- 745 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜNEŞ HIRSIZLARI!
GÜNEŞ HIRSIZLARI!
Isırgan tarlasında yürüyorum, ayaklarım yalın, sivrisinekler bacaklarımı kabartmada, yılanlar ne taraftan çıkar bilemiyorum, akşamın dar vakti yolum çok uzun, ama hala yolun başındayım. Bu yola çıkmadan evvel aklım başımda mıydı bilmiyorum, ama şu anda yavaş yavaş kendime gelmeye başlıyorum. Her sivrisinek ısırmasında bir hoplamayla var olduğumu ve bir acı duyduğumu hissederek yürümeye devam ediyorum. Bu akşamı, tarlalarda, bayırlarda ve ısırgan otları arasında sivrisineklerin vızlamaları eşliğinde enstrümantal müzik eşliğinde geçireceğim anlaşılan; çünkü akşam karardı ve yabancısı olduğum bir yolun dermansız yolcusu nereye gidebilirim ki, bu durumda.
Yollar dedimde, gitmediğim ve yürümediğim yolları parçalarım, önüme çıkacak engelleri kurşunlarım, hayatım boyunca önüme konan tüm engelleri, ellerim cebimde ıslık çalarak atladım. Yolun bu noktasında kalırsam, o zaman hayıflanırım işte. Bu hayıflanmamla gecenin karanlığındaki derinliklere bir aydınlık dağılır, derken güneş doğar ve parçalanmak üzere olan ben bir bakmışım yolun sonunda elveda ederek çıkıyorum gecenin karanlığından ucu olmayan aydınlıklara… Aydınlık yaşamı özlemem mi, hep karanlıklarda oynadığım geçmişim adına, sazı elime aldım onların ardından dertli türküler yakmaya. O sazı bırakmadığım sürece bir de bakıyorum dertler dökülüp geliyor, bende iç çekmelerle, her akşam olduğu gibi bir köşede yığılıp kalıyorum, sorulan soruları ve gelen teklifleri anlamasam da, anlamış gibi kafa sallayarak onaylamaktan geri kalmıyorum. Bu acıları ve ızdırapları geldiğim yerde bırakarak aydınlık atmosferde bir yer ayırmalıyım kendime. Yoksa adını anmak istemediğim eski karanlık hayatın sazı elimden düşmeyecek gibi geliyor içime.
Bu gün günlerden pazartesi olduğunu söylediler gökyüzünde süzülerek uçan kuşlar, onların o kanat çırpmaları nasıl ki gidecekleri her noktanın haritasını gözleri önüne seriyorsa, bende uyandım, umarım o güzelim kuşlar bana da doğru adresi sunarlar. Doğru adresi anlamazsınız, benim için onların gürültüden patırtıdan uzak sadece uçmak ve kendileri için tayin edilmiş o boşlukta, beni bana hatırlatmaları için yeterli oldu. O anda birden irkildim ve kendime gelmenin vermiş olduğu cesaretle kalan yolumu adımlamak ve ayrılış vaktinin düdüğünü çalmak için hazıroala geçtim. Geriye dönmemek üzere çıktığım bu yolda sivrisinekler bacaklarımı kabartsa da, ısırgan otları beni dağlasa da hep yürümek ve koşmak var yüreğimin derinliklerinde, biliyorum yürümeden koşmadan durup bakıldığında gerilere, gelinen yolun anlamsızlığını içimdeki bir ses bana anlatarak kandırmanın hayaliyle yaşamakta, onu çok iyi biliyorum işte. Bu oltalara takılmadan gecenin karanlıklarını gündüzün aydınlıklarına gömdüysem, bundan sonrası benim için daha kolay ocak bundan şüpheniz olmasın isterseniz.
Isırılmakta var, yanmakta, tutuşmakta; aklınıza gelmeyen her şeyle karşılaşmak kaderiniz değil, ancak yaşarsanız kaderinizde olduğunu bilerek rahat gidiniz. O zaman bakarsınız benim varmak istediğim sınırdaki aydınlık ufuklar size de gülücükler atmaya başlar. Isırganlar arasından yılmadan gecenin karanlıklarına veda ederek korkmadan ve usanmadan tüm engelleri atlayanların ufkunda bir aydınlık parlamasın mı? İşte o aydınlıklar, ısırgan otlarının bittiği, yılanların soğuktan deliklerinden çıkacak cesaretlerinin olmadığı hayatın önünde, hayata kurulan pusuların tüfeksiz birer ıslık çalınarak geçildiği yerde ufkunuzu aydınlatacak. Ben onların tümünü birer tekmeyle savurarak geldim ve sizlere de haber yolluyorum, güneşten ışık çalmak için emekçilerin ellerindeki çapalar hepimize yeter, çünkü o çapaların değdiği her yerde bir ışık bombası patlayacak yarınlarımızı ve bu günümüzü aydınlatmak için, haydi hepimize hayırlı olsun, Güneşten emekçilerle çaldığımız ışığın aydınlıkları…
Yıl:21.05.2012
saat: 14.45-15.15
Üsküdar-Asfa/İST
EROL KEKEÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.