- 1298 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Saklı Bahçe
Kaç yıl geçti aradan? Saymadım, dökülmüş mevsimlerin yapraklarında kaç hatıram yitti? Hüznümü sardığım ufuklar ne çabuk akşam etti.Sabah olmak bilmedi. Bir kaç söz geldi dilimin ucuna.Onlar da kendi hallerinde sarhoş bakışlarını öne eğdi.
Bilmiyorum.Hatırlamıyorum.
Kaç kere rüyamda senin ismini sayıkladım. Kan- ter içinde kalktım uykularımdan. Ellerim ve susuzluktan çatlamış dudaklarım titrerken mum ışığında. Kabus dolu zifr geceler de kırık hayallerimi yapıştırdım aynanın sır’lı yanına.
Her gece, her gün, seni düşünmediğim bir an’ım geçmedi. İnanmıyorsan bana, sor söylesin iklim rüzgarlarına.Daha doğmadan batan güneşe. Başları önüne eğilen yıldızlara. Yürüdükçe uzaklaşıp giden öksüz kıza.Mavi buluta.Yeşil yaprağa.Şu akıp giderken coşan ırmağa. Haydi sor kuyuda ki Yusuf’a. Ağlarken gözyaşlarını, Yusuf’unun gömleğine silen Züleyha’ya.
Kaç kere tek başıma oturdum, soğuk gecelerin ardında, kırık sazımın tellerine dayarken yüreğimi, medet umarak bekledim. Aklımı sende bıraktım, kulağımı kapıda.Umudum tükenmez gecenin ardından uzandı sabahlara.
Her gün beni gözyaşları içinde tek başıma bıraktın. Yastığıma düşen saçlarımı sevmeyecek tin.Koklayıp öpmeyecek hatta örmeyecek tin. Alışamadım bu haline.Tıpkı bir yabancı gibi. Dönüp arkanı iç çektire çektire ağlatışların siyah bir kalemin ucundan dökülen sancılarımla...
Ah tanrım yardım dileniyorum senden. Biçare yalnızlığımdan bir sen anlarsın.Kime sığınayım başka? Kim var senden başka derdimi açabileceğim? Yüreğim kum saati gibi dökülüyor her mevsim, güz’e uzanan sarımtırak boşluklara.
Aslında sana öyle çok söylemeye ihtiyacım var ki yazamadığım şiirlerimin yanında, hanımelileri kokusunda bulduğumu seni.Yalnızken çekilen sigaradan yükselen firari dumanları. Gecenin sabahı beklemesi gibi.Bir kuşun kanadında gezerken memleketimin ak çemberli anaların ellerinde kına kokulu bahçelerini.
Sen aldırma sitemlerime.Var gel yanıma. İpek bakışlarınla sar beni.
Dokun bana gecenin sessizliğinde. Adım ne de güzel yakışıyor diline. Mavi ışıklar doldur kadehime.Tek içimlik zehri içtim bir nefeste. Sen boş ver her şeyi.
Söyle ruhuma ve yüzüme, gözlerindeki sevgiyle bak bakabildiğince. Siyahına karışsın sarılarım,yeşillerim, gün gibi uzayan tutkulu sevişlerim. Uzak durma. Adımlarını yaklaştır. Hiç bilmediğim diyarlarda gezelim birlikte.Gülistan farz et.Güller koksun sinende.Yeşil elma sen, kırmızı ben .Biraz tatlı biraz mayhoş dolansın dilimize.
Dokun bana önceden hiç dokunmadığın gibi. Yeni doğmuş bir bebek kokusunda sakla kundak nazarlığında. Mavi boncuk Turuncu patikler olsun beşiğinde asılı.. Fark ettirme kimseye.
Kucakla beni, al ruhumu senindir, iliklerime nüfuz eden sendeliğimle. Koy vuslatın saatin gölgesine…
Çağıran yakamozlara inat. Beni daha yakınında tut. Uzaklaştıran gölgeler gibi zayıf kalmasın ellerinden tuttuğum söylemler.
Anlamıyorum
Zaman geçtikçe neden diye merak etmeye başladım. Sormadığım sorular geldi aklıma. Kim bilir belki de yeni geliyor aklım başıma.
Yol zordu, patika genişti, zaman yoksul bu limanda. Göç, yerli yersiz kalkıp gidendi tek başına. Olurdu, olmazdı derken falda ayan-beyan ortaya çıktı
“Hayaller yalancıdır” Sus kondur diline.Kelebekler düşsün saçlarına. Yalnızlık busesi serp evrenin toz bakışlı yaşmaklı asude kadınlarına. Bilirsin.
Gerçek adamalar zor bulunur. Samimiyetsiz gönülde yer tutmak zaman içinde yok olur.
Lütfen yardım edin bana. Masum bir bahardım ben .Saçlarımda henüz belirginleşmiş beyazlar.İpek gibi parlarken güneşin avuçlarında.Sona gitmeden başlayalım haydi yeniden.Burası bir Mayıs sabahında açan limon çiçeği bahçesine uzanan, şırıltılı köprü üzerinden son geçişimiz.
Ver ellerini, günün bahtiyar bakışlarına. "Hakkını helal et" derken düştü göğsümde emzirdiğim çocuklardan biri.Adını; yalnızlık koyduğum düşüklerim oldu. Serap bu haydi kendine gel.
Yine, kabus dolu bir gecenin başlangıcında buldum kendimi.
Burası neresi çocuk? Salıncağım nerede? Papatya tarlalarımı ısıtan o güneşim.Uçsuz bucaksız sahra’m?
Hani nerede Yusuf’umun gömleğinden yırttığım parça.Şimdi kim silecek gözlerimden akan yaşı?
Maviye karışan saçlarından kim tuttu Rapunzelin ? Ya sen joêlla üşüyor musun? Şalın düşmüş omzundan aşağıya…
Uyandırma beni güneş.Görmüyor musun? Ellerimde hala kuşların ağıtları var...
YORUMLAR
"Ya sen joêlla üşüyor musun? Şalın düşmüş omzundan aşağıya…" Bu cümle bile koskoca bir hikaye can Sultan. Fakat hüzün dozu biraz fazla bu çalışmada. Seyreltmeli hüzünleri...Tamam aşk güzel de, niye hep sulu sepken:) Ağlamak zorunda mıyız illa. Allah'tan ben sadece çok seviyorum, bu senin yazdığın detaylara beyefendim bakıyor:)
Birgün sana ait bir aşk kitabını elime almayı çok istiyorum. O benim, okuyacağım ilk aşk romanı olacak...Sevgiler canım.