniz.
Onlarsa her gün kentin bu kuzey mahallesinden çıkıp, sonsuz uzun sokakları aşıp, aşağılara, yaşamın, apartmanların, lokantaların, mağazaların, cafe ve sayısız zengin barların daha lüks ve daha değişik olduğu aşağılara doğru gelirler, oralarda çalışırlari tüm gün didinirler sonra gene otobüs yada metrolara binerek evlerine dönerler, belli yerlerden sonra otobüslerin ve o pislik yuvası metroların içini, yalnız sıcak bakışlı yoksul zenciler kaplar, gözlerinin derinliklerinde gördüğünüz hüzün sizi ta kalbinizden yaralar.
Kentin dibi kaynar, öyle bir biçimde kaynar ki, orada neler olup bittiğini oradan olmayan biri anlayamaz; bu kaynayan yer altı kazanından yer yer yukarlara, caddelere, sokaklara dumanlar çıkar, buğular yükselir. Soğuk havalarda yer altının bu sıcak dumanları yerin üstündekileri ısıtır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.